10. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/3840 Karar No: 2016/8819 Karar Tarihi: 30.05.2016
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2016/3840 Esas 2016/8819 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2016/3840 E. , 2016/8819 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi Davacı, sigortalılık başlangıç tarihinin 06.05.1989 tarihi olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, bozmaya uyulduktan sonra ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne, karar verilmiştir. Hükmün, davalı kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun geçici 7/1. maddesi hükmünde yer alan düzenleme ile genel olarak Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı karşısında, davanın yasal dayanağının 506 sayılı Kanun olduğu kabul edilmelidir. Dava konusu somut olayda; mahkemece verilen ilk kararın Dairemizin 05.05.2014 tarihli ve 2014/9363 E: 2014/9893 K Sayılı İlamı ile davacı hakkında fiili çalışmayı belirleyebilecek şekilde resen araştırma yapılması gereğinden bahsedilerek bozulmuş olmasına rağmen, davacı adına süresinde verilen 06.05.1989 tarihli işe giriş bildirgesinin varlığının davacı lehine çalışmaya karine oluşturduğu kanaatiyle yazılı şekilde karar verildiği anlaşılmakta ise de; verilen kararın davacının, sigortalılık başlangıcının tespitine ilişkin ...’nun 01.06.2011 günlü 2011/307 E -2011/366 K sayılı, 21.09.2011 günlü ve 2011/527 E–2011/552 K sayılı ilamları gözetildiğinde iddiasını ispata yarayacak delillerle ispatlandığını söylemek mümkün değildir.. ...nun belirtilen ilamlarında da bahsedildiği üzere, 506 sayılı Kanunun 108.maddesi uyarınca, sigortalılık başlangıcı yönünden salt işe giriş bildirgesi verilmiş bulunması yeterli olmayıp, ayrıca Kanunun 2.maddesinde öngörülen şekilde fiili çalışmaların aranması da gereklidir. Bu nedenledir ki, somut olayda, uyuşmazlık fiili çalışma olgusunun yöntemince kanıtlanmış olup olmadığı, mahkemece, bu yönde yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Eldeki davada da bozma sonrasında davacının çalışmasını doğrulayabilecek bir tanık veya başkaca yazılı delilin bulunamadığı, davacının da yargılama esnasında alınan beyanında çalışmasının varlığına tanıklık yapabilecek başkaca kimseleri bulamayacağına dair beyanı dikkate alındığında dosya kapsamına göre, iddianın ispatlanamaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde ve anılan gerekçe ile karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O hâlde, davalı kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 30.05.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.