Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı A.. Y.. tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Kadastro çalışmaları sırasında .. Köyünde bulanan 104 ada 1 parsel sayılı taşınmaz orman niteliğiyle Hazine adına tesbit edilmiştir. Askı ilân süresi içerisinde dava açılmadığından, bu yer orman parseli olarak 31/12/2007 tarihinde kesinleştirilerek tapuya tescil edilmiştir. Davacı 22/10/2010 tarihli dava dilekçesiyle; bahçe olarak kullandığı taşınmazının orman parseli içinde bırakıldığını iddia ederek, dava dilekçesinde koordinatlarını belirttiği kısmın adına tescili istemiyle dava açmıştır. Yapılan yargılama neticesinde, mahkemece 2011/314 E. - 2012/197 K. sayılı ilâm ile davanın kabulüne dair verilmiş olan karar, davalı Orman Yönetimi ve müdahil R.. Y.. tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Dairemizin 2013/389 E. - 2013/5478 K. sayılı ilâmı ile "Davacının zilyetliğe dayanarak açtığı davanın, otuz günlük askı ilân süresi geçtikten sonra açıldığı gerekçesiyle, süre yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle (A) harfi ile gösterilen bölümünün kabulüne karar verilmesi" usûl ve kanuna aykırı bulunarak bozulmuş ve mahkemece, bozma ilâmına uyulmak suretiyle davanın reddine dair hüküm tesis edilmiştir. Bu hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, zilyetliğe dayalı tapu iptali ve tescil davasıdır. İncelenen dosya kapsamına göre mahkemece, Dairemizin kesin bozma kararına uygun olarak davanın reddine dair hüküm tesis edilmiş ise de, verilen karar usûl ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; Dairemizin ilk bozma ilâmında davacının zilyetliğe dayalı olarak açmış olduğu davanın süre yönünden reddi gerektiğine vurgu yapılmış ise de, Dairemizin bu kararından sonra 01/03/2014 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6527 sayılı Kanunla değişik 6831 sayılı Kanunun 11. maddesinde yapılan değişiklikle, zilyetliğe dayalı olarak da 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde dava açmaya olanak tanındığından, yerel mahkeme kararı usûl ve kanuna uygun görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 11/03/2014 günü oy birliği ile karar verildi.