Esas No: 2021/160
Karar No: 2021/196
Karar Tarihi: 04.03.2021
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2021/160 Esas 2021/196 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “rücuan tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Bakırköy 6. İş Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davacı ... ile davalılardan ...ve ... vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı ... (SGK/Kurum) vekili dava dilekçesinde; sigortalı...’ın 11.07.2009 tarihinde geçirdiği iş kazasında hayatını kaybettiğini, bu nedenle hak sahiplerine 38.466,73TL peşin sermaye değerli gelir bağlandığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 9.616,68TL’nin faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep etmiştir.
5. Davacı Kurum vekili ıslah dilekçesi ile dava değerini arttırarak toplam 34.620,18TL’nin davalılardan müteselsilen tahsiline, alacağa gelirin onay tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar verilmesini istemiştir.
6. Davacı vekilinin 31.07.2017 tarihli dava dilekçesi ile kazanın oluşumunda kusuru olduğu belirlenen ... aleyhine aynı istemle açtığı davanın Bakırköy 20. İş Mahkemesinin 2017/110 E., 201/7/110 K. sayılı kararı ile eldeki dava ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
Davalı Cevabı:
7. Davalı ...vekili cevap dilekçesinde; müteveffa sigortalının diğer davalı ..."ın işçisi olduğunu, müvekkili şirketin taraf sıfatı bulunmadığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
8. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; müteveffanın ortak olduğunu, işçi olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
9. Birleşen dava davalısı ... davaya cevap vermemiştir.
Mahkemenin İlk Kararı:
10. Bakırköy 6. İş Mahkemesinin 17.12.2013 tarihli ve 2011/441 E., 2013/687 K. sayılı kararı ile; davalı şirketin %30, davalı ...’ın %60 ve dava dışı müteveffa sigortalının %10 oranında kusurlu olduğu, bu kusur durumuna göre davacının 34.620,18TL Kurum zararını talep edebileceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:
11. Bakırköy 6. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararını süresi içinde taraf vekilleri temyiz etmiştir.
12. Yargıtay 10. Hukuk Dairesince 19.11.2015 tarihli ve 2014/16024 E., 2015/20066 K. sayılı kararı ile; (1) numaralı bentte sair temyiz itirazlarının reddine karar verilerek, (2) numaralı bentte; ceza davasında alınan kusur raporunda dava dışı şantiye şefi ...’in kusurlu olduğunun belirtildiği dikkate alındığında raporlar arasında çelişki oluştuğu gibi, bu davada alınan bilirkişi kusur raporunda ..."in kusurlu olup olmadığı hususunun tartışılmadığı, bu nedenle kusur oranı ve aidiyeti konusunda yeniden rapor alınması gerektiği; (3) numaralı bentte ise, gerçek zararın tespitinde bilinmeyen dönemdeki kazancın belirlenmesi aşamasında ilk peşin sermaye değeri hesaplamalarına paralel biçimde %5 oranının uygulanması gerektiği gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkemenin İkinci Kararı
13. Bakırköy 6. İş Mahkemesinin 21.11.2017 tarihli ve 2016/73 E., 2017/520 K. sayılı kararı ile; bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucu toplanan delillere ve alınan bilirkişi raporuna göre davalı şirketin kazanın oluşumunda %30 oranında kusurlu olduğu, bu kusurun %5’inin davalı ...’in kusuru olduğu, diğer davalının kusurunun %60, sigortalının ise %10 olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne ve toplam 34.620,18 TL tazminatın 16.04.2011 onay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı
14. Bakırköy 6. İş Mahkemesinin (13). paragrafta belirtilen kararını süresi içinde davacı Kurum ile davalılardan ...ve ... vekilleri temyiz etmiştir.
15. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 07.11.2018 tarihli ve 2018/2705 E., 2018/9057 K. sayılı kararı ile; "...“…1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerekçelere göre davacı Kurumun tüm, davalılardan ... Reis Petr. ve Oto İşl. San. Tic. Ltd. Şti. ve ... vekillerinin aşağıdaki bent dışındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Dava; 14.05.2010 tarihli iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan ilk peşin değerli gelirin tahsili istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı olay tarihinde yürürlükte bulunan ve 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 21/1 ve 21/4 maddeleridir.
