Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2013/8949
Karar No: 2014/3479

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2013/8949 Esas 2014/3479 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2013/8949 E.  ,  2014/3479 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki tapu iptal ve tescil istemine ilişkin davadan dolayı yerel mahkemece verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 21/03/2013 gün ve 2013/1708 - 2013/3060 sayılı ilâmıyla düzeltilerek onanmasına karar verilmiş, süresi içinde davalı Hazine temsilcisi tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içindeki tüm belgeler incelenip gereği düşünüldü:
    K A R A R

    Yörede 1998 yılında yapılıp 09/03/1999 ilâ 08/04/1999 tarihleri arasında ilân edilen kadastro sırasında ... Köyü, 101 ada 298, 397, 416, 420, 440 ve 477 ile 102 ada 121, 123 ve 124 parsel sayılı sırasıyla 2360,68 m², 1801,58 m², 6452,95 m², 541,67 m², 2489,33 m², 8266,87 m² ve 2290,18 m² yüzölçümündeki taşınmazlar, dava dışı parsellere uygulanan vergi kayıtlarının miktar fazlası olarak tarla niteliğiyle davalı Hazine adına tesbit ve itirazsız kesinleşerek tapuya tescil edilmişlerdir.
    Davacı ...ın 101 ada 416 ve 477 sayılı parsellere yönelik açtığı dava bu dosyadan tefrik edilmiş, davacı ... 101 ada 397 sayılı parsele ilişkin davasından ise feragat etmiştir.
    Davacı ... vekili, 15/12/2003 havale tarihli dilekçesiyle dava konusu parsellerin 50-60 yılı aşkın bir süreden beri nizasız ve fasılasız müvekkillerinin eklemeli zilyetliği altında bulunduğu halde, kadastro sırasında yanlışlıkla Hazine adına tapuya tescil edildiği iddiasıyla dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptaliyle müvekkili adına tapuya tescili istemiyle dava açmıştır.
    Mahkemece, dava konusu ... Köyü 101 ada 397 parsel sayılı taşınmaza açılan davanın feragat nedeniyle reddine, 101 ada 298, 440 ve 102 ada 121 sayılı parsellere yönünden açılan davanın tamamen reddine, 101 ada 420 ve 102 ada 123 sayılı parsellerin ise 28/01/2009 tarihli bilirkişi raporlarına ekli krokide (A) harfiyle gösterilen sırasıyla 174,06 m² ve 3039,32 m² ve 102 ada 124 sayılı parselin ise aynı krokide (A1 ve A2) ile gösterilen sırasıyla 356,61 m² ve 32,93 m² yüzölçümündeki bölümlere yönelik açılan davanın reddine ve bu parseller ve parsel bölümlerinin orman niteliğiyle Hazine adına; 101 ada 420; 102 ada 123 ve 124 sayılı parsellerin 28/01/2009 tarihli bilirkişi raporuna ekli krokide (B) harfleriyle gösterilen sırasıyla 6278,92 m²; 4623,55 m² ve 1900,64 m² yüzölçümündeki bölümlerinin Hazine adına olan tapu kayıtlarının iptali ile bu bölümlerin davacı ... mirasçıları adına kararda gösterilen miras payları oranında tapuya kayıt ve tescillerine karar verilmiş; davacı Hazinenin temyizi üzerine, Dairenin; 21/03/2013 gün ve 2013/1708 - 2013/3060 sayılı kararıyla [İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, uzman orman bilirkişi tarafından orman kadastrosu, eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırmada çekişmeli 101 (102 ada) ada 123, 124 ve (101 ada) 420 parsel sayılı taşınmazların (A) ile gösterilen bölümlerinin orman sayılan, 101 ada (102 ada) 123, 124 ve (101 ada) 420 parsel sayılı taşınmazların (B) ile gösterilen bölümlerinin orman sayılmayan yerlerden oldukları anlaşıldığına ve adına tescil kararı verilen kişiler yararına 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde
    yazılı kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu belirlenerek, mahkemece, davanın kısmen kabulü yolunda kurulan hükümde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak; Orman Yönetimi tarafından 27.01.2011 günlü duruşmada bilirkişi raporlarında orman olarak tesbit edilen taşınmazların orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tescili istendiği ve Hazine tarafından çekişmeli taşınmazların vasıflarının değiştirilmesine yönelik bir talep bulunmadığı halde, mahkemece reddedilen çekişmeli 101 ada 298, 121 ve 440 parsellerin tarla olan niteliklerinin değiştirilerek orman niteliğiyle tapuya tescillerine karar verilmiş olması doğru değil ise de; bu husus hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür. Bu sebeple, hükmün 12, 13 ve 14. bentlerinin kaldırılarak, bunun yerine 11. bentden sonra gelmek üzere“ dava konusu 101 ada 298, 121 ve 440 parsellerin tesbit gibi davalı Hazine adına tapuya kayıt ve tescillerine” cümlesinin yazılması suretiyle düzeltilmesine ve hükmün 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla H.U.M.K."nun 438/7. maddesine göre düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA] karar verilmiştir.
    Davalı Hazine temsilcisi bu kez kararın düzeltilmesini istemiştir.
    Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, zilyetlik nedeniyle kadastrodan önceki hukukî sebeplere dayanılarak 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesindeki on yıllık hak düşürücü süre içinde açılan tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
    Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde orman kadastrosu, 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmüne göre yapılmış, çekişmeli parseller orman alanı dışında bırakılmıştır.
    1) 101 ada 298, 440 ve 102 ada 121 sayılı parseller ile 101 ada 420 ve 102 ada 123 ve 124 sayılı parsellerin krokide (A) harfiyle gösterilen bölümlerine yönelik karar düzeltme itirazları yönünden;
    Mahkemece 101 ada 298, 440 ve 102 ada 121 sayılı parsellerin tamamen ve 101 ada 420 ve 102 ada 123 ve 124 sayılı parsellerin ise krokide (A) harfiyle gösterilen bölümlerinin orman niteliğiyle tapuya tescillerine karar verilmiş ise de, verilen karar usul ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; her ne kadar 21/03/2013 gün ve 2013/1708 - 2013/3060 sayılı Daire kararında maddî hata ile Orman Yönetiminin çekişmeli parsellerin (A) ile gösterilen bölümlerinin orman sayılan yerlerden olduğu iddiasıyla davaya katıldığı ifade edilmiş ise de, böyle bir katılım yoktur.
    Mahkeme karar başlığında Orman Yönetimi davalı olarak gösterilmiş, gerekçeli kararda Orman Yönetiminden asli müdahil davacı olarak söz edilmiş, hüküm fıkrasında ise gerekçeli kararda aslî müdahil davacı olarak söz edilen Orman Yönetiminin davasından söz edilmeden hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
    Mahkemece 29/07/2010 tarihli celsede ara kararıyla usule aykırı bir şekilde “davanın ... Orman İşletme Şefliğine ihbarına karar verilmiştir. Bunun üzerine 12/10/2010 tarihli celseye Orman Yönetimi temsilcisi katılmış, yine aynı ihbar nedeniyle davacı gerçek kişi vekili 12/10/2010 havale tarihli dilekçe ile ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 29/07/2010 tarihli ara kararı gereğince Orman Yönetiminin davaya dahili davalı sıfatıyla dahil edilmesini talep eden dilekçe sunduğu anlaşılmaktadır.
    Mahkemece 12/10/2010 tarihli celsedeki duruşma tutanağına “celse arası davacı vekilinin orman idaresinin aslî müdahil olarak davaya katılma talebini içerir dilekçesini mahkememize ibraz etmiş olduğu görüldü, okundu dosyasına konuldu” denilerek davacı kişi vekilinin dahili dava dilekçesi müdahale dilekçesi gibi kabul edilmiş (davacı gerçek kişi vekilinin dahili dava dilekçesi Orman Yönetiminin müdahale dilekçesi olarak kabul edilmiş) ve sonraki takip eden celselerdeki duruşma tutanaklarında da Orman Yönetiminden aslî müdahil davacı olarak söz edildiği görülmüştür.
    Ancak, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK"nın 65. madde hükmünde, “(1) Bir yargılamanın konusu olan hak veya şey üzerinde kısmen ya da tamamen hak iddia eden üçüncü kişi, hüküm verilinceye kadar bu durumu ileri sürerek, yargılamanın taraflarına karşı aynı mahkemede dava açabilir. (2) Asli müdahale davası ile asıl yargılama birlikte yürütülür ve karara bağlanır.” denilmiştir.
    Asli müdahale davası açan kişinin (asli müdahale davacısının) bu dava için ayrı harç ödemesi gerekir. Çünkü, asli müdahale davası, ilk davadan bağımsız ayrı bir davadır. Müdahilin usulüne uygun biçimde dava açması (ve harçlarını ödemesi ile) asli müdahale tamamlanmış olur. Bunun dışında, mahkemenin aslî müdahale talebinin kabulüne karar vermesine gerek yoktur. Asli Müdahale davası bağımsız ayrı bir dava olduğundan, bununla dava açılmasının bütün sonuçları doğar. Asli müdahil, üçüncü kişi olmalıdır, görülmekte olan davaya bu davanın taraflarından birinin aslı müdahalesi söz konusu değildir. (KURU Baki/ARSLAN Ramazan/YILMAZ Ejder, Medeni Usul Hukuku, 22. Bası, ... 2011, s. 520).
    Somut olayda ise; Orman Yönetimi tarafından harcı yatırılarak usulüne uygun yapılmış bir müdahale talebi bulunmamaktadır. Hükmün taraflara yönelik olarak kurulması gerekir. Dava konusu taşınmazlar tapuda tarla niteliğiyle Hazine adına kayıtlıdır. Bu nedenle; davanın tarafı olmayan ve mahkemenin ara kararı gereğince düzenlenen "dahili dava" dilekçesi ile de davada davalı sıfatı dahi kazanamayacak olan Orman Yönetimine davacı gerçek kişinin vekilinin sunduğu dahili dava dilekçesi ile müdahil davacı sıfatı verilmesi hukukî dayanaktan yoksun olup önemli bir usûl hatasıdır.
    Hal böyle iken, 101 ada 298, 440 ve 102 ada 121 sayılı parsellerin tamamıyla 101 ada 420 ve 102 ada 123 sayılı parsellerin ise 28/01/2009 tarihli bilirkişi raporlarına ekli krokide (A) harfiyle gösterilen sırasıyla 174,06 m² ve 3039,32 m² ve 102 ada 124 sayılı parselin ise aynı krokide (A1 ve A2) ile gösterilen sırasıyla 356,61 m² ve 32,93 m² yüzölçümündeki bölümlerine yönelik davacı gerçek kişinin açtığı davanın reddine karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, Orman Yönetiminin davaya usûlüne uygun bir katılımı olmadığı halde, gerekçeli kararda Orman Yönetiminin müdahil davacı olduğundan söz edilerek (karar başlığında ise davalı sıfatı ile yer almıştır) ve ayrıca orman bilirkişi raporuna da aykırı şekilde dayanaksız ve yersiz gerekçeler ile sözü edilen taşınmazlar ve taşınmaz bölümlerinin orman niteliğiyle tapuya tescillerine karar verilmesi usûl ve kanuna aykırıdır.
    2) 101 ada 420; 102 ada 123, 124 sayılı parsellerin krokide (B) harfleriyle gösterilen bölümlerine yönelik karar düzeltme itirazlarına gelince;
    Mahkemece, 101 ada 420; 102 ada 123, 124 sayılı parsellerin krokide (B) harfleriyle gösterilen bölümleri yönünden davacı kişiler yararına 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde yazılı kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle bu bölümler yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Ne var ki; mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki, mahkemece 01/12/2006 tarihinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve davacı tanıkları, dava konusu taşınmazları davacıların kullandıklarını söylemişlerdir. Ancak aynı keşifte görev alan ziraatçı bilirkişi ... 26/12/2006 havale tarihli raporunda; 101 ada 420; 102 ada 123, 124 sayılı parsellerin evveliyatının kadim kültür tarım arazisi olduğu ancak 101 ada 420; 102 ada 124 sayılı parsellerin yaklaşık son 25-30 yıldır, 102 ada 123 sayılı parselin ise yaklaşık son 2-3 yıldır ekilip biçilmedikleri ve zeminlerinin otlarla kaplı olduğunu bildirmiştir. Mahkemece yapılan keşifte bilgilerine başvurulan yerel bilirkişi ve tanık beyanlarında çekişmeli taşınmazlar üzerindeki zilyetliğin başlangıcı, sürdürülüş biçimi, kimin hangi taşınmaz bölümünü nasıl kullandığı hususlarında ise herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.
