Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/152
Karar No: 2021/6386

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2021/152 Esas 2021/6386 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2021/152 E.  ,  2021/6386 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ
    DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - TENKİS

    Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil - tenkis davası sonunda, yerel mahkemece iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin istinafı üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesince, iddianın ispatlandığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılarak tapu iptali - tescil isteği yönünden davanın kesin olmak üzere kabulüne karar verilmiş, davalı ... vekilinin istinafı üzerine; kararın miktar itibariyle kesin olduğu gerekçesiyle 02.12.2020 tarihli ek karar ile temyiz istemi reddedilmiş, anılan ek karar davalı ... vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
    -KARAR-
    Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.
    Davacı, mirasbırakan babası ..."ın ... parsel sayılı taşınmazını davalı ...’e, onunda mirasbırakanın oğlu olan davalı ...’e satış suretiyle temlik ettiğini, işlemin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile miras payları oranında mirasçılar adlarına tescilini olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında tereke temsilcisi olarak tayin edilen davacı bu sıfatla davayı takip etmiştir.
    Davalı ..., mirasbırakanın kanser tedavisi gördüğünü, tedavi masrafları için taşınmazı 45.000.000 ETL bedelle sattığını, kendisininde taşınmazın satıldığını duyar duymaz 50.000.000 ETL bedelle satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Diğer davalı, davaya savunma getirmemiştir.
    İlk Derece Mahkemesince, dava değeri itibariyle yetkili ve görevli mahkemenin Sulh Hukuk Mahkemeleri olduğuna ilişkin görevsizlik kararı Dairece; ‘’…öncelikle taşınmazdaki çekişmeli payın değerinin keşfen saptanması buna göre varsa eksik harcın ikmal ettirilmesi ve görevin bu suretle belirlenmesi ve ondan sonra karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir...‘’ gerekçesiyle bozulmuş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, görevli olunduğu benimsenerek muvazaa ve karşılıksız kazandırma iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin istinafı üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesince, taşınmazın kısa aralıklarla devredildiği, murisin mal satmasını gerektirir ekonomik ihtiyacının olmadığı, devir karşılığında murise bir bedel ödendiğinin ve bu bedelin murisin tedavisinde kullanıldığının ispatlanamadığı gibi davacı ile murisin arasının bozuk olduğu nazara alındığında muvazaa iddiasının ispatlandığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılarak tapu iptal tescil isteği yönünden davanın kesin olmak üzere kabulüne karar verilmiş, davalılardan ... vekilinin istinafı üzerine verilen kararın miktar itibariyle kesin olduğu gerekçesiyle 02.12.2020 tarihli ek karar ile temyiz isteminin reddine karar verilmiş, anılan ek karar davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Bilindiği üzere; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 373/4. maddesinde, “Yargıtayın bozma kararı üzerine ilk derece mahkemesince bozmaya uygun olarak karar verildiği taktirde, bu karara karşı temyiz yoluna başvurulabilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
    Somut olayda; Dairenin bozma kararı üzerine ilk derece mahkemesince, hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda davanın reddine dair verilen kararda yasa yolunun HMK’nin 373/4. maddesi uyarınca temyiz olarak gösterilmesi gerekirken, hatalı şekilde istinaf olarak gösterilmiş olmasının bölge adliye mahkemesine inceleme yetkisi vermeyeceği açıktır.
    Hal böyle olunca; Dairenin bozma ilamına uyularak ilk derece mahkemesince bozmaya uygun şekilde verilen kararın tekrar istinaf yolu ile incelenmesi suretiyle verilen ... Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesinin 01.10.2020 tarihli, 2019/652 Esas 2020/1064 Karar sayılı kararının "yok hükmünde bulunduğundan ORTADAN KALDIRILMASINA,
    Dairenin bozma ilamına uyularak ilk derece mahkemesince davanın reddine dair verilen 17.10.2017 tarihli karara karşı davacı tereke temsilcisi vekili tarafından vekaletnameye ilişkin eksikliğin sonradan tamamlanmak suretiyle süresinde sunulan 28.12.2020 tarihli istinaf dilekçesinin temyiz dilekçesi olarak KABULÜNE, karar verilerek yapılan incelemede;
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’ın 06.10.2003 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak davacı oğlu ..., davalı oğlu ..., dava dışı kızları ..., ..., dava dışı oğulları ..., ... ve kendisinden sonra vefat eden dava dışı oğlu ...’ dan olma torunları ..., ... ile gelini ...’yi bıraktığı, mirasbırakanın 4538,58 m2 yüzölçümlü ahşap bir katlı ev ve bahçe nitelikli ... parsel sayılı taşınmazını 23.01.1995 tarihinde davalı ...’e, onun da 27.01.1995 tarihinde mirasbırakanın davalı oğlu ...’e satış suretiyle devrettiği, miras bırakanın temlik harici iştirak halinde malik olduğu 7 parça taşınmazının olduğu anlaşılmaktadır.
    Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
    Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
    Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
    Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.
    Ayrıca; satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. Semenin bir başka ifade ile malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet ya da emek de olabileceği kabul edilmelidir. (HGK."nun 29.4.2009 gün 2009/1-130 S.K.) Esasen, yukarıda da değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 1.4.1974 gün 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında miras bırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Başka bir ifade ile murisin iradesi önem taşır.
    Somut olaya gelince, mirasbırakanın sosyo-ekonomik durumu itibariyle taşınmaz satmaya ihtiyacı olmadığı, devirlerin kısa aralıklarla yapıldığı, dinlenen tanık beyanlarından; mirasbırakanın ölünceye kadar dava konusu taşınmazda yaşadığı ve hastalığı döneminde davalı oğlu ...’un yanında kaldığı, diğer oğulları ... ve ...’un da mirasbırakanla ilgilendikleri, çekişme konusu taşınmazda bulunan 6 adet dairenin ise mirasbırakanın oğulları ..., ... ve ... tarafından kullanıldığı nazara alındığında, temlikin ara malik kullanmak suretiyle hastalığı döneminde kendisiyle ilgilenen davalı oğlu ...’u koruyup gözetmek amaçlı yapıldığı, mirasbırakana bedel ödendiği ve bu bedelin mirasbırakanın tedavisinde kullanıldığı yönündeki savunmanın doğrulanmadığı anlaşılmakla temlik işleminin mal kaçırma amaçlı ve muvazalı olduğu sonucuna varılmaktadır.
    Hal böyle olunca; davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
    Davacının değinilen yön itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasa"nın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03/11/2021 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi