1. Hukuk Dairesi 2021/3223 E. , 2021/6415 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 37. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Uyuşmazlık konusu ... ilçesi, ... mahallesi çalışma alanında bulunan ... ada ... parsel sayılı 856.064,63 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu gerekçesiyle, çalılık vasfıyla Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir.
Davacı ... dava konusu taşınmazın, iddiaya konu bölümünün yaklaşık 30 yıldır zilyetliğinde olduğu, taşınmaz üzerine ev ve ağıl inşa ettiği, kalan bölümüne ise ağaç dikmek suretiyle bahçe olarak kullandığı iddiasıyla imar ihya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak çekişmeli taşınmazın bir bölümü hakkında tapu kaydının iptali ile adına kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, taşınmazın bulunduğu yörede tamamlanmış bir kadastro işlemi olduğunu, kadastro sonucunda çekişmeli taşınmazın çalılık vasfıyla Hazine adına tapuya kaydedildiğini böyle bir yerin zilyetlikle kazanılamayacağını belirterek; davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... vekili, dava konusu taşınmazın Hazine adına tapuda kayıtlı yerlerden olduğunu, zilyetlikle kazanılamayacağını belirterek; davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... Belediyesi vekili; husumet itirazında bulunmuş, taşınmazın niteliğinin tam olarak belirlenmesi, kamu malı yahut orman olduğunun tespiti halinde davacının talebinin reddedilmesi gerektiği, öte yandan davacı yararına zilyetlikle iktisap koşullarının oluşup oluşmadığının tereddütsüz tespit edilmesi gereğine değinerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın sübut bulmadığından reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekilinin istinaf başvurusu üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi tarafından, istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK’nun 353-1-b.2 maddesi uyarınca düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, davalı hazine açısından davanın reddine, davalı ... ve ... Belediye Başkanlığının husumet ehliyeti bulunmadığından adı geçen davalılar açısından davanın husumet yokluğundan reddine, karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, hüküm tarihinden sonra 28.07.2020 tarih ve 31199 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7251 sayılı Kanunun 53. maddesi ile 3402 sayılı Kadastro Kanununa eklenen EK- 6. maddesi "Kadastro Mahkemesi’nin veya otuz günlük askı ilan süresinden sonra, kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan davalarda genel mahkemelerin verdiği kararlar ile orman kadastrosuna ilişkin davalarda bu mahkemelerce verilen kararlara karşı, miktar ve değere bakılmaksızın 12.01.2011 tarihli 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre istinaf ve temyiz kanun yoluna başvurulabilir’’ hükmü gereğince temyiz incelemesi yapılmasına oy çokluğu ile karar verildi. Dosya incelendi, gereği görüşüldü.
Dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, yerinde olmayan temyiz itirazının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 27,90 TL. bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 03/11/2021 tarihinde kesin olmak üzere oyçokluğuyla ile karar verildi.
-KARŞI OY-
Dava, kadastro öncesi sebebe dayalı asliye hukuk mahkemesinde açılmış tapu iptal-tescil davasıdır.
Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık, temyiz incelemesine konu kararın değer itibariyle verildiği anda kesin olup olmadığı, bir başka ifadeyle temyiz incelemesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Temyize ilişkin hükümler 6100 sayılı HMK da düzenlendiğine göre aynı yasanın 448. Maddesi “Zaman bakımından uygulanma” başlığıyla “ Bu kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanır.” Demektedir.
Diğer yandan 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun Ek madde 6 ise “…kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan davalarda genel mahkemelerin verdiği kararlar …..miktar veya değerine bakılmaksızın 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre istinaf veya temiz kanun yoluna başvurulabilir.” Şeklindedir. Söz konusu bu düzenleme 22.07.2020 tarihli 7251 sayılı yasanın 53. Maddesi ile getirilmiştir. Yürürlük tarihi ise 28.07.2020 tarihidir.
6100 sayılı HMK’nın geçici 3. Maddesi ise “ Bölge adliye mahkemelerinin …göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur…” şeklinde düzenlenmiştir.
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427/2.maddesi ise “ miktar veya değeri birmilyar lirayı geçmeyen taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesindir.” Demek suretiyle gayrımenkullere ilişkin uyuşmazlıklarda değere bakılmaksızın temyiz yolunun açık olduğu belirtilmiştir.
HMK’nın Temyiz edilemeyen kararlar başlıklı 362. Maddesinin 1-a bendi ise “Miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dahil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar.” Demek suretiyle temyiz sınırını belirlemiştir. Bu miktarın her yıl yeniden değerleme suretiyle arttırıldığı izahtan varestedir.
Bölge adliye mahkemeleri ise bilindiği üzere 20.07 2016 tarihinde faaliyete başlamıştır.
Bu yasal düzenlemeler karşısında çözümlenmesi gereken husus; Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçtiği 20.07. 2016 ile Kadastro Yasasının ek 6. Maddesinin yürürlüğe girdiği 28.07. 2020 tarihi arasında hüküm altına alınan uyuşmazlıklar açısından ek 6. Maddenin uygulanıp uygulanmayacağı, bir başka ifade ile verildiği anda kesin olan bu kararlara karşı temyiz yolunun mümkün olup olmadığı hususudur.
Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçtiği tarihten sonra 1086 sayılı HUMK’un 427/2 maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığı yine 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. Maddesinin açık hükmüdür. 6100 sayılı yasada temyiz sınırı için gayrımenkuller açısından bir ayrım yapılmamıştır.
3402 sayılı yasanın ek 6. Maddesinin geriye yürüyeceğine dair herhangi bir düzenleme de yapılmamıştır. Genel kural, özel hukuk yargılamasına ilişkin kanun hükümlerinin yürürlük tarihinden sonra sonuç doğurmasıdır.
Verildiği anda değer itibariyle istinaf veya temyiz sınırının altında kalan kararların o anda kesinleştiğinde ise şüphe bulunmamaktadır. Bir kararın kesinleşmesi, ya verildiği anda miktar itibariyle kanun yoluna kapalı olması, veya kanunda açıkça kesin olduğunun belirtilmesi nedeniyle, ya da kanun yolları tüketilmek suretiyle olur. Verildiği anda kesin olan hüküm bakımından artık yargılama bitmiştir. Yargılama süreci biten bir uyuşmazlık için temyiz incelemesi mümkün değildir. Kesinlik yargılamanın devamına engel bir durumdur. Hüküm verildiği anda kesin olduğu için artık tamamlanmış bir usulü işlem söz konusudur. Bu nedenle HMK 448.maddesi gereğince Kadastro Kanunu’nun ek 6. Maddesinin tamamlanmış işlemlere uygulanması mümkün değildir. Ayrıca kesin olan bu kararın lehine olan taraf bakımından usulü kazanılmış hak doğuracağı da unutulmamalıdır. Usulü kazanılmış hak ilkesi kamu düzeninden olup usul hukukunun en önemli ilkelerinden biridir.
Prof. Dr. Baki KURU “ Miktar veya değeri temyiz (kesinlik) sınırını geçmeyen menkul (taşınır) mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesindir.” (HUMK hükümlerine göre) derken Hukuk Muhakemeleri Usulü 2001 Altıncı baskı 4981.sayfasında “ Kanundan ötürü verildiği anda kesin olan bir karar temyiz edilirse, temyiz talebi (esasına girilmeden) mesmu olmadığından dolayı reddedilir. Fakat, Yargıtay, böyle bir (kesin) kararı yanlışlıkla bozarsa, bu bozma kararı ve mahkemenin bundan sonra yaptığı işlemler geçersizdir (yok sayılır)” demektedir.
Somut uyuşmazlığa gelince, keşfen belirlenen dava konusu taşınmaz değerinin (4.062TL) karar tarihi itibariyle temyiz kesinlik sınırının (41.530TL) altında kaldığı anlaşılmaktadır. Esasen bu nedenle Bölge adliye mahkemesi tarafından temyiz dilekçesinin değerden reddi yönünde ek karar verilmesi gerekir ise de, 01.06.1990 gün ve 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay tarafından da bir karar verilebilir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, eldeki dava bakımından temyiz dilekçesinin değerden REDDİNE karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek temyiz incelemesi yapılmasının doğru olmadığı düşüncesiyle sayın çoğunluk görüşüne katılmıyorum.