Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2020/714
Karar No: 2021/165
Karar Tarihi: 25.02.2021

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2020/714 Esas 2021/165 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2020/714 E.  ,  2021/165 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi


    1. Taraflar arasındaki “tespit ve alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 12. İş Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
    2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı İstemi:
    4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkındaki Kanun’a (3201 sayılı Kanun) göre yurtdışında ev kadını olarak geçirdiği 7200 günlük süreyi borçlanarak, borcunu ödediğini, 16.04.2007 tarihinde yaşlılık aylığı tahsis talebinde bulunduğunu, istenen belgeleri teslim ettiğini ve kesin dönüş taahhütnamesi verdiğini ancak Kurumun tahsis talebini reddettiğini ve ikamet nakil belgesi istediğini ancak bunun hukuki değeri ve anlamı olmadığı gibi, haksız ve kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, davacının yaşlılık aylığı almaya hak kazandığının tespitine, yaşlılık aylığına hak kazandığı tarihten itibaren işleyen aylıkları için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 500,00TL alacağın aylıkların ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı Cevabı:
    5. Davalı ... (SGK/Kurum) vekili cevap dilekçesinde; yaşlılık aylığı bağlanması için gerekli olan yurda kesin dönüş yapılması ile ilgili olarak hazırlanan 06.07.2007 tarihli ve 26574 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında 3201 Sayılı Kanun’un Uygulanma Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik gereği hazırlanan beyan formları ve açıklamanın 30.07.2007 tarih ve 151747 sayılı yazı ile davacıya gönderilerek cevap beklendiğini, davacıdan alınan cevaba göre tahsis işlemi yapılacağını, yasalarla belirlenen yükümlülüğünü yerine getirmeyen ve Kurum işlemlerinin sonucunu beklemeyen davacının dava açmakta hukuki yararı bulunmadığını, Kurum işlemlerinin usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.

    Mahkeme Kararı:
    6. Ankara 12. İş Mahkemesinin 17.12.2008 tarihli ve 2007/406 E., 2008/880 K. sayılı kararı ile; dosyada mevcut 08.10.2008 tarihli bilirkişi raporundaki tespit ve değerlendirmelere aynen iştirak olunduğu belirtilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Özel Dairenin Bozma Kararı
    7. Davalı ... vekili süresinde kararı temyiz etmiştir.
    8. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 25.05.2010 tarihli ve 2009/1454 E., 2010/7435 K. sayılı kararı ile; “ ..1-3201 Sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanunun 1. maddesinde, ev kadınlarının yurtdışında ev kadını olarak geçen süreleri borçlanmasına olanak tanınmış olup; davacı anılan düzenleme uyarınca yurt dışında ev kadını olarak geçen 7200 günlük süreyi, davalı ...’na (devredilen Bağ-Kur’a) müracaat etmek suretiyle borçlanmış, tahakkuk eden döviz cinsinden borçlanma bedelinin tamamını 13.12.2005 tarihinde ödeyerek, 16.04.2007 tarihinde yaşlılık aylığı tahsis talebinde bulunmuş, Mahkemece; aylık bağlanması için yurda fiilen kesin dönüş yapılmasına gerek bulunmadığından bahisle, tahsis talep tarihi itibariyle 55 yaş ve 20 yıl prim ödemesi olan davacının, 1479 sayılı Kanunun Geçici 10. maddesinin 3.fıkrası gereğince yaşlılık aylığı almaya hak kazandığına karar verilmiştir.
    Borçlanma yoluyla değerlendirilen süreler gözetilerek 3201 sayılı Kanun uyarınca yaşlılık aylığının bağlanabilmesi, anılan kanunun 6. maddesinde öngörülen “yurda kesin dönülmüş olması” koşulunun varlığı halinde mümkün olup, bu hususta yurtdışında çalışanlar ile ev kadınları hakkında bir ayırıma gidilmemiştir. Evli olsun yada olmasın yurtdışında ev kadını olarak bulunan Türk vatandaşları bakımından yurda kesin dönüş koşulundan ise; yerleşmek niyetiyle ve sosyal güvenliklerini de burada sağlamak üzere anavatana dönüş yapmaları, bir başka ifade ile ikametgahının Türkiye’ye nakli biçiminde anlaşılması gerekir.
