11. Hukuk Dairesi 2017/1830 E. , 2019/1206 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... (KAPATILAN) 4. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada ... (Kapatılan) 4. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen .../11/2015 tarih ve 2006/255-2015/204 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olduğu anlaşılmakla, duruşma için belirlenen ....02.2019 günü hazır bulunan davacı vekili Av..... ile davalı vekili Av. .... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacı adına 2001/21028 sayılı “METRANS+şekil” unsurlu markanın tescil edildiğini, davalının müvekkiline ait markayı ve unvanı haksız bir şekilde kullandığını, lisans bedeli ödemediğini, davalı şirket unvanında geçen “METRANS” ibaresi nedeniyle karışıklığın ortaya çıktığını, müşterilerin, distribütörlerin yanıldığını, davalı tarafın, müvekkiline ait “METRANS” isminden yararlandığını, davacının maddi ve manevi zarara uğradığını ileri sürerek, markaya tecavüzün men"ini, davalının ticaret unvanındaki “METRANS” ibaresinin sicilden terkinini, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla marka lisans bedeli olarak 20.000 TL ve uğranılan maddi zarar olarak 20.000 TL"nin faizi ile birlikte davalıdan tahsilini, kararın ilanını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının dayandığı 2001/21028 sayılı “METRANS” ibareli markanın, davacı şirketin kurucu ortağı ve tek başına temsile yetkili müdürü tarafından 556 sayılı KHK"nın 46. maddesi gereğince vazgeçme yolu ile marka sicilinden silindiğini, bu nedenle davacı şirketin marka korumasının sona erdiğini, marka mevcut olmadığından davacının markaya dayalı olarak dava açma hakkını haiz olmadığını, davalı şirketin 1991 yılında ..."da... tarafından kurulduğunu, daha sonra ..."da da faaliyet göstermek için..."ın ortak alınarak 1993 yılında davacı şirketin ..."da kurulup faaliyete geçirildiğini,..."nin davacı şirkette de ortak olması nedeniyle, davacı şirketin kurulmasına muvafakat ettiğini, METRANS logosunun 1991 yılında... tarafından bir tasarımcıya özel olarak yaptırıldığını, logunun davalıya ait olduğunu, esasen her iki şirketin de “METRANS” markasını kullanmayıp, bu ibareyi ticaret unvanı olarak kullandıklarını, davacı şirketin diğer ortağı ..."ın haksız davranışları nedeniyle müvekkili olan diğer ortak..."nin ortaklığı devam ettirmek istemediğini ve müdür ....."ın, müdürlükten azli ile davacı şirketin feshi ve tasfiyesi için davalar açtığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davanın açıldığı tarihte davalının tescilli bir markaya sahip bulunduğu, dava tarihi itibariyle, tarafların
ticaret unvanı yönünden yaklaşık ... yıl ve marka yönünden yaklaşık 14 yıl boyunca birbirlerinden haberdar olarak ve üstelik aralarında organik bağ bulunmak suretiyle ticari faaliyet gösterdikleri, buna rağmen marka ve ticaret unvanları arasında karışıklık olduğu iddialarının, ticari hayatın olağan akışına uygun olmadığı, çok uzun yıllar boyunca birbirlerine tolerans gösteren, uyum içinde ticari faaliyette bulunan şirketlerden birisinin, diğeri hakkında markaya tecavüz ve ticaret unvanına tecavüz, terkin taleplerinde bulunmasının TMK"nın .... maddesine aykırı olduğu, davalı şirketin ticaret unvanındaki “METRANS” ibaresinin unvandan terkini talebinde bulunulmuş ise de sessiz kalma yoluyla hak kaybının söz konusu olduğu, davalı şirketin 1991 yılında ..."da kurulduğu, daha sonra ... isimli şahıs ortak alınmak suretiyle davacı şirketin kurulduğu, bu şirketin kurucu iradesinin davalı şirkete ve onun hakim ortağı..."ye ait olduğu, her iki tarafin ve şirket ortaklarının uzun yıllar boyunca birbirlerinin ticari faaliyetlerinden, unvanlarından, isim ve logo kullanımlarından haberdar olarak birbirlerine tolerans göstermeleri nazara alınarak davalının 2004 36136 sayılı markanın tescil başvuru tarihinden önceki döneme ilişkin kullanımlarının da herhangi bir tazminat sorumluluğunu gerektirmediği, davalının kullandığı iddia edilen logonun davalı şirket tarafından ... isimli bir tasarımcıya hazırlattırıldığı ve bu logonun gerçek hak sahibinin de davalı şirket olduğu yönündeki savunmanın dosya kapsamına uygun düştüğü gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, takdir olunan ....037,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye ...,00 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 14/02/2019 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Dava, davacı adına kayıtlı 2001/21028 numaralı markaya tecavüzün men"i, unvan terkini, lisans bedeli ve maddi tazminatın tahsili istemlerinden ibarettir. Mahkemece yukarda yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
Hemen söylemek gerekir ki, yerel mahkemenin davalının ticaret unvanının terkini yolundaki talebin reddine dair gerekçesi ve vardığı sonuç usul ve yasaya uygun bulunmakla bu yöndeki talebin reddine dair kararın onanması bakımından farklı bir görüşe sahip bulunmamaktayım.
Ancak, davacının markaya vaki tecavüzün men"i ve buna bağlı tazminat istemleri bakımından ortaya konulan tespitler ile gerekçenin dosya kapsamına, toplanan delillere ve uyuşmazlık konusu olayın özelliklerine uygun olmadığı, özellikle mahkemece bekletici mesele yapılmasına rağmen, taraflar arasındaki marka terkini işleminin iptali ile davalı adına kayıtlı markanın hükümsüzlüğü ve maddi-manevi tazminat istemli davada ... .... Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi"nce verilen ....11.2011 tarih ve 2006/267 E. - 2011/206 K. sayılı olup kesinleşen karar ile saptanan olgular ve varılan sonuca aykırı tespit ve gerekçeye dayalı bulunduğu gibi mahkemece varılan sonuç yine dosya kapsamı ile saptanan somut vakıalara da uygun düşmemektedir.
Davalı yanın dava tarihinden önce, dava tarihinde ve yargılama sürecinde davacıya ait dava dayanağı markayı kullandığı ve kullanmakta olduğu dosya kapsamı ile sabittir. Taraflar arasında bu konuda bir uyuşmazlık da söz konusu değildir. Bu durumda, bu kullanmanın, hukuka uygun bir kullanım niteliğinde olup olmadığının belirlenmesi iktiza eder. Yukarda değinilen ve davamızla ilgili yönleri itibariyle kesinleşmiş bulunduğu mahkemece de kabul edilen karar incelendiğinde, davalıya ait markanın kötüniyetli tescile dayalı olarak hükümsüz kılındığı, keza davalı yetkilisinin kötüniyetli eylemi sonucunda davacıya ait markanın sicilden terkini işleminin ise geçersiz bulunmakla iptal ve bu suretle davacıya ait markanın yeniden ihya edilmiş bulunduğu anlaşılmaktadır. Söz konusu hükümsüzlük kararı, 506 sayılı KHK"nın 44/.... maddesi çerçevesinde geriye etkili sonuç doğurucu olmakla, mahkemenin dava tarihinde davalı adına tescilli bir markanın varlığına dayalı gerekçesi yerinde değildir. Öte yandan, her ne kadar, eldeki işbu davaya ilişkin kararda, dava tarihi itibariyle davacıya ait tescilli bir markanın bulunmadığı gibi bir gerekçeye yer verilmemiş ise de, davacı adına kayıtlı markanın terkin işleminin “geçersizlik” nedeniyle iptaline ilişkin hükmün kesinleşmiş olması nedeniyle, iptalin geriye etkili sonuç doğuran niteliği gözetildiğinde, bu yönde bir değerlendirme yapılmasına da, esasen, olanak yoktur.
Keza, yine anılan hükümsüzlük davasında davalının markanın gerçek hak sahibi olduğu yönündeki savunması mahkemece kabul edilmemiş ve marka bu nedenle de hükümsüz kılınmış olmasına karşın yine kesinleşen bu hususa aykırı olarak, markanın parçalanması gibi bir duruma da yol açacak biçimde ve yeterli gerekçe gösterilmeksizin, davacıya ait markadaki şekil unsuru üzerinde davalının gerçek hak sahibi olduğunun kabulü de usul ve yasaya aykırıdır.
Diğer bir yandan, taraflar arasında, davacı adına kayıtlı marka üzerindeki uyuşmazlıkların, davacı adına 2001 yılında tescil edilen markanın kötüniyetle sicilden terkini ve davalı adına tescil başvurusunda bulunulması ile başladığı, bir başka söyleyişle uyuşmazlığın 2004 yılından bu yana süregeldiği ve bu çerçevede taraflar arasında bu tarihten itibaren açılan ve safahat geçiren pek çok davaya konu olduğu nazara alınmaksızın, tarafların dava dayanağı markayı uzun yıllar nizasız bir biçimde birlikte kullanageldikleri gerekçesiyle de davanın reddine karar verilmiş olması dosyadaki maddi vakıalara aykırıdır.
Tüm bu nedenlerle, davalının davacıya ait markayı fiili olarak kullanmasının hukuken korunabilir bir hakka dayalı olmadığının kabulü ile sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken bu yöndeki istemlerin reddine karar verilmesinin doğru olmadığı, kararın bu yönden bozulması gerektiği kanısındayım.