7. Hukuk Dairesi 2021/4582 E. , 2021/2813 K.
"İçtihat Metni"7. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 18/12/2013 gününde verilen dilekçe ile ecrimisil istenmesi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 10/03/2020 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, ecrimisil istemine ilişkindir.
Davacı, paydaşı olduğu 638 ada 30 parsel sayılı taşınmazın bir kısmının davalı şirket tarafından haklı ve geçerli bir neden olmaksızın fabrika olarak kullanmak suretiyle işgal edildiğini, 23.01.2013 tarihli ihtarnameden de sonuç alamadığını ileri sürerek dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık dönem için 351.687,50 TL ecrimisile karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket vekili, çekişme konusu taşınmazın bir kısım paydaşlarının davalı şirketin yetkilisi olup, dava konusu yerin davacının muvafakati ile kullanıldığını, intifadan men şartının gerçekleşmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece (ilk kararda), davalı şirketin dava konusu taşınmazda paydaş olmayışı nedeniyle intifadan men koşulunun aranmasına gerek olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık dönem için hesaplanan ecrimisilin davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Hükmün, davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 27.02.2018 tarih ve 2015/9118 Esas, 2018/1215 Karar sayılı ilamında belirtilen “... mahkemenin kabulünde de olduğu üzere davalı şirket kayıtla ilgisi olmayan üçüncü kişi konumunda olup intifadan men edilmesine gerek yoktur. Ne var ki,mahkemece yapılan inceleme ve araştırmanın hüküm kurmaya yeterli olduğunu söyleme imkanı bulunmamaktadır. Şöyle ki; davacı, dava konusu yerin davalı tarafından fabrika olarak kullanılmak suretiyle işgal edildiğini ileri sürmüş, davalı vekili ise taşınmazın davacı paydaşın muvafakatı ile kullanıldığını savunmuş taraf vekilleri de iddialarını ispat için tanık deliline dayanmışlar ancak; mahkemece tanıklar dinlenmeden sonuca gidilmiştir. Hal böyle olunca; taraf tanıklarının tümü dinlenerek iddia ve savunma üzerinde durulması, çekişme konusu yerin muvafakata dayalı olarak kullanıp kullanmadığının açıklığa kavuşturulması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir...” gerekçeleriyle bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma üzerine yapılan yargılama sonunda mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Hüküm, süresinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; ecrimisile konu tarla vasıflı 638 ada 30 parsel sayılı taşınmazda davacının pay sahibi olduğu, davalının kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı, davacının 30.06.2009 tarihine kadar davalı şirkette pay sahibi olduğu anlaşılmaktadır.
Gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere; ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı zilyet olmayan hak sahibinin, hak sahibi olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarihli ve 22/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır.
Somut olayda, davalı şirketin, davacının ortaklığının sona erdiği tarihe kadar ki kullanımı muvafakate dayanmaktadır. Şirket hisselerinin devir edildiği tarihten sonrası dönem içinde (daha önce var olan) muvafakatin sona erdiğine veya geri alındığına dair dosya kapsamında herhangi bir yazılı ve sözlü beyana rastlanılmamıştır. Nitekim uzun bir süre sonra dava açılmasının da rızanın geri alınmadığını göstermektedir.
Bu durumda, az yukarıda izah edildiği gibi ecrimisil için kötüniyet şartı var olup, davalı şirkete izafe edilecek bir kusur saptanmadığına göre ecrimisil talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09.11.2021 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Mahkemece, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin bozma ilamı doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak verilmiş olan karar usul ve yasaya uygun bulunduğundan yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün onanması görüşündeyiz. Sayın çoğunluğun bozma yönündeki görüşüne katılamıyoruz.