
Esas No: 2013/9651
Karar No: 2014/3200
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2013/9651 Esas 2014/3200 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... Yönetimi, 1632 sayılı parselin orman sayılan yerlerden olduğunu iddia ederek, 162 nolu Orman Kadastro Komisyonunca yapılan orman kadastrosu ve 2/B madde uygulamasının iptali ile taşınmazın orman sınırları içine alınması istemiyle dava açmıştır .
Çekişmeli ... Köyü 1632 parsel sayılı taşınmaz, 1982 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında zeytinlik niteliğiyle 16466 m2 olarak senetsizden kazandırıcı zamanaşımı zilyedliğine dayanılarak ... ve arkadaşları adına tesbit edilmiş; Hazine, taşınmazın kaçak ve yitik kişilerden kalan ve devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerlerden olduğu iddiasıyla itiraz etmiş, kadastro mahkemesinin 1989/19 - 1992/283 sayılı kararıyla davanın reddine, taşınmazın tesbit gibi tesciline karar verilmiş olup; 1632 sayılı parsel, halen tapuda aynı şekilde kayıtlıdır.
Mahkemece davanın kısmen kabulüyle 1632 sayılı parselin (A1) 2782,10 m2 ve (A2) işaretli 907 m2 kısımlarının orman sınırları içine alınmasına dair verilen karar, davacı ... Yönetimi vekili ve davalılardan ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 26.04.2012 gün ve 573-6306 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; [Mahkemece, çekişmeli taşınmazın kısmen orman sayılan yerlerden olduğu gerekçesiyle karar verilmiş ise de; mahkemenin kabulü dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Çekişmeli taşınmaz, yörede 1982 yılında yapılan arazi kadastrosu sırasında belgesizden zeytinlik niteliği ile ... ve arkadaşları adına tesbit edilmiş, Hazinenin itirazı üzerine, ... Kadastro Mahkemesinin 1989/19- 283 sayılı kararı ile dava reddedilerek, taşınmazın tesbit gibi tesciline karar verilmiştir. Belirtilen dosyada, orman bilirkişi raporuna göre taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı belirlenmiş ve hüküm 16. Hukuk Dairesinin 01.02.1994 gün ve 1993/9701 - 1994/693 sayılı kararıyla onanarak kesinleşmiştir. Buna göre, her ne kadar belirtilen davada Orman Yönetimi taraf olmadığı için karar yönetim açısından kesin hüküm oluşturmasa da, ormanların intifa hakkının Orman Genel Müdürlüğüne, mülkiyetinin ise Hazineye ait olduğu, mülk sahibi Hazinenin taraf olduğu davada mahkemece orman araştırması yapılarak taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu belirlendiğine göre, sözkonusu hüküm bu dava için kesin hüküm oluşturmasa bile güçlü delil oluşturur. Güçlü bir delille desteklenen olguların aksi ancak aynı kuvvetteki delillerle ispatlanabilir. Somut olayda, davacı ... Yönetimi böyle bir delil de ibraz etmediğine göre, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davanın kabul edilmesi isabetsizdir.] denilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı ... Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 6831 sayılı Kanunun 11. maddesine göre 6 aylık sürede açılan orman kadastrosuna itiraz niteliğindedir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 14.02.2007 tarihinde ilân edilen orman kadastrosu ve 2/B uygulaması vardır.
Hükmüne uyulan bozma kararı gereğince yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığına göre davacı ... Yönetiminin temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 18/03/2014 günü oy çokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacı ... Yönetimi, yörede 1982 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında belgesizden kişi adına tesbit ve tescil edilmiş olan taşınmazın, 2007 yılında 162 nolu Orman Kadastro Komisyonu tarafından yapılan orman sınırlandırması sırasında tahdit dışında bırakıldığını belirterek, süresi içinde orman kadastro çalışmasına itiraz etmiştir.
Dava; 6831 sayılı Kanunun 11. maddesi kapsamında ve 6 aylık süre içinde açılmış orman kadastrosunun iptaline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmaz, yörede 1982 yılında yapılan genel arazi kadastro çalışmaları sırasında belgesizden kişiler adına tesbit edilmiş, tesbite Hazine tarafından itiraz edilmekle, ... Kadastro Mahkemesince yapılan yargılama sonucu Hazinenin itirazları reddedilmiş, hüküm Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 01/02/1994 gün ve 1993/ 9701 - 1994/693 sayılı kararıyla onanarak kesinleşmiş, çekişmeli taşınmaz, kişiler adına özel mülk olarak tapuya tescil edilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki; yukarıda belirtilen ve Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen dava dosyasında Orman Yönetimi taraf değildir. Bir hüküm ancak, taraflarını ve onların ardıllarını bağlar. Bu nedenle, sözkonusu hükmün Orman Yönetiminin bağladığından sözetmek mümkün değildir. Kaldı ki; Yargıtay denetiminden geçen dosyadaki bilgi, belge ve bulgular ancak, o dosya ile ilgili olarak değerlendirilebilir.
Somut olayda; davanın özü, kesinleşmemiş orman kadastro işleminin kanunlara uygun ve bilimsel şekilde incelenip irdelendikten sonra iptali istemine ilişkindir.
Bu yerin orman olup olmadığı konusu, memleket haritası, hava fotoğrafı ve amenajman planının incelenmesi ve bu belgelerin bilimsel veriler ve gerekçelerle, uzman bilirkişilerce değerlendirilmeleri sonucu hazırlayacakları raporlar ışığında çözüme kavuşturulmalıdır.
Somut olayda; yapılan bilirkişi incelemesinde taşınmazın, eski tarihli memleket haritasında yeşil renkli alanda kaldığı, hava fotoğrafında kapalı ve mevcut durumda aşılı zeytinlikle örtülü olduğu saptandığına, yabani zeytinlerin orman ağacı olduğuna, bu tür yerlerin zilyedliğe konu olamayacaklarına, bu tür yabanî zeytinliklerin aslının orman olması nedeniyle, ancak 3573 sayılı Kanun kapsamında tefrik ve tahsis sonucu ihya edilerek, tapu verilmesi halinde, özel mülke konu olabileceklerine, davalı kişinin böyle bir kayda dayanmamış olması da dikkate alınarak davacı ... Yönetiminin davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle reddine karar verilmesi usûl ve kanunlara aykırı olduğundan, Dairemizin sayın çoğunluğunun yerel mahkeme kararının onanması gerektiği yönünde oluşan düşüncelerine katılamıyorum.