7. Hukuk Dairesi 2021/4790 E. , 2021/2814 K.
"İçtihat Metni"7. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
İLK DERECE
MAHKEMESİ : İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 25.07.2018 gününde verilen dilekçe ile yargılanmanın yenilenmesi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 29.01.2019 günlü hükmün İstanbul Bölge Adliyesi Mahkemesince istinaf yoluyla incelenmesi davacı vekili tarafından talep edilmiştir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince istinaf talebinin esastan reddine dair verilen kararın Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 02.11.2021 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı tasfiye memuru Av. ... geldi. Karşı taraftan gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlenildi. Açık duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü.
K A R A R
Dava, ecrimisil davasında davanın kabulüne dair verilen karara karşı yargılamanın yenilenmesi istemine ilişkindir.
Davacı vekili; İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 20/10/2016 tarih ve 2014/90 Esas, 2016/354 Karar sayılı kesinleşmiş ilamı ile tasfiye halindeki davalı şirketin ecrimisile mahkum edildiğini, şirketin dava konusu yerde kiracı olduğunu, taraflarına gerekli tebligatlar yapılmadan karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini, alınan bilirkişi raporunun yanlış yere ilişkin olduğunu ve yanlış yerde keşif yapıldığını belirterek ilgili mahkeme kararının kaldırılarak yargılanmanın yenilenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, yargılamanın yenilenmesi isteminin reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili, istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, yargılanmanın yenilenmesi talep edilen mahkeme kararının henüz kesinleşmediği ve ilgili ilamın yetkili tasfiye memuruna usulüne uygun olarak tebliğ edilmesi gerektiği gerekçeleriyle istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir.
Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Usul hukuku biçimsellik (şekilcilik, formalizim) üzerine kurulmuştur ve bu nedenle “şeklî (biçimsel) hukuk” olarak adlandırılır. Davalarda biçimsellik tarafların yargılamanın sonucunu hesaplayabilmesi, yasa yolları ile bunu denetleyebilmesi, keyfilikten korunma, eşit davranılma gibi güvenceler sağlamakla birlikte; sıkı sıkıya şekle bağlılık olarak görülmemeli, maddi gerçeği bulmak ve adaletli karar vermek adına hakkaniyete uygun olarak değerlendirilmelidir.
Biçimselliğin bu doğrultuda yorumlanmasında usul ekonomisi ilkesi devreye girmektedir.
Usul ekonomisi, medeni yargılama hukukuna egemen olan ilkelerden biridir. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın 141’inci maddesinin dördüncü fıkrasında ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 30’uncu maddesinde ifade edilen emredici nitelikteki bu ilke, yargılamanın amacına hizmet eden araçlardan biridir. Usul ekonomisi, yasalarda öngörülen düzenleme çerçevesinde yargılamanın kolaylaştırılmasını, yargılamada öngörülen olağan zaman süresinin aşılmamasını ve gereksiz gider yapılmamasını amaçlar ve bunu hâkime bir görev olarak yükler (Yılmaz, E:, Usul Ekonomisi, AÜHFD, 2008, C. 57, S.1, s.243). Yargıtay’a göre de usul ekonomisi adaletin ucuz, çabuk ve isabetli olarak sağlanmasının temel kurallarındandır.
Temel bir usul hukuku kuralı olarak vakıa ve delillerin taraflarca getirileceği ve hukuki nitelendirmenin hâkim tarafından yapılacağı konusunda tartışma bulunmamaktadır. Fakat Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 24, 25, 26 ve 30’uncu maddelerinin hükümleri birlikte değerlendirildiğinde hâkimin bir davada sadece tarafların ileri sürdükleri maddi vakıalar ve neticei taleplerle bağlı olup dayandıkları kanun hükümleriyle ve onların hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmadığı ve kanunları resen tatbik ederek iddia ve savunmadaki talep sonuçlarını karara bağlamakla mükellef bulunduğu neticesine varılır. Bir başka ifade ile hâkim, tarafların sunduğu vakıaları ve talep ve cevap sonuçlarını incelemeli fakat dava ya da şikâyetin vasıflandırılmasında yalnızca onların beyanlarına bakmayıp, bu belirlemeyi kendisi yapmalıdır, zira hâkim Türk hukukunu resen uygulamakla yükümlüdür (HMK m. 33).
Diğer taraftan tebligat, hukuki bir işlemin veya durumun ilgili kişiye bildirilmesi amacıyla yetkili kurum tarafından yapılan yazı veya ilan yoluyla belgeleme işlemidir. Tebligatın teslim alınmasıyla birlikte tebligata konu olan hukuki duruma ilişkin süreler başlar. Nitekim 1086 sayılı Kanunun 432’nci maddesinin birinci fıkrası ve yine 6100 sayılı HMK’nın 361’inci maddesinin birinci fıkrasında temyiz kanun yoluna başvuru süresinin kararın tebliği ile başlayacağı hüküm altına alınmıştır.
Yargılamanın iadesi, kesin olarak verilen veya kesinleşmiş olan hükümlere karşı istenebilir (HMK m. 374/1). Kanun yolu denetimi açık ve henüz kesinleşmemiş olan kararlara karşı yargılamanın yenilenmesi istenemez. Çünkü kanun yolu açık ve kesinleşmemiş olan hükümdeki ağır yargılama hatalarının, kanun yolu denetimi ile giderilmesi olanağı mevcuttur. Bu bakımdan yargılamanın iadesi yolu, kesinleşmiş olan hükümlere karşı başvurulan istisnai ve olağanüstü bir yoldur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından yukarıda belirtilen açıklamalar ışığında; temyiz yoluna başvurabilecek kişinin yargılamanın yenilenmesi olarak adlandırdığı talebi, usul ekonomisi ilkesi gereğince temyiz istemi olarak kabul edilmiştir. (YHGK. 06/11/2018 tarih 2017/14-2218 Esas 2018/1590 Karar)
Yargılamanın hukuka uygun ve sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunmanın özgürce ileri sürülebilmesi ve delillerin eksiksiz olarak toplanıp tartışılabilmesi, öncelikle tarafların yargılamadan haberdar edilmeleri ile olanaklıdır. Hasımsız davalar hariç olmak üzere, dava dilekçesi ile duruşma gün ve saati karşı tarafa tebliğ edilmeden ve taraf teşkili sağlanmadan davaya bakılamaz ve yargılama yapılamaz.
Davanın tarafları ile vekillerinin davaya ilişkin işlemleri öğrenebilmesi için, tebligatın davanın taraflarına usulüne uygun olarak yapılması, duruşma gün ve saatinin kendilerine bildirilmesi gerekmektedir. Duruşma günü ile tebligatın yapıldığı tarih arasında makul bir süre olmalıdır. Aksi takdirde tarafların hukuksal hakları kısıtlanmış olur.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, (yargılanmanın yenilenmesini talep eden) davacı şirket aleyhine İstanbul Vakıflar 1. Bölge Müdürlüğünce (19.02.2014 tarihinde) ecrimisil davası açılmış, şirket adresi olarak gösterilen yere yapılan tebligatların iade edilmesi üzerine, ticaret sicil adresine (daha önce usulüne uygun tebligat yapılmadan) Tebligat Kanunu 35’inci maddesine göre dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğ edilerek yargılamaya devam olunmuş (keşif de bu şekilde icra edilmek suretiyle) mahkemece, 20.10.2016 tarih ve 2014/90 Esas, 2016/354 karar sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verilmiş ve hüküm de davalıya aynı şekilde tebliğ edilerek 24.02.2017 tarihinde kesinleştirilmiştir.
Ayrıca dosyamız davacısı (ecrimisil davası davalısı) şirket hakkında, İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi"nin 2013/55 Esas ve 2014/107 Karar sayılı ilamı ile, fesih ve tasfiye kararı verilmiş ve kararın 23/06/2014 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Somut olayda, kendisine tasfiye memuru atanan şirkete yapılan tebligatların usulüne aykırı ve geçersiz olduğu, kararın da usulsüz olarak kesinleştirildiği görülmüştür.
Hal böyle olunca kararının henüz kesinleşmediği ve yukarıda yapılan açıklamalar ışığında (ecrimisil davası davalısı) şirketin yargılamanın iadesi dilekçesinin de istinaf dilekçesi niteliğinde olduğunun kabulü gerekmektedir.
Bu durumda, (ecrimisil davasının istinafa tabi bulunduğu da gözetilerek) davacı şirketin yargılanmanın yenilenmesi dilekçesinin (ana dosyanın) istinaf dilekçesi mahiyetinde olduğu kabul edilmek suretiyle, incelemenin yapılması gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2 Hukuk Dairesinin 02.07.2019 tarihli kararının BOZULMASINA; dosyanın istinaf incelemesi yapılmak üzere İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, 09.11.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.