10. Hukuk Dairesi 2016/7336 E. , 2016/9193 K.
"İçtihat Metni"
A-) ... adına Av. ..., ... adına Av. ... Ü... arasındaki dava hakkında, İş Mahkemesi tarafından verilen 21.04.2015 günlü ve .../... Esas ve .../... Karar sayılı hükme yönelik davalı vekilinin temyizi üzerine yapılan inceleme sonucu Mahkeme hükmünün Dairemizin 30.11.2015 tarih ve .../... esas ve .../... karar sayılı ilâmı ile bozulmasına karar verilmişti. Davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya incelendi.
Davacı vekilinin talebi üzerine yapılan inceleme sonrası, ödeme emrinde davacı isminin yer aldığının anlaşılması karşısında, Dairemizin 30.11.2015 tarih ve .../... esas ve .../... karar sayılı ilamının zuhulen verildiği anlaşılmakla, Dairemizin maddi hataya bozma kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
B-) Davaya konu olayda; dava dışı S... İnş. Ltd. Şti prim borçlarından dolayı davacı hakkında, davaya konu .../...-...-...-...-...-...numaralı .../....-.../... aylara ilişkin prim, damga vergisi ve işsizlik sigorta primi borçlarından dolayı ödeme emrinin tanzim edildiği anlaşılmaktadır.
Limited Şirket ortaklarının kamu borçlarından sorumluluğunu öngören yasal düzenlemelere bakıldığında, davanın yasal dayanağının 6183 sayılı Yasa"nın 35. maddesi olduğu belirgindir.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanun’un 22.07.1998 gün ve 4369 sayılı Kanun’un 21. maddesiyle değişik 35. maddesi; “Limited şirket ortakları şirketten tahsil imkânı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar.” hükmünü taşımakta iken; 04.06.2008 günlü Resmi Gazete’de yayımlanarak bazı maddeleri dışında aynı gün yürürlüğe giren 5766 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 3. maddesiyle, 35. maddede yer alan, “şirketten tahsil imkanı bulunmayan” ibaresi "şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan" şeklinde değiştirilmiş ve aynı maddeye;
“Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.”
“Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur."
Şeklinde iki fıkra eklenmiştir.
Ayrıca, 5766 sayılı Kanunun 1. maddesiyle 6183 sayılı Kanunun 3. maddesine eklenen;"Tahsil edilemeyen amme alacağı terimi: “Amme borçlusunun bu Kanun hükümlerine göre yapılan mal varlığı araştırması sonucunda haczi kabil herhangi bir mal varlığının bulunmaması, haczedilen mal varlığının satılarak paraya çevrilmesine rağmen, satış bedelinin amme alacağını karşılamaması gibi nedenlerle tahsil edilemeyen amme alacaklarını,”;
Tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağı terimi: “Amme borçlusunun haczedilen mal varlığına bu Kanun hükümlerine göre biçilen değerlerin amme alacağını karşılayamayacağının veya hakkında iflas kararı verilen amme borçlusundan aranılan amme alacağının iflas masasından tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması gibi nedenlerle tahsil dairelerince yürütülen takip muamelelerinin herhangi bir aşamasında amme borçlusundan tahsil edilemeyeceği ortaya çıkan amme alacaklarını,” ifade eder, olarak açıklanmıştır.
5766 sayılı Kanunun geçici 1. maddesi de; “ Bu Kanunla 6183 sayılı Kanunda yapılan değişiklikler ve eklenen hükümlerin; hükümlerin, yürürlüğe girdiği tarih itibariyle tahsil edilmemiş bulunan amme alacakları hakkında da uygulanır." hükmünü taşımakta iken, Anayasa Mahkemesinin geçici 1. maddenin iptaline dair yapılan başvuru üzerine verdiği .../...E.; .../... K. sayılı ve 28.04.2011 günlü kararı ile “5766 sayılı Kanun’da esas olarak bir kamu alacağı ile ilgili bireylerin sorumluluklarını arttıran ve müteselsil sorumluluk getiren düzenlemelerin, Kanunun geçici 1. maddesi ile yürürlük tarihi itibari ile tahsil edilmemiş alacaklara da uygulanması hukuk kurallarının geriye yürütülmesi anlamına gelmekte ve Anayasada yer alan hukuk devleti kapsamındaki hukuk güvenliği ilkesi ile bağdaşmamaktadır.” gerekçesi ile anılan düzenlemeyi iptal etmiştir.
Hâl böyle olunca, mahkemece, 6183 sayılı Yasa"nın 35. maddesi çerçevesinde sorumluluğu yönünden, davacının limited şirkette hangi tarihlerde ne kadar paya sahip olduğu, alacağın şirketin mal varlığından tahsil imkanı bulunup bulunmadığı açıklıkla belirlendikten sonra, elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme ve hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
O hâlde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 06.06.2016 gününde oy birliğiyle karar verildi.