Abaküs Yazılım
14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2014/2104
Karar No: 2014/2842
Karar Tarihi: 04.03.2014

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2014/2104 Esas 2014/2842 Karar Sayılı İlamı

14. Hukuk Dairesi         2014/2104 E.  ,  2014/2842 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : Bursa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
    TARİHİ : 05/03/2013
    NUMARASI : 2011/668-2013/157

    Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 04.11.2011 gününde verilen dilekçe ile inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın reddine dair verilen 05.03.2013 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacı T.. G.. vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 17.12.2013 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı asil ve vekili Av. S.. E.. ile karşı taraf davalılar vekili Av. M.. D.. geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen tarafların sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare Dairemizin 17.12.2013 tarihli mahalline iade kararı sonrası dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

    _K A R A R_

    Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
    Davalılar, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
    Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
    İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
    İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
    İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan”
    denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
    İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
    İnanç sözleşmesi, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
    Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, taraflar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış “delil başlangıcı” niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nın 202. maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.
    İnanç sözleşmesinin geçerliliği kural olarak herhangi bir biçim koşuluna bağlı değildir. İnanç anlaşması hakkında geçerlilik şartı olarak belli bir şeklin gerektiği konusunda yasal bir düzenleme olmadığından şekil serbestliği ilkesi gereğince tarafların bu anlaşmayı istedikleri şekilde düzenlemeleri mümkündür. İnançlı işlemler itimada veya güvene dayalı işlemler olarak adlandırılır. İnanılanın, inançlı bir ilişkide ölümü halinde inanç konusu şey külli halefiyet kuralları gereğince mirasçılarına geçer. (TMK md.599)
    Somut olaya gelince;
    Davacı, davaya konu taşınmazların öncesi olan 5.700 m2 yüzölçümlü 239 sayılı parselin tapu kaydında davacının abisi ve davalıların da murisi V.. A..’un 28.05.1993 tarihli satış işlemiyle taşınmazın maliki olarak görünmesine rağmen gerçekte 239 sayılı parselinin 1/2 satış bedelinin kendisi 1/2 satış bedelinin de abisi Vedat Aksoy tarafından ödenerek satın alındığını belirterek inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteminde bulunmuştur.
    İmar uygulamaları sonucu 239 parsel sayılı taşınmazdan .. ada 2 ve 4 parseller ile 2376 ada 3 parsel ve .. ada 3 parselin oluştuğu, dava konusu ... ada 5 parselin, 1036 ada 2 ve 4 parsellerin tevhidinden yine dava konusu 2378 ada .. parselin ise .. ada 3 parselin imar uygulamaları sonucu oluştuğu, dava dışı 1037 ada 3 parselin de 1037 ada 4 parsele gittiği görülmektedir.
    Davalıların miras bırakanı Vedat Aksoy’un dosyada bulunan mirasçılık belgesinden de 03.04.1996 tarihinde vefat ettiği ve mirasçısı olarak davalılardan eşi E.. A.. ile evlatları Aykut ve T.. A..’un kaldıkları anlaşılmaktadır.
    Davacının delil olarak dayandığı 22.03.2011 tarihli adi yazılı “Sevgili Tülin” başlıklı belgede “Buna Aykut ve Tolga ile karar verdik. İkişer daire bize, beş daire sana, bir dükkan üçümüze bir dükkan sana. Hakkın geçtiyse? Sadece bana, sorun yok. Onlara geçen bir hak varsa babanın katkısından kaynaklanan ki o da babanın torunlarına olan vefa borcu. Yok yedi daire hakkım filan diyorsan da kat irtifakından sonra yeğenlerinle konuşur anlaşırsınız. Kısıtlı parsel için hisseli olduğu için şuan yapılabilecek bir şey yok, değerlendirildiğinde yarısı senindir. Hoşçakal Emel” yazılıdır.
    Davalılar yargılama sırasında bu belgeyi inkar etmemiş, davacının dayandığı bu belgenin ailevi sebeplerle davacının borçlu olduğu kişilere karşı kullanılması için verildiğini ve E.. A..’un inançlı işlemin tarafı olmadığından bu belgeye dayanılamayacağını savunmuşlardır.
    Yine davacı taraf, 239 parselden gelen inanç sözleşmesinin kısmen ifası gereğince dava dışı .. ada 4 parselde ..blok 3 ve 21 no’lu dairelerin davalılar tarafından 05.01.2011 tarihinde tapuda kendisine devredildiğini, tapuda hukuki sebep olarak satış görünse de gerçekte inanç ilişkisi nedeniyle devrin yapıldığını belirtmiş, buna karşılık davalılar ise savunmalarında murisleri V.. A.’un vefatından önce kardeşi olan davacıya yeteri kadar yardım yapılması hususunda sözlü beyanı nedeniyle bu bağımsız bölümlerin davacıya verildiğini savunmuşlardır.
    Öte yandan adi yazılı belge (mektup) ve aynı tarihli Ankara ... Noterliğinin 22.03.2011 tarihli vekaletnamesi ile davalıların davacıyı vekil tayin ederek dava konusu parsellerden ... ada 2 ve 4 parsel numaralı taşınmazlar üzerine yapılan binada 1, 26, 43, 77, 79 ve 84 no’lu bağımsız bölümleri satmaya ve satış vaadi sözleşmeleri yapmaya ilişkin yetki verdikleri, davanın açıldığı tarih olan 04.11.2011 tarihli aynı Noterliğinin azilnamesi ile davacıyı vekaletten azlettikleri görülmektedir.
    Hal böyle olunca; davalıların murisi V.. A.. ile davacı arasındaki inanç sözleşmesinde, inanılan V.. A.’un ölümü sonrasında mirasçısı olan davalılardan E.. A.. tarafından davacıya hitaben yazılmış 22.03.2011 tarihli belge, Ankara 63. Noterliğinin 21.03.2011 tarihli vekaletnamesi, aynı Noterliğinin 04.11.2011 tarihli azilnamesi, dava dışı .. ada.. parselde, A blok, 3 ve 21 no’lu dairelere ilişkin tapuda yapılan 05.01.2011 tarihli devir ve taraflar arasındaki yakın akrabalık durumu birlikte değerlendirildiğinde, özellikle de inanç ilişkisinin tarafı olan murisin külli halefi E.. A..
    tarafından yazılan 22.03.2011 tarihli belgenin uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek nitelikte “delil başlangıcı” olarak kabulü ile davacının tanıklarının özellikle davacı ve davalılar murisi V.. A.’un babaları F.. A.. dinlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 1.100 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 04.03.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi