13. Hukuk Dairesi 2012/24438 E. , 2013/3762 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, eski eşi aleyhine ... Mahkemeleri ve icra dairelerinde kendisini temsil etmesi için davalıyı avukat tayin ettiğini, davalının adına nafaka artırım davası açtıdığını, icra takibi yaptığını, bu dosyalarda bir miktar paranın davalı tarafından tahsil edildiğini fakat kendisinin yapılan tahsilatları borçlu vekili tarafından gönderilen makbuzlardan öğrendiğini, davalının kendisine hesap ve bilgi vermediğini, açıklama yapmadığını, noterden ihtarname çekerek dosyalar hakkında bilgi ve açıklama istediğini, davalının ihtarnameyle ücretlerine, tahsilata ve masraflara ilişkin hazırladığı listeyi gönderdiğini ve güven ilişkisinin zedelendiğini iddia ederek vekaletten çekildiğini bildirdiğini, davalının adına tahsil ettiği paralara haksız el koyduğunu ve görevini yapmadığını ileri sürerek, davalının tahsil ettiği paradan şimdilik 4000 TL"nın tahsil edildiği tarihten itibaren faiziyle tahsiline karar verilmesini istemiş sonradan 4.3.2011 tarihinde verdiği ıslah dilekçesiyle de talebini 5.845,21 TL"na çıkarmıştır.
Davalı, davacıyla AAÜT"ne dayalı sözlü vekalet sözleşmesi yapıldığını, bu sözleşmeye dayanarak davacıya ait dosyaları takip ettiğini, davacının şüpheli tavır ve davranışlarıyla aralarındaki güven ilişkisini sarstığını, bu nedenle ihtarname çekerek vekaletten ayrıldığını, alacağını ve tahsilatları liste halinde davacıya bildirdiğini, davacının alacağının olmadığını ve açılan davanın haksız olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, güven ilişkisi zedelendiği için davalı avukatın çekilmesinde haksızlık olmadığı ve ücrete hak kazandığı gerekçesiyle 5.845.21 TL üzerinden davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, avukat tarafından tahsil edilip ödenmeyen alacağının tahsili istemine ilişkindir. Avukatın, vekil olarak borçları Borçlar Kanununun 389 ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen Kanunun 390. maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özen ile ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır. “Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanununun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Borçlar Kanununun 390. maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir. Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır.BK.nun 392"inci maddesi hükmü gereğince vekil, talep üzerine yaptığı işin hesabını vermeye ve müvekkili nam ve hesabına edindiği herşeyi iade etmeye, iade edinceye kadar da almış olduğu şeyleri saklamaya mecburdur. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır. Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir.
Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; davalı avukatın, davacının boşanma ve nafaka davaları ile icra dosyalarında vekilliğini üstlendiği, davacının ihtarname düzenleyerek masraf, tahsilat ve vekalet ücreti listesini göndermesini istemesi üzerine ihtarname ile cevap vererek vekalet ücretine ilişkin liste sunduğu ve vekillikten çekildi anlaşılmaktadır. Davacı, davalının alacağını tahsil ettiğini fakat ödemediğini ileri sürerken, davalı ise tahsilatlardan ücretini mahsup ettiğini buna rağmen vekalet alacağının bulunduğunu ve çekilmenin haklı olduğunu savunmuştur.O halde taraflar arasındaki öncelikli olarak çözümü gereken uyuşmazlık, çekilmenin haklı olup olmadığı ile ilgili olup, ancak bunun sonucuna göre davacının alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise ne kadar alacaklı olduğu noktasındadır. Davalı taraf çekilme nedeni olarak, davacının ihtarname ile hesap istemesi sonucunda güven ilişkisinin zedelenmesini göstermiştir. Az yukarda da açıklandığı üzere hesap verme borcu ve taraflar arasındaki “güven ilişkisi” vekalet akdinin en önemli unsurlarından biri olup, davacının hesap sorması onun yasal hakkıdır. Davalının ihtarnameyle hesap istenmesi nedeniyle güveninin sarsıldığını ileri sürerek vekaletten çekilmesi haksızdır. Avukatın haksız olarak çekilmesi halinde, müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü olmadığından davacı ancak çekilme tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücretinin tahsilini isteyebilir. Hal böyle iken, mahkemece açıklanan hususlar gözardı edilerek, aksine düşüncelerle, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre davacı ve davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ; Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenle hükmün BOZULMASINA, 2. bent gereğince davacı ve davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-2 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 18.02.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.