14. Hukuk Dairesi Esas No: 2013/13291 Karar No: 2014/2623 Karar Tarihi: 27.02.2014
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2013/13291 Esas 2014/2623 Karar Sayılı İlamı
14. Hukuk Dairesi 2013/13291 E. , 2014/2623 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İskilip Sulh Hukuk Mahkemesi TARİHİ : 14/10/2011 NUMARASI : 2006/435-2011/791
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 03.07.2006 gününde verilen dilekçe ile suya elatmanın önlenmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 14.10.2011 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Davacı maliki olduğu .. ada .. parsel sayılı taşınmazın hemen yakınında bulunan kayalık ve taşlık alandan dedeleri tarafından çıkartılan suyu kadimden beri kullandığını davalının tarımsal sulamada kullanmak için boru döşemek suretiyle suya müdahalede bulunduğunu belirterek davalının suya elatmasının önlenmesini istemiştir. Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir. Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir. TMK"nın 756. maddesine göre; kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup, bunların mülkiyetinin ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabileceği belirtilmiştir. Gerçek kaynağın suyu bir akiferden gelir. Su çıkışı bir noktadan veya bir alandan olabilir. Bu alana kaynak alanı denir. Kaynak, yeraltı suyunun doğal olarak yeryüzüne çıkması halidir. Kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular yararlanabilir. Uygulamada kaynak; "yeraltı suyunun üst düzeyinin yer yüzeyini kestiği yer" olarak tanımlanmaktadır. Yeraltı suyu doğal yoldan yeryüzüne çıkmamış, drenaj vs. yollarla çıkarılmış ise, kaynak olarak değil, drenaj veya kuyu vs. isimlerle anılır. Bu şekilde insan eliyle çıkarılan sular, yeraltı suyu olarak kabul edilir. Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak, onun altındaki yeraltı sularında da malik olmak sonucunu doğurmaz (TMK.md. 756/3). Arazisinde faydalı ihtiyaçları için yeter miktarda su bulunmayan veya bu suyu elde etmesi fahiş masrafı icabettiren bir kimsenin, komşu arazideki yeraltı suyundan istifade şartları 20. maddede sözü geçen tüzükte belirtilir (167 Sayılı Yeraltı Suları Kanunu1-6. Madde). Yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre; su davalarında görev tayini suyun değerine göre belirlenir. Bunun yöntemi ise, çekişmeli suyun davacı tarafa sağladığı yarar gözönünde tutularak belli edilmelidir. Bunun içinde çekişmeli sudan yararlandığı iddia olunan taşınmazların, susuz halindeki değerleri ile sulu halindeki değerleri arasındaki fark, dava edilen suyun değeri olarak kabul edilmeli, görev hususu da bu değere göre belirlenmelidir. Somut olayda; mahkemece mahallinde yapılan keşif sonucu alınan 26.09.2008 tarihli ziraat bilirkişi raporuna göre davacıya ait taşınmazın sulu değeri ile susuz değeri arasındaki fark 6.768,3 TL"dir. HUMK’nın 8. maddesi gereğince mamelek hukukundan doğan değer veya miktarı dava tarihi olan 03.07.2006 tarihinde 5.490 TL’yi geçmeyen davalarda sulh hukuk mahkemesi, bu miktarı geçen davalarda ise asliye hukuk mahkemesi görevlidir. Dava konusu suyun değeri dava tarihi itibariyle 5.490 TL"yi aştığından mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde işin esası hakkında hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, bozma nedeni göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olamadığına, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 27.02.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.