Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2017/454
Karar No: 2020/361

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/454 Esas 2020/361 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2017/454 E.  ,  2020/361 K.

    "İçtihat Metni"


    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : 12. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Ağır Ceza
    Sayısı : 136-181

    Taksirle bir kişinin ölümüne ve birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma suçundan sanık ..."ın TCK"nın 85/2, 22/3, 62, 53/6 ve 63. maddeleri uyarınca 5 yıl 6 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, sürücü belgesinin 1 yıl süre ile geri alınmasına ve mahsuba ilişkin Denizli 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 11.10.2011 tarihli ve 80-310 sayılı hükmün sanık müdafileri ve katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 12.02.2014 tarih ve 8277-3394 sayı ile;
    “...Dairemizce izlenen CD görüntülerine göre, katılan ..."ın sevk ve idaresindeki otomobil ile seyir hâlinde iken sanığın sevk ve idaresindeki otomobille bir süre yan yana seyrettikleri, sanığın, son anda aracını sol tarafa yönlendirmesi sonucu, katılanın aracının önüne çarpması neticesinde gelişen olayda, katılan ..."ın aşamalardaki beyanlarına göre, her iki aracın ışıkta birlikte hareket ettikleri, sanığın yavaş gitmesi nedeniyle onu solladığını, sol şeritten sağ şeride geçmek istediğini, daha sonra dikiz aynasından baktığında, sanığın hızlandığını farkederek şerit değiştirmekten vazgeçtiğini beyan etmesi karşısında, sanığın son anda sola kayması neticesinde olayın gerçekleştiği, bu durumun sanığın taksirli hareketi olduğu, yukarıdaki açıklamalar ışığında ve Dairemizin yerleşik içtihatlarına göre, sanığın bilinçli taksirle hareket ettiğinin kabul edilemeyeceği, İstanbul Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi"nin raporuna göre, katılan ..."ın kusurunun bulunmadığı, sanığın tam kusurlu olduğunun bildirilmesi karşısında, mahkemece alt sınırdan uzaklaşılarak ceza tayin edilmesinde isabetsizlik görülmemiş ise de, sanığın eylemini bilinçli taksirle işlendiğinin kabulü ile, dosya kapsamına uygun olmayan gerekçelerle, hakkında 5237 sayılı TCK’nın 22/3. maddesi tatbiki suretiyle fazla ceza tayin edilmesi,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Yerel Mahkeme ise 17.06.2014 tarih ve 136-181 sayı ile;
    “...Olayın oluş şekline bakıldığında, sanığın kullandığı araç ile katılan ..."ın kullandığı aracın yan yana seyrettikleri, bu arada sanığın aracının diğer aracın sağ tarafında bulunduğu, sanığın aracının hızını artırarak sol tarafında bulunan ..."ın bulunduğu şeride geçmek üzere hamle yaptığı, kazanın bu nedenle meydana geldiği, TCK"nın 22/3. maddesinde kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın neticenin meydana gelmesi hâlinde bilinçli taksirin kabul edildiği, sanığın kendisiyle yan yana seyretmekte olan aracı trafik kurallarına aykırı olarak sağ tarafından önüne geçmesi hâlinde tehlikenin doğabileceğinin öngörülebilir olduğu, buna rağmen sanığın söz konusu hareketi yapmak suretiyle kazanın meydana gelmesine neden olduğu, bu nedenle bilinçli taksir hükümlerinin olayımızda uygulanması gerektiği,” şeklindeki gerekçeyle önceki hükmünde direnilmesine karar vermiştir.
