Başkalarına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanma - güveni kötüye kullanma - Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2018/1841 Esas 2020/2899 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
11. Ceza Dairesi
Esas No: 2018/1841
Karar No: 2020/2899
Karar Tarihi: 10.06.2020

Başkalarına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanma - güveni kötüye kullanma - Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2018/1841 Esas 2020/2899 Karar Sayılı İlamı

Özet:

Mahkeme, sanığın başkalarına ait kimlik bilgilerini kullanması ve güveni kötüye kullanması suçundan mahkumiyet kararı verdi. Ancak, resmi belgenin düzenlenmesi sırasında yalan beyanın tek başına kanıtlama gücü olmadığı ve görevlinin beyan edilen hususların doğruluğunu araştırması gerektiği belirtildi. Bu nedenle, sanığın eyleminin 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 40/1. maddesi kapsamında olduğu ve 5237 sayılı TCK'nin 206. maddesinde düzenlenen suçun unsurları itibarıyla oluşmadığına hükmedildi. Kararda, sanık lehine bulunan idari para cezasının miktarına göre Kabahatler Kanunu'nun 20/2-d. maddesinde yazılı soruşturma zamanaşımının gerçekleştiği belirtildi ve sanık hakkında idari para cezası verilmesine yer olmadığına karar verildi. Söz konusu kanun maddeleri Kabahatler Kanunu 40/1. ve 20/2-d. madde, 5237 sayılı TCK'nin 206. maddesi olarak belirtilmiştir.
11. Ceza Dairesi         2018/1841 E.  ,  2020/2899 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
    SUÇ : Başkalarına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanma, güveni kötüye kullanma
    HÜKÜM : Mahkumiyet

    Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçunun oluşabilmesi için, kişinin açıklamaları üzerine yetkili bir kamu görevlisi tarafından resmi bir belgenin düzenlenmesi ve düzenlenen resmi belgenin beyanın doğruluğunu ispat edici bir güce sahip olması gerekir. Yalan beyanın tek başına kanıtlama gücünün bulunmadığı, bu beyana rağmen görevlinin, beyan edilen hususların doğruluğunu araştırıp da belgeyi sonra düzenlemesinin gerekli olduğu takdirde, belgeye dayanak oluşturan bilgi yalan beyan olmayıp görevlinin araştırması sonucu ulaştığı bilgi olduğundan, yine beyan olunan bilgiler ilgili memur ya da makamın başkaca araştırma yapmasını, belge incelemesini gerektirirse veya yalan beyan üzerine memurun kandırılamaması neticesinde doğru şekilde belge oluşturulması durumunda anılan suçun oluşmayacağı açıktır.
    5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun “Kimliği bildirmeme” başlığını taşıyan 40. maddesinin birinci fıkrası “Görevle bağlantılı olarak sorulması halinde kamu görevlisine kimliği veya adresiyle ilgili bilgi vermekten kaçınan veya gerçeğe aykırı beyanda bulunan kişiye, bu görevli tarafından Elli Türk Lirası idari para cezası verilir.” hükmüne haiz olup, bu kabahat fiili ile 5237 sayılı TCK’nin 206. maddesinde düzenlenen suç arasındaki fark, beyanın resmi belge düzenlenmesi sırasında yapılıp yapılmadığıdır. Kamu görevlisinin, görevi nedeniyle resmi belge düzenlediği sırada yalan beyanda bulunulması halinde TCK’nin 206. maddesi uygulanacaktır. Resmi belge düzenlenmesi sırasında olmayıp da kamu görevinin gereği gibi yerine getirilebilmesi için, kamu görevlisinin göreviyle bağlantılı olarak sorması durumunda, kimliği hakkında gerçeğe aykırı beyanda bulunulması halinde Kabahatler Kanunu"nun 40/1. maddesi uyarınca idari para cezası verilmesi gereklidir.
    Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; olay tarihinde sanık ile katılanın birbirlerini önceden tanıdıkları,olay günü sanığın katılan ile birlikte seyir halinde iken bir benzinlikte durdukları, katılanın kısa bir süreliğine araçtan ayrıldığı, ayrılırken nüfus cüzdanını ve sürücü belgesini araçta bıraktığı,sanığın daha önceden yakalamaları olduğu için benzinlikte polis görmesi üzerine oradan ayrıldığı, sonrasında yolda bulunan görevli polislerce aracın plakası olmaması nedeniyle şüphe üzerine sanığın durdurulduğu, sanığın polislere katılanın araçta bıraktığı nüfus cüzdanını ibraz ettiği ,görevli memurların kimlik üzerindeki resimle sanığın uyumlu olmamasından şüphelenmeleri üzerine araştırmaya devam ederek sanığın gerçek kimliğini tespit ettikleri ve polislerce düzenlenen bütün tutanakların sanığın gerçek kimlik bilgilerine göre düzenlenmesi suretiyle gerçekleşen olayda; sanığın eyleminin 5326 sayılı Kanun"un 40/1. maddesine uyduğu ve 5237 sayılı TCK’nin 206. maddesinde düzenlenen suçun unsurları itibarıyla oluşmadığı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,
    Yasaya aykırı, sanığın temyiz talepleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak sanığın lehine bulunan ve eylemine uyan 5326 sayılı Yasanın 40/1. maddesinde öngörülen idari para cezasının miktarına göre 5326 sayılı Kabahatler Kanunu"nun 20/2-d. maddesinde yazılı soruşturma zamanaşımının, eylemin gerçekleştiği 12.02.2014 tarihinden temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği anlaşıldığından, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususta CMUK"nin 322. ve Kabahatler Kanunu"nun 24. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak karar verilmesi mümkün bulunduğundan, Kabahatler Kanunu"nun 20/1. maddesi uyarınca sanık hakkında İDARİ PARA CEZASI VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, 10.06.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.





    Bu web sitesi, sisteminin bir üyesidir.