17. Hukuk Dairesi 2014/8722 E. , 2016/11145 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle, davanın kabulüne ilişkin verilen hüküm, davalı vekili tarafından süresi içinde, davacılar vekili tarafından süresinden sonra temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili, davacılar murisi ...."ün .... Kredi Tüketici Finansmanı A.Ş"den 40.710,80 TL. kredi kullandığını, krediye teminat olmak üzere davalı tarafından Kredi Koruma Teminatlı Hayat Sigorta Poliçesi yapıldığını, kredi ödemelerinin devamı sırasında davacılar murisinin öldüğünü, davalıya ödeme için yapılan başvuruya olumsuz yanıt verildiğini, davacıların bu nedenle kredi taksitlerini ödemek zorunda kaldığını, poliçe gereği davalının vefat teminatını ödemek zorunda olduğunu, murisin sağlık durumu hakkında kasten gerçeğe aykırı beyanda bulunmadığını, ölüm belgesinde dahi ölüm nedeninin net biçimde tespit edilemediğini belirterek, davalının poliçe gereği kredi kurumuna kredi bedellerini ödemesine, murisin ölümünden itibaren davacıların ödediği kredi taksitlerinin avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, poliçede lehdar olarak gösterilen kredi kuruluşunun dava ve tazminat talep hakkı olduğundan davacıların aktif husumet ehliyeti olmadığını, davacılar murisinin poliçe tanziminde doğru beyan yükümlülüğüne kasten uymaması nedeniyle HSGŞ C.2.2.2 maddesi gereği talebin teminat dışı olduğunu, talebin fahiş olduğunu, avans faizi talebinin yersiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davanın kabulü ile 33.925,67 TL. teminatın, .... Kredi Tüketici Finansman A.Ş"ye kredi borcunun kapatılması için davalı sigorta şirketinden tahsiline ve davacıya ödenmesine, davacı tarafından ödenen 3 taksit tutarı 6.785,13 TL"nin dava tarihinden işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Davacılar vekilinin temyiz talebi yönünden; 19.12.2013 tarihli kararın tebliği üzerine davacılar vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmamış; ancak davalı tarafça temyiz başvurusunda bulunulmuş, davalı temyiz dilekçesinin 11.02.2014 tarihinde davacılar vekiline tebliği üzerine, davacılar vekili 26.02.2014 tarihli dilekçesi ile katılma yoluyla temyiz isteminde bulunmuştur. Davacılar vekilinin katılma yoluyla temyiz dilekçesinin, yasal 10 günlük süre geçirildikten sonra verildiği ve temyiz defterine kaydedildiği görülmektedir. Süresinden sonra yapılan temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01.06.1990 gün ve 3/4 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, Yargıtayca da bu yolda karar verilebileceğinden, davacılar vekilinin süresinden sonra yapılan temyiz isteminin reddi gerekmiştir.
2-Davalı vekilinin temyiz talebi yönünden;
A-Dava, hayat sigorta poliçesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
10.04.1992 Gün 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, hakimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olmasını öngörmektedir. Kısa kararda hükmedilmeyen bir yükümlülüğün gerekçeli kararda hüküm altına alınmış olmasının çelişki teşkil etmediğini söylemek mümkün değildir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İBK"nın bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. Öyle ki İBK ile bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde başka bir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.
Diğer taraftan 1086 sayılı HUMK"nun 381-389. maddelerinde (6100 sayılı HMK"nın 294-297. maddeleri), hükmün tefhimi, nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. HUMK’nun 388. maddesinde (HMK"nın 297/II maddesi); hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu açıklanmıştır. Başka bir anlatımla, tesis edilen hüküm, infazı kabil ve uygulanabilir olmalıdır.
Bu hükümler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunludur.
Yargıtay"ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hükmün bulunması gerektiği açıktır.
Somut uyuşmazlıkta, yerel mahkemenin yargılamayı sonuçlandırdığı 19.12.2013 tarihli kısa kararda "davanın kabulüne, poliçe eki Kredi Koruma Teminatlı Hayat Sigortası Teminat Tutarları Tablosunda yazılı ödenmeyen 4. ay olan 15.04.2012 tarihinden başlayarak 15.06.2013 tarihinde sona erecek şekilde 15 aylık her biri 2.261,71 TL. olmak üzere toplam 33.925,67 TL. teminatın, .... Kredi Tüketici Finansman A.Ş"ye kredi borcunun kapatılması için davalı sigorta şirketinden tahsiline, davacı tarafından ödenen 3 taksit tutarı 6.785,13 TL"nin dava tarihinden işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline" denildiği halde; gerekçeli kararın hüküm fıkrasında "davanın kabulüne, poliçe eki Kredi Koruma Teminatlı Hayat Sigortası Teminat Tutarları Tablosunda yazılı ödenmeyen 4. ay olan 15.04.2012 tarihinden başlayarak 15.06.2013 tarihinde sona erecek şekilde 15 aylık her biri 2.261,71 TL. olmak üzere toplam 33.925,67 TL. teminatın, .... Kredi Tüketici Finansman A.Ş"ye kredi borcunun kapatılması için davalı sigorta şirketinden tahsili ile davacıya ödenmesine, davacı tarafından ödenen 3 taksit tutarı 6.785,13 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline" denildiği görülmektedir. Böylelikle, davalı sigorta şirketinin sorumlu tutulduğu 33.925,67 TL. için davacılara tahsil imkanı verilip verilmediği konusunda, kısa karar ile gerekçeli kararın hüküm fıkraları arasında çelişki yaratıldığı görülmektedir.
Bu durum Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 294/3. maddesine aykırılık teşkil ettiğinden 10.4.1992 gün ve 1991/7 Esas-1992/4 Karar Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı uyarınca kısa karar ile gerekçeli karar arasındaki çelişkinin giderildiği bir hüküm kurulmak üzere kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
B-Bozma neden ve şekline göre; davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin katılma yoluyla temyiz isteminin süre yönünden REDDİNE; (2-A) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA; (2-B) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılar ve davalıya geri verilmesine 05/12/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.