Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/449
Karar No: 2021/161
Karar Tarihi: 25.02.2021

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/449 Esas 2021/161 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/449 E.  ,  2021/161 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


    1. Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Banaz Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalılar vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
    2. Direnme kararı davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı İstemi:
    4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin dava dışı ..."den 06.03.1975 tarihinde haricen 15.000TL"ye satın aldığı 791 parsel sayılı taşınmazın kadastro çalışmaları sonucunda dava dışı ... adına tespit gördüğünü, ..."in taşınmazı davalıların babası ..."a sattığını, davacının ... aleyhine açtığı tapu iptali ve tescil davasının mahkemece kabul edilerek müvekkili adına tesciline karar verilmesine rağmen, mahkeme kararının tapuya bildirilmemesi nedeniyle davalıların murisi ...’un taşınmazı ...’a, ardından ...’un ...’a, daha sonra...’ya ve...’ya satıldığını ileri sürerek, taşınmazın değeri karşılığında şimdilik 10.000TL’nin davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiş, ıslah ile 131.216.85TL’nin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalılar Cevap:
    5. Davalı ... cevap dilekçesinde; davanın zamanaşımına uğradığını, davacının dava konusu taşınmazda zilyetliğinin bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    Davalı ... aşamalardaki beyanlarında davanın reddini talep etmiştir.
    Davalılar vekili, son celse yargılamaya dâhil olmuş ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    İlk Derece Mahkemesi Kararı:
    6. Banaz Asliye Hukuk Mahkemesinin 02.12.2014 tarihli ve 2014/186 E., 2014/500 K. sayılı kararı ile; davanın kabulü ile 131.216,85TL’nin (sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan alacağın), dava tarihi olan 29.01.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
    Özel Daire Bozma Kararı:

    7. Yerel Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
    8. Yargıtay 3. Hukuk Dairesince 20.10.2015 tarihli ve 2015/4713 E., 2015/16234 K. sayılı kararı ile;
    Davalılar vekilinin sair temyiz itirazları yerinde görülmeyerek,“…Ancak, davacının uğradığı zararın tazminini davalıdan isteyebilmesi için ifanın imkânsız hale geldiği tarih itibariyle rayiç değerin hesaplanması gerekmektedir.
    Davacının, tapu iptal – tescil kararının kesinleştiğini öğrendiği 22.06.2012 tarihi itibariyle zararın tazminini isteme hakkı doğduğu anlaşıldığına göre, bu tarihten sonra 20.01.2014 dava tarihi itibariyle belirlenen değere karar verilmesi doğru görülmemiştir.
    Bu durumda, ifanın imkânsız hale geldiği 22.06.2012 tarihi itibariyle dava konusu taşınmazın rayiç değerinin hesaplanarak tespit edilmesi gerekmektedir.
    Mahkemece; davacıdan 22.06.2012 tarihinde veya bu tarihe yakın tarihlerde dava konusu taşınmaza emsal nitelikteki taşınmazların satış değerleri ile ilgili delilleri sorularak, gerekirse bilirkişi kurulundan emsal satış sözleşmelerinin temini istenmek suretiyle davacının uğradığı zararın belirlenmesi amacıyla alınacak rapor sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir,…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
    Direnme Kararı:
    9. Banaz Asliye Hukuk Mahkemesinin 24.03.2016 tarihli ve 2016/34 E., 2016/89 K. sayılı karar ile; önceki gerekçeler genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
    10. Direnme kararı süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    II. UYUŞMAZLIK
    11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı tarafın zararının belirlenmesi açısından dava konusu taşınmazın rayiç değerinin 29.01.2014 olan dava tarihine göre mi; yoksa ifanın imkânsız hâle geldiği 22.06.2012 tarihine göre mi tespit edilmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.

    III. ÖN SORUN
    12. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle; davalılar vekilince bozma kararından sonraki duruşmaya meslekî mazeret bildirilip belge sunulmasına rağmen, mahkemece bu mazeret hakkında belge sunulmadığından bahisle reddine karar verilip, aynı celse direnme hükmü kurulması nedeniyle mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 429/2. maddesine göre davalı tarafın bozma kararına karşı diyecekleri sorulmadan direnme kararı verilmesinin usul hükümlerine uygun olup olmadığı ve kararın belirtilen bu usulî nedenle bozulmasının gerekip gerekmediği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.

    IV. GEREKÇE
    13. Öncelikle “hukuki dinlenilme hakkı” kavramı üzerinde durulmasında yarar bulunmaktadır.
    Usulüne uygun olarak taraf teşkil edilmeden bir davada karar verilemeyeceğine ilişkin kural, hukuki dinlenilme hakkının bir unsuru olarak düzenlenmiştir. İddia ve savunma hakkı olarak da ifade edilir. Hukuki dinlenilme hakkı, iddia ve savunma hakkının medeni usul hukukundaki görünümüdür. Usulü nitelikte bir genel haktır. Aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesindeki adil yargılanma hakkının bir unsurudur (Pekcanıtez, H.: “Hukuki Dinlenilme Hakkı”, Prof. Dr. Seyfullah Edis’e Armağan, İzmir 2000, p. 753-791, s. 753-754.) Silahların eşitliği ilkesi ile de ilişkilidir.
    14. Bilindiği üzere, çekişmeli yargıda kural olarak duruşma yapılması zorunludur. Buna göre hâkim iddia ve savunma haklarını kullanabilmeleri için tarafları duruşmaya çağırmak zorundadır. Kanunun gösterdiği istisnalar dışında hâkim tarafları dinlemeden veya iddia ve savunmalarını bildirmeleri için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez.
    15. Taraflar duruşmaya çağrılmadan, diğer bir deyişle; taraf teşkili sağlanmadan hüküm verilememesi, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 36. maddesi ile düzenlenen iddia ve savunma hakkının kullanılmasına olanak tanınması ilkesinin doğal bir sonucudur.
    16. Gerçekten savunma hakkını güvence altına alan Anayasa"nın 36. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 27. maddesinde açıkça belirtildiği üzere, mahkemece taraflar dinlenmek üzere kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe hüküm verilmesi mümkün bulunmamaktadır. Aksi hâlde savunma hakkının kısıtlanmış sayılacağı gerek öğreti, gerekse yargısal kararlarda tartışmasız olarak kabul edilmektedir (Kuru, B: Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, Cilt II, s.1876 vd).
    17. HMK’nın “Hukuki Dinlenilme Hakkı” başlıklı 27. maddesi uyarınca davanın tarafları, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hak yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını da içerir.
    Buna göre mahkeme, iki tarafa eşit şekilde hukuki dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Taraflara hukuki dinlenilme hakkı verilmesi anayasal bir haktır. Anayasa’nın 36. maddesine göre teminat altına alınan iddia ve savunma hakkı ile adil yargılanma hakkı, hukuki dinlenilme hakkını da içermektedir. Yine İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nde de hukuki dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukuki dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir.
    18. HMK"nın 27. maddesi hükmüne göre:
    "(1) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.
    (2) Bu hak;
    a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını,
    b) Açıklama ve ispat hakkını,
    c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini, içerir".
    19. Bu hak, yargılamanın tarafları dışında, müdahiller ve yargılama konusu ile ilgili olanları da kapsamına almaktadır. Her yargılama süresi kendi hakkıyla bağlantılı ve orantılı olarak bu hakka sahiptir. Hakkın temel unsurları maddede tek tek belirtilmiş, böylece uygulamada bu temel yargısal hak konusundaki tereddütlerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
    20. Bu çerçevede, öncelikle tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir.
    21. Bu hakkın ikinci unsuru, açıklama ve ispat hakkıdır. Taraflar, yargılamayla ilgili açıklamada bulunma, bu çerçevede iddia ve savunmalarını ileri sürme ve ispat etme hakkına sahiptirler. Her iki taraf da bu haktan eşit şekilde yararlanırlar. Bu durum "silahların eşitliği ilkesi" olarak da ifade edilmektedir.
    22. Üçüncü unsur ise, tarafların iddia ve savunmalarını yargı organlarının tam olarak dikkate alıp değerlendirmesidir. Bu değerlendirmenin de kararların gerekçesinde yapılması gerekir.
    23. Mahkemenin bozma ilamına uyma ya da direnme konusunu karara bağlamadan önce de bozma ilamını ve duruşma gününü taraflara kendiliğinden tebliğ edip taraf teşkilini sağlayıp dinlemesi 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile HMK’ya eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan HUMK 429. maddesinin amir hükmü gereği zorunludur.
    24. Nitekim, bozma kararı sonrası mahkemece yapılacak işlemleri düzenleyen HUMK’nın 429. maddesinin ikinci fıkrasında “…Mahkeme, temyiz edenden 434"üncü madde uyarınca peşin alınmış olan gideri kullanmak suretiyle, kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra, Yargıtay’ın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir” hükmü öngörülmüştür.
    25. Bu açık hüküm karşısında yerel mahkemece Özel Dairece verilen bozma kararından sonra duruşma açılmış, ancak davalılar vekilince mazerete belge eklenmesine ve tebligat gideri için de masraf yatırılmış olmasına rağmen “Davalı vekilinin mazeretinin, mazeretine belge eklememesi nedeniyle reddine karar verildi” şeklinde duruşma tutanağında ara karar oluşturulması ve direnme kararı verilmesi maddi bir hataya dayalı olsa da, açıkça usul ve yasaya aykırı olup davalı tarafın savunma hakkını ihlâl eder niteliktedir. Bu durumda yasal düzenlemelere uygun şekilde oluşturulmuş bir direnme kararının varlığından söz edilemez.
    26. Mahkemece yapılacak iş; davalılar vekilinin usulüne uygun bir şekilde yeniden duruşmaya davet edilip, bozmaya karşı varsa diyecekleri sorulduktan sonra karar vermekten ibarettir.
    27. Diğer taraftan gerekçeli karar başlığında, dava tarihi 29.01.2014 olduğu hâlde 27.01.2016 olarak gösterilmesine ilişkin yanlışlık, mahallinde düzeltilebilir maddi hata niteliğinde bulunduğundan ayrıca bozma nedeni yapılmamıştır.
    28. Hâl böyle olunca; yukarıda açıklanan nedenlerle ve salt bu usulî eksikliğe dayalı olarak direnme kararının bozulmasına, bozma nedenine göre davalılar vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
    V. SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle, direnme kararının 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
    Bozma neden ve şekline göre davalılar vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
    İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
    Aynı Kanun’un 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.02.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi