21. Hukuk Dairesi 2018/7020 E. , 2019/3151 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
1- Dosyadaki yazılara, temyiz edenin sıfatına ve temyiz kapsam ve nedenlerine göre davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, sigortalının iş kazası nedeniyle sürekli iş göremezliğe uğraması nedeniyle maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davacı lehine 75.143,48 TL maddi ve 80.000 TL manevi tazminatın iş kazası tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Dosya kapsamından Mahkemece verilen 14/04/2016 tarihli bir önceki kararın Dairemizin 17/04/2018 tarih 2016/18913 Esas, 2018/3935 Karar sayılı ilamı ile bozulduğu,Yerel Mahkemece bozmaya uyularak yargılama yapıldığı anlaşılmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 6.3.2002 gün ve 1/119-135 sayılı kararında da belirtildiği üzere; bozma kararına uyması ile Mahkemenin bozma kararı doğrultusunda işlem yapma yükümlüğü doğar. Bu ilke Usul Kanunun dayandığı ana esaslardan olup kamu düzeni ile ilgilidir. Yargıtayın bozma kararına uymuş olan Mahkemenin, bozma gereğince değerlendirme yaparak yeni hükmünü tesis etme zorunluluğu vardır.
Bu açıklamalardan olarak yerel mahkemece uyulmasına karar verilen dairemizin bozma kararı doğrultusunda, “11/01/2016 tarihli hesap raporundaki veriler dikkate alınarak, davacının 15/09/2013 tarihinden itibaren emekliye ayrıldığı gözetilerek bu tarih pasif devre başlangıç tarihi olarak esas alınarak, bu tarihten itibaren asgari geçim indirimi ücrete dahil edilmeden asgari ücret üzerinden hesap yapılması, aynı zamanda rapor tarihininin bilinen devre sonu olduğu dikkate alınarak, 12/01/2016 tarihinden, bakiye ömür sonuna kadar bilinmeyen devre için iskontalama işleminin yapılması ve taraflar lehine oluşan usuli kazanılmış haklar dikkate alınarak davacının maddi tazminat alacağının belirlenmesi” gerekirken, hesap bilirkişinin tespit kısmında belittiği veriler ile, hesap tablolarında esas aldığı verilerin birbirini tutmadığı, asgari geçim indirimi tutarlarının hesaba esas ücrete eklnemediği belirtilmesine karşın bu tutarların hesaba eklenerek rapor düzenlendiği, aynı zamanda bozma kapsamında beliritilen hesap gereklerinin de yerine getirilmediği anlaşılmaktadır.
O halde mahemece yapılacak iş mahkemece uyulmasına karar verilen bozma kararı doğrultusunda başka bir hesap bilirkişiden bozma kapsamına uygun mahiyette denetime açık, somut verilere dayalı ve usuli kazanılmış hakları gözetir mahiyette hesap raporu almak, alınan bu hesap raporunu hükme esas alarak karar vermekten ibarettir.
3- Öte yandan davacının maddi tazminat isteminin bir kısmının reddedilmiş olması nedeniyle davalı lehine red vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken davalı lehine bu yönde bir karar verilmemiş olması da hatalı olmuştur.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmadan, hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 29/04/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.