3. Hukuk Dairesi 2016/8477 E. , 2017/16110 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın zamanaşımı nedeni ile usulden reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, 1979 yılında sözlü olarak yapılan sözleşme ile davalının 88 parsel sayılı taşınmazdaki payını 10.000 USD bedel ödeyerek satın aldığını, ancak davalının payını tapu yolu ile devretmeye yanaşmadığını ileri sürerek; satış bedeli olarak ödenen 10.000 USD"nin davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı; alım-satım işleminin 1979 yılında gerçekleştiğini, bu nedenle davanın zamanaşımı süresi dolduktan sonra açıldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; dava konusu satışın 1979 yılında yapıldığı, TBK"nun 77 ve devamı maddeleri değerlendirildiğinde sebepsiz zenginleşmeye dayalı iş bu davanın, hak sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl ve zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduktan sonra açıldığı gerekçesiyle, davanın zamanaşımı nedeniyle usulden reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 1979 yılında taşınmaz payının satışına ilişkin olarak yapılan harici sözleşme nedeniyle ödenilen satış bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden; dava konusu taşınmazın, 1978 yılında tapuya tescil edildiği, davalının iş bu taşınmazdaki payını 25.04.1994 tarihinde satış suretiyle dava dışı kardeşine devrettiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda; TKM’nin 634(TMK’nun 706), BK’nun 213(TBK’nun 237), Tapu Kanunu’nun 26 ve Noterlik Kanunu’nun 60. maddeleri uyarınca, tapulu taşınmazın satışına ilişkin olarak 1979 yılında yapılan satım sözleşmesi, resmi biçimde yapılmadığından hukuken geçersizdir. Ancak, geçersiz sözleşmeden kaynaklansa dahi, 07.06.1939 tarihli ve 1936/31 Esas 1939/47 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca; zamanaşımı süresi BK’nun 125. (TBK’nun 146.) maddesine göre 10 yıl olduğu gibi, zamanaşımı sözleşmenin yapıldığı tarihte değil, sözleşmenin ifasının imkansız hale geldiği tarihte başlar.
Hal böyle olunca, mahkemece; sözleşmenin ifasının imkansız hale geldiği 25.04.1994 tarihi ile iş bu davanın açıldığı 13.08.2015 tarihi arasında geçen sürede zamanaşımı süresinin dolduğu gözetilerek, davanın açıklanan bu gerekçeyle reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile reddi doğru görülmemiştir.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, sonucu itibariyle usul ve kanuna uygun olan hükmün gerekçesi değiştirilmek suretiyle onanmasına karar verilmesi, HUMK"nun 438/son maddesi hükmü gereğidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, sonucu itibariyle usul ve kanuna uygun olan hükmün gerekçesi değiştirilmek süretiyle düzeltilerek ONANMASINA, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.11.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.