10. Hukuk Dairesi 2014/21963 E. , 2016/9259 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Davacılar, 03.12.2004 tarihinde meydana gelen trafik kazasının trafik-iş kazası olduğunun tespitini istemişlerdir.
Mahkemece, ilamında belirtilen şekilde, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalılardan kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacılar, 03.12.2004 tarihinde davalılar murisi V...K... nezdinde sigortasız olarak çalıştıkları esanda iş dönüşünde gerçekleşen trafik kazasının iş kazası olarak tespitini istemiş, mahkemece davacılar ile davalılar murisi arasında hizmet akdinin bulunduğunun kabulü ile yazılı şekilde karar verilmiştir.
Uyuşmazlık davacılar ile davalılar murisi arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinde ve meydana gelen olayın iş kazası sayılıp sayılamayacağı hususlarında toplanmaktadır.
Davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Yasa"nın 13. ve devamı maddeleridir. Anılan maddenin birinci fıkrasında iş kazası, “a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
b)(Değişik bend:17.04.2008-5754 S.K./8.mad) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,
c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
d)(Değişik bend:17.04.2008-5754 S.K./8.mad) Bu Kanunun 4"üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özüre uğratan olaydır.” şeklinde tanımlanmıştır.
Diğer taraftan, 5510 sayılı Kanunun 4"üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine göre; hizmet akti ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanlar sigortalı sayılırlar. Söz konusu Kanunda “hizmet akdi” tarifine yer verilmemiş, yalnızca Borçlar Kanununda tanımlanan hizmet akdi ve iş mevzuatında tanımlanan iş sözleşemesine atıfla yetinilmiştir. 4857 sayılı İş Kanununun 8’inci maddesinde iş sözleşmesi (hizmet akdi) tanımlanmış, olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı mülga Borçlar Kanununun 313 – 354"üncü maddelerinde de bu konuda düzenlemeler yapılmıştır.
Borçlar Kanununda, anılan sözleşme, “Hizmet akdi bir mukaveledir ki onunla işçi, muayyen veya gayri muayyen bir zamanda hizmet görmeyi ve iş sahibi dahi ona bir ücret vermeği taahhüt eder.” şeklinde tanımlanmış, aksine hüküm bulunmadıkça, hizmet akdinin özel şekle tabi olmadığı belirtilmiş, ücretin, zaman itibarıyla olmayıp yapılan işe göre verilmesi durumunda da işçinin belirli veya belirsiz bir zaman için alınmış veya çalışmış olduğu sürece akdin “parça üzerine hizmet” veya “götürü hizmet altında varlığını koruduğu açıklanmıştır. Belirtilmelidir ki, “ücret” unsuruna her ne kadar tanımda ve iş sahibinin borçları belirtilirken yer verilmiş ise de, 5510 sayılı Kanunun 82/2’nci maddesindeki “...ücretsiz çalışan sigortalıların günlük kazançları alt sınır üzerinden” ibaresi nazara alındığında bu unsurun sigortalı niteliğini kazanabilmek için zorunlu olmadığının kabulü gerekir. Baskın olan bilimsel ve yargısal görüşlere göre, hizmet akdinin ayırt edici ve belirleyici özelliği, “zaman” ile “bağımlılık” unsurlarıdır. Zaman unsuru, çalışanın iş gücünü belirli veya belirsiz bir süre içinde işveren veya vekilinin buyruğunda bulundurmasını kapsamaktadır ve anılan sürede buyruk ve denetim altında (bağımlılık) edim yerine getirilmektedir. Bağımlılık ise, her an ve durumda çalışanı denetleme veya buyruğuna göre edimini yaptırma olanağını işverene tanıyan, çalışanın edimi ile ilgili buyruklar dışında çalışma olanağı bulamayacağı nitelikte bir bağımlılıktır. 5510 sayılı Kanunun 12"nci maddesinin birinci fıkrasında işveren aynı Kanunun 4"üncü maddesini birinci fıkrasının (a) ve (c) bentleri kapsamında sigortalı sayılan kimseleri çalıştıran gerçek ve tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar olarak tanımlanmış olup, hizmet akdi tanımı ile hizmet akdine tabi olarak çalıştıran kimse içiçe geçerek belirlenecek hususlardır.
Borçlar Kanunu"nun 313. maddesinde hizmet akdi, "Hizmet akti bir mukaveledir ki, onunla işçi muayyen ve gayri muayyen bir zamanda hizmet görmeyi ve iş sahibi dahi ona bir ücret vermeyi taahhüt eder" şeklinde tarif edilmiştir. Hizmet akdinden söz edebilmek için belirli bir işin, işverene bağımlı olarak çalışma karşılığında bir ücret mukabili yapılması gerekmektedir.
Borçlar Kanunu"nun 355 ve 356. maddelerinde düzenlenen istisna akdinde ise "belirli bir işin belirlenen bedel mukabilinde işverenin mesai kısıtlamasına tabi olmadan yapılıp veya başkalarına yaptırılıp teslim edilmesi" söz konusudur. Hizmet akdinde sürdürülen ve devam eden hizmet, istisna akdinde ise, işten hâsıl olacak sonuç önemlidir.
Davaya konu somut olayda ise, mahkemece yapılan araştırma ve incelemelerin hüküm kurmaya yeterli olmadığı anlaşılmakta olup, öncelikle davalılar murisinin kendi nam ve hesabına çalışmalarının veya vergi kaydının bulunup bulunmadığı, ayrıca Kurum teftiş raporlarına göre davalılar murisinin herhangi bir şirket ortaklığının da bulunup bulunmadığı araştırılmalı, kazada kullanılan aracın maliki ile davalılar murisine nasıl ve hangi nedenle geçtiği, bu kişiler ile muris Vural arasında herhangi bir sözleşme veya kira ilişkisi mevcut ise fatura kayıtlarının bulunup bulunmadığı, dosya arasında birden çok botanik işi ile iştigal eden şirket adının geçtiği görülmekle davacıların bu şirketler nezdinde herhangi bir çalışma iddiasının bulunup bulunmadığı, diğer taraftan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 74. (818 sayılı Borçlar Kanunu 53.) maddesi hükmü gereğince, Ceza mahkemesi kendine has usuli olanakları nedeniyle hükme esas aldığı maddi olayların varlığını saptamada daha geniş yetkilere sahip olduğu için, hukuk hâkiminin kesinleşen ceza mahkemesi kararındaki maddi olgu ile bağlı olduğu da dikkate alınarak, olayla ilgili olarak bir ceza davasının bulundğu anlaşılmakta ise de, olay öncesi, olay sırası ve olaydan hemen sonraki kolluk ifadelerinin de irdelenmesi suretiyle maddi olgu belirlendikten sonra, olayla ilgili olarak davacıların hastanelere kaldırılması sırasında, hastane kayıtları ve doktor anemnezleri irdelenmeli ve sonucuna göre, davacıların davalılar murisi nezdinde çalışmalarını bilebilecek şekilde çalışıldığı iddia edilen bahçenin de kim tarafından işletildiği hususu araştırılarak, komşu işyeri çalışanlarının bulunup bulunmadığı hususlarında ayrıntılı inceleme yapılarak dosyada mevcut deliller ile birlikte başkaca resen elde edilecek deliller birlikte değerlendirilerek varılacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik araştırmaya dayalı olarak yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı kurum avukatının bu yönleri amaçlayan itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 06.06.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.