    Direnme kararına konu bu hükmün de sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 29.04.2015 tarihli ve 312824 sayılı “Bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 tarih ve 1255-891 sayı ile; 6763 sayılı Kanun"un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun"a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesince 22.03.2017 tarih ve 104-2262 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; bir kişinin ölümü ve birden fazla kişinin yaralanması ile neticelenen olayda; sanığın eylemini taksirle mi yoksa bilinçli taksirle mi gerçekleştirdiğinin belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Sanık ..."ın, sevk ve idaresindeki otomobil ile 03.02.2011 tarihinde saat 13.45 sıralarında, yerleşim yeri içerisinde, 7 metre genişliğinde, tek yönlü, üç şeritli, asfalt kaplamalı, kuru yüzeyli, hafif eğimli, düz ana yolda seyrederken kontrolsüz biçimde sol tarafa doğru manevra yaparak sol şeritte seyreden sürücü ..."ın sevk ve idaresindeki 20 .. 252 plaka sayılı araca çarptığı, çarpmanın etkisiyle her iki aracın yolun sol tarafına doğru sürüklendiği, akabinde Mehmet Ali"nin yönetimindeki aracın orta ayırıcı bordür taşlarına ve demirlere çarpıp yön değiştirdiği, bu sırada aynı istikamette en sol şeritte seyreden ..."ın sevk ve idaresindeki otomobilin, Mehmet Ali"nin yönetimindeki aracın sol arka yan tarafına çarptığı, kaza neticesinde ..."ın yönetimindeki aracın içerisinde bulunan ..."ın vefat ettiği, aynı araç içerisinde bulunan ... ve ..."ın hayati tehlike geçirmeyecek, ..."ın ise basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandıkları,
    Ölü muayene tutanağına göre; ..."ın trafik kazası ile husulü mümkün hemotoraks ve ağız içi mukoza yaralanması sonucu kan aspirasyonuna bağlı solunum yetmezliği nedeniyle öldüğü,
    Trafik kazası tespit tutanağına göre; sanık ..."ın sevk ve idaresindeki 64 .. 113 plaka sayılı otomobil ile Ankara yolu üzerindeki orta ayırıcı ile bölünmüş tek yönlü, üç şeritli yolun orta şeridinde seyri sırasında Sevindik köprülü kavşağı, alt-üst geçit ayırımının başlangıcı olan plastik dubalara yaklaşınca belirlenemeyen bir sebeple direksiyon hâkimiyetini kaybettiği, dubalara çarpmamak için sol tarafa doğru manevra yapınca sol yan tarafında en sol şeritte seyreden ..."ın sevk ve idaresindeki 20 .. 252 plaka sayılı araca çarptığı, çarpmanın etkisiyle her iki aracın yolun sol tarafına doğru gittiği, akabinde Mehmet Ali"nin yönetimindeki aracın orta ayırıcı bordür taşlarına ve demirlere çarpıp yön değiştirdiği, bu sırada aynı istikamette en sol şeritte seyreden sürücü ..."ın sevk ve idaresindeki otomobilin, Mehmet Ali"nin yönetimindeki aracın sol arka yan tarafına çarptıktan hemen sonra sanığın yönetimindeki aracın sağ yan tarafına çarptığı; sanığın, trafik yoğunluğu fazla olan kavşak alt-üst geçit ayırımına yaklaşırken aracının hızını mahallin şartlarına göre ayarlayamaması ve direksiyon hâkimiyetini kaybederek sol şerit üzerinde arka tarafından seyreden Mehmet Ali yönetimindeki aracı iç ve dış dikiz aynalarından kontrol etmeden orta şeritten sol şeride geçip kazaya karışan diğer araç sürücülerini tehlikeye sokarak 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 84. maddesinde sayılan "Manevraları düzenleyen genel şartlara uymama" ve aynı Kanun"un 52/1-a maddesinde belirtilen "Kavşaklara ve köprüye yaklaşırken aracın hızını yavaşlatmamak" kurallarını ihlâl etmesi nedenleriyle asli kusurlu olduğu; diğer sürücüler ..., ... ve ..."ın kural ihlalleri tespit edilemediğinden kusurlarının olmadığı; kazanın 03.02.2011 tarihinde saat 13.45 sıralarında, yerleşim yeri içerisinde, bulutlu havada, gündüz vakti, 7 metre genişliğinde, tek yönlü, üç şeritli, asfalt kaplamalı, kuru yüzeyli, hafif eğimli, düz yolda, yandan ve sabit cisme çarpma şeklinde gerçekleştiği,
    Soruşturma aşamasında yapılan keşfe istinaden düzenlenen 15.02.2011 tarihli bilirkişi raporuna göre; sürücülerin hızlarının yolda belirlenen hız seviyesine göre kavşak yaklaşım şartları dikkate alındığında normal olduğu, sürücü ... yönetimindeki otomobilin seyrinin 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nda öngörülen takip mesafesine uygun olmadığı, ancak bu ihlalin kazadaki ölüm ve yaralanmaya sebebiyet verecek ya da kazanın vahametini artırmaya katkı sağlayacak bir durum oluşturmadığı, sanığın dikkatsiz ve tedbirsiz davranıp, solunda seyreden araca çarpmak ve aracının hızını artırmak suretiyle manevraları düzenleyen kanuni şartlara uymayarak kazaya sebebiyet vermesi nedeniyle Karayolları Trafik Kanunu"nun 84. maddesinde sayılan "Manevraları düzenleyen genel şartlara uymama" ve aynı Kanun"un 67. maddesinde belirtilen "...Taşıt yolunun sağına veya soluna yanaşırken, sağa veya sola dönerken karayolunu kullananlar için tehlike doğurabilecek ve bunların hareketlerini zorlaştıracak şekilde davranmak" kurallarını ihlâl etmesi nedenleriyle asli kusurlu olduğu, sürücüler ..."ın kusursuz, katılan ..."nin ise sorumlu olduğu aracın arka koltuğunda oturan yolcuların emniyet kemeri bağlama sorumluluğunu yerine getirmiş olması hâlinde kusursuz, getirmemiş olması durumunda ise tali kusurlu olduğu,
    Kovuşturma aşamasında Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesince düzenlenen 21.07.2011 tarihli rapora göre; sanığın, idaresindeki otomobil ile seyir hâlindeyken yola gereken dikkatini vermediği, seyrini kendi seyir şeridi içinde sürdüremeyip olay mahalline geldiğinde kontrolsüz biçimde sol şeride yönelip şerit değiştirdiği esnada sol tarafında kendisiyle aynı istikamette seyretmekte olan katılan ..."nin idaresindeki otomobile yan tarafından çarptığı olayda, dikkat ve özen yükümlülüklerine aykırı davranışı nedeniyle asli kusurlu olduğu; katılan ..."nin ise sanığın idaresindeki araca karşı alabileceği bir önlem bulunmadığından olayda atfı kabil kusurunun bulunmadığı,
    Anlaşılmaktadır.
    Katılan ... kollukta; sevk ve idaresindeki aracın ön koltuğunda eşi ..."ın, arka koltuğunda ise oğlu katılan ... ile kızı ..."ın bulunduğunu, Ankara yolu üzerinde yaklaşık 70-80 kilometre hızla yolun orta şeridinde seyrederken Zeybek kavşağına geldiğinde kırmızı ışıkta durduğunu, yeşil ışık yanınca hareket ettiğini, bu esnada önünde bulunan sanığın sevk ve idaresindeki aracın da trafik ışıklarının bulunduğu yerden hareket ettiğini, yolun orta şeridinde yaklaşık 40-45 kilometre hızla yavaş bir şekilde seyrederek trafik akışını engelleyen sanığın yönetimindeki aracı sinyal verip sollayarak sol şeritten yoluna devam ettiğini, Sevindik köprülü kavşağına yaklaştığı sırada ise dikiz aynasından aynı aracın hızlı bir şekilde ilerlediğini gördüğünü, sanığın, anladığı kadarıyla kavşak girişinde köprülü kavşağın üzerinden mi yoksa altından mı gideceği konusunda tereddüt ettiğini, aynı hizada seyrederlerken sanığın refüje çarpmamak için aniden yönünü değiştirdiği aracıyla kendi aracına hızlı bir şekilde çarptığını, çarpmanın etkisiyle yönetimindeki aracın gidiş istikametinin tersine doğru yol üzerinde döndüğünü, dönerken köprülü kavşak girişi orta refüjünde bulunan aydınlatma direğine ve tel örgülere çarptığını, kaza nedeniyle eşi ve oğlunun yaralandığını, kızının ise vefat ettiğini, mahkemede ek olarak; arka koltukta oturan çocuklarının emniyet kemerlerinin bağlı olmadığını,