...Sigortalının iş kazası veya meslek hastalığına uğramasına birden çok kişinin birlikte kusurlarıyla neden olmaları durumunda, anılan 50. ve 51. maddeler (6098 sayılı Kanunun 61. ve 62. maddeleri) gereğince teselsül hükümleri kapsamında bu kişilerin birlikte sorumlulukları vardır ve 146. maddeye (6098 sayılı Kanunun 62. maddesine) göre, kendi payından fazlasını ödeyenin diğer müteselsil borçlulara karşı rücu hakkı saklı kalmak kaydıyla, her bir borçlu yönünden kusurlarına karşılık gelen miktar ayrılmaksızın teselsül kurallarına göre sorumluluklarına karar verilmelidir. İş kazası veya meslek hastalığına birlikte sebebiyet veren sorumluların işveren ve üçüncü kişi olması durumunda ise, işverenin müteselsilen sorumlu olacağı tutar, 1. fıkra gereğince kendi kusur payı gözetilerek sorumlu tutulacağı miktarın (gelirin ilk peşin sermaye değeri X işverenin kusur oranı), üçüncü kişinin 4. fıkraya göre sorumlu olacağı tutar (gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı X üçüncü kişinin kusur oranı) ile toplamı kadar olmalı, kanun koyucunun getirdiği “gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı” sınırlaması karşısında üçüncü kişinin müteselsilen sorumlu tutulacağı miktarın ise, gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı ile işveren de dahil olmak üzere tüm davalıların kusurları toplamının çarpımı sonucu elde edilecek tutar kadar olması gerekmektedir. Bu yaklaşım ve uygulama, işvereni, iç ilişkide üçüncü kişiye rücu edemeyeceği miktarı Kuruma ödemek zorunda bırakmadığından da hakkaniyete uygundur.
Somut olaya bakıldığında, davalı ...’in 3. kişi konumunda olduğu ve sorumluluğunun 5510 sayılı Yasa’nın 21/4. Maddesi kapsamında kaldığı belirgin olup, dosyayı temyiz eden davalılar ... Reis Petr. ve Oto İşl. San. Tic. Ltd. Şti. ve ...’ın sorumluluğunun bu kapsamda ve yukarıda belirtilen esaslar çerçevesinde belirlenmesi gerekmektedir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki esaslar göz önünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalılardan ... Reis Petr. ve Oto İşl. San. Tic. Ltd. Şti. ve ... vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. .." gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
16. Bakırköy 6. İş Mahkemesinin 26.03.2019 tarihli ve 2018/612 E., 2019/96 K. sayılı kararı ile; Bakırköy 22. İş Mahkemesinin 27.04.2018 tarihli ve 2016/99 E., 2018/131 K. sayılı kararında aynı taraflar arasında görülen davada ilk peşin sermaye değerinin davalılardan müteselsilen tahsiline ilişkin verilen kararın düzeltilerek onandığı, sözü edilen davada davalı ...’in sorumluluğunun ayrıca belirlenmesi konusunun ele alınmadığı, her iki davaya ilişkin Yargıtay kararlarının aynı tarihli (07.11.2018) olduğu, bu nedenle Bakırköy 22. İş Mahkemesi kararının kesin delil olarak kabulü gerektiği belirtilerek önceki gerekçe de tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
17. Direnme kararı süresi içinde davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
18. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; üçüncü kişi konumunda olan davalı ...’in sorumluluğunun 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’un 21/4. maddesi kapsamında kaldığından bahisle davalılar ... Reis Petr. ve Oto İşl. San. Tic. Ltd. Şti. ile Turgut Daştan’ın sorumluluklarının bu doğrultuda belirlenmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
19. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasına geçilmeden önce, kararın davalılar ... Reis Pet. ve Oto İşl. San. Tic. Ltd. Şti. ve ... ile davacı Kurum vekillerinin temyizi üzerine Özel Dairece davacı Kurum vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile, hükmün davalılar lehine bozulduğu, davalıların bozmaya uyulmasını, davacı Kurum vekilinin direnilmesini talep ettiği, mahkemece önceki hükümde direnildiği dikkate alındığında; davacı ... vekilinin direnme kararını temyiz etmekte hukuki yararının bulunup bulunmadığı ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
IV. GEREKÇE
20. Öncelikle konuyla ilgili kavram ve yasal düzenlemelere kısaca değinilmelidir.
21. Dava şartları, mahkemenin davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi için gerekli olan unsurlardır. Diğer bir anlatımla, dava şartları dava açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan kamu düzeni ile ilgili zorunlu koşullardır.
22. Mahkeme, hem davanın açıldığı tarihte hem de yargılamanın her aşamasında dava şartlarının bulunup bulunmadığını kendiliğinden araştırıp inceler ve bu konuda tarafların istem ve beyanları ile bağlı değildir. Dava şartlarının davanın açıldığı tarih itibariyle bulunmaması ya da bu şartlardan birinin yargılama aşamasında ortadan kalktığının öğrenilmesi durumunda mahkemece mesmu (dinlenebilir) olmadığı gerekçesiyle davanın reddedilmesi gerekir.
23. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun (HMK) 114. maddesinde dava şartları düzenlenmiş olup bu maddenin birinci fıkrasının (h) bendinde "Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması" dava şartları arasında sayılmıştır.
24. Medeni usul hukukunda hukuki yarar, mahkemede bir davanın açılabilmesi için, davacının bu davayı açmakta ve mahkemeden hukuksal korunma istemekte bir çıkarının bulunması gerektiğine işaret eder. Davacının davayı açtığı tarih itibariyle dava açmakta hukuk kuralları tarafından haklı bulunan (korunan) bir yararı olmalı, hakkını elde edebilmesi için mahkeme kararına ihtiyacı bulunmalıdır.
25. Yine bu yararın "hukuki ve meşru", "doğrudan ve kişisel", "doğmuş ve güncel" olması da gerekir (Hanağası, E.: Davada Menfaat, Ankara 2009, s.135).
26. Öte yandan dava açılmasında olduğu gibi, mahkemeye yapılan her talep için, talepte bulunanın hukuki yararının varlığı şarttır. Aksi hâlde mahkeme, böyle bir talebi inceleyip yerine getiremez (Kuru, B.: Medenî Usul Hukuku El Kitabı, Cilt I, Yetkin Yayınları, Mart 2020, s.390). 27. Gelinen bu noktada belirtilmelidir ki; kanun yolu davanın taraflarına tanınan bir hukuki yoldur ki; bununla yanlış olan kararların (daha doğrusu yanlış olduğu iddia edilen kararların) tekrar incelenmesi ve değiştirilmesi sağlanır.
28. Hüküm mahkemelerinin karar verirken yanlış yapmaları ihtimali bulunduğundan, verilen kararların daha yüksek bir mahkeme tarafından kontrol edilmesi için, her hukuk sisteminde kanun yolları kabul edilmiştir (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt III, s. 4483).
29. Kanun yollarından biri de temyiz kanun yolu olup nihai bir karar, kanunda öngörülen süre içinde, harca tabi ise harcı yatırılarak temyiz edilebilir. Bunlara ilaveten nasıl ki, davacının dava açmakta hukuki menfaatinin bulunması gerekiyorsa, temyize başvuranın da hukuki menfaatinin bulunması gerekir.
30. Buna göre temyiz yoluna başvuran tarafın temyiz ettiği kararın kaldırılması ya da değiştirilmesinde korunmaya değer bir menfaati olmalıdır. Davada haklı çıkmış olan tarafın da hukuki menfaati bulunmak kaydıyla hükmü temyiz etmesi mümkündür.
31. Yeri gelmişken usuli kazanılmış hak kurumuna kısaca değinilmesi gerekmektedir.
32. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir.
33. Anlam itibariyle, bir davada mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmekte olup, bu noktada bir mahkemenin Yargıtay dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğacağı gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir.
34. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 04.02.1959 tarihli ve 1957/13 E., 1959/5 K. sayılı kararı).
35. Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı çıkması, o konuda yeni bir kanunun yürürlüğe girmesi, uygulanması gereken kanun hükmünün hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilmesi, görev, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve bozma kararının maddi hataya dayanması, gibi hâlleride usuli kazanılmış hak oluşması mümkün değildir.
36. Somut olayda; Özel Dairenin birinci bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucu verilen kararın, davacı Kurum ile davalılardan ... Reis Ltd. Şti. ve ... vekilleri tarafından temyiz edildiği, Özel Dairece davacı Kurum vekilinin tüm, davalıların sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra hükmün davalılar lehine bozulduğu, mahkemece önceki hükümde direnildiği, direnme kararını davacı Kurum vekilinin temyiz ettiği görülmüştür.
37. Bu durumda yukarıda yapılan açıklamalar ile somut olaya ilişkin maddi ve hukuki olgular bir arada değerlendirildiğinde; davacı SGK vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine karar verilmekle bozma kapsamı dışında kalan bu yönlerin kesinleştiği, usuli kazanılmış hakkın istisnalarının bulunmadığı, davalılar lehine olan bozma nedenine ise direnilmesi karşısında artık davacı Kurum vekilinin lehine olan bu kararı temyiz etmekte hukuki yararının bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
38. Bu nedenle davacı Kurum vekilinin temyiz isteminin hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmelidir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı ... vekilinin temyiz isteminin hukuki yarar yokluğundan REDDİNE,
Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 04.03.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.