17. Hukuk Dairesi 2018/4272 E. , 2020/5199 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 08.09.2020 Salı günü davacı vekili Av. ... geldi. Davalı tarafından gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davacı vekili dinlendikten sonra vaktin darlığından dolayı işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmış olup dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili; müvekkiline kasko sigorta poliçesiyle sigortalı olan aracın seyir halinde iken yolda biriken yağmur suları nedeniyle hasarlandığını, yağış sularının toplanması ve yerleşim yerinden uzaklaştırılması görevinin davalı idareye ait olduğunu, yağmur sularının araçlara zarar verecek kadar birikmesinden dolayı davalı idarenin kusurlu olduğunu, sigortalıya ödenen hasar bedelinin tahsili amacıyla davalı aleyhine başlatılan icra takibine itiraz edildiğini ve takibin durduğunu belirterek takibe yapılan itirazın iptaliyle takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; idari yargının görevli olduğunu, yağmur suyunu uzaklaştırma görevlerin olmadığını ve illiyet bağı bulunmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece; iddia, savunma ve toplanan delillere göre; alacağın adli yargıda dava edilmesi mümkün olmayan bir alacak olduğu, bundan ötürü icra takibine de konu edilemeyeceği
sonucundan hareketle geçerli bir icra takibi bulunmadığı gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiş; hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 17/02/2015 gün ve 2015/17341 Esas 2015/14359 karar sayılı ilamı ile "adli yargının görevli olduğu alacak hakkında icra takibine başvurulması için herhangi bir engel bulunmadığı, alacağın icra takibine konu edilebileceğinden takibe yapılan itiraz üzerine alacaklı tarafından itirazın iptali davası açılabileceği ve bu nedenle mahkemece işin esasına girilip sonucuna göre karar verilmesi gerektiği" gerekçesiyle karar bozulmuş ve mahkemece bozma ilamına uyulmuştur.
Bozma sonrası yapılan yargılama sonrasında mahkemece, iddia, savunma ve toplanan delillere göre; bilirkişi raporları dikkate alınarak söz konusu sel olayının afet niteliğinde olmadığı ve davacının sigortalısının kusurunun bulunmadığının anlaşıldığı, sorumluluğun davalının iddiasının aksine belediyelerde olmayıp davalıda olduğu ancak dinlenen tanık beyanı dikkate alındığında araç sürücüsünün yağmur suyu birikintisini görmesine rağmen geçmeye çalıştığının, bu nedenle davaya konu zarar ile davalı arasındaki illiyet bağının sona erdiği ve zararın araç sürücüsünün kusurundan kaynaklandığının anlaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kasko poliçesi gereği sigortalısına ödeme yapan davacının ödediği bedelin, zarara sebep olduğu ileri sürülen davalıdan rücuen tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Somut olayda, 12.01.2013 tarihinde meydana gelen aşırı yağışa bağlı olarak caddede tahliye olamayan birikmiş suların sigortalı aracın geçişi sırasında araca zarar verdiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece yargılama sırasında alınan bilirkişi raporlarında, meydana gelen yağışın doğal afet sayılamayacağı, kavşakta biriken yağmur suları sebebiyle sigortalı aracın geçişi sırasında arızalanması olayında zamanında yağmur suyunu tahliye edebilecek yeterli bir yağmur suyu toplama sistemi bulunmayan davalının olaydan sorumlu olduğu, sigortalı araç sürücüsünün kusuru olmadığı belirtilmiştir.
Tanık sıfatıyla dinlenen ..., kavşağın olduğu yerde su birikintisi olduğu, birkaç aracın geçtiğini, aracı süren arkadaşının da kendisinin geçebileceğini düşünerek su birikintisinin üzerinden geçmeye çalıştığını, ancak aracı alçak olduğu için geçemediğini, 20-25 metre kadar gittikten sonra aracın stop ettiğini beyan etmiştir.
Dava konusu hasarın gerçekleştiği yerde su birikintisi olmasaydı aracın hasarlanmasının mümkün olmayacağı, olayın oluş biçimi karşısında, trafiğin aktığı caddede davacı sigortalısının aracı ile seyrine devam etmesinin illiyet bağını ortadan kaldıracak boyutta bir davranış olmadığı, buna göre de olayda illiyet bağının bulunduğunun kabulü ile davalının sorumluluğunun buna göre değerlendirilmesi gerekirken; yalnızca tanık beyanı dikkate alınarak illiyet bağının sona erdiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 2.540,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davacıya verilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 07/10/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.