Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/926
Karar No: 2021/177

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/926 Esas 2021/177 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/926 E.  ,  2021/177 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi


    1. Taraflar arasındaki “menfi tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk (Kapatılan 19. Hukuk) Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
    2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı İstemi:
    4. Davacı vekili 22.07.2009 harç tarihli dava dilekçesinde; müvekkili şirket ile davalı arasında yapılan anlaşma uyarınca davalı tarafından muhtelif zamanlarda davacı şirkete kombi satışı yapıldığını, son dönemde satılan ürünlerin bedeline ilişkin olarak müvekkili şirket tarafından davalıya toplamda 31.310,00TL tutarında yedi adet çek teslim edildiğini, vadeli (ileri tarihli) olarak düzenlenen çeklerin müvekkili şirket tarafından zamanında ödenemeyeceğinin anlaşılması üzerine durumun davalı şirkete bildirilerek anılan çekler yerine erteleme çekleri düzenleyerek borcun daha uzun vadede ödenmesinin teklif edildiğini, davalı şirketin toplam çek bedeline uygulanacak vade farkıyla birlikte 33.200,00TL tutarında yeniden çek keşide edilerek kendilerine teslim edilmesi hâlinde mevcut çeklerin müvekkili şirkete iade edilebileceğini belirttiğini, davalının yeni düzenlenen üç adet çeki aldığı hâlde bedelsiz kalan eski yedi adet çeki bunların fabrikada olduğunu ve en kısa zamanda müvekkili şirkete iade edileceğini söyleyerek çekleri iade etmekten imtina ettiğini, davalı tarafın yedi adet çeki muhatap bankaya ibraz ederek çeklerin karşılıksız olduğu hususunu yazdırdığını, davalı şirketçe bedelsiz kalan yedi adet çekin icra yoluyla tahsili cihetine gidileceğinin bildirilmesi üzerine bu çek bedellerinin davalı şirkete ödenerek iade alındığını, davalı tarafından borcun ertelenmesi amacıyla verilen çeklerin de mükerrer tahsili cihetine gidildiğini, toplamda 33.200,00TL tutarında verilen üç adet çekin bedelsiz kaldığını ileri sürerek 30.04.2009 keşide tarihli, 8007832 nolu, 11.000,00TL, 30.05.2009 keşide tarihli, 8007833 nolu, 11.200,00TL, 30.06.2009 keşide tarihli, 8007834 nolu, 11.000,00TL bedelli çeklerden dolayı müvekkili şirketin borçlu olmadığının tespiti ile müvekkili tarafından davalıya ödenen çek bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı Cevabı:
    5. Davalı vekili 06.07.2010 havale tarihli cevap dilekçesinde; taraflar arasındaki ticari ilişkinin eskiye dayandığını, davacı taraftan alınan ilk çeklerin ana bayi olan MTS firmasına ciro edildiğini, çeklerin ödeme zamanı geldiğinde davacı şirketin ekonomik krizde olduğunu belirterek çekleri başka çeklerle değiştirmeyi teklif ettiğini, müvekkili şirketin davacının teklifini kabul ettiğini, eski çeklerin tamamının tahsil edilmeden davacıya iade edildiğini, verilen üç yeni çekten 30.04.2009 tarihli ve 8007832 seri numaralı 11.000,00TL bedelli çekin tahsil edilemediğini, müvekkilinin elinde iken kaybolduğunu, 30.05.2009 tarihli ve 8007833 seri numaralı 11.200,00TL bedelli çekin ise müvekkili tarafından icra takibine konularak 18.08.2009 tarihinde tahsil edildiğini, 30.06.2009 tarihli 11.000,00TL bedelli çekin ise müvekkili şirket tarafından başka bir şirkete ciro edildiğini, bu şirketin de çeki vadesinden sonra tahsil edebildiğini, davacı tarafça da çeklerin ödendiği ileri sürüldüğüne göre menfi tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığını, alacak ya da istirdat davası açılması gerektiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    Mahkeme Kararı:
    6. Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 18.07.2013 tarihli ve 2009/470 E., 2013/324 K. sayılı kararı ile; önceden verilen yedi adet çekten altı adedinde davalının cirosunun bulunduğu, 31.12.2008 tarihli ve 4.140,00TL tutarındaki yedinci çekin ise bulunamadığı, yedi çekten altısının davacı tarafça banka şubesine iade edildiği, davalının altı adet çekin bedeli tahsil edilmeden iade edildiğini savunmakta ise de çeklerin davacının elinde olup, arkalarında davalının cirosunun bulunduğu, bu durumun çeklerin kullanıldığını gösterdiği, davacının elinde olmasının ödendiğine karine teşkil edeceği, çeklerin bedelinin tahsil edilmeden iade olunduğunu ispat yükünün karinenin aksini savunan davalıda olduğunu, aksinin yazılı delille ispatının gerektiği hâlde, yazılı delil ibraz edilmediği, bilirkişi raporunda da aynı yönde görüş bildirildiği, davalının yapılan tebligata rağmen ticari defter ve belgelerini ibraz etmediği gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile; 30.04.2009 keşide tarihli, 11.000,00TL bedelli 8007832 nolu çekin 6.860,00TL’si yönünden davacının davalıya borçlu bulunmadığının tespitine, 30.05.2009 keşide tarihli 11.200,00TL bedelli 8007833 nolu çek nedeniyle davacının davalıya borçlu bulunmadığının tespitine, çek bedelinin ödenmiş olması nedeniyle 13.408,20TL’nin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, 30.06.2009 keşide tarihli 11.000,00TL bedelli 8007834 nolu çek nedeniyle davacının davalıya borçlu bulunmadığının tespitine, çek bedelinin ödenmesi nedeniyle 11.000,00TL’nin davalıdan alınıp davalıya verilmesine karar verilmiştir.
