19. Ceza Dairesi 2015/2550 E. , 2015/1539 K.
"İçtihat Metni"
Muhtelif suçlardan hükümlü ...’ın cezalarının 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 99. maddesi uyarınca 62 yıl 24 ay olarak toplanmasına ve 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 77. maddesi uyarınca, infazın 36 yıl hapis cezası olarak yapılmasına dair Ağır Ceza Mahkemesinin 21/11/2013 tarihli ve 2013/742 değişik iş sayılı kararını müteakip,Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 26/11/2013 tarihli müddetnameye yönelik itirazın kabulüne müddetnamedeki infaz oranının 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun gereğince, 1/2 ayda 6 gün olarak düzenlenmesine ve infazının bu şekilde devam olunmasına ilişkin aynı Mahkemenin 12/02/2014 tarihli ve 2003/64 esas, 2008/210 sayılı ek kararma yönelik itirazın reddine dair İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesinin 09/06/2014 tarihli ve 2014/132 değişik iş sayılı kararı aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığının 22.01.2015 gün ve 5252 sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekindeki dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 04.02.2015 gün ve KYB. 2015/34339 sayılı ihbarnamesi ile daireye verilmekle okundu.
Anılan ihbarnamede;
Dosya kapsamına göre;
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 21/11/2013 tarihli ve 2013/742 değişik iş sayılı kararında aynı Mahkemenin 26/09/2008 tarihli ve 2003/64 esas, 2008/210 sayılı ve 28/10/2011 tarihli ve 2010/171 esas, 2011/164 sayılı ilâmlarına ilişkin cezalar ile Ağır Ceza Mahkemesinin 07/01/2008 tarihli 2008/268 esas, 2008/344 sayılı ilâmına ilişkin cezaların toplandığı ve cezalarının 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin infazı Hakkında Kanun’un 99. maddesi uyarınca 62 yıl 24 ay olarak toplanmasına ve 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 77. maddesi uyarınca, infazının 36 yıl hapis cezası olarak yapılmasına karar verildiği; Ağır Ceza Mahkemesinin 12/02/2014 tarihli ve 2003/64 esas, 2008/210 sayılı ek kararında hükümlünün örgüt kapsamında olan cezalarının 12 yıl 6 ay olduğundan bahisle müddetnamedeki infaz oranının 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun gereğince, 1/2 ayda 6 gün olarak düzenlenmesine karar verildiği ve kararın kesinleştiği anlaşılmakta ise de; İnfaza ilişkin uygulamaların kazanılmış hak oluşturmadığı ve içtimaya ilişkin uygulamalarda lehe oluşan hatalar, kazanılmış hakka konu olmadığından anılan karara yönelik itirazın reddine ilişkinAğır Ceza Mahkemesinin 09/06/2014 tarihli ve 2014/132 değişik iş sayılı kararına yönelik yapılan incelemede,
1- Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 17/04/2007 tarihli ve 2007/1-32 esas, 2007/97 sayılı ilâmındaki, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 107. maddesindeki toplama işleminin koşullu salıverilme süresinin hesaplanması amacına matuf ve matematiksel basit bir toplama işleminden ibaret bulunduğu, norm ile hâkime herhangi bir şekilde takdir ve değerlendirme yetkisinin tanınmadığı, 01 Haziran 2005 tarihinden önce işlenen suçlarda, her suç yönünden ayrı ayrı yapılan değerlendirme sonucu, her suçla ilgili lehe yasa belirlendikten ve buna göre her suçun nihai cezası saptandıktan sonra, cezaların içtimaına 765 sayılı TCY"nın 68 ila 77. maddelerindeki ilkelere göre karar verileceği ve bu uygulamada lehteki yasanın 5237 sayılı Yasa olmasının sonuca etkisi bulunmayacaktır, şeklindeki içtihadı ışığında,
Cezaların toplanmasının bir infaz kurumu ve işlemi olduğu, toplamaya dahil olan suçların hukuken bağımsızlıklarını korudukları, 01/06/2005 tarihinden önce işlenen suçlarda lehe Kanun 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu olsa dahi cezaların toplanmasına 765 sayılı Türk Ceza Kanunun"un 68 ila 76. maddeleri gereğince karar verilmesi gerektiğinden; 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 77/1-2. maddesine göre, aynı neviden şahsi hürriyeti bağlayıcı muvakkat cezaların birleştirilmesi halinde tatbik edilecek cezanın ağır hapiste 36, hapiste 25, sürgünde 15, hafif hapiste 10 seneyi geçemeyeceği, başka neviden şahsi hürriyeti bağlayıcı muvakkat cezaların mecmuunun otuz seneyi geçemeyeceği, bu haddi aşan ceza miktarının sırası ile sürgün, hafif hapis, hapis ve ağır hapisten tenzil edileceği hükmünün düzenlendiği, Mülga Çıkar Amaçlı 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu’nun 1. maddesinin 1. fıkrasında ise “Doğrudan veya dolaylı biçimde bir kurumun, kuruluşun veya teşebbüsün yönetim ve denetimini ele geçirmek, kamu hizmetlerinde, basın ve yayın kuruluşları üzerinde, ihale, imtiyaz ve ruhsat işlemlerinde nüfuz ve denetim elde etmek, ekonomik faaliyetlerde kartel ve tröst yaratmak, madde ve eşyanın azalmasını ve darlığını, fiyatların düşmesini veya artmasını temin etmek, kendilerine veya başkalarına haksız çıkar sağlamak, seçimlerde oy elde etmek veya seçimleri engellemek maksadıyla tehdit, baskı, cebir veya şiddet uygulamak suretiyle yıldırma veya korkutma veya sindirme gücünü kullanarak suç işlemek için örgüt kuranlara veya örgütü yönetenlere veya örgüt adına faaliyette bulunanlara veya bilerek hizmet yüklenenlere sadece bu nedenle üç yıldan altı yıla kadar; örgüte üye olanlara iki yıldan dört yıla kadar ağır hapis cezası verilir” ve 6. fıkrasında “Örgüt mensuplarınca veya örgüt adına örgüt üyesi olmayanlar tarafından birinci fıkrada gösterilen amaçları gerçekleştirmek üzere işlenen suçların ve 01/03/1926 tarihli ve 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 296 ncı maddesinde öngörülen cürmün cezaları üçte birden yarıya kadar artırılır”, hükümlerinin düzenlendiği, keza 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 107/4-d. maddesinin, “Suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmek ya da örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçtan dolayı mahkûmiyet hâlinde; ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuzaltı yılını, müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuz yılını, süreli hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar cezalarının dörtte üçünü infaz kurumunda çektikleri takdirde, koşullu salıverilmeden yararlanabilirler ancak bu süreler bir müebbet hapis cezası ile süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla otuzdört yıldır”, hükmünü içerdiği; anılan Yasal düzenlemeler nazara alındığında, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 21/11/2013 tarihli ve 2013/742 değişik iş sayılı kararında hükümlünün koşullu salıverilmesine yönelik 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 77. maddesi uygulanmak sureti ile 36 yıl hapis cezası olarak cezaların toplanmasına karar verildiği ve müddetnamenin de sözkonusu karar gereği 36 yıl üzerinden düzenlenmesi gerektiği hâlde, ayrıca ve bu kez 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun gereğince, koşullu salıvermeye ilişkin hesaplanan cezasından önce 1/2 oranında indirim yapılmak ardından ayda 6 gün olarak indirim düzenlenmesine yönelik karar verilerek hükümlü hakkında ard arda üç kez indirim hükümleri uygulanmasında,
2- Kasten öldürme suçlarının terörle ilgili olup şiddet uygulamak sureti ile gerçekleştirildiği, kasten öldürmeye yönelik suçlarının cezalarının 50 yıl 8 ay ve yağma suçlarından aldığı cezaların toplamının ise 14 yıl 12 ay olduğu, 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu kapsamında olan ve toplam 54 yıl 20 ay hapis cezasına yönelik aynı Kanun’un 13. maddesi uyarınca, 4422 sayılı Kanun kapsamında bulunan
suçlardan mahkum olan kişiler hakkında 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 16. ve 317. Maddeleri hükümlerinin uygulanacağı, ayrıca suç tarihinde anılan Kanun’a göre, hükümlünün çekmesi gereken ceza miktarının ise aldığı cezasının 3/4 ü kadar olduğu, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 107. maddesine göre, örgüt kapsamında işlenen suçların cezasının infazında 1/4 oranında indirim yapılması gerektiği ve sadece yağma suçlarından verilen hapis cezalarının 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu kapsamında olduğunun kabul edilmesi hâlinde dahi bu cezalara ilişkin infazda 1/4 oranında indirim yapılması gerektiği hâlde, yasal indirim oranları gözetilmeksizin toplam hürriyeti bağlayıcı cezalarından infaz etmesi gereken cezanın 36 yıl hapis cezası olarak belirlenmesinden sonra bu kez 36 yıl hapis cezasının tümüne önce 1/2 oranında indirim yapılmak ve sonra ayda 6 gün de indirim uygulamak sureti ile müddetname düzenlenmesine ilişkin usûl ve yasaya aykırı karara yönelik itirazın yazılı şekilde reddine karar verilmesinde,
İsabet görülmediği gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla gereği görüşülüp düşünüldü;
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile bunun dışında kalan ve ceza hükmü içeren özel ceza yasalarıyla verilen ceza ve güvenlik tedbirlerinin uygulanmasındaki temel ilke ve amaçlar ile infaz şekilleri, infazın ertelenmesi, infazla ilgili kararlar, denetimli serbestlik, kamuya yararlı bir işte çalıştırma, koşullu salıverme, seçenekli yaptırımların uygulanması, tutuklama kararının yerine getirilmesi, özel infaz hükümleri, mükerrirlere özgü infaz rejimi gibi cezaların infazına ilişkin usul ve esasları düzenleyen, temel bir yasa olup, ceza hükmü içeren yasalar uyarınca verilen ceza ve güvenlik tedbirlerinin uygulama usul ve esaslarını düzenleyen ve içerisinde ceza hükmü içeren bir düzenlemenin de yer almadığı temel yasa niteliğindeki bu yasa özel ceza yasası olarak değerlendirilemez.
Yargıtay Dairelerinin süregelen uygulamalarında; infaz edilmekte olan cezaya ilişkin ortaya çıkan infaz sorunlarına ilişkin ihtilafların kanun yolu incelemeleri, infazı yapılan hükümde uygulanan ceza normunun temyiz incelemesini yapan Daireler tarafından yapılmıştır. 5275 sayılı Yasa’nın yürürlüğünden sonra da; Yargıtay 11. C.D.’nin 20/11/2013 gün ve 2013/20450 esas, 2013/17234 karar sayılı, Yargıtay 1. C.D.’nin 27/01/2014 gün ve 2014/693-234 E.K. sayılı, Yargıtay 8.C.D.’nin 17/03/2014 gün ve 2014/915-6613 E.K. sayılı ve 10/02/2014 gün ve 2014/913-2593 E.K. sayılı, Yargıtay l0.C.D.’nin 17/02/2014 gün ve 2014/904-1059 E.K. sayılı ve 04/03/2013 gün 2012/28685 esas, 2013/2014 karar sayılı, Yargıtay 4.C.D.’nin 16/01/2014 gün ve 2012/36844 esas 2014/992 karar sayılı, Yargıtay 15.C.D.’nin 24/02/2014 gün ve 2014/2207-3249 E.K. sayılı kararlarda olduğu üzere, 5275 sayılı Yasanın infaz sırasında uygulaması ile ilgili ortaya çıkan hususlar yönünden verilen kararlara ilişkin kanun yolu incelemeleri Yargıtay’ın ilgili suça bakmakla görevli Dairesince yapılmakta, aynı şekilde anılan yasanın 111 ve devamı maddelerinde yer alan tutuklama kararının yerine getirilmesi, tutukluların hakları ve kısıtlayıcı önlemlerle ilişkin yerel mahkemelerce verilen ve temyize konu olmayan kararlar yönünden olağanüstü kanun yoluna başvuruları da yargılama konusunu oluşturan suça bakmakta olan ceza Dairelerince karara bağlanmaktadır.
Bu uygulamanın aksi düşünülecek olursa, Yargıtay’ın ceza dairelerinin tamamının bakmakta olduğu her türlü suç ve kabahatin infazı ile ilgili tüm hukuka aykırılıkların
çözümünün Dairemizce yapılması sonucu doğacaktır ki bu da Yargıtay Kanunundaki iş bölümüne ilişkin hükümlere aykırılık teşkil edecektir.
Yargıtay Kanunu"nun 6110 sayılı Kanunla değişik 14. maddesine dayanarak Yargıtay Büyük Genel Kurulunca hazırlanan işbölümüne göre, Dairemizin görevi özel ceza yasalarından veya Kabahatler Kanunu"ndan doğan ve başka bir dairenin görev alanına girmeyen suç ve kabahatlere ilişkin temyiz incelemesi görevinden ibaret olup, Kanun Yararına Bozma talebinin konusu olan dosyanın yapılan incelemesinde;
Kanun yararına bozma talebinin hükümlü hakkındaki müddetnameye ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
Somut olayda; hükümlü hakkında hükmolunan cezalar, kasten öldürme ve yağma suçlarına ilişkin olup, bu cezaların infazı sırasında uygulanan ve temel yasa özellikleri taşıyan 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun, özel ceza yasası kapsamında değerlendirilemeyeceği cihetle, Kanun Yararına Bozma istemine konu hükmün konusu ile ceza miktarlarına ve Yargıtay Kanununun değişik 14.fıkrası ile Yargıtay Büyük Genel Kurulu"nun 19.01.2015 tarih, 2015/8 sayılı kararına göre, işin incelenmesi Yargıtay Yüksek 1. Ceza Dairesinin görevine dahil olduğundan, Dairemizin GÖREVSİZLİĞİNE, dosyanın anılan daireye GÖNDERİLMESİNE, 14.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.