3. Hukuk Dairesi 2017/16313 E. , 2017/16479 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; 20.10.2010 tarihinde yerleşerek ikamet ettiği meskende yaklaşık 14 ay kadar abone olmadan elektrik kullandığını, davalı ... şirketine bağlı görevlilerce yapılan kontrol sonucunda hakkında kaçak elektrik kullandığı gerekçesi ile tutanak tutulduğunu ve sonrasında 20.494,50 TL kaçak elektrik tüketim faturası tahakkuk ettirildiğini, abone olmadığı dönemde ancak 1.000 TL tutarında elektrik tüketebileceğini ileri sürerek; 20.494,50 TL tutarındaki kaçak elektrik bedelinin 19.494,50 TL"si nedeniyle davalı ... şirketine borçlu olmadığının tespitini talep ve dava etmiştir.
Davalı; davanın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu savunarak, reddini dilemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne, davacının 20.494,50 TL tutarındaki kaçak elektrik cezası ile ilgili olarak 18.641,41 TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş; hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemiz 02.03.2015 tarih ve 2014/21551 Esas 2015/3259 Karar sayılı ilamıyla “...Dosyadaki bilgi ve belgelerden; davacının abone olmadan elektrik tüketiminde bulunduğu, kullandığı sayacın ise yapılan müdahale nedeniyle % 95 oranında eksik tüketim kaydettiği anlaşılmaktadır. Davacının açıklanan bu eylemi, kaçak elektrik enerjisi tüketimidir. Esasen bu husus mahkemenin de kabulündedir. Davacının bu eylemi nedeniyle görülen ceza davasında, görüşüne başvurulan bilirkişi eylemi usulsüz elektrik enerjisi olarak nitelendirmek suretiyle davacının sorumlu olduğu miktarı belirlemiştir. Bu durumda, (delil yetersizliği nedeniyle davalının beraatine karar verilen) ceza davasında aldırılan bilirkişi raporu ile belirlenen miktarın değerlendirmeye esas alınması doğru değildir. Öte yandan, mahkemece; davacının sorumlu olduğu kaçak elektrik miktarının belirlenmesi açısından, elektrik mühendisi bilirkişiden rapor
alınmış ise de bu rapor yeterli görülmeyerek ikinci kez farklı bir elektrik mühendisi bilirkişiden rapor alınmış, davacının sorumlu olduğu miktar yönünden iki rapor arasındaki çelişki giderilmeksizin, ceza davasında alınan bilirkişi raporundaki miktar ile yaklaşık olarak aynı olduğu gerekçesiyle ikinci rapora dayalı olarak hüküm kurulmuştur.
Hâl böyle olunca, mahkemece; yukarıda açıklanan maddî ve hukukî olgular gözetilerek, mahkemece öncelikle dosyanın önceki bilirkişiler dışındaki elektrik mühendislerinden oluşturulacak üç kişilik uzman bilirkişi kuruluna verilmesi ve tutanak tarihinde yürürlükte olan yönetmelik ve EPDK kararları esas alınarak, iki rapor arasındaki çelişkiyi giderecek şekilde; somut verilere dayalı, gerekçeli ve denetime elverişli bilirkişi raporu alınması, daha sonra toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek, hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.” gerekçeleri ile bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde; davanın kısmen kabulü ile davacının davalıya 777285 nolu abonelikten dolayı 12/12/2015 tahakkuk tarihli ve 20.494,50TL tutarındaki kaçak elektrik cezası ile ilgili olarak 19.810,43TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1-6100 sayılı HMK 26. maddesine gereğince; hakim iki tarafın iddia ve savunmaları ile bağlı olup, talepten fazlasına veya başka bir şeye karar veremez Eldeki davada; davacı taraf dava dilekçesinde 20.494,50 TL tutarındaki kaçak elektrik bedelinin 19.494,50 TL"si nedeniyle davalı ... şirketine borçlu olmadığının tespitini istemiştir. Buna karşın mahkemece, taleple bağlılık ilkesine aykırı olacak şekilde, davacının bozma sonrası alınan bilirkişi raporunda belirlenen 19.810,43 TL"den borçlu olmadığının tespitine yönelik hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
2-"Taraflardan yalnız birinin temyizi halinde,Yargıtay, hükmü temyiz edenin aleyhine bozamaz. (Aleyhe bozma yasağı). Bundan başka,taraflardan yalnız birinin hükmü temyiz etmesi halinde, Yargıtay"ın (temyiz eden tarafın lehine olarak) verdiği bozma kararına uyan yerel mahkeme de artık,temyiz eden tarafın,önceki (bozulan) karara oranla daha aleyhine olan bir hüküm veremez. Buna da "aleyhe hüküm verme yasağı" denir. Taraflardan yalnız birinin temyizi üzerine verilen bozma kararına uyan mahkemenin temyiz eden tarafın, önceki (bozulan) karara oranla daha aleyhine olan bir hüküm vermemesi ilkesi, usule ilişkin kazanılmış hak müessesesi ile de yakından ilgilidir." (Prof.Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, Cilt ;5, 2001, s; 4732 -4737)
Somut olayda, mahkemece verilen ilk kararında davacının davalıya 18.641,41 TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, anılan bu karar sadece davalı vekili tarafından temyiz edilmiş ve yukarıda anılan nedenler ile bozulmuştur. Bozmaya uyulduktan ve bozma gerekleri yerine getirildikten sonra bu defa davacının davalıya 19.810,43 TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir. Oysa, önceki karar davacı tarafından temyiz edilmemiş olduğundan o kararda hükmedilen miktar davalı yararına kazanılmış bir hak oluşturmuştur. O halde, mahkemenin davalı yararına kazanılmış hakkı ihlal ederek aleyhe hüküm verme yasağına aykırı olacak şekilde karar vermiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
3-Bozma ilamında; davacının abone olmadan elektrik tüketiminde bulunduğu, kullandığı sayacın ise yapılan müdahale nedeniyle % 95 oranında eksik tüketim kaydettiği, davacının açıklanan bu eyleminin, kaçak elektrik enerjisi tüketimi olduğunun bildirilmesine
rağmen, bozmadan sonra görüşüne başvurulan bilirkişi heyeti eylemi yine usulsüz elektrik enerjisi olarak nitelendirmek suretiyle davacının sorumlu olduğu miktarı belirlemiş, mahkemece de bu rapor hükme esas alınarak karar verilmiştir.
Oysa; bozma kararına uyan mahkeme, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm kurmak zorundadır. Uyma kararını kaldırarak, direnme kararı veremeyeceği gibi hükmün bozma kararı kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan bölümleri hakkında yeni bir hüküm kuramaz. Zira; bozmaya uyulmakla, bozma lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak doğar. Bu ilke, kamu düzeni ile ilgili olup; Yargıtay"ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.
Bu bağlamda; bozmaya uyulmasına rağmen bozmaya uygun inceleme yapılmadığı için hükmün bozulması gerektiği açıktır.
Hal böyle olunca mahkemece; Dairemizin 02.03.2015 tarih ve 2014/21551 Esas 2015/3259 Karar sayılı bozma ilamı doğrultusunda inceleme ve araştırma yapılarak, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı gerekçelerle karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.11.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.