    Dosya kapsamından, davacının yurda kesin dönüş yaptığına ilişkin bilgi ve belgenin bulunmadığının anlaşılması karşısında; yurda kesin dönüş yapma koşulunun davacı yönünden gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılarak, saptandıktan sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, Mahkemece bu yönde herhangi bir inceleme yapılmayarak, eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetsiz bulunmuştur.
    2-1479 sayılı Kanuna 4447 sayılı Kanunun 39. maddesi ile eklenen Geçici 10. maddede; Bağ-Kur sigortalılarının tam yaşlılık aylığı ve kısmî yaşlılık aylığına hak kazanmalarına ilişkin istisna ve geçiş dönemi koşulları düzenlenmiş olup, bu yönde; 4447 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yürürlükte bulunan hükümlere göre, anılan Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden aybaşı (=01.10.1999) itibarîyle aylık bağlanmasına hak kazananlarla, aylık bağlanmasına hak kazanmalarına iki tam yıl veya daha az süre kalan sigortalıların önceki hükümlere göre, tam veya kısmî yaşlılık aylığı hakları saklı tutulmuştur. Yine, tam yaşlılık aylığına ilişkin geçiş dönemi özel koşulları 4447 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce sigortalı olup da 01.10.1999 tarihi itibariyle bayan sigortalı ise 20, erkek sigortalı ise 25 tam yıl prim ödeme süresinin dolmasına, 2 yıldan fazla kalanlar için, kalan sürenin fazlalığına bağlı olarak artan şekilde yaş koşulu da getirilmek suretiyle kademeli olarak düzenlenme yapılmıştır. Ne ki, tam yaşlılık aylığına ilişkin geçiş dönemi hükümlerinin Anayasa Mahkemesince iptal edilerek, bu iptal kararının 23.05.2002 tarihinde yürürlüğe girmesi üzerine, yeni yasal düzenleme 01.06.2002 yürürlük tarihli 4759 sayılı Kanunla getirilmiştir.
    Uyuşmazlık; yaşlılık aylığında kademeli geçişi öngören 4447 ve 4759 sayılı Kanunların yürürlüğünden sonra yapılan yurtdışı hizmet borçlanmasının, kademeli geçişte aranan sigortalılık süresinin hesabında dikkate alınıp alınmayacağı noktasında toplanmaktadır.
    Sigortalılara yurtdışında geçen çalışmalarını borçlanabilme olanağı veren 3201 sayılı Kanunun 6. maddesi hükmü uyarınca değerlendirilen sürelere istinaden aylık tahsisi yapılabilmesi için tahakkuk ettirilen döviz borcunun tamamının ödenmiş olması gerekmektedir. Borçlanılan sürenin sigortalılık süresi olarak değerlendirilebilmesi, yasada belirtilen süre içerisinde olmak üzere borçlanma primlerinin Kuruma ödenmiş olması koşuluna bağlı olup, yasada belirtilen borçlanma koşulları gerçekleşmeden, yurtdışında geçen sürenin sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesine yasaca olanak bulunmamaktadır.
    Geçici 10. maddede öngörülen geçiş dönemi yaşlılık aylığı koşullarının belirlenmesinde, sigortalının 4447 ve 4759 sayılı Kanunlar ile düzenlenen Geçici 10. maddenin yürürlüğe girdiği tarihlerde mevcut ve geçerli sigortalılık sürelerinin dikkate alınması yasa gereğidir. Davacının belirtilen tarihlerde tahsis kapsamında değerlendirilecek sigortalılık süresi bulunmamaktadır. Yurt dışı borçlanma talebi ve borçlanma bedelinin ödenmesinin ise anılan maddelerin yürürlüğünden sonraki tarihlerde yapıldığı konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
    Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 15.03.2006 gün 2006/21-36 Esas 2006/80 Karar, 08.07.2009 gün 2009/21-309 Esas 2009/322 Karar sayılı kararlarında da açıklanan bu maddi ve hukuki ilkeler gözetildiğinde, davacının yaşlılık aylığından yararlanma koşullarının, 3201 sayılı Kanun uyarınca borçlanmanın yapıldığı 13.12.2005 tarihinde yürürlükte bulunan 1479 sayılı Kanunun 35. maddesine göre değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yurt dışı çalışmaların borçlanılması yoluyla elde edilen sigortalılık süresi dikkate alınarak, Geçici 10. maddesindeki değerlendirmeden hareketle sonuca varılmış olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...” gerekçesiyle karar oyçokluğuyla bozulmuştur.
