Esas No: 2017/16
Karar No: 2021/198
Karar Tarihi: 04.03.2021
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/16 Esas 2021/198 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu (YİDK) kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 3. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar, davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacılar İstemi:
4. Davacılar vekili; müvekkillerinin “PINAR” ibareli tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalının bu markalar ile karıştırılma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “Dağpınarı+şekil” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı Kurum’a başvuruda bulunduğunu, başvuruya müvekkili tarafından itiraz edildiğini, ancak itiraz yerinde görülmeyerek reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa davalı başvurusunun müvekkillerine ait "PINAR" ibareli markalar ile iltibas yaratacak derecede benzer olduğunu, işitsel ve görsel olarak karıştırılma ihtimalinin bulunduğunu, ayrıca markaların kapsamlarının da birebir aynı ürünlerden oluştuğunu, başvurunun kötü niyetli yapıldığını ve tescili halinde müvekkillerine ait markanın tanınmışlığından haksız yarar elde edileceğini, müvekkillerine ait "PINAR" ibareli markanın tanınmış marka olması nedeniyle başvurunun farklı sınıflarda yapılmış olması halinde dahi reddine karar verilmesi gerektiğini, tanınmış markanın önüne veya sonuna yapılacak ilavelerin tescile imkân vermeyeceğini, bu nedenle davaya konu kararın hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek YİDK kararının iptaline, tescili halinde markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar Cevabı:
5. 1. Davalı Türk Patent ve Marka Kurumu vekili; davacıların markaları ile diğer davalıya ait başvurunun 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin (556 sayılı KHK) 8/1-b maddesi anlamında benzer olmadığını, bu nedenle karıştırılma ihtimalinden de söz edilemeyeceğini, dolayısıyla tanınmışlığa dayalı itirazların da yerinde olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
5. 2. Davalı Dalkarlar Arıcılık Arı Ürünleri Gıda Nak. İhr. İth. İnş. Taah. Tur. San. Tic. Ltd. Şti. vekili; müvekkili tarafından tescili talep edilen “Dağpınarı+Şekil” ibaresinin davacılara ait markalardan farklı olduğunu ve karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, müvekkili şirketin kurucu ortaklarının “Dağpınarı” köyünde arıcılık işi ile uğraşan kişiler olduğunu, köylerinin adına görsel unsurlar ekleyerek bu başvuruyu oluşturduklarını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. Ankara 3. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 20.12.2012 tarihli ve 2011/180 E., 2012/263 K. sayılı kararı ile; davalı başvurusu “Dağpınarı+şekil” ibaresinden oluşurken, davacıların itiraza dayanak markalarının asıl veya tek unsurunun “PINAR” sözcüğünden oluştuğu, davalı başvurusunun mal/hizmet sınıfı açısından her iki davacı markalarının mal ve hizmetleri ile aynı ya da benzer bulunduğu, davacıların "PINAR" markasının özellikle “et ve süt ürünleri ve türevleri” emtiası için belirli bir tanınmışlık ve sonradan kazanılmış ayırt edicilik elde ettiği, taraf markaları arasında uzak bir anlamsal benzerlik mevcut ise de bu benzerliğin genel izlenimde etkili bulunan görsel ve işitsel farklılıkla etkisizleştiği, bu durumun ortalama tüketici nezdinde karıştırma ihtimalini önlediği, ayrıca davacıların ticaret unvanına dayanarak 556 sayılı KHK"nin 8/5 maddesi gereğince davalı başvurusunun tescilini engelleyemeyeceği, davalı başvurusunun kötü niyetli olduğuna dair somut bir kanıt ve veri mevcut olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 16.04.2014 tarihli ve 2013/14695 E. 2014/7472 K. sayılı kararı ile; “…Dairemizin 18.09.2013 tarih, 2012/16574 Esas ve 2013/16100 Karar sayılı kararında da benimsendiği üzere dava konusu başvuru, “PINAR” kelimesinden türetilmiş kelime ve şekil markası mahiyetindedir. Davacı tarafın başvuruya karşı itirazlarına dayanak yaptığı markalarının asli unsurlarından bir tanesi de “PINAR” ibaresidir. Bu durumda, başvuruyu oluşturan markadaki “DAĞPINARI” ibaresi ile davacıya ait markalardaki “PINAR” ibaresi arasında ortalama tüketici nezdinde 556 sayılı KHK’nın 8/1-b bendi anlamında aralarında ilişkilendirme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesi bulunduğunun kabulü gerekir. Öte yandan, her ne kadar işaretler arasında renk ve şekil bakımından farklılık bulunmakta ise de, az önce de belirtildiği üzere, markanın baskın ve dikkat çeken unsuru “DAĞPINARI” ve “PINAR” kelimeleri olup, bahsi geçen şekil ve renk unsurlarının davalı markasına karıştırılma tehlikesini ortadan kaldıracak derecede ayırt edicilik kattığından söz edilmesi de mümkün değildir. Bu durumda, mahkemece davanın kabulüne karar vermek gerekirken yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle davacılar yararına bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Ankara 3. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 26.05.2015 tarihli ve 2015/132 E., 2015/151 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçelere ek olarak karıştırma riskinin analizinin ATAD ve Yargı İçtihatlarıyla ortaya konulmuş ilkeler çerçevesinde gerçekleştirilmesi gereken bir inceleme olduğu, bu inceleme yapılırken de her başvurunun kendine özgü somut koşullarının dikkate alınması gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı şirketin başvurusu ile davacılara ait markaların aynı ya da benzer mal ve hizmet sınıflarında tescilli olması karşısında davalı şirketin “Dağpınarı” ibaresi ile davacılara ait markalardaki “PINAR” ibaresi arasında ortalama tüketici nezdinde 556 sayılı KHK’nin 8/1-b maddesi anlamında karıştırılma ihtimalinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Dava, Türk Patent ve Marka Kurumu YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
13. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukuki kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar vardır.
14. Bilindiği üzere, Türk Hukuku’nda sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir. Dava tarihi itibariyle somut olaya uygulanması gereken 556 sayılı KHK"nin 7. maddesinde bir marka tescil başvurusunun Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından “mutlak ret nedenleri” kapsamında yapılacak inceleme sonucunda reddedilmesinin koşulları belirlenmiştir. Mutlak ret nedenlerinin ortak özelliği, marka olarak tescili talep olunan işaretin kamuyu ilgilendirmesi veya kamuya mal olmasıdır. Ret nedenlerinin mutlak karakteri icabı, herhangi bir kişinin ileri sürmesine gerek kalmaksızın Türk Patent ve Marka Kurumu ve mahkeme tarafından "resen" dikkate alınırlar. Zira mutlak ret nedenleri birer defi değil, itiraz sebebidir. Mutlak ret nedenlerini, mükellefiyetleri olmamasına rağmen, 556 sayılı KHK’nin 34. maddesi gereği herkes Kurum’un bilgisine arz edebilir ve ilgililer (tescil neticesinde menfaat kaybına uğrayabilecek kişiler) de 556 sayılı KHK’nin 35. maddesi çerçevesinde "itiraz" konusu yapabilirler. İlgililer bu itirazlarından feragat edemezler. İtiraza rağmen YİDK tarafından verilen kesinleşmiş tescil kararına karşı, 556 sayılı KHK’nin 53. maddesi gereğince iptal davası ikame edilebilir. Bu davalarda, mutlak ret nedenleri mahkemece resen dikkate alınır. YİDK kararlarının iptali için açılan davalarda mutlak ret nedenleri hakkındaki inceleme ve değerlendirme başvuru tarihindeki koşullara göre yapılır. Mutlak ret nedenlerinden birinin varlığı dolayısıyla tescil olunmaması gerekirken her nasılsa tescil olunan bir markaya karşı 556 sayılı KHK’nin 42/1-a maddesi gereğince hükümsüzlük davası açılabilir. Böyle bir dava sonuçlanmadan tescili yolsuz da olsa bir markanın kullanımı engellenemez (Karan, ..., ...: Markaların Korunması 556 sayılı KHK Şerhi ve İlgili Mevzuat, Ankara, 2004, s.79-80).
