3. Hukuk Dairesi 2017/7086 E. , 2017/15833 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki kiralananın tahliyesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalının kiracı olarak oturduğu taşınmazı satın aldığını, davalıya tebliğ edilen ihtarname ile iktisap tarihinin ve mevcut ihtiyacın bildirilmiş olmasına rağmen taşınmazın tahliye edilmediğini, ihtiyacının samimi ve gerçek olduğunu belirterek kiralananın tahliyesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı; Dava konusu taşınmazı ... isimli kişiye inançlı işlem kapsamında devrettiğini, tapu kaydının bu şahıs üzerinde bulunacağı ancak istediği zaman tapuyu geri vereceğinin aralarında kararlaştırıldığını, ancak ... isimli kişinin tapuyu devretmek yerine kendisini taşınmazdan çıkarmak için muvaazalı olarak davacıya satış yaptığını, kendisinin kiralananda kiracı değil malik olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Türk Borçlar Kanununun 350/1 maddesine göre konut ihtiyacına dayalı olarak açılan tahliye davalarında tahliyeye karar verilebilmesi için ihtiyacın gerçek, samimi ve zorunlu olduğunun kanıtlanması gerekir. Devamlılık arz etmeyen geçici ihtiyaç tahliye nedeni yapılamayacağı gibi henüz doğmamış veya gerçekleşmesi uzun bir süreye bağlı olan ihtiyaç da tahliye sebebi olarak kabul edilemez. Davanın açıldığı tarihte ihtiyaç sebebinin varlığı yeterli olmayıp, bu ihtiyacın yargılama sırasında da devam etmesi gerekir.
İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur. HMK’nun ispat yükünü düzenleyen 190. maddesine göre ispat yükü; kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanunun belirli delillerle ispatını emrettiği hususlar, başka delillerle ispat edilemez. Taraflar arasında yazılı kira sözleşmesi bulunmadığına göre, öncelikle davacının kira ilişkisinin varlığını kanıtlaması gerekir. HUMK."nun 288.maddesi (HMK. 200.md) uyarınca akdi ilişkinin varlığı ve aylık kira miktarına göre yazılı delille kanıtlanması gerekir.
Somut olayda; davacı taşınmazı 20.07.2015 tarihinde satın almış ve 29.07.2015 keşide, 30.07.2015 tebliğ tarihli ihtarname ile satın alma iradesini ve tahliye istediğini davalıya bildirerek tahliye davasını süresinde açmıştır. Dava konusu taşınmaza ait tapu kayıt örneğinden ise taşınmazın 24.05.1995 tarihi ile 25.10.2013 tarihi arasında davalıya ait olduğu görülmektedir. Davacı davalının kiracı olduğunu ileri sürmüş, kira ilişkisine dair yazılı belge sunmamıştır. Davalının taşınmazda kiracı değil malik olduğunu savunması karşısında, kira ilişkisinin varlığını ispat yükü davacıdadır. Yıllık kira miktarına göre tanıkla kanıtlanma olanağı bulunmamaktadır. Bu çerçevede davalının kiracı olduğunun ispat edilemesi karşısında davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün davalı taraf yararına HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 14.11.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.