3. Hukuk Dairesi 2017/11645 E. , 2017/16473 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, 10.09.2006 tarihinde ... Şefliği 198 nolu bölme ... mevkiinde çıkan orman yangınının 7 uçak, 7 helikopter, 24 arazöz, 4 dozer ve 1 greyder ile müdahale edilerek söndürüldüğünü, yapılan ölçümde yangının 21 hektarlık sahada etkili olduğunun anlaşıldığını, yangının ...."dan itibaren ... Köyü ve civarını besleyen orta gerilim enerji nakil hattına sarılı bulunan telin yerinden boşalarak, demir direk gövdesine temas etmesi sonucunda meydana gelen elektriksel ark sonucu meydana geldiğini, olay yerine geren jandarma ekibi görevlilerinin beyanlarına göre ... İşletme Şefi davalı ..."ın ucu açık ve direğe temas eden kabloları keserek herhangi bir açıklama yapmadan olay yerinden ayrıldığını, elektrik kablolarının kancasının yerinden çıktığı ve direğe temas ettiğini, davalılardan ..."ın ... işletme şefi olduğu için yüksek özen yükümlülüğünü yerine getirmediğini, diğer davalı ..."ın ise adam çalıştıran olarak kusursuz sorumluluk ilkesi gereğince sorumlu olduğunu, yangın nedeniyle idarenin 204.217,49 TL zararının olduğunu belirterek, bu miktarın yangın tarihi olan 10.09.2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar, yangın nedeniyle bir sorumluluklarının bulunmadığını, yangının şirkete ait direklerle bir ilgisinin bulunmadığını, davacı kurumun özellikle ana yol kenarlarında yangın önleyici bitkilerle tedbirler almamasının yangının ilk sebebi olduğunu, ayrıca cam kırıklarının ve piknik ateşlerinin bölgede yangına sebep olabileceğini, davalı ..."in bu tür tesislerde
yönetici olma şartlarını taşımadığını ve görev niteliğinin zararlardan sorumlu olmasını gerektirmediğini, idarenin iddia ettiği gibi tel kesilmesi gibi bir hadisenin de mevcut olmadığını ve davacı idarenin çıkarttığı hesabın fahiş olduğunu belirterek davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davalı ..."a karşı açılan davanın sıfat yokluğundan reddine, diğer davalı şirkete karşı açılan davanın ise kısmen kabulü ile 123.391,00 TL"nin 10.09.2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı ...’tan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hükmün taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 27/04/2015 tarih ve 2015/1342 Esas, 2015/6865 Karar sayılı ilamıyla"...Davalı ... yönünden işin esasına girilip kusur incelemesi yapıldığına ve kusuru bulunmadığından dava reddedilmiş olduğuna göre, davalı ... hakkındaki dava husumetten (sıfat yokluğundan) dolayı değil esastan reddedilmiştir. O halde mahkemece, anılan davalı lehine reddedilen miktar üzerinden, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi"nin 12.maddesi uyarınca tarifenin 3.kısmına göre nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, dava husumetten reddedilmiş gibi maktu vekalet ücretine hükmedilmesi doğru görülmemiş olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir..." gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece; bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda; mahkemenin 2012/372 Esas 2013/458 Karar sayılı ilamı ile davalı ...’a karşı açılan davanın reddine, diğer davalı şirkete karşı açılan davanın kısmen kabulüne kısmen reddine, 123.391,00 TL’nin 10/09/2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, davalı ...’tan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin isteğin reddine karar verilip, bu karar kesinleştiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına, bozmadan önce harç alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, davalı ... tarafından davada harcanan 24,00 TL tebligat giderinin davacıdan alınarak davaclı ..."a verilmesine, davalı ..."a karşı açılan dava esastan red olunduğundan dava değeri üzerinden AAÜT’ye göre hesaplanan 17.653,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı ..."a verilmesine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinin artık mümkün olmamasına göre, davacının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297.maddesine göre;
“(1) Hüküm "Türk Milleti Adına" verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini,
b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini.
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini.
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını.
e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.
(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” şeklinde düzenlenmiştir.
“Hükmün Yazılması” başlıklı 298.maddesi ise:
“(1) Hüküm, hükmü veren hâkim, toplu mahkemelerde başkan veya hükme katılmış olan hâkimlerden başkanın seçeceği bir üye tarafından yazılır.
(2) Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.
(3) Hükümde gerekçesi ile birlikte karşı oya da yer verilir.
(4) Hüküm, hükmü veren hâkim veya hâkimler ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır.”
hükmü yer almaktadır.
Açıklanan hükümlerin ortaya koyduğu bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denilebilir ki, dava içinden davalar doğar ve hükmün hedefine ulaşması engellenir. Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz. Hukuk Genel Kurulu’nun 05.10.2011 gün ve 2011/20-607 E.-604 K.sayılı kararında da bu ilkeler aynen kabul edilmiştir.
Bu açık düzenlemeler nedeni ile bozma ile önceki hüküm ortadan kalktığından bozma konusu yapılmayan istekler hakkında da olumlu veya olumsuz bir hüküm kurulması gerekir. Bozma konusu olmayan isteklerin kesinleştiğinden söz edilerek karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi anılan usul hükümlerine aykırılık teşkil eder (HGK. 10.10.2012 gün ve 2012/9-851 Esas, 2012/705 Karar).
Mahkemece HMK"nun 297.maddesi gözetilmeksizin, önceki hükmün onanarak kesinleştiğinden söz edilerek yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına dair verilen karar hatalı olup, hükmün bu sebeple bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlere hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.11.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.