15. 556 sayılı KHK’nin 8. maddesinde ise markanın tescili ile ilgili "nispi ret nedenleri" düzenlenmiştir. Bu nedenlerin ortak özelliği, tescili talep olunan marka üzerinde üçüncü bir kişinin üstün hak iddiasına dayanmasıdır. Mutlak ret nedenlerinden farklı olarak nispi ret nedenlerinin kamu menfaati ile herhangi bir ilgisi bulunmamaktadır. Nispi ret nedenleri, mahkeme veya Kurum tarafından resen dikkate alınmazlar. Bunların mutlaka 556 sayılı KHK’nin 35. maddesi gereğince ilgili kişiler (yani daha önceki bir tarihte tescil edilmiş veya tescil başvurusunda bulunulmuş bir markanın sahibi ile tescilsiz markayı kullanarak bu işaret üzerinde daha eski bir tarihte hak kazanmış olan kişiler) tarafından "itiraz” olarak ileri sürülmesi gerekir. İlgili kişiler, itiraz hakkını kullanmaktan feragat edebilirler. Nispi ret nedenlerinden birinin varlığı dolayısıyla tescil olunmaması gerekirken her nasılsa tescil olunan bir markaya karşı 556 sayılı KHK’nin 47 ilâ 53. maddeleri arasındaki prosedür takip edilerek kesinleşmiş YİDK kararı aleyhine iptal davası açılabileceği gibi, 556 sayılı KHK’nin 42/1-b maddesindeki şartlar dairesinde hükümsüzlük davası da ikame edilebilir.
16. Somut olay ile ilgisi bulunması bakımından nispi ret nedenlerinden 556 sayılı KHK’nin 8/1-b maddesi üzerinde durulmasında yarar vardır.
17. 556 sayılı KHK’nin 8/1-a ve b maddesindeki düzenleme; “Tescil edilmiş veya tescil için başvuru yapılmış bir markanın sahibi tarafından itiraz yapılması durumunda aşağıdaki hallerde marka tescil edilemez:
a) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı ise ve aynı mal veya hizmetleri kapsıyorsa,
b) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa…” hükmünü haizdir. Buna göre anılan madde kapsamında tescil için başvurusu yapılan marka ile tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka arasında halk tarafından karıştırılma ihtimalinden (iltibas) bahsetmek için hem karşılaştırmaya konu marka işaretleri arasında hem de işaretlerin tescil edileceği mal ve hizmetler arasında aynılık veya benzerlik olması gerekir.
18. 556 sayılı KHK’nin 8/1-b maddesi kapsamında markalara ait mal ve hizmet listelerinde yer alan mal ve hizmetlerin “aynı veya benzer” olup olmadığının değerlendirmesinde, sınıflandırmaya ilişkin ulusal ve uluslararası düzenlemelerin bağlayıcı kurallar içermediği dikkate alındığında, karşılaştırma konusu mal ve hizmetlerin ait oldukları sınıf numaraları ile bağlı kalınmamalıdır. Karşılaştırmaya konu mal veya hizmet farklı sınıflarda yer almakla birlikte, hammadde-mamul ilişkisi, pazarlama koşulları, amaçları, satış sonrası servis ve onarım süreçlerinde ortaya çıkan müşteri çevresindeki ayniyet, birinin diğeri yerine ikame edilebilmesi gibi birçok açıdan benzerlik içerebilmektedir. Bu itibarla karşılaştırmaya konu mal veya hizmet farklı sınıflarda olsa da “aynı veya benzer” olabilmektedir.
19. Tescil için başvurusu yapılan marka ile tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka arasında halk tarafından karıştırılma ihtimalinden bahsedebilmek için mal ve hizmetin aynı veya benzer olmasının yanında işaretlerin de “aynı veya benzer” olması gerekmektedir. İşaretler arasında benzerlik değerlendirmesi yapılırken işaretler arasında görsel, işitsel ve anlamsal benzerliğin yanında esas olarak halk (tüketici) nezdinde bir bütün olarak uyandırdığı izlenim esas alınmalıdır. Bir işaret, görsel, işitsel, anlamsal veya diğer bir açıdan farklı olsa bile, “bütünsel” bir açıdan kendisine yaklaşıldığında herhangi bir sebeple halk gözünde başka bir marka ile bağlantısı varmış intibaı yaratarak onu çağrıştırıyorsa ve bu yüzden halkın mal veya hizmet tercihinde etkili oluyorsa, marka olarak tescili engellenebilir. Başka bir deyişle müşterilerin ihtiyaçları olan mal veya hizmetleri bunları ayırt etmek maksadıyla kullanılan işaretlerin birbirine yakınlığı dolayısıyla karıştırmaları ihtimal dâhilindeyse bir marka ile diğer bir işaret arasında "benzerlik" vardır (Karan/Kılıç, s. 199). Bu itibarla markanın bir bütün olarak algılanmasına etki eden bütün unsurlar her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmeli ve halk tarafından karıştırılma ihtimali buna göre belirlenmelidir. Burada belirtilen halk; işin ilgilisi veya uzmanı olmayan ancak doğrudan muhatabı olan ortalama tüketicidir.
20. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, tüketicilerin bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde ve herhangi bir sebeple bağlantı kurma ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım veya bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir. Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” bunların karıştırılabileceği yönünde ise iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13.06.2012 tarihli ve 2012/11-155 E. 2012/376 K. sayılı kararı). Başka bir deyişle karıştırılma ihtimali; görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın asıl unsurları ve tamamlayıcı unsurları, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine tüketicilerin, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
21. Hemen belirtilmelidir ki; işaretlerin benzerliğinde ve karıştırılma ihtimalinde dikkate alınacak önemli bir unsur da, önceki markanın ayırt edici niteliğidir. Önceki markanın ayırt edici niteliği düşük ise küçük farklılıklarla dahi karıştırılma ihtimali ortadan kaldırılabilir.
Bu gibi hallerde önceki marka ile başvuru arasında mevcut farklı unsurların veya ortak unsurlara yapılan ilavelerin ayırt ediciliği ve sonraki başvuruyu yeterince farklılaştırıp farklılaştırmadığı üzerinde durulmalıdır. Nitekim Avrupa Marka ve Tasarım Ağı Ortak Bildirgesinde de belirtildiği üzere, markalar düşük seviyede ayırt ediciliği olan bir unsuru paylaşıyorsa, karıştırılma ihtimali değerlendirmesinde örtüşmeyen bileşenlerin markaların genel izlenimi üzerindeki etkisine odaklanılacaktır (Karasu, Rauf/ Suluk, Cahit/ Nal Temel: Fikri Mülkiyet Hukuku, Ankara, 2018, s. 189). Başka bir deyişle önceki markanın ayırt edici niteliği düşük ise markaların örtüşmeyen bileşenlerinin benzerlikleri/farklılıkları ve ayırt edicilikleri ele alınarak sonuca gidilecektir.
22. Bununla birlikte 556 sayılı KHK’nin 8/1-b maddesi kapsamında önceki markanın tanınmış olması da işaretler arasında karıştırılma ihtimalini artıran bir unsurdur. Gerçekten de bir işaretle karşılaşan tüketici, bu işaretin tanınmış markanın sadece bir unsurunu içermesi halinde dahi bunlar arasında bir bağlantı kurabilmektedir. Zira tanınmış markayı oluşturan ibareler tüketici nezdinde yerleşmiş olduğundan, sonraki işaret görüldüğünde bu işaretteki bazı farklılıklar gözden kaçırılarak tanınmış marka ile bağlantı kurulabilmektedir. Ancak vurgulamak gerekir ki, 556 sayılı KHK’nin 8/1-b maddesi kapsamında, önceki markanın tanınmış olması, tescil edilmek istenen markanın sadece aynı veya benzer mal ve hizmetler yönünden benzerlik değerlendirilmesinde dikkate alınmalıdır. Tanınmış markanın tescil edildiği mal ve hizmetlerden farklı mal ve hizmetlerde korunup korunamayacağına 556 sayılı KHK’nin 8/1-b maddesi kapsamında değil, 556 sayılı KHK’nin 8/4 maddesi kapsamında yapılan değerlendirmeden sonra karar verilmelidir.
23. 556 sayılı KHK’nin 8/4 maddesi; “marka, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir markanın aynı veya benzeri olmakla birlikte, farklı mallar veya hizmetlerde kullanılabilir. Ancak, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu red edilir.” hükmünü haizdir. Görüldüğü üzere anılan maddede bir markanın tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka ile aynı veya benzer olmasına rağmen, farklı mallar veya hizmetlerde kullanılabileceği açıkça vurgulanmış, ancak tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hallerde farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir.
24. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı tarafından 21.08.2009 tarihinde “Dağpınarı+şekil” ibaresinin marka olarak tescili istemiyle Türk Patent ve Marka Kurumu’na başvuruda bulunulduğu, tescil kapsamında 04, 20, 29, 30, 31 ve 32. sınıftaki emtiaların yer aldığı, başvurunun ilan edilmesi üzerine davacılar tarafından "PINAR" ibareli markaları ve ticaret unvanları dayanak gösterilerek itirazda bulunulduğu, itirazın Markalar Dairesince reddi üzerine, yeniden inceleme isteminin de YİDK tarafından reddedildiği ve başvurunun 24.11.2011 tarihinde tescil edildiği anlaşılmaktadır.
25. Dosya kapsamından davalı markasının mal/hizmet listesinde yer alan 29, 30, 31, 32 ve 35. sınıfın tüm alt grupları açısından her iki davacı markalarının mal ve hizmetleri ile aynı ya da benzer olduğu görülmektedir. "Mahkeme ile Özel Daire arasında bu konuda uyuşmazlık bulunmadığından bu hususun öncelikle belirtilmesi gerekir." Bu durumda 556 sayılı KHK"nin 8/1-b maddesi gereğince davacıların markaları ile davalı başvurusunun işaret itibariyle iltibas yaratacak kadar benzer olup olmadığının irdelenmesi gerekmektedir.
26. Davalı başvurusu, kırmızı renkte ve sağa yatık el yazısı formunda yazılmış “Dağpınarı” sözcüğü ile bunun arkasında yer alan sarı renkli, alt kısmında bal damlayan, bal peteği görselinden oluşan karma bir marka niteliğindedir. Davacıların markaları ise çoğunluk yeşil ve bazılarında siyah renkle özellikle ortadaki “n” harfine belirgin bir karakter verilerek düz yazı ile yazılmış “pınar” sözcüğünden ibaret olup, bazı markalarda “pınar” sözcüğünün yanı sıra geri planda algılanacak yeşil, kırmızı ve mavi renkte ufak şekil unsurları yer almaktadır. Bununla birlikte, harflerin yuvarlatılmış görünümleri davacının bütün markalarında ortak bir özellik olarak göze çarpmaktadır. Bu itibarla davacıların markaları ile davalı başvurusu görsel olarak karşılaştırıldığında ve ortalama tüketici nezdinde bıraktıkları genel izlenim dikkate alındığında, görsel açıdan benzer olmadıkları aşikârdır.
27. Bununla birlikte davalı başvurusunun sözcük unsuru olan “dağpınarı” ibaresinin bir bütün olarak dokuz harften oluştuğu ve “dağ-pı-na-rı” şeklinde dört hecede telaffuz edildiği, davacıların markalarının ise beş harften ibaret olduğu ve "pı-nar" şeklinde iki hece olarak okunduğu, “pınar” ve “dağpınarı” ibareleri arasında “pınar” unsurunun ortak olmasından kaynaklanan nispi bir benzerlik söz konusu ise de; “dağpınarı” ibaresinin ilk hecedeki “dağ” ibaresinin telaffuzundaki vurgu ve bütünsel olarak kulakta bıraktığı etkinin “pınar” sözcüğünün bıraktığı etkiden farklı olduğundan markaların işitsel açıdan da benzer olmadığı görülmektedir.
28. Öte yandan “pınar” sözcüğünün “yerden kaynayarak çıkan su, kaynak” anlamına geldiği, davalı başvurusunun ise “dağ” ve “pınar” sözcüklerinin bir araya getirilmesinden oluşan bileşik bir sözcük olduğu ve “dağdan çıkan pınar (su)” anlamını taşıdığı, ayrıca “Dağpınarı” sözcüğünün yerleşim adı olması nedeniyle de kavramsal olarak yer adına ilişkin baskın bir algıya sahip olduğu, bu nedenle davacıların markaları ile davalı başvurusu arasında anlamsal açıdan dahi uzak bir benzerlik bulunduğu anlaşılmaktadır.
29. Yukarıda belirtildiği üzere işaretlerin benzerliğinde ve karıştırılma ihtimalinde dikkate alınacak önemli bir unsur da, önceki markanın ayırt edicilik düzeyidir. Bu açıdan bakıldığında davacıların markalarının asıl unsuru olan “Pınar” ibaresi özellikle tescil kapsamındaki “su ve kaynak suları” emtialarını doğrudan tanımlayan, sağlık, yenilenme, tazelik ve temizliğe güçlü bir gönderme içeren bir ifadedir. Dolayısıyla yapısı ya da doğası gereği yüksek bir ayırt ediciliğe sahip bulunmadığı, türetilmiş, özgün bir sözcük olmadığı, çekişmeli malların ortalama tüketicileri yönünden ayırt edicilik seviyesinin düşük bulunduğu kabul edilmelidir. Bununla birlikte davalı başvurusu ile davacıların markaları düşük seviyede ayırt ediciliği olan “Pınar” sözcüğünü paylaştıklarından, karıştırılma ihtimali değerlendirmesinde örtüşmeyen bileşenlerin veya yapılan ilavelerin markaların genel izlenimi üzerindeki etkisine odaklanılması gerektiği, davalı başvurusunda yer alan ilavelerin bir bütün olarak başvuruyu davacıların markalarından farklılaştırmaya yeterli olduğu, bu nedenle işaretlerin benzer olmadığı ve karıştırılma ihtimalinin de bulunmadığı açıktır.
30. Hemen belirtilmesi gerekir ki davacıların “Pınar” ibareli markasının özellikle “et ve süt ürünleri ve türevleri” emtiası için kullanım sonucu belirli bir ayırt edicilik ve tanınmışlık kazandığı, ancak bu tanınmışlığın 556 sayılı KHK’nin 8/1-b maddesi kapsamında karıştırılma ihtimaline yol açmayacağı ortadadır. Bununla birlikte davalı başvurusu ile davacıların markaları benzer olmadığından davalı başvurusunun, 556 sayılı KHK’nin 8/4 maddesi kapsamında da değerlendirilmesi mümkün değildir. Üstelik işaretlerin ortak unsuru olan “Pınar” sözcüğünün davalı başvurusunda davacıların markalarını çağrıştırması veya davacıların markalarıyla arasında idari, ticari, ekonomik bir bağlantı kurulması dahi söz konusu olamaz.
31. Bu itibarla davalı başvurusu ile davacıların markaları arasında ortalama tüketici nezdinde bütün itibariyle bıraktıkları genel izlenim esas alındığında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı kabul edilmelidir. Bu kapsamda işaretlerin karıştırılma ihtimali bulunmadığına göre davacılar, ticaret unvanına dayanarak 556 sayılı KHK"nin 8/5 maddesi gereğince de davalı başvurusunun tescilini engelleyemeyecektir. Ayrıca “Dağpınarı” sözcüğünün coğrafi yer adı ve özellikle davalı şirketin ortaklarının doğum yeri olduğu gözetildiğinde davalı başvurusunun kötü niyetli olmadığı da ortadadır.
32. Tüm bu nedenlerle mahkemece yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden usul ve yasaya uygun direnme kararının onanması gerekmiştir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,
Gerekli temyiz ilâm harcı peşin alındığından başka harç alınmasına yer olmadığına,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliği tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 04.03.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.