    Direnme Kararı:
    9. Ankara 12. İş Mahkemesinin 07.12.2011 tarihli ve 2010/732 E., 2011/905 K. sayılı kararı ile; davacının yurda kesin dönüş yaptığına dair 16.04.2007 tarihinde tahahhütte bulunduğu ayrıca hudut kapılarından giriş çıkışlarına ait listenin dosya arasına alındığı, İzmir ili Balçova ilçesi Korutürk Mahallesi Muhtarlığının 17.01.2007 tarihli ikametgah ilmuhaberi ile noter tasdikli 15.04.2007 tarihinde Esenboğa Hudut Kapısından girişini gösterir onaylı pasaport örneğinin Kuruma sunulduğu, davacıya 1479 sayılı Kanun’un 35 ve geçici 10. maddeleri uyarınca 01.05.2007 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması gerektiği, 08.10.2008 tarihli bilirkişi raporunun hükme esas alındığı gerekçesiyle önceki hükümde direnilmiştir.
    10. Direnme kararı süresi içinde davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    11. Hukuk Genel Kurulunun 04.07.2012 tarihli ve 2012/10-291E., 2012/437K. sayılı kararı ile; davacı ve davalının iddia ve savunma özeti yerine dosya içeriği ve tarafların beyanları ile uyuşmayan iddia ve savunma özeti yazılmak suretiyle, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun/HMK) 297/1-c maddesi ve mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 388/3. maddeleri gözetilmeksizin yazılı biçimde karar verilmesinin doğru olmadığı belirtilerek davalı Kurumun sair temyiz itirazları incelenmeksizin direnme kararı usulden bozulmuştur.
    12. Ankara 12. İş Mahkemesinin 27.12.2016 tarihli ve 2012/777 E., 2016/532 K. sayılı kararı ile; bozmaya uyulmasına karar verilerek bozma kararı doğrultusunda alınan 10.05.2016 tarihli bilirkişi ek raporunun dosya kapsamına ve bozma kararına uygun olduğu, bu nedenle rapordaki tespit ve değerlendirmelerin aynen benimsendiği belirtilerek davanın kabulüne karar verilmiştir
    13. Mahkemece verilen karar süresi içinde davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    14. Hukuk Genel Kurulunun 29.04.2019 tarihli 2018/10-706 E., 2019/927 K. sayılı kararı ile; direnme kararı verildikten sonra söz konusu karar esas yönünden bozulmadan başka bir karar verilmesinin mümkün olmadığı, Hukuk Genel Kurulunun 04.07.2012 tarihli ve 2012/10-291 E., 2012/437 sayılı ilamında direnme kararının esas yönünden doğru veya yanlış olduğu yönünde bir inceleme yapılmadığı hususu göz önüne alınarak sözü edilen kararda açıklandığı şekilde direnme kararı verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile direnme kararı esastan bozulmuş gibi yorumlanarak Özel Dairenin bozma kararı doğrultusunda hüküm kurulmasının doğru olmadığı belirtilerek karar bozulmuştur.
    15. Ankara 12. İş Mahkemesinin 16.09.2020 tarihli ve 2019/1055 E., 2020/359 K. sayılı kararı ile; daha önce verilen direnme kararındaki (9. paragraf) gerekçeler aynen tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
    16. Direnme kararı süresi içinde davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    II. UYUŞMAZLIK
    17. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık;
    (1) 3201 sayılı Kanun’un 6. maddesi uyarınca yaşlılık aylığı tahsisinde aranan kesin dönüş şartının somut olay bakımından gerçekleşip gerçekleşmediği;
    (2) 3201 sayılı Kanuna dayalı olarak, 4447 ve 4759 sayılı Kanun’ların yürürlük tarihinden sonra borçlanma yapılması hâlinde; yaşlılık aylığı tahsis koşullarının 1479 sayılı Kanun’un 35. maddesine mi yoksa geçici 10. maddesindeki kademeli geçiş şartlarına göre mi belirleneceği; buradan varılacak sonuca göre davacının 16.04.2007 tarihli tahsis talebine istinaden yaşlılık aylığına hak kazanıp kazanamadığı noktasında toplanmaktadır.

    III. GEREKÇE
    A-(1) numaralı uyuşmazlık yönünden;
    18. 3201 sayılı Kanun, yurt dışında çalışan Türk vatandaşlarına yurt dışında çalıştıkları süreleri döviz karşılığı borçlanma ve buna bağlı olarak yaşlılık sigortasından yararlanma hakkı tanımış ve bu kişilerin, yurt dışındaki ülke sosyal güvenlik kuruluşları kapsamında sosyal güvenliklerine gerek kalmaksızın Türkiye"de sosyal güvenceye kavuşmalarına imkân sağlamıştır.
    19. Böylece Türkiye"de çalışıp belli bir sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunan Türk vatandaşları ile yurt dışında çalışanların sosyal güvenceleri açısından bir farklılık kalmamıştır.
    20. 3201 sayılı Kanun’un 6. maddesinde;
    "A)Bu kanuna göre değerlendirilen sürelere istinaden aylık tahsisi yapılabilmesi için;
    a)Yurda kesin dönülmüş olması,
    b)Tahakkuk ettirilen (…) borcunun tamamının ödenmiş olması,
    c)(…) borcunun tamamının ödenmesinden sonra yazılı istekte bulunulması, şarttır.
    Yukarıdaki şartları yerine getirenlerden tahsise hak kazananların aylıkları, yazılı istek tarihini takip eden ay başından itibaren başlatılmak üzere 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesi hükümlerine göre bağlanır.
    B) Kanun hükümlerinden yararlanmak suretiyle aylık bağlananlardan tekrar yurt dışında
    yabancı ülke mevzuatına tabi çalışanlar, ikamete dayalı bir sosyal sigorta ya da sosyal yardım ödeneği alanların aylıkları, tekrar çalışmaya başladıkları veya ikamete dayalı bir ödenek almaya başladıkları tarihten itibaren kesilir. Türkiye"de sigortalı olarak çalışmaya başlayanlar hakkında 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun sosyal güvenlik destek primine tabi olarak çalışılmasına ilişkin hükümleri uygulanır. Yurt içinde veya yurt dışında çalışması sona erenlerin veya ikamete dayalı bir ödenek alanlardan ödenekleri sona erenlerin, aylıklarının tekrar ödenmesi için yazılı talepte bulunmaları halinde, talep tarihini izleyen ay başından itibaren aylıkları tekrar ödenmeye başlanır.” hükmü bulunmakta olup, 3201 sayılı Kanun uyarınca yaşlılık aylığının bağlanabilmesi için “kesin dönüş” koşulunun varlığı aranmaktadır.
    21. 06.11.2008 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Yurtdışında Geçen Sürelerin Borçlandırılması ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmeliğin (Yönetmelik) “Aylığa hak kazanma ve aylığın başlama tarihi” başlıklı 13. maddesinin 1/a bendinde de aylık bağlanabilme koşulları arasında “Yurda kesin dönülmüş olması” sayılmıştır.
    22. Aynı Yönetmeliğin “Tanımlar” başlıklı 4. maddesinin 1/d bendinde; “Kesin dönüş: Aylık tahsis talebinde bulunanların yurtdışındaki çalışmalarının sona ermesini, ikamete dayalı bir sosyal sigorta ya da sosyal yardım ödeneği almamaları durumunu ifade eder” şeklinde tanımlanmıştır.
    23. Kesin dönüşün tanımında yer alan “sosyal sigorta ödeneği” çalışma yaşamı süresince karşılaşılan hastalık, iş kazası, meslek hastalığı veya işsizlik gibi riskler nedeniyle iş göremezlik veya işsizlik gibi adlar altında yapılan ödemeleri ifade etmektedir.
    24. Tanımda geçen “sosyal yardım ödeneği” de aynı Yönetmeliğin “Tanımlar” başlıklı 4. maddesinin 1/i bendinde; “bulunulan ülke mevzuat kapsamında, geçimlerini sağlayacak hiçbir geliri olmayan veya mevcut gelirleriyle geçimlerini sağlamakta güçlük çeken kişilerin asgari geçim düzeyi ile sınırlı olmak üzere geçimlerinin sağlanması amacıyla kamu kurum ve kuruluşları tarafından muhtaçlık durumuna ve süresine göre ödenen ikamet şartına bağlı nakdi yardımları ifade eder.” şeklinde tanımlanmıştır.
    25. Bu nedenle, Yönetmelik hükümleri bir arada değerlendirildiğinde yurt dışı sürelerini borçlananlara aylık bağlanmasında aranan kesin dönüş için, öncelikle yurt dışındaki çalışmaları ve varsa ikamete dayalı sosyal sigorta ya da sosyal yardım ödeneklerinin sona ermesi şartı aranacağı; kesin dönüş ifadesinden hiçbir şekilde mutlak anlamda yurt dışında bulunduğu ülkeden, Türkiye’ye döndükten sonra tekrar yurtdışına çıkış yapmama şeklinde anlaşılmaması gerektiği sonucu çıkmaktadır.
    26. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 29.01.2014 tarihli ve 2013/10-434 E., 2014/53 K.; 29.03.3017 tarihli ve 2015/10-3543 E., 2017/578 K. sayılı kararlarında da açıklanan hususlara işaret edilmiştir.
    27. Somut olay değerlendirildiğinde; dosyadaki belgeler ve davacının yurtdışı hizmet cetveli incelendiğinde; davacının tahsis talep tarihi itibariyle yurt dışında çalışmasının bulunmadığı, ikamete dayalı sosyal sigorta ya da sosyal yardım ödeneği almadığı görülmektedir.
    28. Bu durumda davacının yurda kesin dönüş koşulunu yerine getirdiği, bu nedenle direnme kararının yerinde olduğu sonucuna varılmıştır.
    29. O hâlde direnme kararının (1) numaralı uyuşmazlıkla ilgili bölümü onanmalıdır.
    B-(2) numaralı uyuşmazlık yönünden;
    30. 1479 sayılı Kanunun 34. maddesinde yaşlılık aylığı bağlanması yaşlılık sigortasından sağlanan bir yardım olarak belirtilmiştir. Kanun koyucu bu madde ile birlikte Bağ-Kur sigortalılarını yaşlılık risklerinden korumak amacıyla yaşlılık sigortasından yardım sağlamayı amaçlamıştır (R. Aslanköylü, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Şerhi, Ankara 2015, s.1184).
    31. 1479 sayılı Kanun’un 35. maddesinde yaşlılık aylığından yararlanma koşulları tek tek sayılmış ve Bağ-Kur sigortalısının yaşlılık aylığından yararlanabilmesi için 3396 sayılı Kanun’un 4. maddesiyle değişik (a) bendi uyarınca Kuruma yazılı talepte bulunması, talepte bulunduğu tarihte prim ve her türlü borçlarını ödemiş olması; 3774 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik (b) bendi uyarınca, kadın ise 20 tam yıl, erkek ise 25 tam yıl sigorta primi ödemiş olması şartları aranmıştır. Maddenin (c) bendinde ise kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmakla beraber en az 15 tam yıl sigorta primi ödemiş olanlara kısmi aylık bağlanacağı hüküm altına alınmıştır.
    32. 08.09.1999 tarihinde yürürlüğe giren 4447 sayılı Kanun’un 28. maddesi ile 1479 sayılı Kanun’un 35. maddesi değiştirilmiştir. Yapılan değişiklik ile Bağ-Kur sigortalısının yaşlılık aylığından yararlanabilmesi için 1479 sayılı Kanunun 35. maddesinin (a) bendi uyarınca yazılı talepte bulunması, talepte bulunduğu tarihte prim ve her türlü borçlarını ödemiş olması; (b) bendi uyarınca kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmuş ve 25 tam yıl sigorta primi ödemiş olması gerektiği belirtilmiş; son fıkrasında ise kısmi aylık bağlanabilmesi için kadının 60, erkeğin 62 yaşını doldurmuş ve en az 15 yıl prim ödemiş olması gerektiği hükme bağlanmıştır.
    33. Yine 4447 sayılı Kanun’un 39. maddesi ile 1479 sayılı Kanun’a geçici 10. madde eklenmiş ise de eklenen maddenin ikinci fıkrası Anayasa Mahkemesi’nin 23.02.2001 tarihli ve 1999/42 E., 2001/41 K. sayılı kararı ile iptal edilmiş, iptal kararı sonrası 23.05.2002 tarihinde kabul edilen 4759 sayılı Kanun’un 7. maddesi ile yeniden düzenlemeye gidilmiştir. Yapılan düzenleme ile yaşlılık aylığı bağlanma şartlarında kademeli bir sistem benimsenmiştir.
    34. Uyuşmazlığın kaynağını 1479 sayılı Kanun’a 4447 sayılı Kanun ile eklenen, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ve sonrasında 4759 sayılı Kanun ile bir bölümü değişikliğe uğrayan geçici 10. maddesi oluşturmaktadır.
    35. Anılan madde uyarınca, yaşlılık aylığı bağlama koşulları, 4447 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 08.09.1999 ve 4759 sayılı Kanun’un kabul edildiği 23.05.2002 tarihini takip eden aybaşı itibarıyla “prim ödeme süresi”nin “kaç yıl” olduğu dikkate alınarak kademeli şekilde belirlenmektedir.
    36. Gelinen bu noktada 4759 sayılı Kanun’un kabul edildiği 23.05.2002 tarihini takip eden aybaşı itibarıyla geçerli prim ödeme süresinin hesabında, 4759 sayılı Kanun’un yürürlük tarihinden sonra yapılacak borçlanma ile kazanılan sürenin dikkate alınıp alınamayacağı hususu önem taşımaktadır.
    37. Bu hususun çözümü için yurt dışındaki vatandaşların sosyal güvenliklerinin sağlanması bakımından getirilen “yurt dışı hizmet borçlanması” mevzuatının da değerlendirilmesi gerekmektedir.
    38. Yurt dışındaki vatandaşların sosyal güvenliklerinin sağlanmasına yönelik ilk düzenleme, 1978 yılında çıkarılan 2147 sayılı Yurt Dışında Çalışan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Çalışma Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun olup, bilahare hâlen yürürlükte bulunan ve önceki Kanun’dan yararlananların kazanılmış haklarını saklı tutan 3201 sayılı Kanun yürürlüğe girmiştir.
    39. 3201 sayılı Kanun uyarınca yurt dışı hizmet borçlanması, yurt dışında geçmiş sürelerin Türkiye"de geçmiş gibi değerlendirilmesi imkânını tanımaktadır. Bu Kanun hükümlerine göre borçlanılan yurt dışında geçmiş belirli sürelerin, bedelinin ödenmesi hâlinde, ait olduğu devrede dikkate alınarak tahsis istemi yönünden bir değerlendirme yapılmalıdır
    40. İkili uluslararası sosyal güvenlik sözleşmelerinde özel hüküm bulunmayan veya sözleşme imzalanmayan ülkelerdeki çalışmalarını borçlananlar yönünden sigortalılık sürelerinin nasıl hesaplanacağı 3201 sayılı Kanun’un 5. maddesinde düzenlenmiştir.
    41. Anılan maddede “Sosyal güvenlik kanunlarına tabi hizmetleri olanların, borçlandıkları gün sayısı, prim ödeme gün sayıları ile ilgili hizmetlerine katılır. Sigortalılığın başlangıç tarihinden önceki süreler borçlanılmış ise, sigortalılığın başlangıç tarihi, borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülür.
    Sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi hizmeti bulunmayan istek sahiplerinin sigortalılıklarının başlangıç tarihi, borçlarını tamamen ödedikleri tarihten borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülen tarihtir.” düzenlemesi mevcuttur.
    42. Ancak bu kabule göre, Türkiye"de sigortalı olarak tescili bulunanlar 1479 sayılı Kanun’un geçici 10. maddesinin sigortalının lehine olan kademeli geçiş hükmünden yararlanırken, tescili bulunmayanların ise daha sonra yurt dışı hizmet borçlanması yolu ile kazanılan sigortalılık süresinden yararlanamaması şeklinde bir adaletsizlik ortaya çıkmaktadır. 4956 sayılı Kanun’un yürürlük tarihinden sonra borçlananların, borçlandığı sürelerin geçici 10. maddenin 4956 sayılı Kanun ile değişikliğe uğradığı 23.05.2002 tarihini takip eden aybaşı itibarıyla “prim ödeme süresinin” hesabında dikkate alınmayarak, geçici 10. maddeden yararlandırılmaması, 3201 Sayılı Kanun ile sigortalılara tanınmış olan hakların ortadan kaldırılması sonucunu da doğurmaktadır.
    43. Nitekim Hukuk Genel Kurulu’nun 20.04.2011 gün ve 2011/10-168 E.2011/208 K.; 27.04.2011 gün ve 2011/21-25 E. 2011/224 K; 27.04.2011 gün ve 2011/10-7 E, 2011/228 K; 29.04.2011 gün ve 2011/10-172 E. 2011/248 K. sayılı kararlarında da aynı hususlara değinilmiştir.
    44. Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacının 06.01.1952 doğumlu olduğu, 18.08.2005 tarihinde yurtdışında ev kadını olarak geçen sürelerini 3201 sayılı Kanun’a göre borçlanarak 7200 günlük yurtdışı borçlanma süresine ait borcu 13.12.2005 tarihinde ödediği, Türkiye’de sigortalı çalışmasının bulunmadığı, Kurum tarafından 18.06.1985-26.05.1999 ve 09.07.1999-31.07.2005 tarihleri arasındaki süreleri sigortalılık süreleri olarak kabul edildiği, 16.04.2007 tarihinde 1479 sayılı Kanun kapsamında yaşlılık aylığı tahsis talebinde bulunduğu, 26.07.2007 tarihli Kurum yazısı ile yazı ekindeki belgelerin doldurularak müracaat edilmesi gerektiği bildirilerek aylık bağlanmadığı anlaşılmaktadır.
    45. 1479 sayılı Kanun’un geçici 10. maddesinin birinci fıkrasında “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yürürlükte bulunan hükümlere göre, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden aybaşı itibariyle aylık bağlanmasına hak kazananlar ile aylık bağlanmasına hak kazanmalarına iki tam yıl veya daha az kalan sigortalıların, tam veya kısmi yaşlılık aylığı talep hakları saklıdır” hükmü düzenlenmiş olup 01.10.1999 tarihi itibariyle aylık bağlanma şartlarını taşımayan ve aylığa hak kazanmasına 2 yıl veya daha az kalmamış olan davacının bu fıkra kapsamına girmediği bu nedenle maddenin ikinci fıkrasına göre değerlendirme yapılması gerektiği, bu durumda da aynı maddenin ikinci fıkrasının (c) bendinde 23.5.2002 tarihini takip eden aybaşı itibarıyla, kadın ise 20 tam yıl, erkek ise 25 tam yıl prim ödemiş olanlar ile prim ödeme sürelerinin dolmasına; 3 tam yıldan fazla, 4 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 42 yaşını, doldurmaları, şartıyla ve talepte bulunmaları hâlinde, yaşlılık aylığı bağlanacağı düzenlendiği, davacının 01.06.2002 tarihi itibariyle 16 yıl 10 ay prim ödeme süresinin bulunduğu 1479 sayılı Kanun’un geçici 10. maddesinin ikinci fıkrası gereği aylığa hak kazanmak için 20 tam yıl prim ödeme süresine 3 yıl 2 ay süre kaldığı ve davacının tahsis talep tarihinde 42 yaş koşulunu sağladığı (55 yaşında) 1479 sayılı Kanun’un geçici 10. maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendindeki şartların hepsini tahsis talep tarihi itibariyle yerine getirdiği ve yaşlılık aylığı bağlanma koşullarının oluştuğu anlaşılmıştır.
    46. Hâl böyle olunca davacının tahsis talep tarihi itibariyle yaşlılık aylığına hak kazandığına yönelik verilen direnme kararının yerinde olduğu sonucuna varılmıştır.
    47. O hâlde direnme kararının (2) numaralı uyuşmazlıkla ilgili bölümü onanmalıdır.
    48. Direnme kararında “24.05.2007” olan dava tarihinin “22.07.2010” olarak gösterilmesi ise mahallinde her zaman düzeltilebilecek bir maddi hata olarak değerlendirilmiş ve işin esasına etkili görülmediğinden bozma nedeni yapılmamıştır.

    IV. SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1-Bir (1) numaralı uyuşmazlık yönünden davalı ... Kurulu Başkanlığı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA, (III-A)
    2- İki (2) numaralı uyuşmazlık yönünden davalı ... Kurulu Başkanlığı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA, (III-B)
    Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 25.02.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi