17. Hukuk Dairesi 2019/2951 E. , 2020/5148 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Çal Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda kararda yazılı nedenlerden dolayı, davanın kabulüne dair verilen hükme karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş olup kararın süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi ile dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, müvekkilinin davalıya ait araç için ZMSS poliçesini düzenlediğini, 27/06/2012 tarihinde davalının aracını sürücü belgesiz olarak kullanan ... kusuruyla çarptığı dava dışı ... lehine mahkeme kararıyla hükmedilen tazminatın icra takibine konu edilmesi üzerine, müvekkilinin 60.200,00 TL olarak icra dairesine ödediğini ileri sürerek, ödenen meblağın davalıdan rücuen tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin aracının salt ehliyetsiz sürücü tarafından kullanılmasının kazanın oluşumuna neden olmadığını, kusurun araştırılması gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonunda davanın kabulü ile 60.200,00-TL"nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş, hükme karşı davalı vekilince
istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekilinin istinaf başvurusu esastan reddedilmiş, davalı vekili bu kere istinaf mahkemesi kararına karşı temyiz yoluna başvurmuştur.
1-Dava, sigorta poliçesinden kaynaklanan rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Bilindiği üzere Anayasa’nın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir.
Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini kendiliğinden araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar.
Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz (Kuru, Baki/ Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, Ankara 2011, s.472).
Tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Yukarıda vurgulanan hususlar, Hukuk Genel Kurulu"nun 19.04.2006 gün ve E:2006/4-142, K:229; 05.12.2007 gün ve E:2007/3-981, K:936; 23.01.2008 gün ve E:2008/14-29, K:4; 19.03.2008 gün ve E:2008/15-278, K:254; 18.06.2008 gün ve E:2008/3-462, K:432; 21.10.2009 gün ve E:2009/9-397, K:453; 24.02.2010 gün ve E:2010/1-86, K:108; 28.04.2010 gün ve E:2010/11-195, K:238; 22.06.2011 gün ve E:2011/11-344, K:436; 08.02.2012 gün 2011/10-726 E, 2012/57 K; 28.09.2012 gün 2012/3-444 E, 2012/638 K; 16.03.2012 gün 2012/2-97 E, 2012/203 K sayılı kararlarında da, benimsenmiştir. Yine 07.06.1976 gün ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yer alan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde
geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye, vurgu yapılmıştır.Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa’nın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK’nun 297. maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.
Anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama gerek yargı erki ile yargıcın, gerek mahkeme kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
Bu hükümler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunludur.
Somut uyuşmazlıkta, davacı Sigortanın Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası ile sigortaladığı davacı ..."a ait araç davalının oğlu ... sevk ve idaresinde iken çift taraflı trafik kazasına karışmış, davacı ... bu kazada cismani zarara uğrayan dava dışı 3 kişiye tazminat ödemiş ve dosya kapsamına göre sigortalı aracı kullanan davalının oğlu ..."un ehliyetsiz olması nedeniyle, aracın maliki ve sigortalısı davalı ..."a KTK 95 ve ZMMS poliçe genel şartları kapsamında eldeki rücuen tazminat davasını açmıştır.
Mahkemece hükmün gerekçe kısmınının son fıkrasının "...Tüm dosya içeriğinin incelenmesi neticesinde; davalı ..."un sürücü belgesinin olmadığı, hükme esas alınan uzman bilirkişi ..."ın görüş ve tespitlerine göre davalının %85 kusurlu olduğu, mahkememizin 2012/252 E. sayılı dosyası ile mağdur ..."ye maddi tazminata hükmedildiği, davalının kusuru ve ehliyetsiz olması sebebiyle sigortacının
işletene rücu hakkı bulunduğu anlaşılmakla davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. " şeklinde yazıldığı, gerekçenin somut olay ile uyumlu olmadığı, kararın gerekçesinin kendi içinde çelişkili olduğu görülmüştür. Bu durumda, mahkemece yukarıda açıklanan yasa hükümlerine ve içtihada uygun şekilde tarafların iddia ve savunmaları değerlendirilerek, gerekçe ile hüküm çelişkisi içermeyen, kendi içinde tutarlı, maddi olaya ve talebe uygun, denetime elverişli gerekçeli karar oluşturulmak gerekirken Anayasa ile 6100 sayılı HMK"nın 297 ve 298. maddelerinde belirtilen unsurlardan yoksun kendi içinde çelişki içeren gerekçe ile karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2-Bozma neden ve şekline göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının kabulü İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına HMK’nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı ..."a geri verilmesine, 06.10.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.