Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2012/280
Karar No: 2012/6740
Karar Tarihi: 05.07.2012

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2012/280 Esas 2012/6740 Karar Sayılı İlamı

8. Hukuk Dairesi         2012/280 E.  ,  2012/6740 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil

    ... ile ...oğlu ... ...ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair .... Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 14.06.2011 gün ve 831/382 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
    KARAR

    Davacı kadastro çalışmaları sırasında 858 ada 92 parsel olarak tam mülkiyet üzere ...oğlu ... adına tespit ve tescil edilen taşınmazı önceki zilyetden 4.11.1980 tarihli haricen düzenlenen senetle satın ve devraldığını, kayıt maliki ...’nın yıllar önce öldüğünü açıklayarak davalı adına olan tapu kaydının iptaliyle adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Mahkemece, dava konusu yerin kadastro tutanağının 1962 yılında kesinleştiğini, tapulu taşınmazların satışının nasıl yapılacağını yasada açıkça düzenlendiğini, Tapu Sicil Müdürlüğünde yapılmayan satışların geçersiz olduğunu, davacı tarafından dosyaya sunulan satış sözleşmesinin bir geçerliliğinin bulunmadığını açıklayarak davanın reddine karar vermiştir. Hüküm, süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Toplanan deliller, tüm dosya kapsamından; dava konusu parsele ilişkin tapu kaydı dosyadadır. Tam mülkiyet üzere arsa niteliğiyle 336 m2 olarak kadastro yoluyla 14.08.1969 tarihinde ...oğlu ... adına tescil edildiği herhangi bir intikal işleminin yapılmadığı görülmüştür. Nüfus kayıt örneği dosyadadır. ...oğlu ...’nın 19.01.1932 tarihinde ölü olduğu anlaşılmıştır. Hasımsız veraset belgesi dosyadadır. Kayıt maliki ...oğlu ...’nın 19.01.1932 tarihinde ölümü üzerine mirasçılarının belirlendiği anlaşılmaktadır. Açıklanan olgular tarafların ve mahkemenin kabulündedir. Uyuşmazlık tapuda ölü kişi adına tescilli olan taşınmazın TMK.nun 713/2.maddesi yollamasıyla aynı kanunun 713/1.maddesindeki koşulların gerçekleşmesi durumunda tapu iptal, tescil kararı verilip verilmeyeceğinde toplanmaktadır.
    Bilindiği üzere, dava; kazanmayı sağlayan zilyetlik ve TMK.nun 713/2. fıkrasında yer alan, “…maliki 20 yıl önce ölmüş…” hukuki sebebine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Kural olarak, tapulu bir taşınmazın veya tapuda kayıtlı bir payın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün değildir. Ancak, kanunun açıkça izin verdiği ve düzenlediği ayrık durumlarda tapulu bir yerin veya tapuda kayıtlı bir payın koşulları oluştuğu takdirde kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün
    olabilir. Şöyle ki, kanunun açıkça izin verdiği hallerden biri de MK.nun 713/2. maddesindeki düzenlemelerdir. Anılan maddede, “aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden anlaşılmayan veya 20 yıl önce ölmüş ya da hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir”, denilmiştir.
    Davacı vekili 224 nolu parselin önceki maliki ...’un 22.08.1977 tarihinde öldüğünü tapu kaydının intikal gördüğü 24.09.2007 tarihine kadar 20 yıldan fazla süre ile kanunda belirtilen koşullar altında zilyet olduğunu, TMK.nun 713/2. maddesi karşısında tapu kaydının hukuki değerini yitirdiğini ileri sürerek istekte bulunmuştur.
    Somut olayda çözümlenmesi gereken öncelikli sorun; temyiz incelemesinin yapıldığı aşamada yerel mahkemenin kararına dayanak oluşturan hükmün TMK.nun 713/2. fıkrasındaki; “…ölmüş…” sözcüğünün Anayasa Mahkemesince iptaline ilişkin kararı ve bu karar yayımlanana kadar hükmün yürürlüğünün durdurulması kararının eldeki davaya etkisinin ne olacağı hususudur.
    Davaya dayanak oluşturan TMK.nun 713/2. fıkrasında yer alan “…ölmüş…” sözcüğünün, “Anayasa Mahkemesinin 17.3.2011 gün ve 2009/58 Esas, 2011/52 Karar sayılı kararıyla iptaline, bu sözcüğün uygulanmasından doğacak sonradan giderilmesi güç veya olanaksız durum ve zararların önlenmesi ve iptal kararının sonuçsuz kalmaması için kararın Resmi Gazetede yayımlanacağı güne kadar yürürlüğünün durdurulmasına 17.3.2011 tarihinde karar verilmiştir.”
    Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 153/2. fıkrasında; Anayasa Mahkemesinin, bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tamamını veya bir hükmünü iptal ederken, kanun koyucu gibi hareketle, yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis edemeyeceğini vurguladıktan sonra aynı maddenin 5. fıkrasında da “iptal kararlarının geriye yürüyemeyeceği” açıklanmıştır.
    Anayasa Mahkemesinin iptal kararları, kural olarak Resmi Gazetede yayımlandıkları tarihten itibaren ve geleceğe dönük olarak hukuki sonuçlar doğurmaktadırlar. Bu nedenledir ki, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından önce iptal edilen yasa kuralına dayanılarak verilen ve kesinleşmiş mahkeme kararının Anayasa Mahkemesi kararından etkilenemeyeceği açıktır. Yani Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının, iptal edilen yasa kuralına dayanılarak daha önce verilip kesinleşmiş olan hükme etkili olması olanaklı değildir.
    Saptanan bu olgular karşısında Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının ya da kanunların geriye yürümezliği ilkesinin istisnalarını kamu düzeni, genel ahlak kuralları ile kazanılmış hak ilkesi oluşturmaktadır. Kazanılmış (müktesep) hakkın söz konusu olduğu durumlarda Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının uygulanamayacağı kabul edilmektedir.
    Eldeki dosyadaki somut olaya gelince: TMK.nun 713/2. fıkrasında açıklanan üç ayrı hukuki sebepten biri olan “…ölmüş…” sözcüğünün Anayasa Mahkemesince iptalinden sonra elde bulunan veya açılacak olan davalara etkisinin ne olacağı üzerinde durulması gerekmektedir. TMK.nun 713/1. fıkrasında; “tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak 20 yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.” denilmiştir. Aynı maddenin 2. fıkrasında ise; “aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden anlaşılamayan veya 20 yıl önce ölmüş ya da hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de, o taşınmazın tamamı, bir parçası
    veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir” amir hükmüne yer verilmiştir.
    Görüldüğü gibi TMK.nun 713/2. fıkrasına dayalı olarak açılan davaların başarıyaulaşması; bu fıkrada belirtilen koşullar yanında aynı zamanda 713/1. fıkrasındaki koşulların da gerçekleşmiş bulunmasına bağlıdır. Çünkü 2. fıkrada; “aynı koşullar altında…” denilmek suretiyle aynı maddenin 1. fıkrasına atıfta bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle 1. fıkradaki koşulların araştırılıp belirlenmesi zorunludur.
    TMK.nun 713/5. fıkrasının son cümlesinde ise; “Mülkiyet, birinci fıkrada öngörülen koşulların gerçekleştiği anda kazanılmış olur.” ilkesi getirilmiştir. Bu ilke 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Kanunla anılan fıkraya eklenmiştir. İşte TMK.nun 713/5. fıkrasında mülkiyet, 1. fıkrada öngörülen koşulların gerçekleştiği anda kazanılmış olur ibaresi TMK.nun 713/1 ve 2. fıkralarına dayalı olarak açılan davalar açısından “kazanılmış (müktesep) hak” olarak kabul edilip edilemeyeceği sorunu karşımıza çıkmaktadır. Sözü edilen ibare ile 1 ve 2. fıkralarında yer alan tüm koşulların gerçekleşmesi yanında aynı maddenin 1. fıkrasında açıklanan 20 yıllık kazanma süresinin dolduğu anda mülkiyetin kazanılacağı kastedilmektedir. Şu halde, Anayasa Mahkemesince yürürlüğünün durdurulması kararının verildiği 17.3.2011 tarihinden önce dava açanlar (eldeki davalar) ile açmayanlar bakımından 20 yıllık kazanma süresi ve 2. fıkrada açıklanan maliki 20 yıl önce ölmüş olan kişi bakımından söz konusu süreler dolmuş ise bunlar açısından kazanılmış (müktesep) hakkın kabul edilip edilmeyeceğinin değerlendirilmesi gerekir.
    TMK.nun 713/5. fıkrasına eklenen ibare ile mülkiyet hakkının tüm kazanma koşullarının oluşması ile 20 yıllık kazanma süresinin dolduğu anda kazanılacağı açıklandığına ve bu konuda hiçbir duraksama söz konusu olamayacağına göre az önce açıklanan durumlar bakımından kazanılmış hakkın varlığının kabulü gerekmektedir. Yukarıda yapılan tüm açıklamalar da bunu doğrulamaktadır. 4721 sayılı Kanunla getirilen ve TMK.nun 713/5. fıkranın son cümlesi için gösterilen gerekçede de şu ifade yer almaktadır: “Gerçekten, mülkiyet hakkının hangi anda kazanılmış olacağı sorusunu cevaplayan bu yeni hükme göre, mülkiyet 1. fıkrada öngörülmüş olan bütün şartların gerçekleştiği anda kazanılmış olacak, yani hâkimin vereceği tescil kararı geriye dönük (makable şamil) sonuç doğuracaktır.” denilmektedir.
    Anayasa Mahkemesinin verdiği iptal kararıyla birlikte 17.03.2011 tarihinde aynı zamanda; “…kararın Resmi Gazetede yayımlanacağı güne kadar yürürlüğünün durdurulmasına” karar verilmiştir. Şu halde yürürlüğünün durdurulması kararının verildiği 17.03.2011 tarihinden önce açılmış bulunan davalar bakımından maliki 20 yıl önce ölmüş ve o tarihten dava tarihine veya kayıt maliki adına bulunan tapu kaydının intikal gördüğü tarihe kadar diğer kazanma koşulları yanında 20 yıllık kazanma süresi de dolmuş ise, bu tür davalar bakımından kazanılmış (müktesep) hakkın kabulü gerekir. Uyuşmazlığa konu yapılan tapu kaydı; malikin ölüm tarihinden itibaren 20 yıllık kazanma süresi geçtikten sonra intikal görmüş ise bu tür intikal gören kayıt hukuken bir değer taşımaz ve intikal maliklerine herhangi bir hak bahşetmez. Yine dava açmamış ancak; Anayasa Mahkemesinin verdiği yürürlüğünün durdurulması karar tarihi olan 17.3.2011 tarihinden önce hak sahipleri yararına kazanma koşulları oluşmuş, malik 20 yıl önce ölmüş ve 20 yıllık kazanma süresi de dolmuş ise, bu tür hak sahiplerinin de dava açma yönünden kazanılmış haklarının olduğunun da kabulü gerekmektedir. Bu gibi hak sahiplerinin 17.3.2011 tarihinden önce veya sonra dava açmalarının bir önemi bulunmamaktadır. Yukarıda açıklanan nedenlerle intikal tarihine kadar dava konusu taşınmazın teknik bilirkişi raporunda A harfiyle gösterilen bölümü üzerinde TMK.nun 713/2 maddesinde yazılı kazanma koşullarının davacı lehine
    gerçekleştiği hususunda duraksamamak gerekir.
    Hal böyle olunca, davacının davasının kabulüne karar vermek gerekirken, maddi olay ve nitelemede yanılgıya düşülerek yazılı olduğu biçimde karar verilmesi isabetli olmamıştır.
    Davacı vekilinin temyiz itirazları bu bakımlardan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 18,40 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 05.07.2012 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
    KARŞI OY

    Davacı, dava konusu 858 ada 92 parsel sayılı taşınmazın kadastroda ...oğlu ...adına tespit ve tescil edildiğini, tespit maliki ...oğlu ...’nın 19.01.1932 tarihinde öldüğünü, kaydın intikal görmediğini, dava konusu yerin önceden ... tarafından haricen satın alınarak üzerine ev yapıldığını, bu kişinin uzun süre bu evde ikamet ettiğini 04.11.1980 tarihinde davacıya haricen sattığını, eklemeli zilyetliğin yirmi yılı aşkın süreden beri aralıksız çekişmesiz kendisinde bulunduğunu açıklayarak davalı adına olan tapu kaydının iptali ile adına tapuya tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Mahkemece, çoğunluk görüşünde açıklandığı üzere davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Toplanan deliller tüm dosya kapsamından; dava konusu 858 ada 92 nolu parsele ilişkin kadastro tutanağı ve çap kaydı getirilmiştir. Arsa niteliğiyle 336 m2 olarak tam mülkiyet üzere, kadastrodan 14.08.1964 tarihinde ...oğlu ... adına tescil edildiği görülmüştür. Halen kayıt bu kişi adınadır. Açıklanan olgular tarafların ve mahkemenin kabulündedir. Uyuşmazlık TMK.nun 713/2. maddesi uyarınca ölüm sebebine dayalı olarak açılan iş bu davada davacı yararına hüküm kurulup kurulamayacağında toplanmaktadır. Bir başka anlatımla, Anayasa Mahkemesinin bu madde ile ilgili olarak vermiş olduğu iptal kararı nedeni ile 17.03.2011 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan yürürlüğün durdurulması kararı ve bilahare yayınlanan gerekçeli kararının somut olayda uygulanıp uygulanmayacağında toplanmaktadır. Bilindiği üzere ve kural olarak Anayasanın 153/2. maddesi gereğince iptal kararları geriye yürümeyeceği asıldır ancak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun ve 1. Hukuk Dairesi ile 5. ve 20. Hukuk Dairelerinin yerleşmiş içtihadlarına göre Anayasa Mahkemesi kararlarının eldeki derdest davalara uygulanacağı ve somut olayda davacı lehine karar verilmesinin mümkün olmadığı yolundadır. Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi sonucu itibarıyla doğrudur. Açıkladığım bu gerekçelerle mahalli mahkeme kararı onanmalıdır. Bu sebeplerle Dairenin Sayın çoğunluğunun görüşlerine katılmam mümkün olmamıştır. 05.07.2012



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi