Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2020/254
Karar No: 2020/388

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2020/254 Esas 2020/388 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2020/254 E.  ,  2020/388 K.

    "İçtihat Metni"

    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : 3. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Asliye Ceza
    Sayısı : 69-297

    Kasten yaralama suçundan sanık ... hakkında TCK"nın 32/1, 57/1, CMK"nın 223/3-a ve 325/1. maddeleri uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına, koruma ve tedavi amaçlı olarak güvenlik tedbiri uygulanmasına ve zorunlu müdafi ücretiyle birlikte 854,70 TL yargılama giderinin sanıktan alınarak hazineye gelir kaydına ilişkin Çankırı (Kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesince verilen 27.03.2014 tarihli ve 725-234 sayılı hükmün, sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 14.04.2015 tarih ve 38021-13229 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 04.05.2020 tarih ve 360856 sayı ile;
    “Yüksek Dairenizin 20.05.2019 tarihli ve 2019/11906-11007; 05.12.2019 tarihli ve 2019/16124-22398 sayılı ilamlarında da belirtildiği şekilde, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 150/2. maddesi uyarınca sanığa atanan zorunlu müdafi ücreti olan 479 TL tutarındaki giderin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin 6/3-c maddesi ve yerleşik Yargıtay içtihatları gözetilmeksizin hazine üzerinde bırakılması yerine sanıktan tahsiline karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
    CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 3. Ceza Dairesince 15.06.2020 tarih ve 18767-6605 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; akıl hastalığı nedeniyle hakkında ceza verilmesine yer olmadığına ve akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri uygulanmasına karar verilen sanığa CMK"nın 150/2. maddesi uyarınca atanan zorunlu müdafi ücretinin, yargılama gideri olarak yükletilip yükletilemeyeceğinin belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    23.08.2013 tarihli tutanakta; saat 14.00 sıralarında Buğday Pazarı Mahallesi, Yeşim Sokak"ta aile içi kavga olayının ihbar edilmesi üzerine olay yerine gidildiği, ... isimli kişiyle annesi ... arasında ağız münakaşası ve darp olayı meydana geldiğinin öğrenildiği, ...’ın şikâyetçi olmadığını fakat oğlu ..."ün şizofren hastası olduğunu ve tedavi edilmesini istediğini ifade ettiğinin belirtildiği,
    Çankırı Devlet Hastanesince düzenlenen 23.08.2013 tarihli geçici raporda; sağ kulağından darbe alan ..."ın kulak muayenesi ve kulak zarının doğal olduğu, gluteus maksimus üzerinde hassasiyet bulunduğu, hayati tehlikesinin bulunmadığı, yaralanmasının basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu, kesin raporun KBB Uzmanı tarafından verileceğinin bildirildiği,
    Çankırı Devlet Hastanesinde görevli KBB Uzmanı tarafından düzenlenen 11.11.2013 tarihli kesin raporda; ..."ın aktif bir şikâyetinin olmadığı, her iki kulak zarı, burun ve boğazın doğal olduğu, KBB patolojisi saptanmadığı, sağ kulakta eskiden beri işitme kaybı olduğu, önceki raporda belirtilen bulguların basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğunun ifade edildiği,
    Çankırı Devlet Hastanesince sanık hakkında düzenlenen 23.08.2013 tarihli raporda; sanığın vücudunda darp ve cebir izi bulunmadığı, kanında 0,023 promil alkol tespit edildiğinin belirtildiği,
    Çankırı Devlet Hastanesince düzenlenen 16.09.2013 tarihli raporda; sanığın muayenesinde iç görüsünün olmadığı, duygulanımının uygun, duygu durumunun eleve, düşünce akışının doğal olduğu, dürtü kontrolünün azaldığı, olay tarihi olan 23.08.2013 tarihinde işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını anlama yeteneğinin olmadığı kanaatine varıldığının bildirildiği,
    Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesince düzenlenen 06.12.2013 tarihli sağlık kurulu raporunda; sanık ..."ün suç tarihi itibarıyla bipolar bozukluk manik epizod belirtileri aktif olduğundan, işlediği iddia olunan üst soya karşı kasten yaralama suçunun hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayacağı, bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin önemli derecede azalmış ve TCK"nın 32/1. maddesi kapsamında değerlendirilmesinin uygun olduğunun belirtildiği,
    Çankırı Sulh Hukuk Mahkemesinin dosya içerisinde bir örneği bulunan 30.12.2013 tarihli ve 1064-1443 sayılı kararında; ..."ün bipolar afektif bozukluk hastalığı nedeniyle hayatını tek başına idame ettirmesi mümkün olmadığından TMK"nın 405. maddesi uyarınca kısıtlanmasına ve aynı Kanunun 413 ve 419. maddeleri uyarınca kendisine annesi (mağdur) ..."ın vasi olarak atanmasına, kısıtlı ...’ün, vasisi ..."ın oğlu olduğundan süresiz olarak velayeti altına alınmasına karar verildiği,
    Çankırı Barosu CMK Uygulama Servisinin 17.12.2013 tarihli yazısında; sanığa soruşturma aşamasında atanan müdafi için 182 TL ücret ve 15 TL gider olduğunun belirtildiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Mağdur ... aşamalarda; öz oğlu olan sanık ...’ün şizofreni hastası olduğunu, daha önce Samsun Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesinde 2 ay kadar tedavi gördüğünü, tedavi sonrasında daha da kötü olduğunu, oğlunun rahatsızlığı nedeniyle kendisini darbettiğini, hakaret ve tehdit ettiğini, olay günü çarşafları temizleyip oğlunun yatağını da havalandırmak için koridora çıkardığında oğlunun söylenmeye başladığını ve kalça kısmına doğru tekme atıp kulağına da eliyle vurduğunu, kendisine gücü yetmediği için 155"i aradığını, oğluna hakaret ve tehdit etmediğini, şikâyetçi olmadığını ifade etmiştir.
    Sanık ... Kollukta müdafi eşliğinde; saat 14.00 sıralarında evinde uyuduğu sırada annesinin kendisine "Burada yeme, o... çocuğu" dediğini ve yatağını değiştirmeye başladığını, kendisine "Yatağı değiştirme benim bel fıtığım var" dediğini, annesinin aynı şekilde hakaret etmeye devam ettiğini, kesinlikle annesine hakaret ve tehdit içeren sözler söylemediğini, annesini darbetmediğini, annesinin sürekli kendisini evden kovduğunu,
    Mahkemede müdafi eşliğinde; işsiz olduğunu, aylık düzenli bir gelirinin olmadığını, müdafi istemediğini, savunmasını kendisinin yapacağını beyan ettikten sonra suçlamayı kabul etmediğini,
    Savunmuştur.
    Yargılama sonucunda, sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığına ve akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirine hükmedildikten sonra, CMK’nın 325/1. maddesi uyarınca 479 TL zorunlu müdafi ücreti, 16 TL çağrı kağıdı, 357 TL rapor, 2,70 TL de posta gideri olmak üzere toplam 854,70 TL yargılama giderinin sanıktan alınarak hazineye gelir kaydına karar verilmiştir.
    Savunma hakkı Anayasamızın 36. maddesinde güvence altına alınmış ve herkesin meşru vasıta ve yollardan yararlanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Sanık bu hakkını bizzat kullanabileceği gibi müdafi aracılığı ile de kullanabilir. Bu açıdan, savunma hakkı “meşru bir yol”, müdafi de savunma hakkının kullanılması bakımından “meşru bir araçtır” (Nur Centel, Ceza Muhakemesi Hukukunda Müdafi, Kazancı Hukuk Yayınları, İstanbul, 1984, s. 13.).
    5271 sayılı CMK’nın 2/1-c maddesinde “şüpheli veya sanığın ceza muhakemesinde savunmasını yapan avukatı” olarak tanımlanan müdafi, toplumsal savunmayı gerçekleştirmek amacıyla şüpheli veya sanık lehine hareket edip hukuki yardımda bulunan ve gerçeğin ortaya çıkarılmasını sağlayan kamusal bir muhakeme süjesidir (Nurullah Kunter-Feridun Yenisey-Ayşe Nuhoğlu, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, 18. Baskı, Beta Yayınevi, İstanbul 2010, s. 401 vd.; Nur Centel-Hamide Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Yayınevi, 12. Baskı, İstanbul 2015, s. 180 vd.; Bahri Öztürk-Durmuş Tezcan-Mustafa Ruhan Erdem-Özge Sırma-Yasemin Saygılar Kırıt-Özdem Özaydın-Esra Alan Akcan-Efser Erdem, Nazari ve Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, 9. Baskı, Seçkin Yayınevi, Ankara 2015, s. 245 vd.; Erdener Yurtcan, Ceza Yargılaması Hukuku, 12. Baskı, Beta Yayınevi, İstanbul 2007, s. 184; Sinan Kocaoğlu, Müdafi, 2. Baskı, Seçkin Yayınevi, Ankara 2012, s. 57.).
    Şüpheli veya sanığın müdafisi aracılığıyla savunulması hususunda tercih yapma imkânına sahip olduğu hâllerde görev yapan müdafi ihtiyari müdafi, görevlendirilmesi hususunda şüpheli veya sanığın iradesinin önem taşımadığı hâllerde görev yapan müdafi ise zorunlu müdafidir. Görüldüğü gibi müdafinin zorunlu veya ihtiyari olması, şüpheli veya sanığın istemine ya da istemi olup olmadığına bakılmaksızın yani iradesi dikkate alınmadan atanıp atanmadığına bakılarak belirlenmektedir (Kunter-Yenisey-Nuhoğlu, s. 409; Centel-Zafer, s. 187; Yurtcan, s.192; Kocaoğlu, s.120.).
    1412 sayılı CMUK, kişisel savunmada kural olarak ihtiyari müdafilik sistemini benimsemiş ve sınırlı bazı hâllerde zorunlu müdafilik sistemini getirmişken; 5271 sayılı CMK zorunlu müdafilik sistemini, önemli ölçüde genişletmiştir. 5271 sayılı CMK"ya göre; müdafisi bulunmayan şüpheli veya sanığın, çocuk, kendini savunamayacak derecede malul veya sağır ve dilsiz olması (150/2. md.), soruşturma veya kovuşturma konusu suçun cezasının alt sınırının beş yıldan fazla hapis cezasını gerektirmesi (150/3. md.), resmî bir kurumda kusur yeteneğinin araştırılması için gözlem altına alınmasına karar verilecek olması (74/2. md.), tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edilmesi (101/3. md.), davranışları nedeniyle, hazır bulunmasının duruşmanın düzenli olarak yürütülmesini tehlikeye sokacağı anlaşılan sanığın yokluğunda duruşma yapılması (204/1. md.) ve kaçak sanık hakkında duruşma yapılması (247/4. md.) hâllerinde, şüpheli veya sanığın istemi bulunmasa hatta açıkça müdafi istemediğini beyan etse bile müdafi görevlendirme zorunluluğu bulunmaktadır. 5271 sayılı CMK"nın 150/3. maddesinin yürürlüğe giren ilk şeklinde üst sınırı en az beş yıl hapis cezasını gerektiren suçlar bakımından zorunlu müdafi görevlendirilmesi kabul edilmiş iken, 19.12.2006 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun"un 21. maddesiyle bu süre "alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren" şeklinde değiştirilmiştir.
    CMK’nın “Müdafiin Görevlendirilmesi” başlıklı 150. maddesinde;
    “(1) Şüpheli veya sanıktan kendisine bir müdafi seçmesi istenir. Şüpheli veya sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, istemi halinde bir müdafi görevlendirilir.
    (2) Müdafii bulunmayan şüpheli veya sanık; çocuk, kendisini savunamayacak derecede malul veya sağır ve dilsiz ise, istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir.
    (3) Üst sınırı en az beş yıl hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada ikinci fıkra hükmü uygulanır.
    (4) Zorunlu müdafilikle ilgili diğer hususlar, Türkiye Barolar Birliğinin görüşü alınarak çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir” hükmü yer almaktadır.
    CMK"nın 150/2 ve 150/3. maddeleri uyarınca görevlendirilecek zorunlu müdafinin ücretinin niteliği ve kime yükleneceği konusunda ise;
    5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 13. maddesinin 1. fıkrasında;
    "Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince soruşturma ve kovuşturma makamlarının istemi üzerine baro tarafından görevlendirilen müdafi ve vekile, avukatlık ücret tarifesinden ayrık olarak, Türkiye Barolar Birliğinin görüşü de alınarak Adalet ve Maliye bakanlıkları tarafından birlikte tespit edilecek ücret, Adalet Bakanlığı bütçesinde bu amaçla yer alan ödenekten ödenir. Bu ücret, yargılama giderlerinden sayılır.",
    Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Müdafi ve Vekillerin Görevlendirilmeleri İle Yapılacak Ödemelerin Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmelik’in 5. maddesinin 2. fıkrasında;
    "Şüpheli veya sanık; çocuk, kendisini savunamayacak derecede malûl veya sağır ve dilsiz ise ya da hakkında alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı soruşturma ya da kovuşturma yapılıyorsa istemi aranmaksızın barodan bir müdafi görevlendirmesi istenir. Ancak bunun için şüpheli veya sanığın müdafiinin olmaması şarttır.",
    5. maddesinin 3. fıkrasında;
    "İkinci fıkrada sayılan hâllerde kovuşturma aşamasında sanığa iddianamenin tebliği için çıkarılan çağrı kâğıdına ayrıca "tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde müdafii bulunup bulunmadığını bildirmesi, bildirimde bulunmadığı takdirde barodan bir müdafi görevlendirmesinin isteneceği, görevlendirilen müdafie ödenecek ücretin yargılama giderlerinden sayılacağı ve mahkûmiyeti hâlinde kendisinden tahsil edileceği" hususunu hatırlatan meşruhat verilir..." ,
    8. maddesinde;
    "(1) Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince baro tarafından görevlendirilen müdafi veya vekile Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinden ayrık olarak hazırlanacak "Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Görevlendirilen Müdafi ve Vekillere Yapılacak Ödemelere İlişkin Tarife" gereğince ödenecek meblâğ Adalet Bakanlığı bütçesinde bu amaçla ayrılan ödenekten karşılanır.
    (2) Müdafi veya vekilin görevi gereği yaptığı zorunlu yol giderleri ile kendisi tarafından karşılanması durumunda temyiz, istinaf ve itiraz harçları ayrıca ödenir.
    (3) Müdafi veya vekile Tarife gereğince ödenen meblâğ, zorunlu yol giderleri ve müdafi veya vekil tarafından ödenen temyiz, istinaf ve itiraz harçları yargılama giderlerinden sayılır.",
    CMK"nın "Yargılama Giderleri” başlıklı 324. maddesinin 1. fıkrasında;
    “Harçlar ve tarifesine göre ödenmesi gereken avukatlık ücretleri ile soruşturma ve kovuşturma evrelerinde yargılamanın yürütülmesi amacıyla Devlet Hazinesinden yapılan her türlü harcamalar ve taraflarca yapılan ödemeler yargılama giderleridir.”,
    4. fıkrasında;
    “Devlete ait yargılama giderlerine ilişkin kararlar, Harçlar Kanunu hükümlerine göre; kişisel haklara ilişkin kararlar, 9.6.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu hükümlerine göre yerine getirilir. Devlete ait yargılama giderlerinin 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 106 ncı maddesindeki terkin edilmesi gereken tutarlardan az olması halinde, bu giderin Devlet Hazinesine yüklenmesine karar verilir."
    Aynı Kanun’un "Sanığın Yükümlülüğü" başlıklı 325. maddesinin 1. fıkrasında;
    "Cezaya veya güvenlik tedbirine mahkûm edilmesi hâlinde, bütün yargılama giderleri sanığa yüklenir.",
    Şeklinde hükümler bulunmaktadır.
    Öte yandan Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 90/5. maddesinde yer alan "Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarda kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır" hükmü uyarınca iç hukukumuzun uyulması zorunlu bir parçası hâline gelen 19.03.1954 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanan 10.03.1954 tarihli ve 6366 sayılı Kanun ile onaylanmış bulunan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin "Adil Yargılanma hakkı" başlıklı 6/3-c maddesinde;
    "Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir:
    c) Kendisini bizzat savunmak veya seçeceği bir müdafinin yardımından yararlanmak; eğer avukat tutmak için gerekli maddî olanaklardan yoksun ise ve adaletin yerine gelmesi için gerekli görüldüğünde, resen atanacak bir avukatın yardımından ücretsiz olarak yararlanabilmek" hükmü düzenlenmiştir.
    Görüldüğü üzere mevzuatımızda yer alan hükümlere göre zorunlu müdafi ücreti yargılama gideri kabul edilerek hakkında ceza veya güvenlik tedbirine hükmedilen sanığa yükletilmekteyken, AİHS ancak belirli şartların gerçekleşmesi durumunda sanığın müdafiden ücretsiz olarak yararlanmasını öngörmektedir. Temel hak ve hürriyetlerden olup AİHM"nin 25.09.1992 tarihli ve 13191/87 başvuru no"lu Pham Hoang/Fransa kararında adil yargılanma kavramının görünüm şekillerinden biri kabul ettiği ücretsiz müdafi hakkı bağlamında ve Anayasa’nın 90/5. maddesi gözetildiğinde mahkemece somut olaya uygulanması gereken hüküm AİHS"nin 6/3-c maddesidir.
    AİHS"in 6/3-c maddesinde yer alan ücretsiz müdafi hakkı mutlak bir hak olmayıp sanığın mali imkânının uygun olmaması ve adaletin selameti şartlarına tabi tutulmuştur.
    “Sanığın mali imkânlardan yoksun olması” ifadesinden ne anlaşılması gerektiği sözleşme hükümleriyle belirlenmemiş olup değerlendirme paranın satın alma gücü ve ülke ekonomisi gibi şartlar göz önüne alınarak yapılmalıdır. Sanığın mali durumunun müdafi ücretini karşılamak için uygun olduğu durumlarda ise söz konusu kişiye adli yardım verilmesine matuf olarak ayrıca adaletin selameti değerlendirmesi yapılmasına gerek yoktur (Campbell ve Fell/ Birleşik Krallık, 28.06.1984 Başvuru no: 7819/77-7878/77.).
    "Adaletin selameti" ifadesi bakımından AİHM içtihatlarında muhtemel cezanın ağırlığı (Quaranta/İsviçre, 24.04.1992, Başvuru no: 12744/87; Twalib/Yunanistan, 09.06.1998, Başvuru no: 24294/94) özgürlükten mahrum bırakılma ihtimali (Benham/Birleşik Krallık, 09.06.1998, Başvuru no: 12744/87) gibi bazı belirlemeler yapmaktadır.
    Öte yandan 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 13. maddesinin 1. fıkrasındaki “Bu ücret, yargılama giderlerinden sayılır” biçimindeki son cümlenin, Anayasa"nın 36. maddesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinin üçüncü fıkrasının (c) bendine aykırı olduğu gerekçesiyle somut norm denetimine konu edilmesi üzerine, Anayasa Mahkemesinin 03.10.2009 tarihli ve 27365 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanan 12.03.2009 tarihli ve 43-51 sayılı kararında;
    “Anayasanın 36. maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip bulunduğu belirtilmiştir.
    Buna paralel olarak düzenlenen Ceza Muhakemesi Kanununa göre, yargılama sürecinde hüküm kesinleşinceye kadar şüpheli veya sanıktan müdafi ücreti istenmemektedir. Hüküm kesinleştikten sonra ise kendisinden yargılama giderleri içerisinde müdafi ücreti istenen kimse şüpheli veya sanık değil artık hükümlü sıfatını taşımaktadır. Düzenleme ile amaçlanan sanığa adil bir şekilde savunma imkanlarının sağlanmasıdır. Soruşturma ve kovuşturma evrelerinde bu imkan sağlandıktan sonra, yardım kapsamında ödenen ücretin yargılama gideri olarak hükümlüden tahsilinin öngörülmesinin Anayasanın adil yargılanma hakkına aykırılığından sözedilemez.
    Öte yandan, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinin üçüncü fıkrasının (c) bendinde, her sanığın "kendi kendini savunmak veya kendi seçeceği bir savunmacının yardımından yararlanmak ve eğer savunmacı tutmak için mali olanaklardan yoksun bulunuyor ve adaletin selameti gerektiriyorsa, mahkemece görevlendirilecek bir avukatın para ödemeksizin yardımından yararlanabilmek" hakkına sahip bulunduğu açıkça belirtilmiştir. Buna göre, Sözleşmede ücretsiz müdafi yardımından yararlanma koşula bağlı tutulduğundan bu hak mutlak bir hak niteliğinde değildir.
    Açıklanan nedenlerle kural Anayasa"nın 2. ve 36. maddelerine aykırı görülmemiştir.” şeklindeki gerekçeyle anılan cümlenin Anayasa"ya aykırı olmadığı belirtilmiştir.
    Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
    Akıl hastası olan sanık hakkında işlediği sabit olan kasten yaralama suçundan ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmiş olmakla birlikte sanık hakkında aynı zamanda TCK’nın 57/1. maddesi uyarınca akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirlerine hükmedildiğinden CMK’nın 325/1. maddesi uyarınca yargılama giderlerinin sanığa yükletilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak sanığın işsiz olduğunu ve herhangi bir geliri olmadığını beyan etmesi, dosya kapsamına göre sanığın mali imkânlara sahip olduğuna dair herhangi bir belirleme yapılamaması, müdafi talebi olmayan sanığa CMK’nın 150/2. maddesi uyarınca istemi aranmaksızın zorunlu olarak müdafi atanması karşısında; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/3-c maddesi hükmüne göre bu durumdaki bir sanığın müdafi yardımından ücretsiz faydalanması gerekmekte olduğundan, zorunlu müdafi ücretinin yargılama gideri olarak sanığa yükletilmesinde isabet bulunmamaktadır.
    Bu itibarla itirazın kabulüne, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün, avukat tutmak için gerekli mali imkânlardan yoksun bulunduğu anlaşılan sanığa CMK"nın 150/2. maddesi uyarınca zorunlu olarak ödenen ücretin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/3-c maddesi uyarınca yargılama giderlerine dâhil edilerek sanığa yükletilemeyeceğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına, ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden yargılama giderlerine ilişkin hatalı uygulamanın giderilmesi suretiyle düzeltilerek onanmasına karar verilmelidir.
    SONUÇ :
    Açıklanan nedenlerle,
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının KABULÜNE,
    2- Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 14.04.2015 tarihli ve 38021-13229 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
    3- Çankırı 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 27.03.2014 tarihli ve 69-297 sayılı hükmünün, avukat tutmak için gerekli mali imkânlardan yoksun ve kendisini savunamayacak derecede malul olduğu anlaşılan sanığa CMK"nın 150/2. maddesi uyarınca zorunlu olarak atanan müdafi ücretinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin 6/3-c maddesi uyarınca yargılama giderlerine dâhil edilemeyeceğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
    Ancak, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususta, 1412 sayılı CMUK’nın 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca uygulanması gereken 322. maddesindeki yetkiye istinaden hüküm fıkrasının yargılama giderlerine ilişkin paragrafındaki “zorunlu müdafii ücreti (182,00 TL + 15,00 TL + 282,00 TL) 479,00 TL” cümlesinin hükümden çıkartılması, ayrıca “854,70” ibaresi yerine “375,70” ibaresinin eklenmesi suretiyle diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
    4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 29.09.2020 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.








    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi