8. Hukuk Dairesi 2012/1356 E. , 2012/7435 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Elatmanın önlenmesi
... ile ... aralarındaki elatmanın önlenmesi davasının reddine dair imranlı Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 26.05.2011 gün ve 267/118 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili dava dilekçesinde; Karataş Yaylasındaki yayla evinin davacıya ait olduğunu, davalının bu evde davacının rızası olmadan işgal ederek, oturduğunu, sözlü uyarıya rağmen evi boşaltmaması üzerine davalıya Zara Noterliğinin 12.07.2010 tarih 001843 yevmiye nolu ihtarnamesi ile ihtarname çekildiğini, ihtarnamenin 27.07.2010 tarihinde tebliğ edildiğini, verilen 30 günlük süre içerisinde taşınmazı boşaltmadığını açıklayarak, davalının fuzulü ve haksız olarak işgal ettiği davacıya ait yayla evinden tahliyesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, dava konusu evin davacıya ait olduğunu, kendisine Devletin yardımı ile ev yapıldığını, o ev yapılana kadar davacı ile evde oturmak için anlaştıklarını, davacının evine sahiplenmediğini bildirmiş ve davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, dava tahliye istemi ile açılmış ise de; davanın, yargılamanın ilerleyen aşamalarında men-i müdahale davası olduğunun anlaşıldığı, davanın esasının çözülmesi için Kadastro Mahkemesinde yürüyen ve mera iddiası ile açılmış olan mülkiyete ilişkin 2009/109 Esas sayılı dosyanın çözümlenmesinin gerektiği belirtilerek, Kadastro mahkemesine görevsizlik kararı verilmiştir. Hüküm, davacı vekili tarafından davanın, evin mülkiyetinin aidiyetine ilişkin değil, davacıya ait evi, fuzuli olarak işgal eden davalının evden tahliyesine yönelik olduğu belirtilerek temyiz edilmiştir.
Kadastro Mahkemesinin 2009/109 Esas sayılı dosyasındaki yargılamaya konu 120 ada 18 parsel kadastro çalışmalarında yayla vasfında orta malı olarak tespit görmüş olup, dava konusu edilen yer bu taşınmazın üzerindeki ev niteliğinde yapının olduğu bölümüdür. HUMK.nun 76. (HMK 33. m.) maddesi uyarınca, maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelemeyi yapmak hakime aittir. İddianın ileri sürülüş şekline göre temyize konu dava TMK.nun 974 ve devamı maddelerine dayalı zilyetliğin korunması isteğine ilişkindir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 09.10.1946 tarih, 1946/6 Esas, 1946/12 sayılı kararında aynen MK.896 (TMK.983) madde uyarınca "...Bir taşınmazda zilyetliği tecavüze uğrayan kimsenin bu hakkının korunması için açacağı davada; şeye malik olduğunu veya zilyetlik hakkını beyana lüzum olmadan sadece zilyetlik sıfatını değiştirerek tecavüzü ispat etmesi yeter. Bu halde hakim, yalnız davacının gerçek ise, zilyetlik halini tespit ederek tecavüzün önlenmesine karar verir. Bu karar zilyetlik konusunda kesin hüküm meydana getirmez. Zilyede mülkiyet hakkı vermez ve diğer tarafa mülkiyet iddiasıyla yetkili mercilerde başkaca dava açmak hakkına dokunmaz...." denilmektedir.
Kadastro Mahkemesinin bakacağı dava ve işler 3402 sayılı Kadastro Kanununun 25. maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde içinde zilyetliğin korunması davası yer almamıştır. Somut olayda taşınmazın aynına ilişkin uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacı vekili üstün zilyetliğe dayanarak uyuşmazlık konusu evden davalının çıkarılmasını istediğine göre, tarafların delillerinin yöntemine uygun şekilde toplanıp değerlendirildikten sonra, iddia ve savunma kapsamında uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesi gerekirken mahkemece, hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek yazılı gerekçe ile görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK.nun 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince Ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna ve 18,40 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 14.09.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.