Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/6639
Karar No: 2016/9276
Karar Tarihi: 06.06.2016

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2016/6639 Esas 2016/9276 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2016/6639 E.  ,  2016/9276 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :İş Mahkemesi


    Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
    Mahkemece, bozmaya uyulduktan sonra ilamında belirtilen şekilde, davanın reddine karar verilmiştir.
    Hükmün, davacı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    Eldeki davada, Yargıtay 4. Hukuk Dairesince Asliye Hukuk Mahkemesinin iş mahkemesine yönelik olarak görevsizlik kararının onanması suretiyle görevi kesinleşen mahkemece verilen ilk karar, Dairemizin 24.02.2014 günlü ve 2014/3174E., 2014/3510K. Sayılı ilamıyla davanın yasal dayanağının 5434 Sayılı Yasanın 129’uncu maddesi olduğu ve mahkemece bu yasal düzenleme dikkate alınarak bir karar verilmesi gereğiyle inceleme yapılmak üzere bozulmuştur.
    Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine, o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu; mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince; sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde, ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı kararı).
    Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. (Prof. Dr. Baki KURU, Usuli Müktesep Hak (Usule İlişkin Kazanılmış Hak) Dr. A. Recai Seçkin’e Armağan, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları No. 351 Ankara, 1974, sayfa 395 vd.)
    Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur. (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
    Mahkemece Dairemizce verilen bozma kararına uyulmuş ise de, davacı kurumun rücu hakkının bulunmadığı kabulü ile davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir.
    Davanın yasal dayanağı olan, 5434 sayılı ...Kanununun 129. maddesinde;
    “ Vazifeleri içinde veya dışında her hangi sebeple zarar görmüş veya tehlikeye düşmüş ve bundan dolayı adi malül durumuna girmiş iştirakçilerin veya bunlardan ölenlerin, dul ve yetimlerinin; sebep olanlar aleyhine açacakları davaları Sandık dahi kovuşturmaya ve bu davalara üçüncü şahıs olarak girmeye ve dul ve yetimler tarafından dava açılmamış ise bunu doğrudan doğruya açmaya yetkilidir.
    Dava sonunda para tazminatı da alınırsa bundan kovuşturma için yapılan masraflarla birlikte emekli, adi malüllük, dul ve yetim aylıkları bağlanan hallerde bu aylıkların beş yıllığı; (Toptan ödeme) yapılan hallerde de bunların toplamının yarısı Sandıkça alınarak, varsa, geri kalanı ilgililere ödenir.
    Sebep olanlar iştirakçi ise ve bunlara bu kanuna göre Sandıklarca her hangi adla olursa olsun ödeme yapılacaksa istihkakları dava sonuna kadar hükmolunacak tazminata karşılık olmak üzere ödenmez” hükmü yer almaktadır.
    Hukuk Genel Kurulunun; 03.02.2010 tarih ve 2010/10-20 Esas, 2010/58 Karar sayılı ilamı ile, 23.02.2000 tarih ve 2000/4-103 ve 2000/124 sayılı ilamlarında da belirtildiği üzere; bir borcu yerine getiren kimsenin alacaklının haklarına halef olabilmesi için halefiyetin kanunda açıkça öngörülmüş bulunması gerekir. Kanunda açıkça öngörülmediği sürece bir halefiyetin doğması mümkün değildir. Halefiyet kanununda belirtilmiş belirli durumlarda doğar. Diğer bir anlatımla halefiyet halleri sınırlı sayıda olma (numerus clausus) kuralına bağlıdır. Kanunda açıkça öngörülmediği sürece bir halefiyetin doğması mümkün değildir. Örneğin, (BK. mad. 109, 69, 147/1, 496, mk. 799, TCK, 654/1, 907, 915, 920, 933, 936, 937, 813, 1301, 1361, 506 sayılı SSK. mad. 26, 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu mad. 129,1479 sayılı Bağ-Kur kanunu mad. 63.)
    Anılan maddenin 2. fıkrasında, sınırlı da olsa bir rücu hakkının tanındığı kabul edilmelidir. (Ahmet Kılıçoğlu, Özel ve Sosyal Sigortalarda Halefiyet ve Rücu, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Yayın Tarihi: 1974 Sayı: 1 Cilt: 31 )
    Diğer taraftan, 25 Nisan 1978 gün ve 16269 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 6.3.1978 gün ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurul Kararı üzerinde de durulması gereği vardır. Anılan Kararda, ölenin bakmakta olduğu veya ileride bakacağı sayılan kişilerin yoksun kaldıkları zararın diğer bir deyişle destekten yoksun kalma tazminatının saptanmasında T.C. Emekli Sandığınca bağlanan gelirlerin indirilmemesi görüşü benimsenmiş olup, sözü edilen İçtihadı Birleştirme Kararının, 129. maddenin 2. fıkrasının açık hükmü gereğince Sandığın yaptığı masrafları Kanunda yer alan çerçevede tahsil edebileceği açık olduğuna göre, uygulamada kullanılan “Emekli Sandığı tarafından bağlanan gelirlerin rücuya tabi olmadığına”
    ilişkin ifadenin, belirtilen Kararda da belirtildiği üzere; zarar veren şahsın... ödediği meblağın, kendisinin ödemek zorunda kalacağı tazminattan indirilmesini isteyemeyeceği şeklinde anlaşılması gerekmektedir.
    Ayrıca, anılan maddenin 2. fıkrasında, paylaşımın ne şekilde gerçekleşeceği öngörüldüğüne göre, 1. fıkranın incelenmesinde ise, anılan fıkrada; “Vazifeleri içinde veya dışında her hangi sebeple zarar görmüş veya tehlikeye düşmüş ve bundan dolayı adi malül durumuna girmiş iştirakçilerin veya bunlardan ölenlerin, dul ve yetimlerinin; sebep olanlar aleyhine açacakları davaları Sandık dahi kovuşturmaya ve bu davalara üçüncü şahıs olarak girmeye ve dul ve yetimler tarafından dava açılmamış ise bunu doğrudan doğruya açmaya yetkilidir.” denildiğinden, Emekli Sandığının iştirakçisinin uğradığı zarar nedeniyle iştirakçisi veya hak sahipleri adına dava açmaya kanundan dolayı yetkili olduğu şüphesizdir..
    04.06.1958 gün ve 15/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca; olayları anlatmak taraflara, hukuki nitelendirme ise hâkime aittir. Somut olayda,..."nın iştirakçisinin uğradığı zarar nedeniyle hak sahiplerinin zarar verenlere yönelttiği davanın destekten yoksun kalma tazminatı davası niteliğinde bulunduğu, bu dava sonucu tazminat alınırsa ne kadarının rücu hakkı kapsamında Sandık tarafından alınacağının yukarıda anılan maddenin 2. fıkrasında öngörülmesi karşısında, Mahkemece yukarıda belirtilen yasal düzenlemelere uygun şekilde davacı kurum talebini irdeleyen ve denetlenebilmesi mümkün bir hesap raporu aldırılması suretiyle, değerlendirme yapılması gerekirken, davacı kurumun rücu hakkının bulunmadığının kabul edilmesi yönündeki gerekçe ile eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O hâlde, davacı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 06.06.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi