3. Hukuk Dairesi 2016/5490 E. , 2017/16423 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı kurumun 65720 nolu abonesi olarak işyerinde elektrik tükettiğini, hakkında 09.02.2010 tarih 61051 seri nolu kaçak elektrik tutanağı tanzim edilerek kendisine 9.689 TL borç çıkarıldığını, söz konusu yeri ..."den kiraladığını, iş yeri açılış tarihi ile kaçak elektrik tutanak tarihi arasında bir haftalık süre olduğunu, sayaca müdahalesinin olmadığını, iş yerinde harici hata rastlanılmadığını ve kaçak kullanıma dair bir usulsüzlüğünün bulunmadığını ileri sürerek; 18.03.2010 tarihli borç listesi içerisinde yer alan 2010/2 dönem 201002231325ALF2N tahakkuk fiş numaralı, 12.03.2010 tarihli kaçak tahakkuk konulu 4.273 TL ve yine 2010/2 dönem 2010022313278DIUB tahakkuk numaralı, kaçak tahakkuk konulu 10.03.2010 tarihli 5.416 TL olmak üzere toplam 9.689 TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı; davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece; davanın kabulüne, 09.02.2010 tarih ve 61051 seri nolu kaçak/usulsüz elektrik tespit tutanağı nedeniyle tahakkuk ettirilen 4.273 TL ile kaçak ek tahakkuk bedeli 5.416 TL olmak üzere toplam 9.689 TL davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş olup; kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 2012/7135 Esas - 2013/10602 Karar sayılı kararı ile "... Dava konusu olayda, kaçak elektrik tahakkukunun doğumuna neden olduğu iddia edilen kaçak elektrik kullanımının 6111 sayılı Kanun kapsamında kaldığı, davacının Tasfiye Yasası niteliğinde bulunan 6111 sayılı Yasadan yararlanma hak ve imkanına sahip olduğu sabittir. Hal böyle olunca davacının yargılama sırasında yürürlüğe giren 6111 sayılı Yasadan yararlanmak için ilgili merciye müracaatının olup olmadığının araştırılması, müracaatı var ise idarece bu hususta verilmiş bir karar olup olmadığının tespiti zorunludur. Ayrıca davacı hakkındaki ceza davasının derdest olduğu anlaşılmaktadır. Davacının başvurusunun olmadığının anlaşılması halinde ceza davası sonucunun beklenmesi gerekir. Anılan yönler gözetilmeksizin verilen karar usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir." gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyularak yapılan yargılama neticesinde; davanın kabulüne, 09.02.2010 tarih ve 61051 seri nolu kaçak/usulsüz elektrik tespit tutanağı nedeniyle tahakkuk ettirilen 4.273 TL ve kaçak ek tahakkuk bedeli olan 5.416 TL toplam 9.689 TL davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş olup; hüküm davalı tarafça temyiz edilmiştir.
I-) Dava; kaçak tahakkukuna dayalı menfi tespit davası niteliğindedir.
6100 Sayılı HMK 204/2.maddesinde, yetkili memurların görevleri içinde usulüne uygun olarak düzenledikleri belgelerin, aksi ispatlanıncaya kadar kesin delil sayılacağı açıklanmıştır.
Kaçak elektrik tespit tutanakları, düzenlendiği tarih itibariyle maddi olgulara ilişkin tespitleri içermekte olup, aksi sabit oluncaya kadar geçerli olan resmi belgelerdendir.
Ayrıca, ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesindeki davaya etkisini düzenleyen Borçlar Kanunu"nun 53.maddesi hükmünde, "Hakim, kusur olup olmadığına, yahut haksız fiilin failinin temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun sorumluluğa ilişkin hükümleri ile bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat kararı ile de bağlı değildir.
Bundan başka ceza mahkemesinin kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarının tayini hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez." denilmektedir. Aynı düzenleme yeni Türk Borçlar Kanununun 74.maddesi hükmünde de “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.” şeklinde önceki kanuna paralel şekilde düzenlenmiştir.
Yukarıda geçen açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Hemen belirtilmelidir ki, hukuk hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Öğreti ve uygulamada hukuk hakimi, maddi olaylara ve özellikle fiilin hukuka aykırılığına ilişkin olarak ceza hakimi tarafından yapılan tespitlerle bağlıdır. Hukuk hakiminin ceza mahkemesi kararındaki maddi olgularla bağlılığının ölçüsü; beraat kararında suçun sanık tarafından işlenip işlenmediğinin kesin olarak, delilleriyle tespit edilip edilmediğidir.
Ceza mahkemesinin, kusurun ve zarar miktarının takdiri hususundaki kararı, yani, fiilin işlendiği sabit olduğu halde, kusurluluğa ya da kusursuzluğa ilişkin saptaması, hukuk hakimini bağlamaz. Hukuk hakimi, ceza mahkemesinin kusura ilişkin değerlendirmesiyle ve buna etkili tespit edilen olgularla bağlı kalmaksızın, taraflarca ileri sürülen delilleri toplayıp, tümünü birlikte değerlendirerek bir sonuca varmalıdır. Başka bir deyişle maddi olayları ve yasak eylemleri saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır.
Görülmektedir ki, ceza mahkemesinin “delil yetersizliğine dayanan beraat kararının” hukuk hakimini bağlamayacağı ancak beraat kararı bir maddi olguyu tespit ediyorsa bu kararın hukuk hakimini bağlayacağı, beraat kararı suçun sanıklar tarafından işlenmediğinin kesin olarak tespiti olgusuna dayanıyorsa, bu kararın hukuk hakimini de bağlayacağı, bundan başka kusurun takdiri ve zararın miktarını tayini hususundaki kararın hukuk hakimini bağlamayacağı hüküm altına alınmıştır. (..., Borçlar Kanunu Şerhi, C. 1, s. 844).
Somut uyuşmazlıkta; her ne kadar davacı, davaya konu taşınmazda bir haftalık kiracı iken 09.02.2010 tarihinde kaçak tutanağı düzenlendiği, kiraladığı yerde kaçak elektrik kullanmadığını ileri sürerek borçlu olmadığının tespitini istemiş ise de; mahkemece bilirkişi raporu ve ceza dosyası kapsamı esas alınmak suretiyle davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır. Ancak davacının tek taraflı olarak ve 3.kişiyle düzenlemiş olduğu kira sözleşmesi davalı kurumu bağlamaz. Davada dayanılan 09.02.2010 tarihli kaçak tutanağında açıkça "abone kolon sigortasından sayaca meden harici linyeden faz alarak 2 adet klima, 1 adet çay semaverini sayaç tüketim yazmadan kullandığı kontrol esnasında adı geçen cihazların çalışır vaziyette görüldüğü diğer cihazların ise sayaçtan geçerek sayaç tüketiminin yazdığı belirtilmiştir. Davacı taraf, tutanağın aksini ispat edemediği gibi davacı hakkında kaçak tutanağı düzenlenmesinden dolayı ... 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 2013/964 Esas sayılı dava dosyasında yapılan yargılama sonucu delil yetersizliğinden beraatine karar verilmiştir. Ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlamaz.
Hal böyle olunca mahkemece buna göre davacının kaçak elektrik kullandığı kabul edilerek bu konuda inceleme ve araştırma yapılmak suretiyle karar verilmesi gerekirken; mahkemece yanılgılı değerlendirme sonucu ceza mahkemesinin kararı ve yetersiz bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile HUMK.nun 428.maddesi gereğince hükmün davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 23.11.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.