10. Hukuk Dairesi 2016/1066 E. , 2016/9048 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Davacı, 1479 sayılı Kanun (5510 sayılı Kanunun 4/1-b madesi) kapsamında ... tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak, ilamında belirtilen gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, tarafların vekillerince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Eldeki davada, davacı 04.10.2000 ila 08.02.2010 tarihleri arasında 1479 sayılı Kanun (5510 sayılı Kanunun 4/1-b maddesi) kapsamında sigortalılığının geçerli olduğunun tespiti ve aksine Kurum işleminin iptalini istemiştir, mahkemece, bozma ilamına uyularak, yapılan yargılama sonucunda, davacının 12.06.2008 – 28.07.2011 tarihleri arasında isteğe bağlı sigortalı olduğunun tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine yönelik davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dosya kapsamından, davacının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Taleple bağlılık ilkesi” başlığını taşıyan 26"ncı maddesinde hakimin, tarafların istem sonuçlarıyla bağlı olduğu, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği açıklanmış olmakla, hukuk yargılamasına “istemle bağlılık” ilkesi egemen kılınmıştır.
Kural olarak, 1479 sayılı Kanunda yapılan değişiklikler, değişiklikten önceki madde hükümlerinin öngördüğü koşullara sahip sigortalıların sigortalılıklarını sonlandırıcı etkiye sahip olmayıp, bu kişilerin sigortalılık nitelikleri geçerliliklerini korumaktadır ve anılan düzenlemeler, yürürlük tarihinden itibaren sigortalılık niteliği kazananlar yönünden kayıt ve koşullar içermektedir. Başka bir anlatımla, yeni düzenlemeler, değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihlerden sonra ilk kez kayıt ve tescil edilecekler için uygulanmalıdır ki, buna aykırı bir düşünce, yasaca ve hukukça kabulü olanaksız olan kazanılmış hakları ortadan kaldırmak niteliğindedir.
Önemle vurgulanmalıdır ki; ilgili vergi, kanunla kurulu meslek kuruluşu, esnaf ve sanatkârlar sicil memurluğu kayıtları zorunlu sigortalılığın dayanak belgeleri niteliğinde olup, anılan kayıtlara sahip kişiler yönünden ancak, “(diğer) sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalma” ve “herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışma” olgularının birlikte gerçekleşmesi durumunda zorunlu sigortalılık söz konusu olabilir. Belirtilen kayıtların
yokluğunda zorunlu sigortalılıktan söz edilemeyeceği gibi, anılan sigortalılık niteliğine sahip olunmadığı döneme/sürelere ait prim borçlarının daha sonraki tarihlerde Kurumca hatalı olarak geriye dönük tahsil edilmesi, ödemeler icra takibi sonucu gerçekleşmediği veya 06.03.1992 günü yürürlüğe giren 3780 sayılı Kanun, 16.05.1997 tarihinde yürürlüğe giren 4247 sayılı Kanun kapsamında primler yatırılmadığı sürece ilgili yararına usulü kazanılmış hak olgusunu da oluşturmaz.
Ne var ki; davacının prim ödemeye başladığı tarih yazılı talep olmasa bile, isteğe bağlı sigortalılık iradesi yerine geçer. Bu nedenle isteğe bağlı sigortalılıkta prim ve her türlü borçların ödenmesi halinde bu sürelerin sigortalık süresi olarak değerlendirilmesi 1479 sayılı Kanunun isteğe bağlı sigortalılığı düzenleyen 79"uncu maddesi ile Bağ-Kur İsteğe Bağlı Sigortalılık Yönetmeliğinin 9/b maddesi hükmü gereğidir. Bu nedenle davacının prim ödemelerinin ödeme tarihinden ileri doğru karşıladığı sürenin 1479 sayılı Kanun kapsamında isteğe bağlı sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi gerekir.
Yukarıda yapılan açıklamalar kapsamında; davacının talep sonucunu 08.02.2010 tarihi itibariyle sınırladığı gözetilerek, 08.02.2010 tarihinden sonrasına yönelik talebe bağlılık ilkesine aykırı olarak hüküm kurulmamalı, davacının 1479 sayılı Kanunun ( 5510 sayılı Kanunun 4/1-b maddesi) kapsamında zorunlu Bağ-Kur sigortalısı kabul edilmemesinde bir isabetsizlik bulunmamakla birlikte, davacının 14.07.2008 tarihinde prim ödemesi olduğu dikkate alınıp, ödeme tarihinden ileri doğru karşıladığı sürenin 1479 sayılı Kanun kapsamında isteğe bağlı sigortalılık süresi olarak değerlendirilmelidir.
Mahkemenin, yukarıda belirtilen eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı olarak, davanın esasına girerek, yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, tarafların vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, istek halinde temyiz harcının davacıya iadesine, 02.06.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.