    3402 sayılı Kadastro Kanunun 17. maddesi gereğince orman sayılmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen ve il, ilçe ve kasabaların imar planları kapsamında kalmayan araziden masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilip tarıma elverişli hale getirilen (ev ve benzeri tesisler yapmak, dışarıdan toprak getirilerek tarıma elverişli hale getirmek imar ihya olarak kabul edilemez) ve imar ihyanın tamamlandığı tarihten tescil davasının açıldığı ya da tesbit tutanağının düzenlendiği güne kadar 20 yıl süreyle zilyet edildiği ileri sürülerek, tapuya tescili istenen taşınmazların, Kadastro Kanunun 14. maddesinde yazılı diğer koşulların yanında niteliğinin, imar ve ihya edildiğinin ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin, başlangıç ve süresinin, kullanılıp kullanılmadığının ve tasarruf sınırlarının ne olduğunun takdiri delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında, gerçeğin bir resmi olan en eski tarihli hava fotoğrafı ile gerçeğin modeli olan memleket haritaları ile dava
    tarihinden ya da kadastro tesbit tarihinden 15 - 20 yıl önce en az iki zamanda birbirini izleyen bindirmeli olarak çekilen çiftli hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen memleket haritaları ve standart topografik fotogrametri yöntemi ile düzenlenen kadastro haritalarının, özellikle ön bindirmeli çekilen ve birbirini izleyen stereoskopik çift hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip taşınmazın niteliğinin, konumunun ve kullanım durumunun anlatılan bilimsel yöntemle kesin olarak belirlenmesi gerekir. Yani, özetle; bu tür uyuşmazlıklarda taşınmazın niteliği, üzerinde sürdürülen zilyetliğin başlangıç ve sürecinin takdiri delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında hava fotoğrafları ve topoğrafik haritalardan yararlanmak suretiyle belirlenmesi gerekir. Ancak somut olayda; mahkemece, anlatılan biçimde bir araştırma ve inceleme yapılmamış, ziraat mühendisi bilirkişinin taşınmazın niteliğine ilişkin olarak mahkemeye sunduğu raporla, yerel bilirkişi ve tanık beyanları birlikte değerlendirilmemiş, özetle taşınmazların niteliği üzerinde hüküm vermeye yeterli kanaat oluşturulmadan yerel bilirkişi ve tanıkların verdiği bilgi ile yetinilerek yetersiz zilyetlik araştırması ile hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. Ancak, yetersiz araştırma ve soruşturma ile hüküm kurulması doğru değildir.
    O halde, doğru sonuca ulaşılabilmesi için, öncelikle dava konusu taşınmazları ve etrafını gösterir ve ilk defa o yerde grafik ya da fotogrametri yöntemiyle düzenlenen 1/5000 ölçekli arazi kadastro paftasının orijinal fotokopi örneği ile taşınmazlara bitişik ya da yakın komşu parsellerin, kadastro tespit tutanak örnekleri ve bu parsellere uygulanan tapu ve vergi kayıtları ilk oluşturulduğu günden itibaren tüm gittileri ile yine en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları ile, kadastro tespit yılı olan 1998 yılından 15-20 yıl öncesine ait hava fotoğrafları ile bu hava fotoğraflarına dayanılarak üretilen memleket haritaları, (1978-1983’lü yıllara ait, yok ise 1980 ve sonraki yıllara ait) bulunduğu yerlerden istenerek, yöreyi iyi bilen elverdiğince yaşlı, yansız, yerel ve önceki bilirkişiler dışında ziraat fakültelerinin toprak bölümünden mezun olan bir ziraat mühendisi, bir harita-kadastro (jeodezi ve fotogrametri) mühendisi ile bir orman yüksek mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu yardımıyla yapılacak keşifte, getirtilen belgeler karar düzeltmeye konu 101 ada 420; 102 ada 123 ve 124 sayılı parsellerin krokide (B) harfleriyle gösterilen bölümleri ile çevresine uygulanıp bu belgelerde dava konusu yerler belirlendikten sonra, hava fotoğrafları ve dayanağı haritalar stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip taşınmazların niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü, imar ve ihya ile zilyetliğin hangi tarihte başlayıp tamamlandığı belirlenmeli, bu belgeler ile kadastro paftası hem 1/5000 ve hem de 1/25000 ölçeklerinde eşitlenerek kadastro paftası ile düzenlenen harita, komşu ve yakın komşu taşınmazları da içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle çekişmeli taşınmazların krokide (B) harfleriyle gösterilen bölümlerinin konumu, hava fotoğrafları ile orijinal renkli memleket haritaları üzerinde gösterir biçimde bilirkişi kurulundan ayrıntılı ve bilimsel verileri içerir, topografik ve memleket haritalarından yararlanılarak ve klizimetre (eğimölçer) aletiyle ölçülmek ve memleket haritasındaki münhaniler de dikkate alınmak suretiyle, dava konusu yerlerin kesin ve gerçek eğimini gösterir rapor alınmalı, dava konusu taşınmazların orman sayılmayan yerlerden olması o yerin kişiler adına tescili için yeterli olamayacağından, zilyetliğin başlangıç günü, süresi ve sürdürülüş biçimi hakkında yerel bilirkişi ve tanıklardan olaylara dayalı bilgi alınmalı, tespit tutanağı bilirkişilerinin beyanları ile yerel bilirkişi ve tanık beyanları arasında aykırılık bulunduğu takdirde tesbit tutanağı bilirkişileri de taşınmazlar başında ayrı ayrı dinlenerek, çelişki giderilmeli, taşınmazın öncesi itibariyle niteliğinin ne olduğu, kime ait olduğu, zilyetliğin nasıl meydana geldiği, ne kadar süre ile ne şekilde devam ettiği, bunun ekonomik amacına uygun olup olmadığı, tanıkların bilgi ve görgülerinin hangi eylemli olaylara dayandırıldığı belirlenmeli, yerel bilirkişinin imar ve ihya ile zilyetlik olgusunu hangi olaylarla nasıl hatırladıkları, ziraatçı bilirkişi raporunda yer alan 25-30 yıllık ekilip biçilmeme durumunun iradi-terk niteliğinde olup olmadığı etraflıca sorulup araştırılmalı, çelişkiler giderilmeli, yine taşınmazın değişik bölümlerinden yeterli derinlikten toprak örnekleri alınıp incelenerek, taşınmazın imar ve ihyaya konu edilip edilmediği, edildi ise tarihi ve ne kadar süreyle ne şekilde zilyet edildiği, 1978-1983’lü yıllara ait hava fotoğrafları ve memleket haritasında da taşınmazların o yıllarda ziraat alanı olarak kullanılıp kullanılmadığı, yine fotogrametri yöntemiyle düzenlenen 1/5000 ölçekli arazi kadastro paftasında zilyet ve tasarruf edilen yerlerden olup olmadığı, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip, çekişmeli taşınmazların fiili durumunu da belirtir şekilde rapor alınmalı, bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek varılacak sonuca göre hüküm kurulmalıdır
    Bu itibarla, yukarıda açıklandığı gibi mahkemece 101 ada 298, 440 ve 102 ada 121 sayılı parseller ile 101 ada 420 ve 102 ada 123 sayılı parsellerin ise krokide (A) harfiyle gösterilen bölümleri hakkında verilen kararlar usul ve kanuna aykırı, 101 ada 420; 102 ada 123, 124 sayılı parsellerin krokide (B) harfleriyle gösterilen bölümleri hakkında verilen kararlar ise eksik incelemeye dayalı olup, belirtilen parseller hakkında verilen kararların yukarıda belirtilen nedenler ile bozulması gerekirken, yanılma sonucu yazılı şekilde dava kadastro tespitine itiraz olmadığı halde bazı parseller hakkındaki kararlar “tesbit gibi tescil” şeklinde düzeltilerek onandığı anlaşıldığından, davalı Hazine temsilcisinin karar düzeltme itirazının kabulü ile Dairemizin önceki düzeltilerek onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme kararının yukarıda 1 ve 2 numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazine temsilcisinin karar düzeltme itirazlarının kabulü ile Dairemizin 21/03/2013 gün ve 2013/1708 - 2013/3060 sayılı DÜZELTİLEREK ONAMA kararı KALDIRILARAK, 05/05/2011 gün ve 2003/286-2011/160 sayılı yerel mahkeme kararının yukarıda 1 ve 2 numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle BOZULMASINA 24/03/2014 günü oy birliği ile karar verildi.





    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi