10. Hukuk Dairesi 2016/7796 E. , 2016/8789 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :ş Mahkemesi
Dava, 01.03.1982 tarihinin sigortalılık başlangıç tarihi olarak tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün davacı ve davalı Kurum tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin olduğu anlaşıldıktan ve düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
18.12.1968 doğumlu olan davacının, sigorta başlangıcının tespiti istemiyle açmış olduğu davada mahkemece, davacının davalı işyerinde çırak olarak çalıştığı ve 506 sayılı yasanın ilgili maddelerine göre çırakların çıraklık devresi sayılan süre içerisinde malullük, yaşlılık, ölüm sigortaları hükmüne tabi olamayacakları ve bu hükmün sonucu belirtilen sürelerin 506 sayılı Yasanın 108. maddesinde gösterilen sigortalılık başlangıç süresinden kabul edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
1-Uyuşmazlık konusu dönemde yürürlükte bulunan 2089 sayılı Çırak Kalfa ve Ustalık Yasası"nın 4. maddesinde, bu Kanuna tabi bir sanatı o sanat için düzenlenen tarih ve pratik öğrenim programına göre o işyerinde öğrenmek amacıyla bir çıraklık sözleşmesi ile, bir işyeri sahibinin hizmetine giren kimseye çırak deneceği; 16. maddesinde ise, işyeri sahibi veya temsilcisinin çırak adayını çalıştırmaya başlamadan önce velisi veya kanuni mümessili ile üç örnek yazılı bir çıraklık sözleşmesi yapmaya mecbur olduğu; 20. maddesinde, sözleşmenin bir örneğinin Mahalli Çıraklık Eğitim Komitesi"ne, derneğe kayıtlı ise, ilgili derneğe veya odaya vermek ve sicil numarasını alarak sözleşmeye yazmak zorunda olduğu bildirilmiştir. Diğer taraftan bir kişiye çırak denilebilmesi için, o kimsenin durumunun bu özel kanunda çıraklar hakkında yapılan tarife ve nitelendirmeye uyması gerekir. Yani, taraflar arasındaki ilişkinin
./..
niteliği belirlenirken, başka bir ifade ile, davacının belirtilen tarihte çırak olup-olmadığına karar verilirken, çalışma ilişkisine bakılarak karar verilmelidir.
Kişi işyerinde üretimle ilgili çalışmalara fiilen katılıyor, meslek ve sanat eğitimi arka planda tutuluyorsa, bu durumda çıraklık ilişkisinden söz edilemeyecektir.
Dosyadaki kayıt ve belgelere göre; davacının 01.03.1982 işe başlama tarihli işe giriş bildirgesinde çırak olarak çalıştığına dair bir açıklama olmadığı gibi, taraflar arasında yapılmış çıraklık sözleşmesine ilişkin, yazılı bir belge de ibraz edilmemiştir
Somut olayda, “çıraklık sözleşmesinin” varlığı araştırılmadığı gibi, beyanlarına başvurulan tanık anlatımlarından, davacının çalışmalarının, meslek ve sanat eğitimine veya üretime yönelik olup olmadığı konusunda bir kanaate ulaşılamamaktadır.
Mahkemece; taraflar arasında yapılmış bir çıraklık sözleşmesinin varlığı usulünce araştırılmalı; çıraklık sözleşmesinin bulunduğunun anlaşılması durumunda, davacının çalışmalarının, bir mesleğin öğrenilmesine yönelik olup olmadığı ve fiilen davacının üretime yönelik çalışıp çalışmadığı hususu çalışma ilişkisini bilebilecek tanık anlatımlarına başvurulmalı; varsa ibraz edilecek sair bilgi ve belgeler incelenip değerlendirilmeli ve çalışma olgusu ve niteliği şüpheye yer vermeyecek şekilde belirlenip, sonucuna göre karar verilmelidir.
2-6552 sayılı Kanunun 11.09.2014 günü yürürlüğe giren 64. maddesiyle 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7. maddesine eklenen 4. fıkrasında yer verilen, hizmet akdine tabi çalışmaları nedeniyle zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti talebi ile işveren aleyhine açılan davalarda, davanın Kuruma resen ihbar edileceği, ihbar üzerine davaya davalı yanında feri müdahil olarak katılan Kurumun, yanında katıldığı taraf başvurmasa dahi kanun yoluna başvurabileceği hükmünün; işverence yasal süresinde verilmekle zorunlu sigortalılık tescilinin dayanağını oluşturan bildirgede işe giriş günü olarak yazılı tarihin kabul edilmemesi yönündeki Kurum işleminin iptali ile anılan bir günlük çalışma süresinin geçerliliğinin tespiti niteliğinde olan, dolayısıyla zorunlu sigortalı hizmetlerinin tespiti mahiyetinde olmayan eldeki davada uygulama yeri olmadığı gözetilmeksizin, yanılgılı değerlendirme ile karar başlığında davalı Kurumun fer"i müdahil olarak gösterilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı ve davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 30.05.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.