Esas No: 2015/8714
Karar No: 2019/3687
Karar Tarihi: 28.03.2019
Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2015/8714 Esas 2019/3687 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Zimmet, rüşvet alma ve verme, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve bu örgüte üye olma, özel belgede sahtecilik
HÜKÜM : Beraat
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelendi;
Mağdur kavramı gibi kanunda açıkça tanımlanmamış olan "suçtan zarar görme" kavramının, gerek Ceza Genel Kurulu gerekse Özel Dairelerin yerleşmiş kararlarında "suçtan doğrudan doğruya zarar görmüş bulunma hali" olarak anlaşılıp uygulandığı, buna bağlı olarak da dolaylı veya muhtemel zararların, davaya katılma hakkı vermeyeceğinin kabul edildiği, bu hususun, Ceza Genel Kurulunun 11/04/2000 tarihli ve 65–69 E. K., 22/10/2002 tarihli ve 234–366 E. K., 04/07/2006 tarihli ve 127–180 E. K., 03/05/2011 tarihli ve 155–80 E. K., 21/02/2012 tarihli ve 279–55 E. K., 15/04/2014 tarihli ve 599-190 E. K., 28/03/2017 tarihli ve 214-206 E. K. sayılı Kararlarında “dolaylı veya muhtemel zarar, davaya katılma hakkı vermez” şeklinde açıkça ifade edildiği, Ceza Genel Kurulunun
25/03/2003 tarihli ve 41–54 sayılı Kararında da “tazminat ödenmesi, itibar zedelenmesi ve güven kaybı” gibi dolaylı zararlara dayanarak kamu davasına katılmanın olanaklı olmadığının kabul edilmesi karşısında; sanıklar hakkında suç örgütü kurmak ve yönetmek, suç örgütü üyesi olmak, örgüte yardım etmek ve sahtecilik suçlarından açılan kamu davalarında; katılan sıfatını alabilecek surette doğrudan zarar görmesi söz konusu olmayan, bu nedenle hükümleri temyiz etme hakkı bulunmadığı anlaşılan katılan Hazine vekilinin, yine sanıklar hakkında suç örgütü kurmak ve yönetmek, suç örgütü üyesi olmak, örgüte yardım etmek suçlarından açılan kamu davalarında; katılan sıfatını alabilecek surette doğrudan zarar görmesi söz konusu olmayan, bu nedenle hükümleri temyiz etme hakkı bulunmadığı anlaşılan katılan Kütahya İl Özel İdaresi vekilinin temyiz itirazlarının 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilerek 1412 sayılı CMUK"nın 317. maddesi uyarınca ayrı ayrı REDDİYLE, incelemenin katılan Hazine vekilinin zimmet, rüşvet alma ve verme, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, katılan Kütahya İl Özel İdaresi vekilinin ise zimmet, rüşvet alma ve verme, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma ve sahtecilik suçlarından kurulan beraat hükümlerine yönelik temyiz itirazlarıyla SINIRLI OLARAK YAPILMASINA karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
A-) İHALEYE FESAT KARIŞTIRMA SUÇLARI YÖNÜNDEN;
1- Genel Olarak;
Tüm sanıklar hakkında atılı suçtan beraat hükümleri kurulmuş ise de; maddi gerçeğin hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde belirlenebilmesi amacıyla, öncelikle sanık..."ın ... Nakliyat isimli firmanın muhasebe işleriyle ilgilendiği, firma adına kamu kurumlarında açılan ihalelere teklif mektupları hazırladığı, sanıklar... ve İbrahim ... tarafından hazırlatılan bu mektupları kendi firması adına ihalelere sunduğu gibi kendi firması dışında Günfalt, Yüzen Ticaret, ... İnşaat, ... İnşaat, Şark Kimya ve Asfalt şirketi adına da vekaletnamesi bulunduğundan, bu firmalar adına da teklif mektubu hazırladığının iddia edilmesi karşısında, adı geçen firma sahiplerinin ve yöneticilerinin tespiti ile haklarında kamu davası açılıp açılmadığının araştırılmasından, bu şahısların olayla ilgili beyanlarına başvurularak sanık ..."ın şirketleri adına ihalelere verilen teklif mektuplarından haberlerinin olup olmadığı, bu tekliflerin firmaları adına verilip verilmediğinin sorulmasından, gerçekleştirilen ihalelere söz konusu firmalar adına kimlerin katıldığının ve katılan kişilerin resmi olarak şirketi temsile yetkili olup olmadıklarına dair belgelerin ilgili ticaret sicil memurluklarından getirtilmesinden, kamu görevlisi olan sanıkların ise 4734 sayılı Yasanın 61. maddesine göre, yapılan ihaleler sürecinde görevli veya resmi bir şekilde ilişkilerinin bulunup bulunmadığını açıkça ifade eder şekilde görev belgelerinin temin edilmesinden sonra dosyanın ihale uzmanı, Sayıştay emekli uzman denetçisi ve iletişim tespit tutanaklarının çözümlenmesi konusunda uzman bilirkişilerden oluşturulacak yeni bir kurula tevdi edilerek, iddianamede gösterilen ihalelerin mevzuata uygun yapılıp yapılmadığı, ihalelerin gerçekleştirildiği tarihler itibarıyla bunlara ilişkin işlemlerde öngörülen usul ve uygulamalara aykırı davranılıp davranılmadığı, sağlanan bir menfaat olup olmadığı, varsa kime ve ne şekilde sağlandığı, ihalelerde zarar olup olmadığı, davaya konu tüm ihaleler yönünden ise iletişimin tespiti tutanaklarında yer alan konuların görüşme tarihleri itibarıyla gerçekleştirilen ihalelere yansıyıp yansımadığı, ihale süreçlerinin öncesinde yapılan
konuşmalar çerçevesinde gelişip gelişmediği, soruşturma aşamasında tespit edilen usulsüzlüklerin ilgili oldukları her bir ihale-alım kararı ile ayrı ayrı ilişkilendirilerek irdelenmesi suretiyle iddianamedeki tüm iddialar yönünden sanıkların sorumluluğunun bulunup bulunmadığının her bir sanık açısından ayrı ayrı belirlenmesi hususlarında ayrıntılı rapor alındıktan sonra, suçların sübutu halinde TCK"nın 235. maddesinde ihaleye fesat karıştırma halleri yasa koyucu tarafından tahdidi olarak sayılmış olup, maddede sayılan seçimlik hareketlerin ya da faillik durumunun genişletilmesinin anılan Yasanın 2. maddesindeki kanunilik ilkesine aykırılık teşkil edeceğinde bir kuşku bulunmadığı, 2. fıkranın "a" ve "b" bentlerinde sayılan hallerde ihale sürecinde görev alan ilgili görevlilerin, "d" bendinde belirtilen halde ise ihaleye katılan ya da katılmak isteyen kişilerin suçun faili olabileceği, dolayısıyla söz konusu suçun özel faillik niteliği taşıyan kimselerce işlenebileceğinde bir tereddüt bulunmadığının kabulü gerektiği, bu itibarla 5237 sayılı TCK"nın 235/2-d maddesinde düzenlenen ihaleye fesat karıştırma suçunu ihaleye katılan ya da katılmak isteyen kişilerin işleyebileceği, diğer kişilerin anılan suça TCK"nın 40/2. maddesine göre ancak azmettiren ya da yardım eden olarak katılabilecekleri, ayrıca ihale öncesinde ihaleye katılan veya katılmak isteyen firmalar arasında bir anlaşma olması durumunda TCK"nın 235/2-d maddesinde düzenlenen suçun oluşabileceği, bu kapsamda ihaleye katılan ya da katılmak isteyen firmalar adına hareket eden sanıkların kimler olduğunun tereddüde mahal bırakmayacak şekilde belirlenmesi, yine Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26/04/2016 tarihli, 2014/118 - 2016/208 sayılı Kararında da benzer şekilde belirtildiği üzere, ihaleye fesat karıştırma suçu ile korunan hukuki yarar ve bu bağlamda suçun topluma karşı suçlar bölümünde düzenlenmesi karşısında, bu suçun mağdurunun toplumu oluşturan bireylerin tamamı, diğer bir ifadeyle kamu olduğu, eylemin belirli bir kişinin zararına olarak işlenmesi halinde bu kişinin mağdur değil, suçtan zarar gören olacağının kabulü gerektiği, aksinin kabulü halinde hükmolunacak sonuç ceza miktarları göz önünde bulundurulduğunda, 5237 sayılı TCK"nın "Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi" başlıklı 3. maddesinin gerekçesinde "Suç işlenmesiyle bozulan toplum düzeninde adaletin sağlanması için suç işleyen kimseye uygulanacak ceza hukuku yaptırımlarının haklı ve ölçülü olması gerekir. Çünkü, ancak haklı ve suçun ağırlığıyla orantılı bir yaptırım ile suç işleyen kişinin bu fiilinden pişmanlık duyması sağlanabilir ve yeniden topluma kazandırılması söz konusu olabilir" şeklinde açıklanmış olan ölçülülük ilkesine aykırı davranılmış olunacağı hususları da nazara alınıp, ihaleye fesat karıştırma suçunun unsurlarının oluşmadığının anlaşılması halinde görevi kötüye kullanma ve bu suça iştirak suçu üzerinde de durularak suç niteliğinin tayin edilmesi ve tüm iddialar yönünden yukarıda ayrı ayrı belirtilen düzenlemeler ışığında gerekçeli olarak tartışılıp, buna ilişkin kabul edilen ve reddedilen delillerin dosya kapsamına uygun, mantıksal ve hukuksal bağ kurulmak suretiyle neler olduğunun denetime imkan verecek biçimde gerekçeleriyle açıklanması,
2- İddianamede ""Karayolları 1. Bölge Müdürlüğünün Yapmış Olduğu İhaleler"", ""Karayolları 14. Bölge Müdürlüğünün Yapmış Olduğu İhaleler"", ""Karayolları 15. Bölge Müdürlüğünün Yapmış Olduğu İhaleler"", Konya Selçuklu Belediye Başkanlığının Yapmış Olduğu İhale"", ""İstanbul Çevre Koruma ve Atık Maddeleri Değerlendirme Sanayi (İSTAÇ) A.Ş"nin Yapmış Olduğu İhale"", ""Tekirdağ İl Özel İdaresinin Yapmış Olduğu İhaleler"", ""Kocaeli Derince Belediye Başkanlığına ait İhale"", ""Kütahya İl Özel İdaresinin Yapmış Olduğu İhaleler"" başlığı ile belirtilen ihalelere ilişkin olarak;
İhalelerde zarar olmadığına dair dosya kapsamındaki tespitlerin suçun oluşumunu ortadan kaldırmayacağı nazara alınıp, ihale öncesi ihaleye katılmak isteyen veya katılan kişilerin ihale şartlarını ve özellikle fiyatı etkilemek için aralarında anlaşma yaptıklarına dair iddianamede delil olarak gösterilen ""... Nakliyat"ın bilgisayarlarından Yüzen Ticaret"e ait teklif mektuplarının çıkması, tekliflerin tek elden hazırlandığına dair tanık beyanlarının bulunması, ihaleye katılmak için döküman alan firmaların belgelerindeki imzaların sanık ..."e ait çıkması, sanık ..."ın ihale tarihlerinden önce 2001 yılından itibaren Yüzen Ticaret adına vekalete sahip bulunması, ihalelere itiraz edilmeyeceğine dair ihale komisyonuna aynı gün dilekçeler verilmesi, tape kayıtlarındaki telefon görüşme içeriklerinin ihale öncesi anlaşmayı sağlamaya yönelik konuşmalar niteliğinde bulunması, yine kamu görevlisi sanıkların firma yetkililerinden menfaat temin etmeleri karşılığında ihale sürecindeki görevleri gereği diğer sanıkların ihale öncesi anlaşma eylemlerine iştirak etmeleri, bu hususlarla ilgili tape kayıtları ile uyumlu banka kayıtlarının olduğunun belirlenmesi"" gibi kanıtlara hangi gerekçelerle itibar edilmediği, bu kanıtların aksi yönündeki delillerin nelerden ibaret olduğunun gösterilmesi, kaldı ki firmalar adına hareket eden kişilerin resmi vekaletnameleri olmasa da eylemi sabit olduğu takdirde bu durumun sorumluluklarını ortadan kaldırmayacağı, bu kişilerin konumu dikkate alınarak TCK"nın 40/2. maddesi kapsamında görevi kötüye kullanma ve ihaleye fesat karıştırma suçlarına azmettiren ya da yardım eden sıfatıyla sorumlu tutulabilecekleri hususu üzerinde de durulup 1. maddede açıklanan genel bozma sebepleri de dikkate alınmak suretiyle gerekçeleriyle tartışılması,
3-İddianamede ""Bartın İl Özel İdaresinin Yapmış Olduğu İhale"" başlığı ile belirtilen alımlara ilişkin olarak;
Doğrudan teminin bir ihale usulü olmaktan çıkartılması nedeniyle ihaleye fesat karıştırma suçunun bu alımlar yönüyle oluşmayacağı ancak söz konusu alımlarda unsurları bulunduğu takdirde görevi kötüye kullanma suçunun oluşabileceğinde kuşku bulunmadığı, bu kapsamda iddianamede delil olarak gösterilen ""... Nakliyat"ın bilgisayarlarından Yüzen Ticaret"e ait teklif mektuplarının çıkması, tekliflerin tek elden hazırlandığına dair tanık beyanlarının bulunması, sanık ..."ın ihale tarihlerinden önce 2001 yılından itibaren Yüzen Ticaret adına vekaletnameye sahip bulunması, sanıklar arasında alımların sanık ... üzerinde kalacağına dair telefon görüşmeleri bulunması ve tüm alımların da adı geçen sanıktan yapılması"" gibi delillere hangi gerekçelerle itibar edilmediği, bu delillerin aksi yönündeki kanıtların nelerden ibaret olduğunun gösterilmesi, kaldı ki firmalar adına hareket eden kişilerin resmi vekaletnameleri olmasa da eylemi sabit olduğu takdirde bu durumun sorumluluğu ortadan kaldırmayacağı, bu kişilerin konumu dikkate alınarak TCK"nın 40/2. maddesi kapsamında görevi kötüye kullanma suçuna azmettiren ya da yardım eden sıfatıyla sorumlu tutulabilecekleri hususu üzerinde de durulup 1. maddede açıklanan genel bozma sebepleri de dikkate alınmak suretiyle görevi kötüye kullanma suçunun objektif cezalandırma şartları olan kişi mağduriyeti veya kamu zararı ya da kişilere haksız menfaat sağlama unsurlarının oluşup oluşmadığının gerekçeleriyle tartışılması,
4-İddianamede ""Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin Yapmış Olduğu 2007 Yılına ait İhale"" başlığı ile belirtilen ihaleye ilişkin olarak;
Bilirkişi raporunda ""gizli bilgilerin verildiğine dair bir tespitin olmaması, şartnamedeki hükmün de teknik olarak zorunlu olması, bu nedenle ihaleye fesat karıştırma suçunun oluşmadığı"" yönündeki görüşe itibar edilerek beraat hükümleri kurulmuş ise de; tape kayıtlarındaki telefon görüşmelerinin ihale evraklarına yansıyıp yansımadığı, bu kapsamda telefon görüşmelerinde yer alan ve şartnameye belirli bir firmanın kazanmasını sağlamaya yönelik olarak koyulduğu iddia edilen hükmün bilirkişi raporunda belirtildiği gibi teknik bir zorunluluktan dolayı konulup konulmadığının ilgili kurumdan sorulması, ayrıca bu şekilde bir hükmün şartnameye konulması nedeniyle ihaleye katılamamış firmaların bulunup bulunmadığı hususları da araştırılıp 1. maddede açıklanan genel bozma sebepleri de dikkate alınmak suretiyle gerekçeleriyle tartışılması,
B-) EDİMİN İFASINA FESAT KARIŞTIRMA SUÇU YÖNÜNDEN;
1-Genel olarak;
Tüm sanıklar hakkında ""... niteliği gereği bu malzemenin uzun süre tankerde tutulmasının mümkün olmadığı, Karayolları 1. ve 14. Bölgede bitümü götürecekleri inşaat mahallinde havanın yağışlı olması gibi durumlarda bitümün kullanılamayacak olmasından idarenin talimatı ile asfaltın bölge dahilindeki başka yerlere döküldüğü şeklindeki savunmaların aksini gösteren kanıtların dosya ve ekleri kapsamında mevcut bulunmadığı, kaldı ki belge ve kayıtlara, bilirkişi tespitlerine göre, bazı şantiye şefliklerinde bitüm miktarının noksan, bazı şantiye şefliklerinde fazla çıkmış olmasının bu konudaki savunmaları doğruladığı"" şeklindeki gerekçeyle bu suçtan tüm sanıklara beraat hükümleri kurulmuş ise de; maddi gerçeğin hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde belirlenebilmesi amacıyla, öncelikle edimlerin ifasına konu işlemler için muayene kabul komisyonu oluşturulup oluşturulmadığı, oluşturulmuş ise kimlerden oluştuğu hususlarının ilgili kurumdan sorulmasından, bu işlemlere dair evraklar ile kamu görevlisi olan sanıkların 4734 sayılı Yasanın 61. maddesine göre yapılan ihalelerin edim sürecinde görevli veya resmi bir şekilde ilişkisinin bulunup bulunmadığını açıkça ifade eder şekilde görev belgelerinin temininden sonra dosyanın ihale uzmanı, Sayıştay emekli uzman denetçisi ve iletişim tespit tutanaklarının çözümlenmesi konusunda uzman bilirkişilerden oluşturulacak yeni bir kurula tevdi edilerek, iddianamede gösterilen ifa edilen edimleri kimin yerine getirmekle yükümlü olduğu, edimlere fesat karıştırılıp karıştırılmadığı, fesat karıştırılmış ise eyleme hangi sanığın ne şekilde katıldığı, kasıtlarını belirleme bakımından sanıkların edimin ifası sürecindeki konumları, görevleri ve hangi ölçüde etkili oldukları, edimin ifası öncesi sanıklar arasında konuşulan konuların görüşme tarihleri itibarıyla gerçekleştirilen edime yansıyıp yansımadığı, edimin ifası sürecinin öncesinde yapılan konuşmalar çerçevesinde gelişip gelişmediği, görüşmeler ile edimlere ilişkin evrakların örtüşüp örtüşmediği, bu suretle iddianamedeki tüm iddialar yönünden sanıkların sorumluluğunun bulunup bulunmadığının her bir sanık açısından ayrı ayrı belirlenmesi hususlarında ayrıntılı rapor alındıktan sonra, suçların sübutu halinde 5237 sayılı TCK"nın 236. maddesinde edimin ifasına fesat karıştırma halleri yasa koyucu tarafından tahdidi olarak sayılmış olup, maddede sayılan seçimlik hareketlerin ya da faillik durumunun genişletilmesinin anılan Yasanın 2. maddesindeki kanunilik ilkesine aykırılık teşkil edeceğinde bir kuşku bulunmadığından, 2. fıkranın “a” ve “b” bentlerinde yüklenici konumundaki kişiler ve temsilcileri ile edimin ifası sürecinde görev alan ilgili kamu görevlilerinin, “c”, “d” ve “e” bentlerinde ise edimin ifası sürecinde görev alan ilgili kamu görevlileri suçun faili olabileceğinden, dolayısıyla söz konusu suçun özel faillik niteliği taşıyan kimselerce işlenebileceğinde bir tereddüt bulunmadığının kabulü gerektiğinden, 5237 sayılı TCK"nın 236/2-b maddesinde düzenlenen edimin ifasına fesat karıştırma suçunu yüklenici konumundaki kişiler ve temsilcileri ile edimin ifası sürecinde görev alan ilgili kamu görevlilerinin işleyebileceği, diğer kişilerin anılan suça TCK"nın 40/2. maddesine göre ancak azmettiren ya da yardım eden olarak katılabilecekleri, ayrıca Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26/04/2016 tarihli ve 2014/118 - 2016/208 sayılı Kararında da benzer şekilde belirtildiği üzere, edimin ifasına fesat karıştırma suçu ile korunan hukuki yarar ve bu bağlamda suçun topluma karşı suçlar bölümünde düzenlenmesi karşısında, bu suçun mağdurunun toplumu oluşturan bireylerin tamamı, diğer bir ifadeyle kamu olduğu, eylemin belirli bir kişinin zararına olarak işlenmesi halinde bu kişinin mağdur değil, suçtan zarar gören olacağının kabulü gerektiği, aksinin kabulü halinde hükmolunacak sonuç ceza miktarları göz önünde bulundurulduğunda, 5237 sayılı TCK"nın "Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi" başlıklı 3. maddesinin gerekçesinde "Suç işlenmesiyle bozulan toplum düzeninde adaletin sağlanması için suç işleyen kimseye uygulanacak ceza hukuku yaptırımlarının haklı ve ölçülü olması gerekir. Çünkü, ancak haklı ve suçun ağırlığıyla orantılı bir yaptırım ile suç işleyen kişinin bu fiilinden pişmanlık duyması sağlanabilir ve yeniden topluma kazandırılması söz konusu olabilir" şeklinde açıklanmış olan ölçülülük ilkesine aykırı davranılmış olunacağı hususları da nazara alınarak, tüm iddialar yönünden yukarıda ayrı ayrı belirtilen düzenlemeler ışığında gerekçeli olarak tartışılıp, buna ilişkin kabul edilen ve reddedilen delillerin dosya kapsamına uygun, mantıksal ve hukuksal bağ kurulmak suretiyle neler olduğunun denetime imkan verecek biçimde gerekçeleriyle açıklanması,
2- Ayrıca, iddianamede ""edimin ifasına fesat karıştırma başlığı"" altında belirtilen tüm olaylara ilişkin olarak;
İddianamede delil olarak gösterilen ""kamu görevlileri ve firma yetkilileri olan sanıkların fikir ve eylem birliği içerisinde yapılan ihale sonucunda bir edim gereği kuruma teslim edilmesi gereken söz konusu malzemelerin kurum depolarına girmiş gibi belge düzenlendiği, ancak malzemelerin başka bir şirket şantiyesine götürüldüğü veya başka kişilere satıldığı ve şirketlerin aldığı başka bir ihalede bu malzemelerin kullanıldığına dair fiziki takip tutanakları bulunması, kurum kayıtları ile edimin ifası sürecindeki telefon görüşmeleri tutanaklarının da bu durumu teyit etmesi"" gibi kanıtlara hangi gerekçelerle itibar edilmediği, bu kanıtların aksi yönündeki delillerin nelerden ibaret olduğunun gösterilmesi, yine savunmalardaki gibi, kurumun talimatı ile başka mahallere malzemelerin nakledildiğine dair kuruma ait bir talimat ya da yazı olup olmadığı ile bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, kurum depolarında eksik çıkan malzemelerin başka bir kurumun deposunda fazlalık olarak bulunup bulunmadığı hususlarının araştırılması ve 1. maddede açıklanan genel bozma sebepleri de dikkate alınmak suretiyle gerekçeleriyle tartışılması,
C-RÜŞVET SUÇU YÖNÜNDEN;
765 sayılı Yasanın 212. maddesinin bir ve ikinci fıkralarında basit ve nitelikli rüşvet alma suçları ayrı ayrı düzenlenip yaptırım altına alındığı halde, sonradan yürürlüğe giren 6352 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik öncesinde 5237 sayılı TCK"nın rüşveti tanımlayan 252/3. maddesinde “rüşvet, bir kamu görevlisinin, görevinin gereklerine aykırı olarak bir işi yapması veya yapmaması için kişiyle vardığı anlaşma çerçevesinde bir yarar sağlamasıdır" denilerek sadece nitelikli rüşvete yer verildiği, kamu görevlisinin yapması gereken bir işi yapması ya da yapmaması gereken işi yapmaması için yarar sağlamasının rüşvet suçu kapsamından çıkarıldığı, bu durumda unsurları bulunduğu takdirde 6352 sayılı Yasadan önceki haliyle 5237 sayılı TCK"nın 257/3. maddesinde düzenlenen "görevinin gereklerine uygun davranmak için çıkar sağlama suçunun" oluşacağı, öte yandan rüşvet suçunun oluşabilmesi için failin görevine giren bir iş olması ve rüşvet sonucu istenilen belirli eylem ile failin görevi arasında mutlak bir bağın varlığının bulunması gerektiği gözetildiğinde; mahkemece dosya kapsamına uygun olmayan bir biçimde sadece tape kayıtlarının rüşvet suçunun oluşumu için yeterli delil olmadığı şeklindeki gerekçeye topluca başvurularak beraat hükümleri kurulmuş ise de; rüşvet suçunun kanıtı olarak iddianamede her bir sanık yönünden telefon kayıtlarındaki sözler yanında, bazı sanıklar için banka kayıtları, hesap bilgileri, kargoda ve şirket kayıtlarında el koyma sonucu elde edilen delillerin de gösterildiği nazara alınıp, iletişim tespit tutanaklarındaki sözlerin yorumu gerektirmeyecek biçimde rüşvet suçunun anlaşma da dahil tüm unsurlarını oluşturup oluşturmadığı, tape kayıtlarındaki görüşmelerle banka ve kargoda ele geçirilen para ve diğer delillerin uyumluluk gösterip göstermediği, görevin gereklerine aykırı hareket edilmesi için herhangi bir iş ve işlem nedeniyle menfaat temin edilip edilmediği ya da rüşvet anlaşmasına varılıp varılmadığı, rüşvet sonucu istenilen belirli eylemin kamu görevlisi sanıkların görevlerinin ifası kapsamında bulunup bulunmadığı, bu hususta açıklık içeren görev belgeleri de getirilerek, her bir sanığın durumunun iddianamede gösterilen delillerin ne şekilde kabul edildiği ya da reddedildiği hususlarına da yer verilerek karar yerinde denetime imkan verecek biçimde gerekçelerinin ortaya konulması,
D-) ZİMMET SUÇU YÖNÜNDEN;
1-Genel olarak;
Sanıklar hakkında "".. yaklaşık 30.000 ton bitüm nakledildiği dikkate alındığında 12.324 ton noksanlığın, fire oranının kapsamında kaldığı, dolayısı ile depolardaki fazla miktarları dikkate almadan sadece noksan miktarı esas alarak doğru bir sonuca varılamayacağı, sonuç olarak Karayolları 1. ve 14. Bölge Müdürlüklerine 2007 yılı için muhtelif tarihlerde alınan bitüm malzemenin zimmete geçirildiği iddialarının belge, kayıtlar ve depolardaki fiili tespitlere göre kanıtlanamadığı"" şeklindeki toplu gerekçeyle
bu suçtan beraat hükümleri kurulmuş ise de; maddi gerçeğin hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde belirlenebilmesi amacıyla, öncelikle müfettiş soruşturmasına konu edilen kurum malzemelerinin eksikliğinin tespit edildiği tarih öncesinde bu malzemelerin miktarı konusunda kurumda herhangi bir teftiş işlemi yapılıp yapılmadığı, olay öncesinde bu işlemlere dair bir tutanak bulunup bulunmadığı hususlarının ilgili kurumlardan sorulması ile edimin ifasına konu malzemeler dışında mal edinilen bir kurum malzemesi bulunup bulunmadığının belirlenmesi ve buna dair evraklar ile kamu görevlisi olan sanıkların açıklık içeren görev belgelerinin temininden sonra dosyanın ihale uzmanı, Sayıştay emekli uzman denetçisi ve iletişim tespit tutanaklarının çözümlenmesi konusunda uzman bilirkişilerden oluşturulacak yeni bir kurula tevdi edilerek, eylemler öncesi sanıklar arasında yapılan ve tapelerde yer alan konuşmaların görüşme tarihleri itibarıyla zimmet olaylarının konusunu oluşturup oluşturmadığı, yapılan konuşmalar çerçevesinde zimmet iddialarına konu olayların gelişip gelişmediği, görüşmeler ile zimmet iddialarına konu evrakların örtüşüp örtüşmediği, bu suretle sanıkların iddianamedeki tüm zimmet iddiaları yönünden sorumluluğunun bulunup bulunmadığının her bir sanık açısından ayrı ayrı belirlenmesi hususlarında ayrıntılı rapor alındıktan sonra, suçun sübutu halinde 5237 sayılı TCK"nın 247. maddesindeki zimmet suçunu görevi nedeniyle zilyetliği kendisine tevdi edilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu malı kendisinin veya başkasının zimmetine geçiren kamu görevlilerinin işleyebileceği, diğer kişilerin anılan suça TCK"nın 40/2. maddesine göre ancak azmettiren ya da yardım eden olarak katılabilecekleri, ayrıca Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26/04/2016 tarihli ve 2014/118 - 2016/208 sayılı Kararında da benzer şekilde belirtildiği üzere, zimmet suçu ile korunan hukuki yarar ve bu bağlamda suçun topluma karşı suçlar bölümünde düzenlenmesi karşısında, bu suçun mağdurunun toplumu oluşturan bireylerin tamamı, diğer bir ifadeyle kamu olduğu, eylemin belirli bir kişinin zararına olarak işlenmesi halinde bu kişinin mağdur değil, suçtan zarar gören olacağının kabulü gerektiği, aksinin kabulü halinde hükmolunacak sonuç ceza miktarları göz önünde bulundurulduğunda, 5237 sayılı TCK"nın "Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi" başlıklı 3. maddesinin gerekçesinde "Suç işlenmesiyle bozulan toplum düzeninde adaletin sağlanması için suç işleyen kimseye uygulanacak ceza hukuku yaptırımlarının haklı ve ölçülü olması gerekir. Çünkü, ancak haklı ve suçun ağırlığıyla orantılı bir yaptırım ile suç işleyen kişinin bu fiilinden pişmanlık duyması sağlanabilir ve yeniden topluma kazandırılması söz konusu olabilir" şeklinde açıklanmış olan ölçülülük ilkesine aykırı davranılmış olunacağı hususları da nazara alınarak, tüm iddialar yönünden yukarıda ayrı ayrı belirtilen düzenlemeler ışığında gerekçeli olarak tartışılıp, buna ilişkin kabul edilen ve reddedilen delillerin dosya kapsamına uygun, mantıksal ve hukuksal bağ kurulmak suretiyle neler olduğunun denetime imkan verecek biçimde gerekçeleriyle açıklanması,
2- Ayrıca, iddianamede ""zimmet başlığı"" altında belirtilen tüm olaylara ilişkin olarak;
İddianamede delil olarak gösterilen ""bir edim gereği kuruma teslim edilmesi gereken malzemeler dışında 3. kişilerin zimmetine geçirilen malzemelerin bulunduğu, kurum kayıtları ile müfettiş raporundaki tespitlerin de bu durumu teyit ettiği"" şeklindeki
delillere hangi gerekçelerle itibar edilmediği, bu delillerin aksi yönündeki kanıtların nelerden ibaret olduğunun gösterilmesi, yine bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere kurum depolarında eksik çıkan malzemelerin başka bir kurum deposunda fazlalık olarak bulunup bulunmadığı, yine müfettiş raporundaki zimmet iddiasına konu malzemelerin edimin ifasına konu malzemelerden ayrımının nasıl yapıldığı, edimin ifasına konu malzemelerden ayrı olarak zimmete geçirilen malzemeler olup olmadığı hususlarının araştırılması ve 1. maddede açıklanan genel bozma sebepleri de dikkate alınmak suretiyle gerekçeleriyle tartışılması,
E-) EVRAKTA SAHTECİLİK SUÇU YÖNÜNDEN;
Sanıklar ..., ... ve... hakkında ""bu suç yönünden mahiyeti net olmayan birkaç telefon görüşmesi dışında somut bir delil bulunmadığı, sanıkların eylemlerinin incelendiği yukarıdaki açıklamalar ışığında asıl suç bakımından araç olarak işlendiği öne sürülen sahtecilik eylemlerinin asıl suçların sabit olmaması"" şeklindeki gerekçeyle beraat hükümleri kurulmuş ise de; iddianamede delil olarak gösterilen ""söz konusu kantar fişlerinin Tüpraş A.Ş"nin kantar fişleri örnek alınarak bastırıldığı ve ilgili kuruma ait olmadığı, aşamalarda beyanına başvurulan ..."in bahse konu kantar fişlerini sanık ..."ın talimatı ile bastığına yönelik anlatımlarının da bu durumu teyit ettiği"" şeklinde belirtilen delillere hangi gerekçelerle itibar edilmediği, bu delillerin aksi yönündeki kanıtların nelerden ibaret olduğunun gösterilmesi, YCGK"nın 14/10/2003 tarihli ve 232-250 sayılı Kararında da belirtildiği üzere, sahtecilik suçlarında belgenin sahte olup olmadığının, sahte ise iğfal kabiliyeti bulunup bulunmadığının tespitinin hakime ve mahkemeye ait bir husus olması nedeniyle sanıklar tarafından kullanıldığı iddia edilen belgelerin aslının getirtilerek huzurda incelenmesi, gerekirse sahteliği ve iğfal kabiliyeti yönünden bilirkişi incelemesi yaptırılması ve sonucuna göre suçun sübutu halinde sahteliği iddia edilen kantar fişlerinin "emtiayı temsil eden belge" niteliğinde olduğu, Türk Ceza Kanununun 210/1. maddesinde ve özel yasasında sayılan tüm unsurları taşıması halinde resmi belge hükmünde kabul edilen “emtiayı temsil eden belge”lerde yapılan sahteciliklerin aynı Yasanın 204/1. maddesi uyarınca cezalandırılması gerektiği, ayrıca Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26/04/2016 tarihli ve 2014/118 - 2016/208 sayılı Kararında da benzer şekilde belirtildiği üzere, belgede sahtecilik suçu ile korunan hukuki yarar ve bu bağlamda suçun topluma karşı suçlar bölümünde düzenlenmesi karşısında, bu suçun mağdurunun toplumu oluşturan bireylerin tamamı, diğer bir ifadeyle kamu olduğu, eylemin belirli bir kişinin zararına olarak işlenmesi halinde bu kişinin mağdur değil, suçtan zarar gören olacağının kabulü gerektiği, aksinin kabulü halinde hükmolunacak sonuç ceza miktarları göz önünde bulundurulduğunda, 5237 sayılı TCK"nın "Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi" başlıklı 3. maddesinin gerekçesinde "Suç işlenmesiyle bozulan toplum düzeninde adaletin sağlanması için suç işleyen kimseye uygulanacak ceza hukuku yaptırımlarının haklı ve ölçülü olması gerekir. Çünkü, ancak haklı ve suçun ağırlığıyla orantılı bir yaptırım ile suç işleyen kişinin bu fiilinden pişmanlık duyması sağlanabilir ve yeniden topluma kazandırılması söz konusu olabilir" şeklinde açıklanmış
olan ölçülülük ilkesine aykırı davranılmış olunacağı hususları da nazara alınarak, yukarıda
ayrı ayrı belirtilen düzenlemeler ışığında gerekçeli olarak tartışılıp, buna ilişkin kabul edilen ve reddedilen delillerin dosya kapsamına uygun, mantıksal ve hukuksal bağ kurulmak suretiyle neler olduğunun denetime imkan verecek biçimde gerekçeleriyle açıklanması,
Suretiyle, sanıkların hukuki durumlarının takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ve yargılama sırasında alınan ve aralarında derin farklılıklar bulunan 16/02/2012 ve 07/11/2012 tarihli bilirkişi raporları arasındaki çelişkiler de giderilmeden, 07/11/2012 tarihli yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı şekilde hükümler kurulması,
Kabule göre de;
Hüküm fıkrasında CMK"nın 223/2-e maddesine yer verilmeyerek aynı Kanunun 232/6. maddesine muhalefet edilmesi,
Kanuna aykırı, katılanlar vekillerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK"nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 28/03/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.