8. Hukuk Dairesi 2012/779 E. , 2012/6795 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ile Hazine, Madenli Belediye Başkanlığı, dahili davalı DSİ Genel Müdürlüğü aralarındaki tescil davasının kabulüne dair ...Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 19.06.2006 gün ve 571/173 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalılar Hazine ve DSİ Genel Müdürlüğü vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, dava dilekçesinde mevki ve sınırları yazılı 9350,48 m2 yüzölçümündeki taşınmazın imar-ihya ve kazanmayı sağlayan zilyetlik nedeniyle vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu, davalı DSİ Genel Müdürlüğü vekili, davacı lehine kazanma koşullarının oluşmadığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır.
Davalı Madenli Belediyesine dava dilekçesi yöntemine uygun biçimde tebliğ edilmiş olmasına rağmen yargılama oturumlarına katılmamıştır.
Mahkemece, davanın kabulüne, teknik bilirkişi raporunda B harfi ile gösterilen 9350,48 m2"lik taşınmazın davacı adına tapuya tesciline karar verilmiştir. Hüküm, davalı Hazine ve DSİ Genel Müdürlüğü vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastroca tespit dışı bırakılan taşınmazın TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddeleri hükümleri uyarınca tescili isteğine ilişkindir. Kadastro Müdürlüğünün karşılık yazısında, tescil konusu taşınmazın 1926 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında "dere yatağı" niteliğiyle tespit dışı bırakıldığı bildirilmiştir. Bu nitelikle tespit dışı bırakılan bir yer kural olarak; TMK.nun 715 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16/C maddelerinde düzenlenen Devletin hüküm ve tasarrufunda bulunan yerlerden sayılır. Böyle bir yerin zamanaşımı yoluyla kazanılması ve özel mülkiyet şeklinde tapuya tesciline karar verilebilmesi için 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesindeki koşullar altında imar ve ihya edilerek kültür arazisi haline getirilmiş olması ve bu olgunun tamamlandığı tarihten dava tarihine kadar kazanma koşullarının geçmiş olması gerekir. Dava konusu taşınmaz Zilli Deresi yatağı üzerinde yer almaktadır. Böyle bir yerin kazanılabilmesi için derenin aktif yatağı ve etki alanında kalmaması, nitelik itibariyle kazanmaya elverişli yerlerden bulunması gerekir. Jeolog uzman bilirkişi Uğur Bedir tarafından düzenlenen 03.03.2005 havale tarihli raporu ile ziraatçı uzman bilirkişi Şükrü Bostancı"nın düzenlemiş olduğu raporlarda, “dava konusu taşınmazın Zilli Deresi taşkın düzlüğü kenarında olduğu, derenin taşıdığı çakıl, kaya ve bloklarının temizlenerek üzerlerinin ıslah edildiği, dışarıdan tarım toprağı taşınarak bugünkü formuna kavuşturulduğu, halen taşınmazın içinde dereotu sebzesinin ekili bulunduğu” bildirilmiştir. Ayrıca, teknik bilirkişinin ölçekli kroki ve raporunda dava konusu taşınmazın Zilli Deresine bitişik konumda olduğu görülmektedir. Her ne kadar Kadastro Müdürlüğünden alınan yazı cevabında taşınmazın dere yatağı olarak tespit dışı bırakıldığı bildirilmiş ise de, somut ve bilimsel verilere dayalı olarak uzman bilirkişiler tarafından düzenlenen raporlarda, dava konusu taşınmazın öncesinde, derenin yatak değiştirmesi ile meydana gelen çakıl ve kaya bloklarından oluşan bir yer olduğu anlaşılmaktadır. Yargıtay"ın içtihatlarına göre böyle bir yerin imar ve ihya yoluyla kazanılması mümkün olmadığı gibi güçlendirmek amacıyla getirilen toprak dışında, yoğun bir toprak taşınarak kaya bloklarının üzerinin doldurulması ve tarım arazisi haline dönüştürülmesi de ihya sayılmamaktadır. İhyadan amaç; yoğun emek harcayarak ve para sarfederek işlenmemiş toprakların tarım arazisi haline getirilmesidir. İhya olmaksızın veya ihyayı gerektirmeyen taşınmaza toprak taşımak suretiyle yapılan güçlendirme, yani çalışma iyileştirme niteliğinde sayılır. Dava konusu taşınmazın açıklanan ve belirlenen niteliği karşısında böyle bir yerin kazanılması mümkün bulunmamaktadır. Kaldı ki tescili istenen taşınmaz yağmur, sel, kar ve benzeri suları taşıyan bu haliyle doğal afetleri önleme görevi bulunan Zilli Deresinin taşkın ve etki alanı altında bulunan böyle bir yerin zilyetlik imar ve ihya ile de edinilmesi olanaklı değildir. Tüm bu belirlemeler karşısında davanın reddine karar verilmesi gerekirken, maddi olay ve kanıtlar yanlış değerlendirilerek yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Davalı Hazine ve DSİ Genel Müdürlüğü vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle ve 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 06.07.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.