    Katılan ...; kaza anını hatırlamadığını, sanıktan şikâyetçi olduğunu,
    Tanık ...; sevk ve idaresindeki araçla Ankara yolu üzerinde yaklaşık 60 kilometre hızla katılanın yönetimindeki aracın arkasında seyrettiğini, Sevindik köprülü kavşak girişine geldiklerinde sanığın sevk ve idaresindeki aracıyla katılanın yönetimindeki araca hızlı bir şekilde aniden çarptığını, her iki aracın da yaklaşık 60 kilometre hızla ilerlediklerini, sanığın, katılanın aracına çarptığını görünce hemen frene basarak sağ şeride geçmeye çalıştığı, ancak önce katılanın aracına daha sonra da ters yöne dönen sanığın aracına ön taraftan çarptığını,
    Tanık ...; arkadaşı olan sanığın yönetimindeki araçla Sevindik köprülü kavşağa girmek üzereyken katılanın sevk ve idaresindeki aracın aniden araçlarını sollayarak önlerine geçtiğini ve bulundukları araca çarptığını, sanığın hemen frene bastığını, ancak kazaya engel olamadığını,
    Beyan etmişlerdir.
    Sanık ... kollukta; olay tarihinde sevk ve idaresindeki araç ile Ankara yolu üzerinde seyir hâlinde olduğunu, Sevindik köprülü kavşağına girmek üzereyken katılanın kendi yönetimindeki aracı sollamak için sinyal vermeden aracıyla önüne kırdığını, kendisini sıkıştırarak önüne geçmek isteyen katılanın, aracıyla kendi aracının sol ön çamurluğuna çarptığını, çarpmanın etkisiyle direksiyon hâkimiyetini kaybederek köprülü kavşağın ortasındaki refüje ve tel örgülere çarptığını,
    Mahkemede; sağ şeritte bulunduğu sırada katılanın yönetimindeki aracın herhangi bir uyarıda bulunmadan kendisini sollamak istemesi nedeniyle çarpışma olayının gerçekleştiğini, dikiz aynasını kontrol etmemesi nedeniyle de kazanın meydana gelmiş olabileceğini, kusurunun bulunmadığını,
    Savunmuştur.
    Uyuşmazlığın sağlıklı bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi bakımından, öncelikle taksir ve bilinçli taksir kavramları üzerinde durulması gerekmektedir.
    TCK"nın hazırlanmasında esas alınan suç teorisinde "kanunda tanımlanmış haksızlık" olarak ifade edilen suç; kural olarak ancak kastla, kanunda açıkça gösterilen hâllerde ise taksirle de işlenebilir. İstisnai bir kusurluluk şekli olan taksirde, failin cezalandırılabilmesi için mutlaka kanunda açık bir düzenleme bulunması gerekmektedir.
    TCK’nın 22/2. maddesinde taksir; “Dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla bir davranışın, suçun yasal tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir.” şeklinde tanımlanmıştır. Toplumsal yaşamda belli faaliyetlerde bulunan kimselerin başkalarına zarar vermemek için birtakım önlemler alma ve bazı davranış kurallarına uyma zorunlulukları bulunmaktadır. Bu kurallar toplum olarak yaşama mecburiyetinden doğabileceği gibi, Devletin müdahalesiyle de ortaya çıkabilmektedir. Taksirli suç, bu kuralların ihlâl edilmesi sonucu belirmekte, fail; dikkatli, tedbirli ve öngörülü davranmamış olduğu için cezalandırılmaktadır. Bu bakımdan sorumluluğun nedeni, öngörebilme imkân ve ödevinin varlığına rağmen, sonuca iradi bir hareketle neden olmaktan kaynaklanmaktadır.
    Ceza Genel Kurulunun birçok kararında vurgulandığı ve öğretide de benimsendiği üzere taksirli suçlarda aranması gereken hususlar;
    1- Fiilin taksirle işlenebilen bir suç olması,
    2- Hareketin iradi olması,
    3- Sonucun istenmemesi,
    4- Hareket ile sonuç arasında nedensellik bağının bulunması,
    5- Sonucun öngörülebilir olmasına rağmen öngörülmemiş olması,
    Şeklinde kabul edilmektedir.
    Taksirli suçlarda, gerek icrai hareketin gerekse ihmali hareketin iradi olması ve meydana gelen neticenin öngörülebilir olması gerekmektedir. İradi bir davranış bulunmadığı takdirde taksirden bahsedilemeyeceği gibi, öngörülemeyecek bir sonucun gerçekleşmesi hâlinde de failin taksirli suçtan sorumluluğuna gidilemeyecektir.
    Taksirli hareket ile meydana gelen netice arasında illiyet bağı bulunmaması hâlinde fail bu sonuçtan sorumlu tutulamayacaktır. Neticenin gerçekleşmesinde, mağdur veya başka bir kişinin taksirli davranışının da etkili olması durumunda, diğer taksirli davranış nedensellik bağını kesmediği sürece bu durum failin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı gibi, taksirin vasfını da değiştirmeyecektir. TCK"da taksirle işlenebilen suçlarda kusurun derecelendirilmesi suretiyle herhangi bir ceza indirimi söz konusu olmadığından, bu hâl ancak temel cezanın belirlenmesinde dikkate alınabilecektir.
    Taksir, TCK"da basit taksir ve bilinçli taksir şeklinde ayrıma tâbi tutulmuş, aynı Kanun"un 22. maddesinin üçüncü fıkrasında bilinçli taksir; "kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi" şeklinde tanımlanarak, bu durumda taksirli suça ilişkin cezanın üçte birden yarıya kadar artırılacağı öngörülmüştür. Anılan fıkranın gerekçesinde; "Bilinçli taksiri basit taksirden ayıran özellik, fiilin neticesinin failce fiilen öngörülmüş fakat istenmemiş olmasıdır. Bilinçli taksir hâlinde hükmedilecek ceza üçte birden yarısına kadar artırılacaktır. Böylece bilinçli taksir, iş kazalarını, trafikte meydana gelen taksirli suçları önlemek bakımından caydırıcı etki yapacak ve suçların önlenmesinde yarar sağlayacaktır." açıklamasına yer verilmiştir.
    Basit taksir ile bilinçli taksir arasındaki ayırıcı ölçüt; taksirde failin öngörülebilir nitelikteki neticeyi öngörememesi, bilinçli taksirde ise bu neticeyi öngörmüş olmasıdır.
    Bilinçli taksirde, neticenin gerçekleşmesini istemeyen fail, hareketinin tipe uygun ve hukuka aykırı bir sonuca neden olabileceğini öngörmesine rağmen, hareketine devam ederek istemediği zararlı neticeyi meydana getirmektedir. Hukuka aykırı neticeyi öngördüğü hâlde gerçekleşmeyeceğine güvenen ve bu güvenle hareketini sürdüren failin söz konusu güveninin dayanağı; şans, bilgi, beceri, yetenek, tecrübe gibi çeşitli etkenler olabilir. Örneğin, sevk ve idaresindeki araçla trafikte seyri esnasında, kendi yönündeki araçlara kırmızı ışığın yandığını ve diğer istikametten gelen araç veya yayaların hareket etmeye başladığını görmesine rağmen şoförlük yetenek ve tecrübelerine güvenerek süratle yola girip yaya veya araçlara çarpan fail, gerçekleşen zararlı neticeyi öngörmesi ancak istememesi nedeniyle bilinçli taksirden sorumlu olacaktır.
    Görüldüğü üzere, bilinçli taksirde meydana gelen netice, fail tarafından öngörüldüğü hâlde istenmemiştir. Gerçekten fiilinin kanunda suç olarak düzenlenen bir neticeye sebebiyet verebileceğini öngördüğü ve bu neticeyi istemediği hâlde, sırf şansına veya başka etkenlere, hatta beceri veya bilgisine güvenerek hareket eden kimsenin hâli, bunu öngörmemiş bulunan kimsenin durumu ile bir tutulamayacağından ve neticeyi öngören kimse, ne olursa olsun bu sonucu meydana getirecek bir harekette bulunmamakla yükümlü olduğundan, "neticenin fail tarafından öngörülmesi" ölçü alınarak basit ve bilinçli taksir ayrımına gidilmiştir.
    Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
    Sanığın sevk ve idaresindeki otomobil ile 03.02.2011 tarihinde saat 13.45 sıralarında, yerleşim yeri içerisinde, 7 metre genişliğindeki, tek yönlü, üç şeritli, hafif eğimli, düz ana yolda seyrederken kontrolsüz biçimde sol şeride doğru geçtiği, bu sırada yolun sol tarafında kendisiyle aynı istikamette seyretmekte olan katılan ..."nin sevk ve idaresindeki otomobile çarptığı, çarpmanın etkisiyle her iki aracın yolun sol tarafına doğru sürüklendiği, çarpmanın etkisiyle katılan ..."nin yönetimindeki aracın orta ayırıcı bordür taşlarına ve demirlere çarpıp yön değiştirdiği, bu sırada aynı istikamette en sol şeritte seyreden tanık ..."ın sevk ve idaresindeki otomobilin katılan ..."nin yönetimindeki araca sol arka yan tarafından çarptığı, kaza neticesinde katılan ..."nin yönetimindeki aracın içerisinde bulunan ..."ın vefat ettiği, aynı araç içerisinde bulunan katılan ... ve mağdur ..."ın hayati tehlike geçirmeyecek, katılan ..."nin ise basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandıkları olayda;
    Katılan ..."nin, sanığın sevk ve idaresindeki otomobil ile bir süre yan yana seyrettiklerini, sanığın yavaş gitmesi nedeniyle onu solladığını, ardından sol şeritten sağ şeride geçmek istediğini, ancak dikiz aynasından sanığın hızlandığını görüp şerit değiştirmekten vazgeçtiğini beyan etmesi, sanığın yasal hız sınırlarının üzerinde bir süratle araç kullandığına ilişkin dosya kapsamında herhangi bir kanıt bulunmadığı gibi taraf beyanları ve bilirkişi raporlarından yasal hız sınırları içerisinde araç kullandığının tespit edilmesi ve yine sanığın, kendi seyir şeridini sol şeride doğru değiştirdiği sırada dikiz aynasına bakmadığından dolayı kazanın meydana gelmiş olabileceğine dair savunması birlikte değerlendirildiğinde; sanığın yasal hız sınırlarına uymakla birlikte kendi seyir şeridini dikkatsiz ve kontrolsüz biçimde sol şeride doğru değiştirdiği esnada katılan ..."nin aracına çarpmak suretiyle kazanın meydana gelmesine kusuruyla neden olduğu, ancak dosya kapsamındaki delillere göre sanığın meydana gelen neticeyi öngördüğü veya öngörebilecek durumda olduğu belirlenemediğinden bilinçli taksirin şartlarının oluşmadığı kabul edilmelidir.
    Bu itibarla, isabetli bulunmayan Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Denizli 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 17.06.2014 tarihli ve 136-181 sayılı direnme kararına konu hükmünün, sanığın eylemini taksirle gerçekleştirdiği gözetilmeksizin, bilinçli taksirle gerçekleştirdiğinin kabul edilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
    2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 09.07.2020 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi