Esas No: 2017/944
Karar No: 2021/197
Karar Tarihi: 04.03.2021
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/944 Esas 2021/197 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (Ticaret Mah. Sıfatıyla)
1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Karapınar Asliye Hukuk Mahkemesince (ticaret mahkemesi sıfatıyla) verilen davanın reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (kapatılan) 19. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı aleyhine başlatılan icra takibine davalı tarafça haksız ve kötü niyetli olarak itiraz edildiğini, yapılan itirazda takip konusuna ilişkin taraflar arasında akdî ilişki veya herhangi bir mal alım satışının olmadığının belirtildiğini, müvekkili şirketin davalıdan alacaklı olduğu hususunun ticari kayıt ve defterlerin incelenmesi sonucunda tespit edileceğini, açıklanan nedenlerle davalının haksız itirazının iptali ile takibin devamına ve davalının alacağın %40"ı oranından aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava konusu icra takibine süresi içerisinde itiraz ettiklerini, belirtilen belge ve faturalara dayalı olarak davacı tarafın müvekkilinden herhangi bir alacağının ve davacı ile akdi bir ilişkilerinin bulunmadığını, mal alım ve satımı yapılmadığını belirterek davanın reddine ve davacı tarafın alacağın %40’ı oranında kötü niyet tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. Karapınar Asliye Hukuk Mahkemesinin (ticaret mahkemesi sıfatıyla) 26.06.2013 tarihli ve 2011/285 E., 2013/181 K. sayılı kararı ile; davanın yasal dayanağının 2004 sayılı İİK’nın 67. maddesi olduğu, anılan maddeye göre takip talebine itiraz edilen alacaklının itirazın tebliğinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebileceği, takip dayanağının cari hesap ekstresi ve Bursa 6. Noterliğinin 23.10.2007 tarihli ve 18630 yevmiye nolu ihtarnamesine bağlı faturalar olduğu, tarafların ticari defterleri getirtilerek yaptırılan inceleme sonucunda bilirkişi S.M.Mali Müşavir Ercan Yıldız"ın 26.06.2012 tarihli ve bilirkişi ..."ın 12.11.2012 tarihli ayrıntılı raporlarını dosyaya sundukları, davacı tarafın ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmuş olmasına rağmen davalı tarafın defterlerinin usulüne uygun tutulmadığı, davacı defter kayıtlarında davalıdan 33.468,20TL alacağının olduğu ancak TTK’nın 85. maddesi anlamında taraf defterleri birbirini teyit etmediğinden ve davalı tarafın defterlerinin usulüne uygun olarak tutulmadığından davacı defterindeki kayıtların davacı lehine tek başına delil teşkil etmeyeceği; dosyaya sunulan faturalar ve irsaliyeler üzerindeki imzaların davalı şirket yetkililerince inkârı üzerine davacı şirket tarafından verilen kesin süre içerisinde irsaliye ve fatura asıllarının imza incelemesine esas olmak üzere dosyaya sunulamadığı, davacı tarafın fatura muhteviyatı emtianın davalıya tesliminin yazılı bir belge ile kanıtlanması gerekmesine rağmen bunu kanıtlayamadığı, artık defter ve faturaların davacı lehine tek başına delil oluşturmayacağı gerekçeleriyle ispat edilemeyen davanın reddine, İİK’nın 67/2. maddesi gereğince davacının takibe geçmekte haksız ve kötü niyetli olması nedeniyle davalı yararına dava konusu alacağın %20"si oranında kötü niyet tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 08.01.2014 tarihli ve 2013/15780 E., 2014/788 K. sayılı kararı ile;
“…Davacı vekili delil olarak sevk irsaliyeleri sunmuştur. Sevk irsaliyeleri altında teslim alan imzaları bulunmaktadır. Bu durumda mahkemece sevk irsaliyelerini teslim alan sıfatıyla imzalayan kişinin davalı çalışanı olup olmadığı yönünde ayrıntılı araştırma ve inceleme yapılarak gerektiğinde imza incelemesi de yaptırılmak suretiyle varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Karapınar Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.06.2015 tarihli ve 2015/205 E., 2015/217 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeler yanında, sevk irsaliyesinin V.U.K’da "Malın alıcıya teslim edilmek üzere satıcı tarafından taşındığı veya taşıttırıldığı hallerde satıcının, teslim edilen malın alıcı tarafından taşınması veya taşıttırılması halinde alıcının taşınan veya taşıttırılan mallar için sevk irsaliyesi düzenlemesi ve taşıtta bulundurması şarttır" şeklinde tanımlandığı, V.U.K. genel tebliğlerinde sevk irsaliyelerinde bulunması gereken unsurların düzenlendiği, yine kimler tarafından kaç nüsha hâlinde düzenleneceğinin belirlendiği, davacı tarafın gerek icra takibinde gerekse itirazın iptali davasında sevk irsaliyelerine dayandığı dosyaya sunulan sevk irsaliyesi nüshalarında söz konusu sevk irsaliyelerinin davacı tarafça düzenlendiğinin anlaşıldığı; davalı tarafın gerek icra dosyasına yaptığı itiraz, gerekse davada verdiği cevap dilekçelerinde söz konusu sevk irsaliyeleri altındaki imzayı sevk irsaliyesi içeriklerini kabul etmediğini beyan etmesi üzerine, davalı şirket yetkililerinden ...’ın imza örneklerinin 13.03.2012 tarihli duruşmada alındığı, mahkemece şirket yetkilisinin imza asıllarının bulunduğu belge asıllarının dosya içerisine celpedildiği, davacı tarafça dosyaya sunulan sevk irsaliyelerinin asılları olmayıp nüshaları olduğu, fabrika yetkilisi bölümünde imzanın bulunduğu kısımda fabrika yetkilisi veya çalışanının isminin bulunmadığı, buna rağmen imza incelemesi için dosyanın Adli Tıp Kurumuna gönderildiği, Kurumun 04.02.2013 tarihli raporunda evrak asıllarının bulunması, nüshalar üzerinde imza incelemesi yapılamayacağı gerekçesiyle dosyanın iade edildiği; sevk irsaliyesi asıllarının düzenleyende bulunması gerektiği, eldeki davada sevk irsaliyesini davacı taraf düzenlediğinden mahkemece 06.03.2013 tarihli celse de davacı tarafa irsaliye asıllarını sunmak üzere sonuçları hatırlatılarak kesin süre verildiği, verilen süreye rağmen sevk irsaliyesi asıllarının davacı tarafça dosyaya sunulmadığı, asılları olmayan sevk irsaliyeleri üzerinden delil olarak niteleme yapılarak inkâr edilen imzaların davalı şirket yetkilisi veya çalışanına ait olup olmadığı yönünde tespit yapılmasının imkânın kalmadığı, bu nedenle davacı lehine delil olarak değerlendirme yapılamadığı, kaldı ki Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin bozma ilamında gerekçe gösterdiği sevk irsaliyelerinin bir kısmının Adli Tıp Kurumunca iade edilen nüshalar olduğu, bu nedenle mahkemece Yargıtay bozma ilamındaki gerekçeye iştirak etmenin mümkün olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; mahkemece sevk irsaliyelerini teslim alan sıfatıyla imzalayan kişinin davalı çalışanı olup olmadığı yönünde ayrıntılı araştırma ve inceleme yapılarak gerektiğinde imza incelemesi de yaptırılmak suretiyle varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekip gerekmediği, burada varılacak sonuca göre mahkemece yapılan incelemenin hüküm kurmak için yeterli olup noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.
13. İtirazın iptali davası; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre;
i) İlamsız takip yapılmış olması,
ii) Borçlunun bu takibe itiraz etmesi,
iii) Alacaklının, itirazın kaldırılması için icra mahkemesine başvurmaması,
iv) İtirazın alacaklıya (davacıya) tebliğinden itibaren alacaklının, bir yıl içinde mahkemeye başvurmuş olması yasal koşullarının gerçekleşmesi gerekir.
14. Takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı açılan itirazın iptali davasının konusu, icra takibine konu edilen alacaklar olup, davanın amacı itirazla duran takibin devamını sağlamaktır. Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir. Davalı borçlunun icra dosyasında ileri sürdüğü itirazlar dışındaki itirazlarını da bu dava içinde ancak cevap süresi içinde ileri sürmesi olanaklıdır. Eğer cevap süresi içinde davalı/borçlu diğer itirazlarını ileri sürmezse mahkeme bunları kendiliğinden göz önüne alamaz, takibe itiraz edilirken bildirilen sebeplerle sınırlı araştırma yapmak durumunda kalır. Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.09.2019 tarihli ve 2017/19-824 E., 2019/885 K. sayılı kararında da değinilmiştir.
15. Dava yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabi olduğundan; ispat külfeti normal bir alacak davasındaki ile aynıdır. Ancak her iki dava ispat yöntemleri ve hukuki sonuçları bakımından farklılıklar göstermektedir. Bu bağlamda belirtmek gerekirse; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 190. maddesi gereğince ispat yükü, kanunda özel düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Bu genel kuralın dışında bazı hâllerde ispat yükü yer değiştirerek davalı tarafa geçer. Bu hâllerden birisi davalının ödeme savunmasında bulunmasıdır. Davacı ya da davalı iddiasını ya da savunmasını HMK’da belirtilen hükümlere göre ispat etmelidir. Buna göre yapılacak yargılama sonunda mahkemece verilecek karar ya davanın kabulü ya da reddine yönelik olacak; ancak takibin iptali ya da devamı hükmünü de içerecektir.
16. Bu açıklamalar göstermektedir ki, itirazın iptali davası, icra takibine sıkı sıkıya bağlı; itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir.
17. Eldeki davada, uyuşmazlığın her iki tarafı tacir olup, uyuşmazlık konusu iş her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgilidir. Bu nedenle fatura, faturaların delil olma niteliği üzerinde de durmakta yarar vardır.
18. Dava konusu faturalar ve sevk irsaliyelerinin düzenleme tarihi itibariyle somut olay bakımından uygulanması gereken 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (TTK) fatura tanımlanmamıştır.
19. Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 229. maddesinde "Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır" hükmünü haizdir.
20. Bu hüküm çerçevesinde, 24.12.2003 tarihli ve 25326 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun 27.06.2003 tarihli ve 2001/l E., 2003/l K. sayılı kararında fatura; “Ticari satışlarda satıcı tarafından alıcıya verilen ve satılan malın miktarını, vasıflarını, ölçüsünü, fiyatını ve sair hususları veya ifa edilmiş hizmetleri gösteren hesap pusulası olup, ticari belge niteliğindedir” şeklinde tanımlanmıştır.
21. TTK’nın 23. maddesine göre fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunması gerekir. Madde hükmüne göre faturanın bir alacağı mevcudiyetine delil teşkil etmesi, karşı tarafa tebliğinden itibaren sekiz gün içinde hiçbir itiraza uğramamış olması koşuluna bağlıdır. Bunun için de öncelikle taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin varlığının kanıtlanmış olması gerekir. Davalının sözleşmesel ilişkiyi inkâr etmesi durumunda davacının öncelikle aralarındaki akdi ilişkiyi yani alım-satım ilişkisini ispat etmesi gerekmektedir.
22. Bu nedenle, bir satım ilişkisinde davacı taraf sattığı malın miktarını ve alıcıya teslimini, davalı taraf ise yaptığı ödemeleri usulüne uygun bir şekilde ispat etmek zorundadır.
23. Tek başına fatura düzenlenmesi akdi ilişkinin varlığını ispat etmeye yeterli değilse de, satıcı tarafından gönderilen faturanın alıcı tarafından ticari defterlerine kaydedilmesi durumunda, alıcı ile satıcı arasındaki akdi ilişkinin var olduğu kabul edilebilir. Ancak, eğer fatura, alıcının ticari defterlerinde kayıtlı değilse, satıcı alacak iddiasını diğer delillerle ispat etmelidir.
24. Sevk irsaliyesine ilişkin olarak ise aynı Kanun’un 230/2-5 maddesi “Satılan malların teslim tarihi ve irsaliye numarası, (Malın alıcıya teslim edilmek üzere satıcı tarafından taşındığı veya taşıttırıldığı hallerde satıcının, teslim edilen malın alıcı tarafından taşınması veya taşıttırılması halinde alıcının taşınan veya taşıttırılan mallar için sevk irsaliyesi düzenlemesi ve taşıtta bulundurulması şarttır” hükmünü haizdir. Buna göre usulüne göre düzenlenmiş ve taşıyan ile gönderen veya gönderilenin imzasını haiz bir sevk irsaliyesi de eşyanın taşınmak üzere taşıyıcı tarafından teslim alındığını veya eşyanın gönderilene teslim edildiğini ispata yarayan bir belgedir.
25. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; eldeki davada, ticari nitelikteki satış sözleşmesi nedeniyle düzenlenen faturalara, sevk irsaliyelerine ve cari hesaba dayalı alacağın tahsili için girişilen icra takibine ilişkin itirazın iptali talep edilmiştir.
26. Davacı şirket gerek davalı şirket aleyhine icra takibinde bulunurken, gerekse açtığı eldeki itirazın iptali davasında sevk irsaliyelerine dayandığından dosyaya sunulan sevk irsaliyesi nüshalarından bunların davacı tarafça düzenlendiği anlaşılmaktadır. Davalı şirketçe hem icra dosyasına yapılan itiraz, hem de itirazın iptali davasında sunulan cevap dilekçelerinde söz konusu sevk irsaliyeleri altındaki imza ile sevk irsaliyesi içerikleri kabul edilmemiştir.
27. Davacı şirket tarafından dosyaya sunulan sevk irsaliye asılları olmayıp nüshaları olmasına ve fabrika yetkilisi bölümünde imzanın bulunduğu kısımda fabrika yetkilisi veya çalışanının isminin bulunmamasına rağmen dosya imza incelemesi yapılmak üzere Adli Tıp Kurumuna gönderilmiştir. Kurum 04.02.2013 tarihli raporunda, evrak asıllarının bulunması, nüshalar üzerinde imza incelemesi yapılamayacağı gerekçesiyle dosyayı mahkemeye iade edilmiştir.
28. Sevk irsaliyesi asıllarının düzenleyende bulunması gerektiğinden ve sevk irsaliyesi davacı taraf düzenlendiğinden mahkemece duruşmada davacı tarafa irsaliye asıllarını sunmak üzere sonuçları hatırlatılarak kesin süre verilmiş, ancak davacı vekili verilen bu kesin süreye rağmen sevk irsaliyesi asıllarını dosyaya sunamamıştır.
29. O hâlde asılları olmayan sevk irsaliyeleri üzerinden delil olarak niteleme yapılarak inkâr edilen imzaların davalı şirket yetkilisi veya çalışanına ait olup olmadığı yönünde tespit yapılmasının imkânın kalmadığından davacı lehine delil olarak değerlendirme yapılamaz. Kaldı ki Özel Daire bozma kararında belirtilen sevk irsaliyelerinin bir kısmı Adli Tıp Kurumunca iade edilen nüshalardır. Defter ve faturaların da davacı lehine tek başına delil oluşturmayacağı açıktır.
30. Hâl böyle olunca; yerel mahkemece yukarıda açılanan hususlara değinilerek verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, yerindedir.
31. Ne var ki, Özel Dairece davacı vekilinin kötü niyet tazminatına ilişkin temyiz itirazları yönünden bir inceleme yapılmadığından bu hususa ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
IV. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle;
Direnme uygun bulunmakla davacı vekilinin uyuşmazlık noktasına ilişkin temyiz itirazlarının reddine, kötü niyet tazminatına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 11. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle Hukuk Genel Kurulu kararının mahkemesince taraflara tebliği ile karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise doğrudan 11. Hukuk Dairesine gönderilmesine,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi gereğince uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.03.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.