8. Hukuk Dairesi 2012/6875 E. , 2012/6859 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
..., ... ile ..., Kocabey Köyü Tüzel Kişiliği ve asli müdahil ... aralarındaki dava hakkında Şavşat Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 24.12.2010 tarih ve 84/316 sayılı hükmün Dairenin 17.04.2012 gün ve 6265/2962 sayılı ilâmiyle onanmasına karar verilmişti. Davacılar vekili tarafından süresinde kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Şavşat Sulh Hukuk Mahkemesinin 24.12.2010 tarih ve 2010/84 Esas, 2010/316 Karar sayılı davanın reddine ilişkin kararının davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairenin 17.04.2012 tarih ve 2011/6265 Esas- 2012/2962 Karar sayılı ilamıyla onanmıştır. Davacılar vekili 22.05.2012 tarihli karar düzeltme dilekçesiyle Dairenin Onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
Dava, kadastrodan önceki zilyetlik hukuki sebebine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince açılan tescil davasıdır. Uyuşmazlık konusu, taşınmaza komşu 148 ada 1, 2 ve 5 sayılı parsellere ait kadastro tutanaklarının düzenlendiği 10.02.2009 tarihinde paftasında yol olarak bırakılmıştır. Kural olarak kadastro tespitinin yapılmasıyla kadastrodan önceki zilyetlik kesintiye uğrar ve kadastro tespitinden sonra yirmi yıllık kazanma süresi yeniden işlemeye başlar. Yani kadastro tespitinin yapıldığı tarihten dava tarihine kadar kazanmayı sağlayan yirmi yıllık sürenin dolmuş olması gerekir. Ancak somut olayda kadastro tespiti 10.02.2009 tarihinde yapılmış olup tescili istenen yerde aynı tarihte paftasında yol olarak bırakıldığına ve davada 30.04.2010 tarihinde açıldığına göre davanın Daire uygulaması gereğince makul süre içerisinde açıldığının kabulü gerekir. Böyle durumlarda kadastrodan önceki zilyetlik kadastrodan sonra başlayan zilyetliğe eklenir. Daire uygulaması gereğince kadastro tespitinden itibaren tespit harici bırakılan ya da paftasında yol olarak gösterilen yerler hakkında iki yıllık süre içerisinde bunlara ilişkin davalar açıldığı takdirde makul süre içerisinde açılan dava olarak değerlendirilir.
Somut olayda, paftasında yol olarak gösterilen yerin gerçekten yol olup olmadığıkadim yol niteliğinde bulunup bulunmadığı ya da davacıların ileri sürdüğü gibi kendilerine ait taşınmaz olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. 04.11.2010 tarihinde yapılan keşifte dinlenen tanık... beyanında; davacılar ile asli müdahile (aslında fer’i müdahildir) ait taşınmazların daha önceden bir bütün olduğunu daha sonra bu arazinin ...’in büyük dedesi tarafından ... ve ...’ye satıldığını ancak dava konusu taşınmazlar satılırken taşınmazın kalan kısmının Ardahan Şavşat Karayoluna geçiş kısmının bulunmaması neniyle dava konusu yerin geçiş yolu olarak satış dışında bırakıldığını o tarihten bu yana ve kendimi bildim bileli (1950 doğumludur) dava konusu yerin yol olarak kullanıldığını, buradan kağnı arabalarının geçtiğini, herhangi bir bitkinin yetişmediğini, bundan 15 yıl kadar önce Laşet Tesislerinin inşaatına başlandığını, tesis inşaatında kullanılan malzemelerinde yine bu yoldan getirildiğini ancak Laşet Tesislerine giden yolun daha önceden dar olduğunu bu nedenle o zamanlar davacılara ait taşınmazları zilyetliklerinde bulunduran kardeşleri...ile ...’nin ... ile anlaştıklarını, ...’e ait taşınmazın bir kısmının şu anda davacılara ait olan taşınmaza terk edildiğini karşılığında dava konusu yolun davacılara ait taşınmaza yola doğru bir miktar genişletilmesi hususunda anlaştıklarını, taşınmazların zarar görmemesi nedeniyle dava konusu yolun etrafına beton duvar örülmesini istediklerini, ...’in sözü edilen beton duvar inşaasını biraz geciktirdiğini, davacılar tarafından buna sitem edildiğini ve daha sonra anlaştıkları biçimde yolun kenarlarına beton duvarların yapıldığını açıklamıştır. Tanık ...’da; aynı keşifte taşınmazların bir bütün olduğunu, çevrede arazisi bulunan kişiler tarafından yolun kullanıldığını onbeş yıl kadar önce Laşet Tesislerinin inşaatı sırasında kullanılan malzemelerin bu yoldan taşındığını, ... ile...ve ...’nin anlaştıklarını, ... tarafından taşınmazının bir kısmını davacılara ait olan taşınmaza terk ettiğini, adı geçenlerinde bunun karşılığında yolu genişletmeye izin verdiklerini ve yolun bir miktar genişletildiğini, onbeş yıl kadar önce yolun iki tarafına bu nedenle taş duvarlar çekildiğini, davacılar ve davalı tarafa ait taşınmazın daha önce bir bütün olduğunu, davacılara ait taşınmazların ...’in taşınmazından bölünmek suretiyle davacıların babasına satıldığını, satış sırasında Ardahan Şavşat Karayoluna bağlantının sağlanması için söz konusu yolun satış dışı bırakıldığını bunu kayınpederinden de duyduğunu, daha önceleri yolun kağnı yolu olarak kullanıldığını bildirmiş, tanıklardan... ise, onbeş yıl kadar önce kendisine ait taşınmazı ... ile köydeki başka bir arazi ile takas ettiğini takas işlemi konusunda aralarında anlaşmazlık çıktığını bu nedenle 8 yıl önce taşınmazı ...’e sattığını, ...’in buraya tesis yaptığını, dava konusu yolu betonladığını onbeş yıldan beri bu şekilde kullanıldığını, davacılara ait taşınmaz ile şuanda asli müdahile ait (...’e) taşınmazın önceden bir bütün olduğunu tek kişiye ait bulunduğunu, daha sonra bu taşınmazın bir kısmının davacıların babaları ... tarafından satın alındığını, ancak taşınmazın kime ait olduğunu, kimden satın aldığını tam olarak bilmediğini ifade etmiştir. Dinlenen yerel bilirkişi..., tanıklar ..., ...ve ...’in beyan ve açıklamaları da benzer niteliktedir.
Davacılar tarafından açılan ve açılmamış sayılmasına karar verilen Şavşat Sulh Hukuk Mahkemesinin 19.03.2010 tarih, 2010/26 Esas–2010/48 Karar sayılı dosya kapsamındaki tüm bilgi ve belgeler ile eldeki dava dosyası içinde bulunan bilgi ve belgeler, keşif tutanaklarının kapsamları, teknik bilirkişilerin raporları ve kadastro tutanakları bir bütün olarak birlikte değerlendirildiğinde kadastro tespitinden çok önce 148 ada 1, 2 ve 5 sayılı parsellerin (148/1 ve 5 parseller davacı tarafa ait, aynı ada 5 sayılı parsel ..."e aittir) esasen bir bütün olduğu, davacıların miras bırakanları (Habip ile ...) tarafından satın alındığı, satış işleminin kadastro tespit tarihinden çok önce olduğu ancak tarihinin belirlenemediği, satış sırasında 148 ada 1 ve 5 sayılı parsel arasında bulunan yolun Şavşat-Ardahan Karayoluna çıkış için satış dışı bırakıldığı esasen burada daha öncede kağnıların gelip geçtiği o yönde arazisi bulunan arazi sahipleri tarafından kullanıldığı, bu konuda bir duraksamanın olmadığı, sözü edilen kağnı yolunun dar olması nedeniyle davacıların kardeşleri...ve ... ile ... arasında yolun genişletilmesi konusunda anlaşmanın sağlandığı, ... kadastronun 148 ada 2 sayılı parseli içerisinde kalan yerin bir kısmını kadastro tespitinden önce teknik bilirkişi Sibel Aksoy Yılmaz ve arkadaşının dosyaya sunduğu 08.11.2010 tarihli raporlarına ekli krokide A ve C harfleriyle gösterilen yerlerin davacı tarafa bırakıldığı, davacı tarafında bunun karşılığında aynı krokide D harfiyle işaretli yolun genişletilmesine olur verdikleri ve yolun bu şekilde genişletildiği tüm bu işlemlerin kadastro tespitinden çok önce yapıldığı, onbeş yıl öncede yolun betonlandığı, davacı tarafın buna ses çıkarmadığı ve tespit tarihinden geriye doğru en az 14 yıl boyunca yolun genişletilerek beton dökülerek kullanılır hale getirildiği davacılara ait 148 ada 1 ve 5 sayılı parsellerin yoldan geçiş sırasında zarar görmemesi için sağına soluna beton duvarın yapıldığı dosya kapsamıyla sabit bulunduğu saptanan bu durum karşısında önceden var olan çevre taşınmazların malikleriyle pikniğe gelen halk tarafından kullanılan kağnı yolunun kadim yol niteliğinde bulunduğunun kabulü gerektiği, ancak davacı tarafın olurlarıyla ve yapılan takas sonucu yolun genişletildiği, yapılan takas işleminin geçerliliğini koruduğu belirlenmiştir.
Saptanan bu somut ve hukuki olgular karşısında davacı tarafın iddiasını kanıtlayamadığı verilen yerel mahkeme kararının usul ve kanuna uygun bulunduğu, eldeki dava dosyası ile açılmamış sayılmasına karar verilen dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerle açıklığa kavuşmuştur.
Davacı tarafın karar düzeltme isteği bu haliyle yerinde bulunmamaktadır. Ancak hüküm Sulh Hukuk Mahkemesince verildiğinden bu tür kararlara karşı esasen karar düzeltme yolu da kapalıdır.
Hüküm Sulh Hukuk Mahkemesince verilmiştir. 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440/III-2.maddesinde; Sulh Hukuk Mahkemesince verilen hükümlere ilişkin Yargıtay kararları hakkında karar düzeltme yoluna başvurulamayacağı açıklanmıştır. Bu nedenle davacılar vekilinin karar düzeltme isteğinin REDDİNE, istek halinde 43,90 TL peşin harcın karar düzeltme talebinde bulunan davacılara iadesine, 09.07.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.