8. Hukuk Dairesi 2011/5532 E. , 2012/6637 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ve ... ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Kulu Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 12.04.2011 gün ve 806/180 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı ... vekili, miras yoluyla intikal, taksim ve eklemeli kazanmayı sağlayan zilyetlik nedenlerine dayanarak, ... Kasabasında bulunan 170 ada 39 parselin tamamı,170 ada 34 parsel ile 203 ada 29 parselin belli bölümlerinin, birleşen dava dosyasında ise davacı ... vekili, aynı nedenlere dayanarak 170 ada 40 parselin tamamı, 170 ada 34 parsel ile 203 ada 29 parselin belli bölümlerinin tapu kayıtlarının iptaliyle vekil edenleri adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine temsilcisi, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne, 170 ada 39 parselin tamamı, 134 ada 34 parsel ile 203 ada 29 parsel kapsamında kalan ve teknik bilirkişi raporunda A harfleriyle gösterilen bölümlerin tapu kayıtlarının iptaliyle davacı ... adına, birleşen dosya yönünden dava konusu 170 ada 40 parselin tamamı, 134 ada 34 parsel ile 203 ada 29 parsel kapsamında kalan ve teknik bilirkişi konusunda B harfleriyle gösterilen bölümlerin tapu kayıtlarının iptaliyle davacı ... adına tapuya tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Tarla niteliğindeki dava konusu parseller 4753 sayılı Kanun uyarınca Toprak Tevzi Komisyonu tarafından 1952 yılında yapılan çalışmalar sonunda Hazine adına oluşturulan 03.01.1963 tarih 703, 704 ve 1311 sayılı tapu kayıtları kapsamında kaldığı açıklanarak 2005 ve 2006 yıllarında Hazine adına tespit edilmiş, kadastro tutanaklarının 15.07.2007 tarihinde kesinleşmesi üzerine tapu kayıtları oluşmuştur.
Dava; TMK.nun 713/1, 3402 sayılı Kanunun 14 ve 46.maddelerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece belirtme tarihinden geriye doğru kazanma süresi ve koşullarının davacılar lehine gerçekleştiği görüşünden hareketle davanın kabulüne karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme yeterli değildir. Dava konusu 170 ada 39 ve 40 parseller Toprak Tevzi Komisyonu tarafından 1313 parsel olarak belirtilmiş, 03.10.1963 tarih 703 sayılı tapu kaydı ile Hazine adına tescil edilmiş ve Mustafa ... işgalinde olduğu açıklanmıştır. Kulu Asliye Hukuk Mahkemesinin 21.12.1971 tarih 1971/358-733 Esas ve Karar sayılı ilamı ile Toprak Komisyonu tarafından 1313 parsel numarasıyla Hazine adına belirtilen parselin 47.000 m2"lik bölümünün tapu kaydının iptaliyle dava dışı ... ... adına tapuya tesciline karar verilmiştir.1313 belirtme parseli kadastro çalışmaları sırasında dava konusu 170 ada 39 ve 40 parsellere revizyon gördüğüne göre, tarih ve numarası yazılı mahkeme hükmünün dava konusu parselleri kapsaması gerekir. Yargılama sırasında 1313 belirtme parseli hakkındaki anılan dosya getirtilerek dava konusu parselleri kapsayıp-kapsamadığı ve dosyada yapılan keşif sırasında dava konusu parsellerin nasıl gösterildiği üzerinde durulmamıştır.
Diğer yönden dava konusu 203 ada 29 parselin sınırlarında dağlık ve taşlık alanlar, 170 ada 34, 39 ve 40 parsellerin sınırında ise, eylemli 170 ada 10 "mera" parseli bulunmaktadır. 1952 yılında yapılan toprak tevzi çalışmaları sırasında bu yerler orta malı mera olarak sınırlandırılmıştır. Dava konusu parseller, ... Kasabası çalışma alanında olmasına karşın,...Kasabası ve ... Kasabasının kesişme noktasındadır. Mahkemece ... Kasabasına ait mera kayıtları getirtilmiş ise de dava konusu yerler mera norm kararı ve haritası üzerinde işaretlenmemiş, komşu...ve ... Kasabasına ait mera kayıt ve haritaları istenilerek taşınmazların niteliği ve meradan elde edilen yerlerden olup olmadığı belirlenmemiştir.
Dava konusu taşınmazların sınırında eylemli mera bulunduğuna göre esasen uyuşmazlık, dava konusu taşınmazlarının niteliğinin ve öncesinin mera olup-olmadığı hususunun araştırılması ile ilgilidir. Bir yerin öncesinin veya halihazır durumunun tahsisli veya kadim meralardan olup-olmadığı ayrı usul ve şekilde araştırılmaya tabidir. Zira tahsisli ve kadim meraların oluşumu itibariyle farklılıkları vardır. Tahsisli meralar, yetkili merciler tarafından kamunun yararlanmasına ayrılmak suretiyle ve tahsis yoluyla oluştuğu halde, kadim meralar, başlangıcı bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel olarak o yer halkının yararlanması suretiyle kamu malı niteliğini kazanırlar. HGK.nun 30.10.1991 tarih 1991/8-427-544 ve 3.5.1995 tarih ve 1995/17-149-502 sayılı kararlarında da belirtildiği gibi bir yerin yetkili bir merci tarafından mera olarak tahsis edilmesi, evveliyatı itibariyle o yerin mutlak surette mera olarak kabulüne yeterli olmadığı gibi zilyetlikle iktisap iddiasının dinlenmesine de engel değildir. Ne var ki, yetkili merci tarafından bir yerin mera olarak tahsisinin yapılmış olması durumunda gerçek kişinin o yerdeki zilyetliği sona ereceğinden mera olarak tahsisin yapıldığı tarih itibariyle kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinme koşullarının saptanması gerekir. Taşınmazın tahsis yoluyla değil de kadim mera olduğunun anlaşılması halinde ise hiçbir şekilde kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisabı mümkün değildir. Bu durumda mahkemece yapılacak iş; tahsisli veya kadim mera olup olmadığının usulüne uygun şekilde araştırılmasıdır.
Taşınmazın tahsisli meralardan olup olmadığı hususu araştırılırken, öncelikle bu yerde mera tahsisinin bulunup bulunmadığının araştırılması, mera norm kararı ile tahsis tutanağı ve paftası getirtilerek mahallinde uygulanıp nizalı taşınmazın bu belgeler kapsamında kalıp kalmadığı, mera norm kararına göre tahsis edilen meranın menşei norm kararından araştırılarak tahsisin mevcut kadim meradan mı, yoksa 4753 s.K.nun 8.maddesine göre Bakanlık emrine geçen yerlerden mi yapıldığı tahkik ve tespit edilmelidir. Taşınmazın öncesinin kadim mera niteliğinde olup olmadığı hususu araştırılırken yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına göre, komşu köylerden seçilecek yerel bilirkişi ve tanık ifadeleri ve uzman bilirkişi ziraat yüksek mühendisi aracılığı ile tespiti, toprak tevzi komisyonu veya kadastroca işlem gören yerlerde komşu parsellere ait tutanak ve dayanağı belgeler getirtilerek mahalline uygulanmak suretiyle dava konusu taşınmaz yönünün ne şekilde gösterildiği tespit edilerek nizalı taşınmaz ve çevreleyen komşu taşınmazın mera niteliğinde olup-olmadığı araştırılarak belirlenecek niteliğe göre karar verilmesi gerekir.
Diğer yönden; davacılar miras yoluyla intikal, taksim ve eklemeli kazanmayı sağlayan zilyetliğe dayanmışlardır. Yapılan araştırmaya göre davacılar adına belgesizden kazanılan taşınmaz bulunmamaktadır. Mahkemece eldeki dosyada davacı ... adına tesciline karar verilen yer yaklaşık 80.000 m2, diğer davacı ... adına tesciline karar verilen yer ise yaklaşık 114.000 m2 civarındadır. Mahkemece her davacı için 100 dönümlük norm sınırı ayrı ayrı hesaplanmış ise de taşınmazlar, 1978 yılında ölen Dede ...’dan kaldığına göre, 100 dönümlük norm sınırının miras bırakan yönünden değerlendirilmesi ve tüm mirasçıların 3402 s. KK.nun 14.maddesindeki sınırlamalar bakımından tek kişi kabul edilmesi gerekmektedir. Çünkü kazanmayı sağlayan zilyetlikle taşınmaz edinme koşulları ve süresi, Toprak Tevzi Komisyonunca Hazine adına tapu kayıtlarının oluşturulduğu tarihten geriye doğru hesaplanmakta olup, miras bırakanın tek başına alabileceği miktardan fazlasının mirasçıların olması düşünülemez.
3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi hükmüne göre; zilyetliğin bu Kanunda yazılı belgelerden birisi ile ispatı yoluna gidilmeyen hallerde, zilyedin aynı çalışma alanı içinde kazanabileceği miktar sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönümü geçmeyecektir. Eldeki dosyada yaklaşık 194000 m2 yerin tapu kaydının iptaliyle davacılar adına tapuya tesciline karar verilmiştir. O halde; 26.07.1972 tarihinden sonra miras bırakan ve diğer mirasçılar adına kadastro yolu ile veya açılan dava sonunda tescil edilmiş taşınmaz veya taşınmazlar var ise tapu kayıtları ve kadastro tutanakları ile varsa dayanak belgeleri getirtilerek miktarlarının, çalışma alanlarının, tescil tarihlerinin Tapu Sicil Müdürlüğü ile Kadastro Müdürlüğünden, açılmış dava olup olmadığının o yer Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden sorulup belirlenmesi, 100 dönümlük norm sınırının aşılıp-aşılmadığı üzerinde itinayla durulması, 100 dönümlük norm sınırının davacıların ortak miras bırakanı ve diğer mirasçılar yönünden düşünülmesi, ondan sonra elde edilecek sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yukarıda yazılı araştırma ve incelemeler yapılmadan eksik araştırmaya dayalı olarak yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 02.07.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.