    Özel Daire Bozma Kararı:
    7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
    8. Yargıtay 11. (Kapatılan 19.) Hukuk Dairesince 17.02.2014 tarihli ve 2014/600 E., 2014/3014 K. sayılı kararı ile;
    “…Dava, davacının davalıya verdiği toplam 31.310,00 TL tutarında 7 adet çeki ödeyememesi nedeniyle bu çekler yerine davalıya toplam 33.200,00 TL tutarında 3 adet çek vererek borcun yeniden yapılandırıldığı ancak davalının buna rağmen eski çekleri davacıdan tahsil ettiği ve böylece bu borcun yeniden yapılandırılması için verilen yeni çeklerin bedelsiz kaldığı iddiasına dayalı menfi tespit davasıdır.
    Taraflar arasında davacının toplam 31.310,00 TL tutarında 7 çekten kaynaklanan davacı borcunun zamanında ödenememesi üzerine tarafların anlaşarak borcu yeniden yapılandırdıkları ve yeniden yapılandırılan borcun ödenmesi için davacının davalıya toplam 33.200,00 TL tutarında 3 çek verdiği 7 adet eski çekin de davalı tarafından davacıya geri verildiği hususunda ihtilaf bulunmamaktadır.
    Taraflar arasındaki çekişme, davacının davalıya 3 adet yeni çeki verdikten sonra 7 adet eski çeki bedelsiz olarak geri alıp almadığı noktasında toplanmaktadır.
    Tarafların eski borcu yeniden yapılandırdıkları ve eski borcu ifade eden 7 adet çek yerine yeniden yapılandırılan borcu ifade eden 3 adet çek verilmesini kararlaştırdıkları anlaşıldığından taraflar arasında bu çeklerin değiştirildiği ve eski borcu ifade eden 7 adet çekin yeniden düzenlenen 3 adet çek karşılığında davalı tarafından davacıya iade edildiği hususunda bir karine bulunmaktadır.
    Eski borcu ifade eden çekleri yeni borcu ifade eden çekler karşılığında değil de ayrıca para ödeyerek davalıdan aldığını iddia eden davacının mevcut karineye aykırı olan bu iddiasını ispat etmesi gerekir.
    Mahkemece ispat külfetinin kime ait olduğu hususu yanlış değerlendirilerek yazılı şekilde karar verilmesi yerinde görülmemiştir…” gerekçesiyle karar oy çokluğuyla bozulmuştur.
    Direnme Kararı:
    9. Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 11.06.2015 tarihli ve 2015/224 E., 2015/357 K. sayılı kararı ile; dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 88. maddesinin ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 104/son maddesinde yer alan düzenlemeye uygun olarak Özel Dairenin yerleşmiş içtihatlarında çekin bir ödeme aracı olup borçlusuna iade edilmesi ve onun elinde bulunmasının borcun ödendiğine karine teşkil ettiği, bu karinenin aksinin çeklerin ödenmeden iade olduğunu iddia eden yanca kanıtlanmasının gerektiği hususunun vurgulandığı, benzer yönde Hukuk Genel Kurulu kararının da bulunduğu, davalı tarafça iade edilen yedi çekten altısında davalının cirosunun bulunduğu, bu durumun çeklerin kullanıldığını gösterdiği, öte yandan çeklerin davacının elinde olmasının da 818 sayılı BK’nın 88. maddesinin son cümlesi uyarınca ödendiğine karine teşkil ettiği, çeklerin bedelinin tahsil edilmeden iade olunduğunun ispat yükünün karinenin aksini ispatlamak durumunda olan davalıda olup ispatın yazılı delille yapılması gerektiği, bu konuda yazılı bir delil ibraz edilmediği gibi usulen gönderilen tebligata rağmen davalının ticari defter ve belgelerini de ibraz etmediği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

    Direnme Kararının Temyizi:
    10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    II. UYUŞMAZLIK
    11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; tarafların eski borcu yeniden yapılandırdıkları ve eski borcu ifade eden yedi adet çek yerine yeniden yapılandırılan borcu ifade eden üç adet çek verilmesini kararlaştırdıkları, davacı tarafça davacının yedi adet eski çeki bedelinin ödeyerek geri alındığının iddia edilmesine rağmen davalı tarafça çeklerin bedelsiz iade edildiğinin savunulduğu eldeki davada; çeklerin borçlusuna iade edilip borçlunun elinde bulunmasının borcun ödendiğine dair karine teşkil edip etmediği, karine teşkil ettiğinin kabulü hâlinde somut olay bakımından ispat yükünün davacı tarafta mı yoksa davalı tarafta mı olduğu noktasında toplanmaktadır.

    III. GEREKÇE
    12. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “ispat yükü” başlıklı 6. maddesinde; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü tutulmuştur.
    13. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “ispat yükü” başlıklı 190. maddesinin 1. fıkrasında yukarıdaki düzenlemeye paralel olarak ispat yükünün kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olacağı belirtilmiştir. Her somut olaydaki maddi vakıaya göre lehine hak çıkaran taraf ve ispat yükü şekilleneceğinden, maddî hukuk kuralına ilişkin bu vakıaların doğru ve net bir şekilde belirlenerek ortaya konulması gerekmektedir. Maddede aksine düzenleme olmadıkça ibaresi eklendiğinden, kanunda ispat yükü ile ilgili özel bir düzenlemeye yer verildiğinde, ispat yükü genel kurala göre değil de kanunda belirtilen özel düzenlemeye göre belirlenecektir.
    14. HMK’nın 190. maddesinin 2. fıkrasında karinenin varlığı hâlinde ispat yükünün nasıl belirleneceği düzenlenmiştir. Karine; “belli bir (karine temelini oluşturan) vakıadan, belli olmayan diğer bir vakıa için çıkarılan sonuçtur”. Maddede; kanuni bir karineye dayanan tarafın, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altında olduğu belirtilmiş; kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı tarafın kanuni karinenin aksini ispat edebileceği kabul edilmiştir. Kanuni karine; “belli bir vakıadan, belli olmayan diğer bir vakıa için kanun tarafından çıkarılan sonuçtur.” Kanuni karineler de adi kanuni karine ve kesin kanuni karine olarak ikiye ayrılmaktadır. Adi kanuni karineler aksi ispat edilebilen karineler iken, kesin kanuni karinenin varlığı hâlinde karşı taraf bunun aksini ispat edemez (K., Baki: Medeni Usul Hukuku El Kitabı, Ankara 2020, C.I, s 625 vd.). Eş söyleyişle; karinenin varlığı hâlinde ise, karineye dayanan taraf sadece karinenin temelini ispatla yükümlüdür. Kesin kanunî karineler dışında, karşı taraf karinenin aksini ispat edebilir. Karine söz konusu olduğunda, karşı ispat faaliyetinden değil, karine ile kabul edilen durumun aksini ispat etmek gerekir.
    15. Kanuni karinelerin yanında bir de fiili (eylemli) karineler vardır. Eylemli karine denen yaşam deneyi kuralları, tarafların olay iddialarının doğruluğu veya bir kanıtın güvenebilirlik derecesi hakkında hâkimin kanıya varmasına yarayan, yaşam deneylerinin ortaya koyduğu değer hükümleridir. Kanıt değerlendirme serbestîsinin yürüdüğü durumlarda bu değer hükümleri hâkim tarafından göz önünde tutulurlar. Bu yaşam deneyi kurallarının öğreti ve Yargıtay uygulamasına göre iki işlevi vardır. Birinci işlevi, hâkim gösterilmiş bulunan bir kanıtın güvenilebilirlik derecesini, yani ispat gücünü yaşam deneyi kuralları uyarınca belirler. İkinci işlevi ise şöyledir: Hâkim, hakkında kanıt gösterilmemiş bir olay iddiasının doğruluğunu, yaşam deneyi kurallarına dayanarak kabul edebilir ve bu durumda ispat yükü o olayın aksini ileri süren tarafa geçer (Güneren, A.: İcra ve İflas Hukuku’nda İstihkak Davaları, Ankara 2008, s. 694 vd).
    16. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 72. maddesinde düzenlenen menfi tespit davası, davalı tarafından varlığı iddia edilen bir hukuki ilişkinin olmadığının tespiti için açılan davadır (Kuru, B.: İstinaf Sistemine Göre Hazırlanmış İcra ve İflas Hukuku, Ankara 2017, s. 136). Bu dava normal bir hukuk davası gibi açılır ve hem maddi hukuk hem de usul hukuku bakımından genel hükümlere tabidir. Menfi tespit davalarında ispat yükü, davacının iddiasının dayandığı nedenlerin niteliğine göre değişgenlik gösterir.
    17. Uyuşmazlığın meydana geldiği ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan ve somut olaya uygulanması gereken mülga 818 sayılı BK’nın 88. maddesi;
    “Faizden veya icar bedeli gibi muayyen zamanlarda ödenmesi lazım gelen sair borçlardan ihtirazi bir kayıt dermeyan etmeksizin bir taksit için makbuz veren alacaklı ondan evvelki taksitleri de tahsil etmiş sayılır. Alacaklı resülmal için makbuz vermiş ise faizlerinide tahsil etmiş sayılır. Senet borçluya iade edildikte borç sakıt olmuş sayılır…” hükmünü haizdir. 6098 sayılı TBK’ nın 104. maddesi de aynı yönde düzenleme içermekte olup, anılan madde ile de borç senedi borçluya geri verilmişse, borcun sona ermiş sayılacağı belirtilmiştir. Görüldüğü üzere Kanun senedin borçluya geri verilmesine bazı sonuçlar bağlamıştır. BK"nın 88. maddesi uyarınca borç senedi borçluya geri verilmişse, borç sona ermiş sayılır. Burada senedin geri verilmesi borcun tamamen ifa edildiği konusunda kanunî bir karine oluşturur. Hemen belirtmek gerekir ki, burada olağan (adi) bir karine söz konusu olup, bunun aksi alacaklı tarafından her zaman ispat edilebilir. Alacaklı, senedi borç ifa edilmeden geri verdiğini, borçlunun eline iradesi dışında geçmiş olduğunu veya borçlu tarafından düzenlenmiş bulunduğunu ispat ederse, karine çürütülmüş, senedin borçlunun eline borç ifa edilmeden geçmiş olduğu ispatlanmış olur (Eren, F.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 23. Baskı, Ankara 2018, s. 1034).
    18. Yine somut olaya uygulanması gereken mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6762 sayılı TTK) 557. maddesinde kıymetli evrak “Kıymetli evrak öyle senetlerdir ki, bunlarda mündemiç olan hak senetten ayrı olarak dermeyan edilemediği gibi başkalarına da devredilemez.” şeklinde tanımlanmıştır. Kıymetli evrak olmasının yanında kambiyo senedi olan çek; Kanun’da öngörülen sıkı şekil şartlarına bağlı olarak düzenlenen, para borçlarını ödeme amacına özgülenmiş, yazılı ve soyut bir havaledir. BK’daki düzenlemeden farkı ise, düzenleyenin senette yazılı bedelin ödenmemesinden sorumlu olması ve bu sorumluluktan kurtulmayı senette şart edememesidir. Çek kanunen emre yazılıdır (nama veya hamiline de yazılabilir). Çek açıkça emre kaydını içermese bile ciro ve zilyetliğin geçirilmesi yoluyla devredilir. Çek düzenleyen muhataba belirli bir bedeli lehtara ödeme, lehtara da tahsil yetkisi veren bir kambiyo senedidir. Çek bir ödeme aracıdır. Ancak poliçe ve bonodaki gibi kredi işlevine haiz değildir. Çek bir ödeme aracı olduğundan çekte vade olmaz, ibraz süreleri Kanun’da olabildiğince kısa tutulmuştur. Çek muhatap bankaca görüldüğünde ödenir. (Poroy, R./ Tekinalp, Ü.: Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, Ankara 2018, s.309 vd.). Ticari hayatta yaygın olarak ileri tarihli çek düzenlenerek çekin kredi veya teminat aracı olarak kullanıldığı görülmektedir. Bu kullanım şeklinin dahi çekin ödeme aracı olma özelliğini ortadan kaldıramayacağı unutulmamalıdır. Çek muhatap banka tarafından görüldüğünde meşru hamil olan kişiye nakden ödenir. Çekin muhatap bankaya ibrazı, çekin, ödenmesi için bankaya, dolayısıyla bankanın incelemesine sunulması, zilyetliğin geçici olarak bankaya bırakılmasıdır. Çekin bir takas odasına ibrazı da, ödeme için ibraz yerine geçer. Banka çekin karşılığının hesapta kısmen ya da tamamen bulunması hâlinde ödeme yapmakla yükümlüdür. Hesapta çek meblağı kısmen ya da tamamen bulunmadığında yapılan “karşılıksız” işlemi ise maddi bir olgunun tespitidir. Karşılıksızdır işlemi yetkili hamilin talepte bulunulması hâlinde bankaca gerçekleştirilir (Poroy/ Tekinalp- 379, 381). 6762 sayılı TTK’nın 730. maddesi uyarınca 621. maddede yer alan “Muhatap poliçeyi öderken hamil tarafından bir ibra şerhi yazılarak poliçenin kendisine verilmesini isteyebilir. Hamil kısmi ödemeyi reddedemez. Kısmi ödeme halinde muhatap bu ödemenin poliçe üzerine işaret edilmesini ve kendisine bir makbuz verilmesini isteyebilir.” kuralı çekler hakkında da uygulanır.
    19. Her senedin düzenlenmesinin altında yatan bir neden/ilişki vardır. İlletten mücerret olan kambiyo senetleri “ifa amacıyla” ya da "ifa yerine" düzenlenebilir. İfa amacıyla düzenlendiğinde, taraflarca aksi kararlaştırılmadığı sürece asıl borç ilişkisi ortadan kalkmaz. Kambiyo senedinin bu iki nedenden hangisi için düzenlendiğinin açıkça belirtilmediği durumlarda, kambiyo senedinin ifa amacıyla düzenlendiği kabul edilir. Bir başka anlatımla, kambiyo senedinin mevcut asıl borç ilişkisinden doğan alacağın ifasını teminen, bu alacağın ifasının gerçekleştirilmesi uğruna düzenlenmesi esastır (Bozer, A./Göle, C.: Kıymetli Evrak Hukuku, Ankara 2018, s.68).
    20. Burada hemen BK’nın 114. maddesi ile düzenleme altına alınan “tecdit-yenileme” kavramı ve şartları üzerinde durmakta yarar vardır. Yenileme, dar anlamda borcu sona erdiren sebeplerden biridir. Borcun yenilenmesi alacaklı ile borçlu arasında yapılacak bir sözleşme ile gerçekleşir. Bir borcun yerine yenisinin geçerek eski borcun sona erdirilmesi sözleşmesine yenileme sözleşmesi denir. Bu sözleşme tarafların önceki borç yerine yeni bir borcu geçirme iradelerinden oluşur. Borcun yenilenmesi için her şeyden önce taraflar arasında mevcut ve geçerli eski bir borç bulunması, borçlunun sözleşme ile yeni bir edim üstlenmesi (böylece yeni bir borcun doğması) ve tarafların eski borç yerine geçecek yeni bir borç kurma iradesine sahip olmaları gerekmektedir. Bahsedilen bu irade, yeni bir borç kurmak suretiyle eski borcu ortadan kaldırma, onu sona erdirme iradesidir. Borcun yenilenmesi karine olarak kabul edilemez. Yenileme, tarafların açık iradesine dayanmalıdır (Eren, 1293 vd.). Bu kuralı teyit eden BK’nın 114. maddesinin 2. fıkrasına (TBK m 133/2.) göre; mevcut borç için kambiyo taahhüdünde bulunulması veya yeni bir alacak senedi ya da yeni bir kefalet senedi düzenlenmesi, tarafların açık yenileme iradeleri olmadıkça yenileme sayılmaz. Buna karşılık, tarafların kambiyo taahhüdünde bulunmak suretiyle eski borcun (asıl borç ilişkisinin) sona erdiği ve yenilemenin olduğu hususunda anlaşmış olmaları hâlinde kambiyo taahhüdü ifa yerine yapılmış sayılır ve borç yenilenmiş sayılır. Bu yenilemenin sonucu olarak da asıl borç ilişkisi ile ona bağlı teminatlar ortadan kalkar ve asıl borç ilişkinin yerine kambiyo ilişkisinden doğan borç geçer. Kural olarak, bu nitelikte bir anlaşma bulunmadığı veya durum şüpheli olduğu sürece yenilemeden söz edilemez (Bozer, A./ Göle, C.: Kıymetli Evrak Hukuku, Ankara 2018, s.68).
    21. Yalnızca kambiyo taahhüdünde bulunmak, yenilemeye karine teşkil etmese de, tarafların kambiyo taahhüdünün yenilemeyi gerektireceği hususunda anlaşmalarının mümkün olduğu belirtilmiştir. Böyle bir durumda kural olarak, yenilemeyi iddia eden kimse, bu yoldaki anlaşmayı ispatlamalıdır. Çekte düzenleyen ile lehtar arasındaki ilişki yani bedel ilişkisi tahsil amaçlıdır, yani tahsil şartına bağlı bir ödeme teşebbüsüdür (Poroy/Tekinalp, s. 141, 332).
    22. Yukarıdaki bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; taraflar arasında yazılı bir yenileme sözleşmesi bulunmamakla birlikte eski borcu yeniden yapılandırarak, eski borcu ifade eden yedi adet çek yerine yeniden yapılandırılan borcu ifade eden üç adet çek verilmesi hususunda anlaşmışlardır. Davacı tarafça yedi adet eski çek bedelinin ödenerek geri alındığı iddia edilmesine rağmen, davalı tarafça çeklerin bedelsiz iade edildiği savunulmuştur. Bankalardan gönderilen cevabi yazı içeriklerinden; 31.12.2008 tarihli ve 8007133 seri numaralı çeke rastlanmadığının, 8007834 numaralı çekin 23.07.2009 tarihinde, 5487 numaralı çekin 25.03.2009 tarihinde, 5498 numaralı çekin 08.04.2009 tarihinde, 8007184 numaralı çekin 10.02.2009 tarihinde, 8007185 numaralı çekin 06.03.2009 tarihinde çek asıllarının şubelerine iade edilerek fotokopilerinin sunulduğu, 8007184 numaralı çekin kime ödendiği bilgisine ve fotokopisine ulaşılamadığı, 8007832 numaralı çekin ise 30.04 2009 tarihinde takas merkezine ibraz edildiği ve karşılıksız işlemi gördüğü, 0183516 ve 0183517 seri numaralı çeklerin bulunamadığı bildirilmiştir. Eski borcu ifade ettiği belirtilen çekler incelendiğinde; 31.01.2009 tarih ve 5498 seri numaralı 4.135,00TL, 28.02.2009 tarih ve 7185 seri numaralı 4.200,00TL, 31.12.2008 tarih ve 5497 seri numaralı 4.135,00TL bedelli çeklerin davacı tarafından davalı adına düzenlenip ciro edilerek üçüncü kişi tarafından arkasının yazdırıldığı ve iptal kaşesi vurularak banka şubesine aslının iade edildiği, kime ödendiğinin bilinmediği, 31.12.2008 tarih ve 183516 seri numaralı 5.500,00TL, 31.01.2009 tarih ve 183517 seri numaralı 5.000,00TL bedelli çeklerin davacı adına Nuri Bahçeci tarafından düzenlenen ve ciro yolu ile davalıya geçen, karşılığı olmadığından arkasının yazdırılan ve iptal kaşesi vurularak banka şubesine aslının iade edilen çekler olduğu, 31.01.2009 tarih ve 7184 seri numaralı 4.200,00TL bedelli çekin davacı tarafından davalı adına düzenlenip davalı tarafından arkasının yazdırıldığı ve iptal kaşesi vurularak banka şubesine aslının iade edildiği anlaşılmıştır. 31.12.2008 tarih ve 7133 seri numaralı 4.140,00TL çeke ise rastlanılmadığı belirtilmiştir. Davaya konu edilen üç adet çek değerlendirildiğinde; 30.04.2009 tarih ve 7832 seri numaralı 11.000,00TL bedelli davacı tarafından zayi edilmesi nedeni ile tahsil edilmediği savunulmuş ise de; bankanın cevabi yazısında çekin takas merkezine ibraz edilip karşılıksız işlemi gördüğü belirtilerek ilgili kayıtlar gönderilmiştir. Çek fotokopisinin karşılıksız işleminden önce olduğu görülmektedir. 30.05.2009 tarih ve 7833 numaralı 11.200,00TL bedelli çek Ankara 2. İcra Dairesini 2009/13255 E. sayılı dosyası ile tahsil edilmiş, 30.06.2009 tarih ve 7834 seri numaralı 11.000,00TL bedelli çekin ise, davacı tarafından davalı adına düzenlenip üçüncü kişiye ciro edildiği ciroların karalanarak çek aslının bankaya ibraz edildiği, davalı beyanına göre ciro edilen üçüncü kişi tarafından tahsil edilmiş olduğu anlaşılmıştır.
    23. Kural olarak, borç senedi borçluya geri verilmişse, borç sona ermiş sayılır. Çek bir ödeme aracı olup borçlusuna iade edilmesi ve onun elinde bulunması borcun ödendiğine karine teşkil eder. Karinenin aksinin ispatı, çeklerin bedelsiz, tahsil edilmeden borçluya iade edildiğini savunan davalı alacaklıdadır. HMK’nın 290. maddesi uyarınca ispatın yazılı delille yapılması gerekmektedir. Davalı, eski tarihli çekleri bedelsiz iade ettiğine dair yazılı delil sunmadığı gibi yapılan tebligata rağmen ticari defter ve belgelerini de ibraz etmemiştir. Üç adet çekin verilmesine konu edilen yedi adet çekten altı adedinin karşılığının bulunmadığı yazdırılmış ve çekler davacı tarafça banka şubesine ibraz edilmiştir. Eş söyleyişle çekler davalıya verilmiş, daha sonra da davacıya iade edilmiş, davacı tarafça da muhatap bankaya geri verilmiştir. Altı adet çekin arkasında davalının cirosu bulunmaktadır. Bu durum çeklerin kullanıldığını, tahsil cihetine gidildiğini, borcun yenilenme iradesiyle hareket edilmediğini göstermektedir. Çekin davacının elinde olması ise, çek bedelinin ödendiğine karine teşkil eder. Tedavül kabiliyetine haiz olan senette, yetkili hamil senedi şeklen elinde bulunduran kişidir. Somut olayda 01.02.2009 tarihinde yenilendiği ileri sürülen çeklerin bu tarihte borçlunun elinde olmadığı, bankalarca gönderilen cevabi yazı içeriğinden çeklerden dört adedinin (5498, 5497, 7184, 7185 seri numaralı çekler) dava açılmadan önce (en son 06.03.2009 tarihinde) ve üç adet çekin düzenlenme tarihinden önce iade edildiği, bedelsiz iade edildiği savunulan çeklerin bankaya dönüş tarihlerinin teslimden çok daha sonra olduğu hususları sabittir. Bu durumda davalının bedelsiz iade yönündeki savunmasının aksine, yenileme iradesinin bulunmadığı, önceki çek bedellerinin tahsili amacıyla hareket edildiği kabul edilmelidir. Mevcut dosya kapsamından ispat yükü üzerinde olan davalı alacaklı, çeklerin bedellerinin tahsil edilmeksizin davacı borçluya iade edildiğini kanıtlayamadığından mahkemece verilen direnme kararı yerindedir.
    24. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, taraflar arasında yenileme sözleşmesi olduğu, üç adet yeni çekin davacı tarafından 02.01.2009 tarihinde davalıya verilmesi, davalı tarafından da davacıya iade edildiği kabul edilen önceki çeklerin, yeni çeklerin taraflar arasındaki vadeyi uzatma nedeniyle kararlaştırılan keşide tarihlerinden ve ibrazlarından önce davacıya iade ve davacı tarafından da bankaya iade edilmesi nazara alındığında, önceki çeklerin aralarındaki yenileme sözleşmesi uyarınca ödenmeden davacıya iade edildiğinin ve sözleşmeden doğan bu fiili karinenin oluştuğunun kabulünün gerekeceği, bu fiili karinenin aksinin davacı tarafça ispat edilmesi gerektiği, kanuni karinenin somut olay bakımından işletilmesinin hayatın olağan akışına uygun düşmediği, yeni çeklerin veriliş nedenine göre, önceki çeklerin bankada karşılıksız da olduğu hâlde daha yeni çeklerin tarihi gelmeden, davacı tarafından ödenerek, bankaya iade edilmiş olmasının iddiaya ve hayatın olağan akışına uygun düşmediğinden Özel Daire bozma kararının yerinde olduğu yönünde görüş ileri sürülmüş ise de; bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
    25. Hâl böyle olunca, usul ve yasaya uygun olan direnme kararının onanması gerekir.

    IV. SONUÇ:
    İş bu dava dosyası içinde yer alan, tarafları ve konusu farklı başka bir dosyaya (Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/540 E. sayılı dosyaya) ait olduğu anlaşılan belgelerin bulunduğu klasörün mahkemesine iadesine,
    Açıklanan nedenlerle;
    Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,
    Aşağıda dökümü yazılı (1.488.08TL) harcın temyiz edenden alınmasına,
    6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 02.03.2021 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğu ile karar verildi.



    KARŞI OY

    Uyuşmazlık; taraflar arasında eski borcun yeniden yapılandırılmasının kararlaştırılması nedeniyle, eski borca dair verilen yedi adet çekin yeniden davacı tarafta bulunmasının, davacı tarafından ödendiğine mi karine teşkil ettiği, yoksa yapılandırma sözleşmesi nedeniyle 3 adet yeni verilen çek karşılığında verildiğine mi karine teşkil ettiği ve ödendiğinin ispat yükünün hangi tarafta olduğu noktasında toplanmaktadır.
    Taraflar arasında kombi satışı olduğu ve ürünlerin bedeline karşılık davacı tarafından toplamda 31.310,00TL bedelli yedi adet çek teslim edildiği, bu çeklerin davacı tarafından ödenemeyeceğinin anlaşılması üzerine, toplam çek bedelinin vade farkı da nazara alınarak 33.200,00TL toplam bedelli üç adet yeni çeklerin davacı tarafından davalıya verilmesi ve önceki yedi adet çeklerin davalı tarafından davacıya iade edileceği konusunda anlaşıldığı tarafların kabulündedir.
    Tarafların kabulünde olan bu sözlü anlaşma, anlaşma tarihi itibariyle yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 114. maddesinde düzenlenen tecdit (yenileme) sözleşmesidir. Önceden verilen yedi adet çek ödenmeden iade edilecektir. Yani yeni verilecek üç adet çekle ve önceki yedi çekin de iadesiyle mevcut borcun sona erdirilmesi, borcun yenilenmesi söz konusudur.
    818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 88. maddesi (TBK’nın 104. md.) uyarınca, borç senedi borçluya geri verilmişse, borç sona ermiş sayılır. Burada, senedin geri verilmesi, borcun tamamen ifa edildiği konusunda kanuni bir karine oluşturur.
    “Karineler çıkarım yapmayı sağlayan kuralın dayanağına göre fiili karineler ve kanuni karineler olmak üzere ikiye ayrılır.” (Atalı Murat, Ermenek İbrahim, Erdoğan Ersin, Medeni Usul Hukuku, 2. Baskı (2019), Yetkin Yayınevi)
    Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir (HMK 190/2).
    Karineler kanuni karinelerden ibaret olmayıp fiili karineler de ispat hukuku anlamında uygulamada önemli bir yere sahiptir.
    Fiili karine, belli bir olaydan, belli olmayan bir olay için çıkarılan sonuçtur. Bu bağlamda, fiili karineler, bir hukuk kuralı ile bağlı olmaksızın, hâkimin insanlar ve yaşam konusunda ortaya çıkan tecrübe kurallarından yararlanarak belli olmayan olaylar hakkında sonuç çıkarmasına yardımcı olmaktadır. Görüldüğü üzere, fiili karinelerin temelinde tecrübe (yaşam deneyi) kuralları yatmaktadır.
    Davacı; yenileme sözleşmesi uyarınca vereceği üç adet yeni çekleri davalıya verdiğini, davalının önceki yedi adet çeki iade edeceğini söylemesine rağmen iade etmediğini, yedi adet çeki davalıya ödediğini, bu nedenle üç adet çekin bedelsiz kaldığını ancak onların da tahsili cihetine gidildiğini, bu üç çekten dolayı borçlu olmadığının tespiti ile ödenen çek bedelinin davalıdan tahsilini talep etmiştir.
    Davalı, eski çeklerin tahsil edilmeden davacıya iade edildiğini savunmuştur.
    Dosya kapsamında bulunan çek tediye makbuzlarından, dava konusu üç adet çekin 02.01.2009 tarihinde davacı tarafından davalıya verildiği, önceki yedi adet çekten, bankanın cevabi yazısına göre de 31.12.2008 tarihli 4.135,00TL (5497 nolu) ve 5.500,00TL bedelli (3516 nolu) çeklerin 31.12.2008 tarihinde bankaya ibraz edildiği ve karşılıksız-kısmi karşılık şerhi verildiği, böylece ilk çeklerden önceki tarihli olanlar karşılıksız çıkınca, tarafların da kabullerinde olan sözlü yenileme anlaşmasının yapıldığı anlaşılmaktadır. Diğer 31.01.2009 tarih 4.135,00TL (5498 nolu), aynı tarih 5.000,00TL bedelli (3517 nolu), aynı tarihli 4.200,00TL bedelli (7184 nolu) çeklerin de 02.02.2009 tarihinde ibraz edilip karşılıksız şerhi verildiği, 28.02.2009 tarihli 4.200,00TL bedelli (7185 nolu) çekin de 02.03.2009 tarihinde ibraz edilip karşılıksız şerhi konulduğu, 31.12.2008 tarihli 4.140,00TL bedelli (7133 nolu) çekin zayi olduğu anlaşılmaktadır. Bu çeklerin bankaya ibraz edilip, karşılıksız şerhi verildikten sonra üstlerinin iptal yazısı ile çizildiği bankaya 10.02.2009, 06.03.2009, 25.03.2009, 08.04.2009 tarihlerinde iade edildiği, bankaca bildirilmiştir. Bankaya çeklerin iade tarihlerinin bu dava tarihinden ve özellikle yenileme sözleşmesi uyarınca verilen üç adet çekin tarihleri olan 30.04.2009, 30.05.2009 ve 30.06.2009 tarihlerinden önce olduğu da sabittir (30.05.2009 tarih 11.200,00TL bedelli 7833 nolu çek Ankara 2. İcra Müdürlüğünün 2009/13255 nolu icra takibine 13.07.2009 tarihinde konu edilmiş ve 18.08.2009 tarihinde takip dosyasına ödenmiştir. 30.04.2009 tarih 11.000,00TL bedelli 7832 nolu çek zayi olduğu beyan edilmekte olup, 30.06.2009 tarihli 11.000,00TL bedelli 7834 nolu çek ibraz edilmiş, 23.07.2009 tarihinde bankaya iade ve iptal edilmiş ve bilirkişi raporuna göre üçüncü kişi tarafından tahsil edilmiştir).
    Davacı keşideci, yedi adet çekin kendisine yenileme sözleşmesi uyarınca iade edilmediğini, davalı tarafından bankaya ibraz edilip yazdırılıp, çek bedellerinin kendisi tarafından davalıya ödendiğini dava dilekçesinde ileri sürmüştür.
    Davalı cevap dilekçesinde çekleri bankaya ibraz etmediğini, çekleri tahsil etmeden davacıya iade ettiğini belirtmiştir.
    Bilirkişi raporunda, bu çeklerin davalı tarafından davacıya iade edildiği ve davacının da bankaya iade ettiği sonuç 2 nolu bentte ve rapor içeriğinde “Dava konusu çeklerin verilmesine neden olan yedi adet çekten ...” şeklindeki paragrafta açıklanmıştır. Davacının bilirkişi raporundaki bu belirlemeye bir itirazı olmamış, bu hâlde, çeklerin davalı tarafından davacıya verildiği ve davacı tarafından da bankaya iade edildiği kabul edilecektir. Bankaya iade tarihlerinin, taraflar arasındaki anlaşmaya binaen yeniden verilen üç adet çekin üzerlerine yazılan keşide tarihlerinden önce olduğu da yukarıda açıklanmıştır. Çekleri davalıya ödediğini iddia eden davacı, ciro edilmiş görünen iki adet çeki davalının ana bayii olarak beyan edilen MTS’ye ödeyip, ondan aldığını da iddia etmemiştir.
    Yukarıdaki tespite ve kabule göre, önceki çeklerin davalı tarafından davacıya verildiği ve davacı tarafından üç adet çek tarihlerinden önce bankaya iade edildiği ve çekler üzerinde bankaca ödenmediğine dair karşılıksız şerhi bulunması ve iptal yazısı yer alması karşısında, çekleri davalıdan almış olan davacı, ödediği için mi yenileme sözleşmesi gereğince mi almıştır. Bunun belirlenmesi gerekmektedir.
    Bilirkişi raporunda (818 sayılı BK’nın 88. maddesindeki kanuni karine nazara alınarak) çeklerin davacıya verilmesinin ödendiğine karine teşkil ettiği, çeklerin tahsil edilmeden davacıya iade edildiğinin davalı yanca ispat edilmesi gerektiği, davacı elinde bulunan ve arkası yazdırılarak bankaya iade edilmiş olan toplam 27.170,00TL’lik çeklerin bu karine karşısında ödenerek iade olunduğu sonucuna varıldığı belirtilmiştir. Bilirkişi raporunda taraflar arasındaki yenileme sözleşmesi bu karine karşısında değerlendirilmemiş, sözleşme yokmuş gibi, senedin iadesinin ödendiğine karine teşkil ettiği belirtilmiştir. Mahkemece bilirkişi raporu benimsenerek rapor doğrultusunda karar verilmiştir.
    Taraflar arasında yenileme sözleşmesi olduğuna ve üç adet yeni çeklerin davacı tarafından 02.01.2009 tarihinde davalıya verilmesine, davalı tarafından da davacıya iade edildiği kabul edilen önceki çeklerin, yeni çeklerin taraflar arasındaki vadeyi uzatma nedeniyle kararlaştırılan keşide tarihlerinden ve ibrazlarından önce davacıya iade ve davacı tarafından da bankaya iade edilmesi nazara alındığında, önceki çeklerin aralarındaki yenileme sözleşmesi uyarınca ödenmeden davacıya iade edildiğinin ve sözleşmeden doğan bu fiili karinenin oluştuğunun kabulü gerekir. Artık, bu sözleşmenin yerine getirilmediğinin ve önceki çeklerin ödenerek geri alındığının ispatı davacı tarafa düşer. Sözleşmeden doğan karine var iken, sözleşme yokmuş gibi, ödemeye karine teşkil edeceğine dair kanuni karine işletilemez. Davacı defterleri sunulmuş ise de çek bedellerinin ödendiğine dair kayıt bulunmadığı gibi, tahsilat makbuzları eski çeklerin bedel ve tarihleriyle uyuşmamakta, bu çeklere ilişkin bir tahsilat makbuzu olmayıp, defterlerin kapanış tastiki de olmadığından usulüne uygun tutulmayan defter kaydının davacı lehine değerlendirilmesi de mümkün değildir. Taraflar arasında, önceki çeklerin davacının ekonomik durumu nedeniyle ödenemeyeceğinin anlaşılması üzerine yeni üç adet çekin verildiğine dair yenileme sözleşmesi yapıldığına ve ekonomik sıkıntı nedeniyle vade farkını da nazara alarak önceki çeklerden sonraki tarihli yeni çekler verildiği davacı tarafından dava dilekçesinde beyan edildiğine göre, bu yeni çeklerin veriliş nedenine göre, önceki çeklerin bankada karşılıksız da olduğu hâlde daha yeni çeklerin tarihi gelmeden, davacı tarafından ödenerek, bankaya iade edilmiş olması da iddiaya ve hayatın olağan akışına aykırıdır.
    Yukarıda açıklanan nedenlerle, Özel Dairenin bozma ilamına uyulması gerekirken direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, direnme kararının bozulması gerektiğini düşündüğümüzden sayın çoğunluğun onama görüşüne katılamıyoruz.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi