3. Hukuk Dairesi 2016/7166 E. , 2017/16042 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki menfi tespit-alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; 21.12.2008 tarihinde ... ilçesi, ... köyü 115 ada 18 parselin tamamı ve 115 ade 23 parselle ilgili hissedarların kullanım alanı ve satılması konusunda davalı ile anlaşma yaptıklarını,tapulu taşınmaza ilişkin harici satış sözleşmesine göre davalıya 30.000 TL nakit ve 15.000 TL"de komisyon bedeli olarak ödeme yaptığını, ayrıca satış bedeli karşılığı 22 adet toplam 410.000 TL bedelli çek verdiğini, ancak davalı tarafından taşınmazın tapu devrinin yapılmadığını ileri sürerek; davalı ile yapılan sözleşmenin geçersiz olması nedeniyle ödediği 30.000 TL nakit ve 15.000 TL komisyon bedeli olmak üzere toplam 45.000 TL"nin davalıdan tahsilini ve davalıya verilen 22 adet çekin iptali ile ve bu çeklerden dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı; davacı ile iki adet sözleşme yaptıklarını, birinci sözleşme ile 3000 m2"lik taşınmazı davacıya 90.000 TL bedelle sattığını, kendisine bankadan gönderilen ödemelerin bu satışa ilişkin olup davacının halen 20.000 TL borcu olduğunu, dava konusunun 410.000 TL karşılığı yapılan ikinci sözleşme olduğunu, ikinci satış sözleşmesinden hiçbir para almadığını, ancak 22 adet çek aldığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile, 27.752 TL"nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine; ... ... şubesinde ..."nın çek hesabından verilen ..., ... ...,...,...,...,...,...,...,...,...,...,...,...,...,...,...,...,...,...,...,...,ve ...seri nolu çekler nedeni ile davacı..."nın davalı ..."a borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş olup; kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 2013/26077 Esas- 2014/10554 Karar sayılı kararı ile "... davalıya yenileme dilekçesi ve duruşma davetiyesinin Tebligat Kanunu ve ilgili Tüzük hükümlerine uygun şekilde duruşma tarihinden önce tebliğ edilmesi zorunludur. Kamu düzenine ilişkin bu yönün göz ardı edilerek anılan davalının
yokluğunda davaya devam edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir" gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyularak yapılan yargılama neticesinde; davacının davaya konu çeklerin tamamını, davalıdan aldığını 06.05.2015 tarihli duruşmada ve sonraki beyanında kabul ettiğinden, davaya konu çeklere yönelik menfi tespit davasının konusuz kaldığı, 29.03.2009 tarihinden sonra davacı tarafından davalıya 30.03.2009 tarihinde 5.000 TL, 16.10.2009 tarihinde 2.000 TL para gönderilmesi nedeniyle söz konusu paraların birinci sözleşme kapsamında davalıya gönderildiği yönünde kanaat oluştuğu, bundan dolayı davacının söz konusu paraların iadesine yönelik talebinin de reddi gerektiği, çeklerin iptaline yönelik talebinin ise söz konusu çeklerin davacı tarafından teslim alınması ve çek iptalinin şartlarının bulunmaması nedeniyle; davacının menfi tespit talebinin konusuz kalması nedeni ile hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacının davaya konu çeklerin iptaline yönelik talebinin reddine, davacının ödediği paralara ve komisyona ilişkin talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafça temyiz edilmiştir.
Dava, harici (geçersiz) satış sözleşmesi gereğince ödenen paranın iadesi ve menfi tespit istemine ilişkindir.
Yasanın aradığı şekil şartlarına uyularak resmi merciler önünde yapılmış bir satış sözleşmesi olmadığından yapılan taşınmaz satış işlemi TMK. nun 706, BK.nun 213, Tapu Kanunu 26. maddesi hükmüne göre geçersizdir. Bu nedenle, taraflar ancak verdiklerini isteyebilir. Bu durumda, taraflar arasındaki uyuşmazlığın sebepsiz zenginleşme kurallarına uygun çözümlenmesi ve tasfiye edilmesi gerekir.
Geçersiz satış sözleşmesi gereğince; diğerinin mal varlığına kayan değerlerin iadesi "Denkleştirici Adalet" düşüncesine dayanmaktadır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebebe dayanmadan başkasının mal varlığından istifade ederek, kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğünü ifade eder.
Şu durumda; hukuken geçersiz sözleşmeler, sebepsiz zenginleşme kuralları uyarınca tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralı hiçbir zaman gözardı edilmemelidir. Bu husus hakkaniyetin ve adaletin bir gereğidir. Bu bakımdan iadeye karar verilirken, satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye, karar verilmesi uygun olacaktır. Aksi takdirde, kısmi iade durumu oluşacak, iade dışındaki zenginleşme iade borçlusu yedinde haksız zenginleşme olarak kalacak, iade borçlularının iadede direnmelerine neden olacaktır. Ancak, burada denkleştirme yapılırken, iade alacaklısının geçersiz sözleşmenin ifa edilmeyeceğini öğrendiği tarihe dikkat edilmelidir. Zira geçersiz sözleşmenin artık ifa edilmeyeceğini bile bile haksız zenginleşmenin iadesini istemeyen alacaklı, zararının artmasına kendisi sebep olacağından bu artan zararını iade borçlusundan istenememelidir.
Somut olayda; dosyadaki bilgi ve belgelerden; davacının, tapu kaydına göre... adına kayıtlı ... ilçesi, ... köyü, 115 ada, 23 parseldeki 143/1200 hissesine tekabül eden kısmını 09.10.2008 tarihli satış sözleşmesi ile devir aldığı; taraflar arasında yapılan aynı tarihli sözleşmenin tetkikinde sözleşmenin taraflarının taşınmazda hisse sahibi olan davacı..., davalı ... ve dava dışı üçüncü kişi olduğu, sözleşme ile "115 ada 23 parsel 25.184,51 m2"lik kargir ev ve tarla cinsi taşınmaz Karayollarının kamulaştırma işlemlerinden sonra ..."nın hisssinde azalma olacağını azalan hissesinin 3040 m2"ye ... tarafından tamamlanacağı ve
tamamlandıktan sonra ..."a 20.000 TL verileceği" hususunda anlaşmaya varıldığı; yine taraflar arasında 21.12.2008 tarihinde yapılan sözleşme ile "115 ada 23 parselin kullanımı hususunda ve 115 ada 18 parselin tamamının ve 115 ada 23 parseldeki (A) ile gösterilen kısmının davalı ... tarafından, davacı..."ya satıldığı ödeme planı ve ilgili evraklar tamamlandıktan sonra tapu devrinin yapılacağı" hususunda anlaşmaya varıldığı; sözleşme ekinde muhtelif tarihlerde ve muhtelif miktarlarda ödeneceği kararlaştırılan toplam 410.000-TL"lik çekin davacı... tarafından, davalı ..."a teslim edildiğine ilişkin tarafların karşılıklı imzalarını içerir yazılı belge olduğu görülmekte, dava konusu edilen 115 ada 18 parsel sayılı taşınmazın ise tapuda davalı adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.
Dosya içerisinde; 16.09.2008 tarla kaporası açıklamalı 1.000 TL (..."a gönderilmiş), 16.09.2008 tarihli tarla kaporası açıklamalı 5.000 TL, 16.10.2008 tarihli açıklamanın olmadığı 2.000 TL, 27.11.2008 tarihli açıklamanın ve kimin gönderdiğinin belli olmadığı 1.500 TL (..."a gönderilmiş), davacı adına bir başkasının banka yoluyla gönderdiği 02.12.2008 tarihli arsa kaporası açıklamalı 20.000 TL, 12.02.2009 tarihli tarla açıklamalı 600 TL, 13.02.2009 tarihli tarla açıklamalı 500 TL, 09.03.2009 tarihli tarla kaporası açıklamalı 4.650 TL, 24.03.2009 tarihli mahkeme harcı açıklamalı 10.000 TL, 30.03.2009 tarihli tarla kaporası açıklamalı 5.000 TL"yi içerir banka dekontlarının bulunduğu, ancak bu dekontların dava konusu edilen taşınmazların hangisine ait ödemeler olduğu hususu araştırılmadan hüküm tesis edildiği anlaşılmıştır.
Hal böyle olunca mahkemece; 115 ada 23 parselle ilgili ödemeleri ayırıp, 115 ada 18 parselle ilgili ödemeleri tespit edip, 115 ada 18 parselle ilgili ödemelerin iadesine karar verilmesi gerekirken, bu yönler gözardı edilerek, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile davacının ödediği paralara ve komisyona ilişkin talebinin reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.11.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
.