Esas No: 2019/52
Karar No: 2020/359
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/52 Esas 2020/359 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 115-5
Sanık ... hakkında kasten öldürme suçuna azmettirmeden açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, eylemin kasten öldürme suçuna yardım etmeyi oluşturduğu kabul edilerek sanığın TCK"nın 39/2-a maddesi delaletiyle 81/1, 39/1, 53/1 ve 63. maddeleri uyarınca 10 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin Akşehir Ağır Ceza Mahkemesince verilen 04.06.2015 tarihli ve 91-94 sayılı hükmün sanık müdafisi ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 25.05.2017 tarih ve 1944-1939 sayı ile;
"A- Oluşa ve dosya kapsamına göre; sanıklar İsmail ve..."nün maktulün ikametine yaklaştıklarında maktul ..."in evin avlusunda ayakta durur vaziyette bulunduğu, sanıkların maktul ..."i görür görmez üzerine doğru koştukları, bu sırada da sanık ..."in oğluna hitaben "Vur şu anasını avradını sinkaf ettiğimin çocuğunu, gebert" diye bağırdığı, sanık ..."in bu sözlerini üç dört kez tekrarlayarak..."yü azmettirmesi üzerine, ..."nün belinde bulunan tabancayı çıkararak arka arkaya maktul ..."in üzerine doğru ateş etmeye başladığı, daha sonra maktul ..."in yere düştüğü, yerdeyken de..."nün maktule doğru ateş etmeye devam ettiği, bu sırada İsmail"in de aynı şekilde "Vur, vur gebert şu anasını avradını sinkaf ettiğimin çocuğunu" diye bağırmaya devam ettiği anlaşılan olayda; sanık ...’in daha önceden suç işleme düşüncesi olmayan oğlunu üstsoy ve altsoy ilişkisinden doğan nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle azmettirdiği anlaşılmakla 5237 sayılı TCK’nın 38/1-2. maddeleri delaletiyle 81/1. maddesi uyarınca cezalandırılması gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması
B- 24.11.2015 günlü Resmî Gazete"de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli, 2014/140 esas ve 2015/85 sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK"nın 53. maddesinin iptal edilen bölümleri doğrultusunda sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,"
Nedenlerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Akşehir Ağır Ceza Mahkemesi ise 24.01.2018 tarih ve 115-5 sayı ile;
"...Azmettirme eyleminin gerçekleşmesi için, sanık ..."in oğlu..."yü maktulü öldürmesi konusunda azmettirdiğine ilişkin her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delillerin olması gerektiği, somut olayda sanıkların tarlalarına çalışmaya gittikleri zaman evlerinin kapı ve pencerelerinin kırılması üzerine bundan sorumlu gördükleri maktulün evine gittikleri, maktulün kapı önüne çıkması üzerine sanık ..."in oğlu..."ye maktulü vurması yönünde sözler söylemesi üzerine sanık..."nün ateş ettiği, azmettirdiği yönünde yeterli delil bulunmadığı, olay esnasında sanık..."nün belinde tabanca olduğu, ön tarafta sanık... olacak şekilde maktulün evine doğru yürüdükleri görüldüğünden sanık..."de olay öncesinde maktulü öldürmesi konusunda bir kanaatin, düşüncenin olup olmadığı konusu kesinlik kazanmadığı gibi sanık ..."in de olay öncesinde sanık..."yü maktulü öldürmesi konusunda azmettirdiğine ilişkin kesin delil elde edilemediği, buna ilişkin benzer Yargıtay kararlarının önceki gerekçede belirtildiği, sanığın söylemlerinin TCK"nın 39/2-a maddesi kapsamında düzenlenen suç işleme kararını kuvvetlendirmek, sanığı teşvik etmek kapsamında kaldığı, bozma öncesi sanık ..."e yönelik Mahkememiz karar ve gerekçesinin burada da özetlendiği üzere aynı gerekçelerle yerinde olduğu" şeklindeki gerekçeyle sanığın eyleminin azmettirmeyi oluşturduğuna yönelik bozma nedenine direnerek önceki hüküm gibi sanığın kasten öldürme suçuna yardım etmeden cezalandırılmasına karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de sanık müdafisi ve katılan tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 18.09.2018 tarihli ve 28546 sayılı "temyiz isteminin reddi ve onama" istekli tebliğnamesiyle dosya 6763 sayılı Kanun"un 36. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK"nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 19.12.2018 tarih ve 4081-5515 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık... ... hakkında kasten öldürme ve 6136 sayılı Kanun’a muhalefet etme suçlarından verilen mahkûmiyet hükümleri Özel Dairece düzeltilerek onanmak suretiyle kesinleşmiş; sanık... hakkında suçluyu kayırma suçundan açılan kamu davası Yerel Mahkemece tefrik edilmiş olup direnmenin kapsamına göre inceleme, sanık ... hakkında kasten öldürme suçuna yardım etmeden kurulan mahkûmiyet hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- Tebliğnamede ileri sürülmüş olması nedeniyle mahkûmiyet hükmünün sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesinden sonra sanık ...’ın cezaevinden göndermiş olduğu 08.02.2018 tarihli dilekçesine göre temyiz isteminden vazgeçip vazgeçmediğinin,
2- Sanık ...’ın eyleminin, inceleme kapsamı dışındaki oğlu olan diğer sanık... ...’ı kasten öldürme suçuna azmettirmeyi oluşturup oluşturmadığının,
3- Azmettirmeyi oluşturmadığı sonucuna ulaşılması hâlinde, sanık ...’ın kasten öldürme suçuna iştirakinin TCK’nın 37. maddesi kapsamında “müşterek faillik” mi yoksa TCK’nın 39. maddesi kapsamında “yardım eden” niteliğinde mi olduğunun,
Belirlenmesine ilişkin olup, uyuşmazlığın esasına geçilmeden önce Ceza Genel Kurulu Başkanınca, sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma koşulları bakımından eksik araştırmayla hüküm kurulup kurulmadığının belirlenmesi gerektiğinin ileri sürülmesi üzerine, bu husus ayrı bir uyuşmazlık konusu olarak ele alınmış, ayrıca (2) ve (3) numaralı uyuşmazlık konuları birlikte değerlendirilmiş ve sıralama bu doğrultuda yeniden oluşturulmuştur.
Uyuşmazlık konularının ayrı ayrı değerlendirilmesinde fayda bulunmaktadır.
1- Tebliğnamede ileri sürülmüş olması nedeniyle mahkûmiyet hükmünün sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesinden sonra sanık ...’ın cezaevinden göndermiş olduğu 08.02.2018 tarihli dilekçesine göre temyiz isteminden vazgeçip vazgeçmediği;
İncelenen dosya kapsamından;
Yerel Mahkemenin direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün sanık müdafisi ile katılan tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesinden sonra, sanığın tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumundan Yargıtay Ceza Genel Kurulu Başkanlığına hitaben "On yıl (10) cezamın 6 yıl 8 ay yatarı vardır. Üç yıldır yatmaktayım. Dosyamın da Yargıtay aşamasından üç yıl gibi bir sürede geleceği göz önüne alındığında bana verilen cezanın tamamını kapalıda geçirmek zorunda kalacam. Yargıtaydan benim beraatim de gelse bana verilen cezanın hepsini kapalıda yatacağımdan ailem ve benim daha da mağdur olmamak için vermiş olduğunuz cezamı onaylatarak geriye kalan cezamı da açık cezaevinde geçirerek ailemi ve kendimi daha da mağdur etmemek için vermiş olduğunuz cezayı onaylatmak istiyorum” şeklinde 08.02.2018 tarihli dilekçe gönderdikten sonra, yine tutuklu bulunduğu cezaevinden gönderdiği 10.12.2018, 15.05.2019, 04.07.2019, 31.07.2019, 02.08.2019, 14.10.2019 ve 30.04.2020 tarihli dilekçelerle yalan tanıklıktan beraat eden kız kardeşi ...’ın beyanlarına itibar edilmesi gerektiğini, mala zarar verme suçundan yapmış olduğu şikâyetin sonucunun araştırılması gerektiğini, uzun tutukluluk nedeniyle tahliye edilmesi gerektiğini, maktulün elbiseleri üzerinde inceleme yapılarak barut veya silah izi olup olmadığının belirlenmesi gerektiğini, hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanması gerektiğini belirterek kararın bozulmasını talep ettiği anlaşılmaktadır.
Olağan kanun yollarından olan temyiz incelemesinin yapılabilmesi için bir temyiz davası açılmış olmalıdır. Temyiz davasının açılabilmesi için de, 1412 sayılı CMUK"nın 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi uyarınca uygulanması gereken 310. maddesine göre iki şartın varlığı gereklidir.
Bunlardan ilki süre şartıdır. CMUK"nın 310. maddesinde, genel kural olarak tarafların temyiz isteğinde bulunabilecekleri süreyi hükmün tefhiminden, tefhim edilmemişse tebliğinden başlamak üzere bir hafta olarak belirlenmiştir. Temyiz süresi bahse konu maddenin 3. fıkrasındaki istisnai durum hariç olmak üzere, hükmün açıklanması sırasında hazır bulunanlar yönünden bu tarihte, yokluklarında hüküm verilenler yönünden ise gerekçeli kararın tebliği tarihinde başlar.
Temyiz davasının açılabilmesi için gerekli ikinci şart ise istek şartıdır. Yargılama hukukunun temel prensiplerinden olan "Davasız yargılama olmaz" ilkesine uygun olarak temyiz davası kendiliğinden açılmaz, bu konuda bir isteğin bulunması gereklidir. CMUK’nın 305. maddesinin 1. fıkrası ile bu kuraldan uzaklaşılmış ve bazı ağır mahkûmiyetlerde istek şartından sanık lehine vazgeçilerek, temyiz incelemesinin kendiliğinden yapılması kabul edilmiş ise de, on beş yıl ve daha fazla hürriyeti bağlayıcı cezalara ilişkin hükümler dışında kalan kararlarda süre ve istek şartlarına uygun temyiz davası açılmamışsa hükmün Yargıtayca incelenmesi mümkün değildir.
Diğer taraftan, 5271 sayılı CMK’nın kanun yollarına ilişkin genel hükümlerin düzenlendiği bölümde yer alan “Başvurudan vazgeçilmesi ve etkisi” başlıklı 266. maddesinde;
“(1) Kanun yoluna başvurulduktan sonra bundan vazgeçilmesi, mercii tarafından karar verilinceye kadar geçerlidir. Ancak, Cumhuriyet savcısı tarafından sanık lehine yapılan başvurudan onun rızası olmaksızın vazgeçilemez.
(2) Müdafiin veya vekilin başvurudan vazgeçebilmesi, vekâletnamede bu hususta özel yetkili kılınmış olması koşuluna bağlıdır.
(3) 150 nci maddenin ikinci fıkrası uyarınca, kendisine müdafi atanan şüpheli veya sanıklar yararına kanun yoluna başvurulduğunda veya başvurulan kanun yolundan vazgeçildiğinde şüpheli veya sanık ile müdafiin iradesi çelişirse müdafiin iradesi geçerli sayılır” şeklindeki düzenleme ile kanun yoluna başvurulduktan sonra başvurunun geri alınabileceği kabul edilmiştir.
Kanun yolu başvurusunda bulunulması veya bu başvurudan vazgeçilmesi kural olarak asılın iradesine tabidir. Ancak maddenin 3. fıkrasında buna bir istisna getirilmiş ve on sekiz yaşını doldurmamış ya da sağır veya dilsiz veya kendisini savunamayacak derecede malûl olan şüpheli veya sanığın, kanun yoluna başvurulması ya da başvurunun geri alınması konusundaki iradesi ile müdafinin iradesinin çelişmesi hâlinde asılın değil, müdafinin iradesine üstünlük tanınmıştır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Ceza miktarı yönünden resen temyize tabi olmayan direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün sanık müdafisi tarafından süresinde temyiz edilmesinden sonra, sanığın cezaevinden göndermiş olduğu 08.02.2018 tarihli dilekçede "On yıl (10) cezamın 6 yıl 8 ay yatarı vardır. Üç yıldır yatmaktayım. Dosyamın da Yargıtay aşamasından üç yıl gibi bir sürede geleceği göz önüne alındığında bana verilen cezanın tamamını kapalıda geçirmek zorunda kalacam. Yargıtaydan benim beraatim de gelse bana verilen cezanın hepsini kapalıda yatacağımdan ailem ve benim daha da mağdur olmamak için vermiş olduğunuz cezamı onaylatarak geriye kalan cezamı da açık cezaevinde geçirerek ailemi ve kendimi daha da mağdur etmemek için vermiş olduğunuz cezayı onaylatmak istiyorum” şeklinde talepte bulunduğu anlaşılmış ise de, bu dilekçe ile sanığın sonradan gönderdiği diğer dilekçeler bir bütün olarak değerlendirildiğinde, sanığın asıl iradesinin temyizden vazgeçmek değil de açık ceza infaz kurumuna geçiş yapmak, daha fazla kapalı ceza infaz kurumunda kalmamak için dosyanın bir an önce sonuçlanmasına yönelik olduğu, dilekçelerinde temyizden vazgeçtiğine dair açık bir ibare yazmadığı gibi müdafisinin de bu yönde bir talebinin olmadığı, sonradan gönderdiği dilekçelerde de farklı farklı temyiz nedenleri ileri sürdüğü, temyizden vazgeçme iradesinin bulunmadığı anlaşıldığından, sanık hakkındaki mahkûmiyet hükmüne yönelik temyiz incelemesinin, katılanın temyiz talebiyle birlikte sanık müdafisinin temyiz istemine istinaden de yapılması gerektiği kabul edilmelidir.
2- Sanık ...’ın eyleminin, kasten öldürme suçuna azmettirmeyi mi, kasten öldürme suçuna yadım etmeyi mi, yoksa kasten öldürme suçuna müşterek fail olarak iştirak etmeyi mi oluşturduğu;
İncelenen dosya kapsamından;
26.03.2015 tarihli tutanakta; saat 17.00 sıralarında Yunak ilçesi, Kuzören Mahallesi, Hayamlar Yaylası’nda ikamet eden İsmail (Salim oğlu) ..."ın akrabası olan... ... tarafından 9 mm çapında tabancayla 6 el ateş edilerek vurulduğu, yaralı olarak Yunak Devlet Hastanesine getirilen ...’ın hayatını kaybettiği bilgisinin alınması üzerine olay yerine gidildiği, çevrede yapılan araştırmada maktulü vuran... ...’ı, babası İsmail (Abdil oğlu) ...’ın azmettirdiğinin öğrenildiği, ... ... ve babası ...’ın olayda kullanılan suç aletiyle birlikte firar ettikleri, olay yerinde 6 adet 9 mm çapında STR marka kovan bulunduğu, şahısların yakalanması için geniş çapta araştırmaya devam edildiğinin belirtildiği,
26.03.2015 tarihli olay yeri inceleme raporunda; olay yerinde bulunan soruşturma sorumlusu Uzman Jandarma Soner Öztürk’ten alınan ilk bilgilerde; olayın meydana geldiği Kuzuören Mahallesi, Hayamlar Yaylası’nda ... ve maktul ...’ın daimi olarak ikamet ettikleri, inceleme dışı sanık... ...’ın babası sanık ...’a ait boş ev ve ahırın aynı yaylada bulunduğu, yayladaki sanık ..."e ait evin camlarının çocuklar tarafından kırılması sonucu maktul ... ve... ... arasında çıkan tartışma neticesinde olayın meydana gelmiş olduğu, maktul ...’ın olay sonrasında Yunak Devlet Hastanesine kaldırıldığının öğrenildiği, yaylada bulunan çoçuklar tarafından kovanların toplanarak bir araya getirilerek yol üzerine bırakılmış olduğu, yaylada çok sayıda kerpiçten ahır ve evlerin bulunduğu, bu ahır ve evlerin boş olduğu, maktul ...’ın evine 11,20 metre uzaklıkta, toprak zemin üzerinde 6 adet kovanın bir arada bulunduğu, maktulün, kovanların bulunduğu yerin 6,4 metre doğu istikametinde yere düşmüş olduğu, maktulün düşmüş olduğu bölge ve etrafında herhangi bir kan lekesi, iz veya emare bulunmadığı; olay yerinin yaklaşık 200 metre batı istikametinde sanık ...’e ait evin incelenmesine geçildiği, bahse konu evin tek katlı, kerpiçten mamul ev olduğu, evin kapı penceresinin yerinde olmadığı, pencere ve kapı kasalarının dahi bulunmadığı, evin içerisinde herhangi bir eşya ve malzemenin olmadığı, evin tamamen atıl konumda olduğu, evin içerisinde ve etrafında herhangi bir cam kırığının bulunmadığı, evin yan kısmında bulunan ahırın da aynı şekilde atıl vaziyette olduğu, aynı bölgedeki sanığa ait besihane olarak tabir edilen ahır tarzındaki yapının da kerpiçten mamul olduğu, tavan kısmının açık olduğu ve içerisinde herhangi bir malzemenin bulunmadığı, bu yapının kuzey doğu kısmındaki kerpiç duvarın yaklaşık 2 metrelik bölümünün yıkılmış olduğu ve bu yıkıntının da yeni olmadığı, zaman içerisinde kullanım ömrünü doldurmuş olduğundan yıkılmış olabileceğinin değerlendirildiği, olay yerinin tamamında ve etrafında yapılan incelemelerde başkaca bir iz ve emare tespit edilemediğinin belirtildiği,
26.03.2015 tarihli tutanakta; bilgi sahiplerinin ifadelerine göre sanık ... (Abdil oğlu) ...’ın, maktul ... (Salim oğlu) ...’ı, Hayamlar Yaylası’nda bulunan evinin kapı ve penceresini kırdığı için öldürdüğünün öğrenilmesi üzerine, sanık ...’in Kuzören Mahallesi, Hayamlar Yaylası’nda bulunan evinde, mandırasında ve eklentilerinde yapılan araştırma ve soruşturma neticesinde; sanık ...’in yaklaşık 15 yıl önce Kuzören Mahallesi, Hayamlar Yaylası’ndan Yunak ilçesine göç ettiği ve yılda birkaç kez burada bulunan arazilerini ekip biçmek için yaylasına geldiği ve hiçbir şekilde yaylada bulunan evini kullanmadığı, ayrıca yapılan gözlem sonucunda da sanık ...’e ait evin eski, harap ve kullanılamaz bir durumda olduğu, kapı ve penceresinin olmadığı, evde cam kırıkları ve kapı parçalarına rastlanılmadığının bildirildiği,
26.03.2015 tarihli ölü muayene tutanağında; 170-175 cm boylarında, 80-85 kg ağırlığında, üzerinde bel korsesi bulunan maktul ...’ın cesedinde, göğüs kafesi sol meme başından 1 cm solda ateşli silah mermi izi, göğüs kafesi sağ meme başından 10 cm aşağıda, 10 cm sağda bir adet mermi izi, göğüs kafesi sağ koltuk altı orta hatta (karaciğer hizası) bir adet mermi çekirdeği izi, sırt bölgesi sağ bel kısmında 1 adet mermi çekirdeği izi, sağ kalça üzerinde 1 adet mermi çekirdeği izi, sağ ön kol iç yüzde l adet mermi çekirdeği izi, sağ omuz göğüs kafesiyle birleştiği ön yüzde 2 adet mermi çekirdeği izi, sağ omuz dış yüzeyde ve arka yüzeyde 2 adet mermi çekirdeği izi, sol omzun boyunla birleştiği noktada 1 adet mermi çekirdeği izi, sol omuz dış yüzeyinde 1 adet mermi çekirdeği izi, sol koltuk altında 2 adet mermi çekirdeği izi görüldüğü, muhtemel ölüm sebebinin ateşli silah yaralanmasına bağlı iç ve dış kanama ile hayati organ hasarı olduğu değerlendirilmekle birlikte kesin ölüm sebebinin tespiti için klasik otopsi yapılmasına gerek görüldüğünden cesedin Konya Adli Tıp Kurumuna gönderilmesine karar verildiğinin belirtildiği,
27.03.2015 tarihli ölü muayene ve otopsi raporunda; 184 cm boyunda, tahminen 70-75 kg ağırlığında ve 46-48 yaşlarında olan cesette; sol el 3. parmak MKF eklem seviyesi ön yüzde 1x0,5 ebadında parşömenize sıyrık izlendiği, elle yapılan muayenede sağ omuzun kırık olduğu, sağ ön kol orta arka yüzde cilt altında mermi çekirdeği ile uyumlu kabarıklık hissedilmesi üzerine bu alan kesitlendiğinde cilt altında kas dokusu içerisinde 1 adet üzerinde set izi olan deforme mermi çekirdeği elde edildiği, boyun sol yan yüzde klavikula ortası 3 cm üzerinde barut, is asarı izlenmeyen kontüzyon hattı görülen 1x1 cm ebadında ateşli silah mermi çekirdeği giriş deliği, sol meme başı 1 cm dış yanda barut, is asarı izlenmeyen kontüzyon hattı görülen 1,5x1 cm ebadında ateşli silah mermi çekirdeği giriş deliği; sağ arkus kostaryum 1 cm üstü parasternal hatta üzerinde barut, is asarı izlenmeyen kontüzyon hattı görülen 1x1 cm ebadında ateşli silah mermi çekirdeği giriş deliği, sağ omuz ön yüzde üzerinde barut, is asarı izlenmeyen kontüzyon hattı görülen 2,2x1,5 cm ebadında ateşli silah mermi çekirdeği giriş deliği, bu defektin 2 cm altında üzerinde barut, is asarı izlenmeyen kontüzyon hattı görülen 2x2 cm ebadında ateşli silah mermi çekirdeği giriş deliği, sağ kol üst kısım dış yanda üzerinde barut, is asarı kontüzyon hattı izlenmeyen 1x1,3 cm ebadında ateşli silah mermi çekirdeği çıkış deliği, sağ kol arka yüzde, çıkış deliğinin 5 cm arkasında üzerinde barut, is asarı, kontüzyon hattı izlenmeyen 1x0,5 cm ebadında ateşli silah mermi çekirdeği çıkış deliği, sağ ön kol orta ön yüzde üzerinde barut, is asarı izlenmeyen kontüzyon hattı görülen 1,5x1 cm ebadında ateşli silah mermi çekirdeği giriş deliği görüldüğü, bu defektin tam karşısı sağ ön kol arka yüzde cilt altında kabarıklığa neden olan ateşli silah mermi çekirdeği elde edildiği, göğüs ön sağ yan yüz arkus kostaryumun 13 cm üzerinde barut, is asarı, kontüzyon hattı izlenmeyen 1x1,5 cm ebadında ateşli silah mermi çekirdeği çıkış deliği, bel bölgesi arka yüz sağ dış sınırda SIAS 10 cm gerisinde üzerinde barut, is asarı, kontüzyon hattı izlenmeyen 1,5x0,5 cm ebadında ateşli silah mermi çekirdeği çıkış deliği, lomber bölge arka yüz sağ yan tarafta üzerinde barut, is asarı, kontüzyon hattı izlenmeyen 1,5x0,5 cm ebadında ateşli silah mermi çekirdeği çıkış deliği, sol kol üst sınır dış yanda üzerinde barut, is asarı izlenmeyen kontüzyon hattı görülen 0,8x0,5 cm ebadında ateşli silah mermi çekirdeği giriş deliği, sol aksiller bölge dış duvar tavanda üzerinde barut, is asarı, kontüzyon hattı izlenmeyen 2x0,5 cm ebadında ateşli silah mermi çekirdeği çıkış deliği, sol aksiller bölge iç duvar tavanda üzerinde barut, is asarı izlenmeyen, kontüzyon hattı net olarak değerlendirilemeyen 2x1 cm ebadında ateşli silah mermi çekirdeği muhtemel giriş yarası görüldüğü; ayrıca Konya Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesince çekilen tüm vücut ön arka direkt grafisi incelendiğinde; sağ radius orta kısımda parçalı kırık, sağ humerus üst sınır anatomik boyun hizasında parçalı kırık, sağ iliak kemik iç yüz asetabulum üst sınırında ateşli silah mermi çekirdeği ile uyumlu metalik imaj izlendiği, cesetten alınan iki adet mermi çekirdeğinin adli emanete alınmak üzere muhafaza altına alındığı, maktulün vücudunda toplam 14 adet ateşli silah mermi çekirdeği yarası tespit edildiği, bu yaralardan 9 tanesinin tek başlarına ve birlikte öldürücü nitelikte oldukları, 5 adet yaranın ise cilt, cilt altı, kemik ve yumuşak doku seyirli olup öldürücü nitelikte olmadıkları, 14 adet ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasının 8 el atış ile husulünün mümkün olduğu, ateşli silah mermi çekirdeği giriş delikleri cilt, cilt altı bulgularına göre 7 adet atışın bitişik atış dışı bir mesafeden yapılmış oldukları ancak elbiseli bölgeye isabet etmesi nedeniyle kesin atış mesafesi tayini yapılamadığı, ölüm zamanının ölü muayenesi ve otopsi işlemi bitiş saati olan 04.00’ten önceki 8-24 saatlik zaman dilimiyle uyumlu olduğu, maktulün ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı kaburga, humerus ve radius kemik kırıkları ile karakterize akciğer, karaciğer, kalp, böbrek, bağırsak harabiyeti ve buradan gelişen iç ve dış kanama sonucu öldüğü açıklamalarına yer verildiği,
06.04.2015 tarihli tutanakta; sanıkların yakalanması amacıyla yapılan araştırmada, sanıkların olaydan sonra 02.04.2015 tarihinde kadar çevre köylerde saklandıktan sonra Antalya iline gittikleri ve 06.04.2015 tarihine kadar... tarafından kendilerine yardımda bulunulduğu, alınan en son duyuma göre...’ün kendisine ait ... plakalı Broadway marka aracıyla Antalya ilinden gelen sanıkları Isparta ili, Yalvaç ilçesinden alarak Yunak ilçesinde saklanacakları yere götüreceğinin öğrenilmesi üzerine, 05.04.2015 tarihinde saat 23.00 sıralarında aracı karşılamak üzere il sınırında beklenildiği, ... plaka sayılı, beyaz renkli Broadway marka otomobilde sanıklar İsmail ve... ... ile sürücü... ve annesi... ...’ın görülmesi üzerine aracın arkasında takipli olarak seyredilip Akşehir İlçe Jandarma Komutanlığı ekiplerine önceden tedbir aldırılarak Akşehir Savaş Mahallesi girişinde sanıkların yakalanması amacıyla 06.04.2015 tarihinde saat 00.25 sıralarında kısa süreli olarak yolun kesildiği, hedef aracın 100 metre önünde seyreden iki ayrı araç daha olduğundan onların da durdurulduğu, bu sırada ... plaka sayılı aracın sürücüsü...’ün durdurma noktasına yaklaşık 400 metre kala aracını sağ çekerek kontrol noktasından kaçmak istediği, bunun üzerine yapılan takipte aracın arkasına yanaşılarak aracın dönüp kaçmasının engellendiği ancak aracın bu kez de arama noktasına doğru hızla kaçmaya başladığı, "Dur kaçma jandarma" diye yapılan ihtar üzerine havaya iki el ateş edilmesine rağmen yaklaşık 200 metre ileride araçtan inen sanıklar İsmail ve... ...’ın yaya olarak kaçtıkları, sanıkların kaçtığı bölgede ve civarda yapılan aramalara rağmen bulunamadıklarının belirtildiği,
26.04.2015 tarihli teslim olma tutanağında; sanıklar ... ile... ...’ın yanlarında bulunan avukatları ... ile birlikte saat 15.30 sıralarında Jandarma Komutanlığına gelerek teslim olduklarının bildirildiği,
15.05.2015 tarihli bilirkişi inceleme tutanağında; olay yerinden elde edilen 6 adet kovanın kapsül kısımlarında iğne vuruş izleri olduğu, kovanların 9 mm çaplı yivli tabancalarda kullanılan fişeklere ait oldukları, kovanların bu hâlleriyle patlamış fişeklerden kalan ve kovan olarak tabir edilen kısım oldukları, ruhsat ve izni olmayanların bu kovanları bulundurmalarının 6136 sayılı Kanun kapsamında suç teşkil ettiği, kovanların bu hâlleriyle maddi değerinin bulunmadığının belirtildiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan ... aşamalarda benzer şekilde; yaklaşık 30 yıldır resmi nikâhlı eşi olan maktul ... ile birlikte Kuzören Mahallesine bağlı Hayamlar Yaylası’nda oturduklarını, tarlaları ve küçükbaş hayvanlarının olduğunu, bu şekilde geçimlerini sağladıklarını, olay günü tanık...’in geldiğini ve saman balyalarını maktulle birlikte kamyona yüklediklerini, saat 15.00 sıralarında tanık Yusuf’un gittiğini, eşi maktulün de eve geçtiğini, maktulün imam nikâhlı eşi olan tanık ... ile birlikte arta kalan samanları toplamaya başladıklarını, maktulün amcasının oğlu olan sanık ... ve oğlu olan inceleme dışı sanık... ...’ın traktörle samanları topladıkları yere doğru geldiklerini, traktörden inerek bir hışımla üstlerine doğru yürüdüklerini, sanık ...’in "Nafıye benim aynı yaylada bulunan evimin kapı ve penceresinin camını neden kırdınız” dediğini, "Ben senin kapı ve pencereni kırmadım” diye cevap verdiğini, sanık ... ve ailesinin bundan yaklaşık 15 yıl önce yayladan göç ettiklerini, evleri ve ahırlarının harabeye döndüğünü, sanık ..." in bu şekilde evinin kapı ve penceresini neden bahane ettiğini anlayamadığını, sanık ... ile konuşurken araya sanık...’nün girdiğini ve sert bir şekilde sesini yükselterek “Eşin nerede” dediğini, eşinin evde olduğunu söylediğini, bunun üzerine sanıklar İsmail ve...’nün eve doğru yürümeye başladıklarını, maktul ...’in o esnada evin avlusunda dışarıda ayakta durmakta olduğunu, sanık ...’in maktule yaklaştığı sırada maktulle aralarında hiçbir görüşme geçmeden oğlu...’ye yüksek sesle 3-4 defa “Vur şu anasını avradını sinkaf ettiğiminin çocuğunu gebert” dediğini, sanık ...’in bu şekilde bağırması üzerine...’nün belinden tabancasını çıkararak maktule arka arkaya ateş ettiğini, maktulün yere yığıldığını, maktul yerdeyken...’nün tabancasıyla ateş etmeye devam ettiğini, bu sırada sanık ...’in..."ye “Vur gebert anasını avradını sinkaf ettiğimin çocuğunu” dediğini, ...’nün tabancasındaki mermi bitinceye kadar ateş ettiğini, tabancasını çıkarır çıkarmaz ateşlediğini, diğer eliyle tabancaya mermi sürmediğini, ... ile maktul arasında 5-6 metre mesafe olduğunu, sanık ...’in ise...’nün 4-5 metre gerisinde durduğunu, kendilerinin de 10 metre kadar arkalarında olduklarını, sanıklara bağırarak “Ne yaptınız siz, kocamı öldürdünüz” dediğini, maktule sarılarak bağırmaya ve yardım istemeye başladığını, tanık Sultan’ın da yerden aldığı taşı...’ye atmak isterken...’nün tabancayı Sultan’a doğrultup ateş etmek istediğini, bu esnada...’ye bağırdığını, sanıkların birlikte traktöre binerek kaçtıklarını, sesleri duyup yanlarına gelen tanık ...’in arabasıyla maktulü hastaneye götürdüklerini, yolda giderken sanıklar İsmail ile...’yü traktörde gördüklerini, biraz ileride başka yola girdiklerini, sanık ile amcasının oğlu olan maktulün aralarının çok iyi olduğunu, hatta sanık ...’in diğer akrabaları ile görüşmemesine rağmen maktulle görüştüğünü ancak sanık ... yayladan göç ettiğinden, kendilerinin yaylada kalmalarını bir türlü hazmedemediğini, yayladaki koyun sürülerinin artması, traktör ve araba almalarını sanık ...’in kendine yediremediğini, bugüne kadar aralarında herhangi bir husumet, alacak verecek meselesi olmadığını, sanık ...’in sülalede sorun yaşamadığı kimsenin kalmadığını, sanık ...’in önüne çıkabilecek herkesi oğlu ... vasıtasıyla mafya gibi tehdit ettiğini, sanıkların bu yüzden sürekli mahkemelik olduklarını, sanık ...’in yaylada tarlalarının olduğunu, yılda birkaç kez tarlalarını ekip biçmeye geldiğini, bu zamanlarda evlerine gelerek yemeklerini yiyip çay içip sohbet ettiklerini, sanıkları gördüğünde yine maktulle sohbet etmek için geldiklerini düşündüğünü, sanıkların traktörünün arkasında gübre gördüğünü ancak kılık kıyafetlerinin hiç de tarlaya gübre atmak için uygun olmadığını, kıyafetlerinin temiz olduğunu, sanık ...’de silah görmediğini, sanık ...’in ateş etmediğini ancak oğlu...’ye maktulü vurmasını söylediğini, maktulde tabanca olmadığını, maktulün silah sevmediğini, evde silah veya tüfek bulundurmadığını, maktulün belinden rahatsız olduğunu ve korseyle gezdiğini,
Tanık ... aşamalarda benzer şekilde; maktul ...’in 17 yıldır resmî nikâhsız eşi olduğunu, 17 yıldır Kuzören Mahallesine bağlı Hayamlar Yaylası’nda oturduklarını, tarlaları ve küçükbaş hayvanlarının olduğunu, bu şekilde geçimlerini sağladıklarını, olay günü tanık...’in geldiğini ve saman balyalarını maktulle birlikte kamyona yüklediklerini, saat 15.00 sıralarında tanık Yusuf’un gittiğini, maktulün de eve geçtiğini, maktulün resmî nikâhlı eşi olan katılan ... ile birlikte arta kalan samanları toplamaya başladıklarını, maktulün amcasının oğlu olan sanık ... ve oğlu... ...’ın traktörle samanları topladıkları yere doğru geldiklerini, traktörden inerek bir hışımla katılan ...’nin üzerine yürüdüklerini, sanık ...’in katılan ...’ye hitaben "Nafıye benim aynı yaylada bulunan evimin kapı ve penceresinin camını neden kırdınız” dediğini, katılan ...’nin "Ben senin kapı ve pencereni kırmadım” diye cevap verdiğini, sanık ... ve ailesinin bundan yaklaşık 15 yıl önce yayladan göç ettiklerini, evleri ve ahırlarının harabeye döndüğünü, sanık ..."in bu şekilde evinin kapı ve penceresini neden bahane ettiğini anlayamadığını, katılan ...’nin büyüğü olması nedeniyle lafa hiç karışmadığını, katılan ... ile sanık ... konuşurken araya giren...’nün sert bir şekilde sesini yükselterek katılan ...’ye “Eşin nerede” dediğini, ...’nin de eşinin evde olduğunu söylediğini, bunun üzerine sanıklar İsmail ve...’nün eve doğru yürümeye başladıklarını, maktul ...’in o esnada evin avlusunda dışarıda ayakta durmakta olduğunu, sanık ...’in maktule yaklaştığı sırada maktulle aralarında hiçbir görüşme geçmeden oğlu sanık...’ye yüksek sesle 3-4 defa “Vur şu anasını avradını sinkaf ettiğiminin çocuğunu, gebert” dediğini, sanık ...’in bu şekilde bağırması üzerine...’nün belinden tabancasını çıkararak maktule defalarca ateş ettiğini, maktulün yere yığıldığını, maktul yerdeyken...’nün tabancasıyla ateş etmeye devam ettiğini, bu sırada sanık ...’in..."ye “Vur gebert anasını avradını sinkaf ettiğimin çocuğunu” dediğini, ...’nün tabancasındaki mermi bitinceye kadar ateş ettiğini, tabancasını çıkarır çıkarmaz ateşlediğini, diğer eliyle tabancaya mermi sürmediğini, ... ile maktul ... arasında 5-6 metre mesafe olduğunu, sanık ...’in ise...’nün 4-5 metre gerisinde durduğunu, kendilerinin de 10 metre kadar arkalarında olduklarını, sanıklara bağırarak “Ne yaptınız siz, kocamı öldürdünüz” dediklerini, katılan ...’nin maktule sarılarak bağırmaya ve yardım istemeye başladığını, yerden aldığı taşı...’ye atmak isterken...’nün tabancayı kendisine doğrultup ateş etmek istediğini, bunun üzerine...’ye bağırdığını, sanıkların birlikte traktöre binerek kaçtıklarını, seslerini duyan tanık ...’in gelerek arabayla maktulü hastaneye götürdüklerini, yolda giderken sanıklar İsmail ile...’yü traktörde gördüklerini, biraz ileride sanıkların başka yola saptıklarını, sanık ... ile amcasının oğlu olan maktul ...’in aralarının çok iyi olduğunu, hatta sanık ...’in diğer akrabaları ile görüşmemesine rağmen maktulle görüştüğünü ancak sanık ... yayladan göç ettiğinden kendilerinin yaylada kalmalarını bir türlü hazmedemediğini, yayladaki koyun sürülerinin artması, traktör ve araba almalarını sanık ...’in kendine yediremediğini, bugüne kadar aralarında herhangi bir husumet, alacak verecek meselesi olmadığını, sanık ...’in sülalede sorun yaşamadığı kimsenin kalmadığını, sanık ...’in önüne çıkabilecek herkesi oğlu... vasıtasıyla mafya gibi tehdit ettiğini, sanıkların bu yüzden sürekli mahkemelik olduklarını, sanık ...’in yaylada tarlalarının olduğunu, yılda birkaç kez tarlalarını ekip biçmeye geldiğini, bu zamanlarda evlerine gelerek yemeklerini yiyip çay içip sohbet ettiklerini, sanıkları gördüğünde yine maktulle sohbet etmek için geldiklerini düşündüğünü, sanıkların traktörünün arkasında gübre gördüğünü ancak kılık kıyafetlerinin hiç de tarlaya gübre atmak için uygun olmadığını, kıyafetlerinin temiz olduğunu, sanık ...’de silah görmediğini, sanık ...’in ateş etmediğini ancak oğlu...’ye maktulü vurmasını söylediğini, maktulde tabanca olmadığını, maktulün silah sevmediğini, evde silah veya tüfek bulundurmadığını, maktulün belinden rahatsız olduğunu ve korseyle gezdiğini,
Tanık ... Kollukta; amcasının oğlu olan maktul ... ile birlikte yaklaşık 15 yıldır Kuzören Mahallesi, Hayamlar Yaylası’nda oturmakta olduğunu, küçükbaş hayvancılıkla uğraştıklarını, 26.03.2015 tarihinde saat 08.00 sıralarında tanık... ve maktul ...’la birlikte kendisi ve maktule ait saman balyalarını Yusuf’a ait kamyona yüklediklerini, saat 15.00 sıralarında tanık Yusuf’un kamyonuyla birlikte yayladan ayrıldığını, maktulün de evine gittiğini, maktulün eviyle kendi evi arasında yaklaşık 100-150 metre kadar mesafe olduğunu, saat 16.30 sıralarında evinin avlusunda bulunan hayvanlarını su kuyusuna götürdüğünü, bu sırada art arda seri bir şekilde silah sesi duyduğunu, silah sesleri kesilir kesilmez maktulün nikâhsız eşi olan tanık ...’in bağırdığını duyduğunu, bunun üzerine koşarak yanına gittiğini, maktul ...’i evinin avlusunda dışarıda yerde yatarken gördüğünü, koşarak aracını getirip maktulü araca koyarak Yunak Devlet Hastanesine götürdüğünü, maktulün kim tarafından vurulduğunu ... ve ...’dan yolda giderken öğrendiğini, maktulün vurulduğu esnada olay yerinde sadece sanık ..., oğlu... ... ve ölen maktulün eşleri ... ve ...’un bulunduğunu öğrendiğini, maktul ile sanıklar arasında bildiği kadarıyla herhangi bir husumet, alacak verecek meselesi olmadığını, sanıkların yaylaya gelip gittiklerini, o zamana kadar aralarında bir problem olduğunu görmediğini ve duymadığını, olay günü saat 16.00 sıralarında sanık ... ile oğlu...’yü traktörle gelerek ekili olan tarlalarında yarım saat kadar durduklarını gördüğünü,
Savcılıkta önceki ifadesine ek olarak; sanıkları gördüğü tarlayla kendi evi arasında 500 metre mesafe olduğunu, hayvanlarını su kuyusuna götürdüğünde 7-8 el silah sesi duyduğunu, maktulün nikâhsız eşi ...’in ""... yetiş, İsmail"i vurdular"" diye bağırdığını, gittiğinde sanıkları olay yerinde görmediğini, bulunduğu yer çukur olduğundan sanıkların maktulün evine gittiklerini de görmediğini, maktulü hastaneye götürürken sanıklar İsmail ile..."yü traktörle hareket hâlindeyken gördüğünü, aynı istikamete gittiklerini, sanıkların daha sonra Yavaşlı yoluna doğru yöneldiklerini, kendisinin de Yunak yolundan devam ettiğini, olayın neden gerçekleştiğine dair hiçbir bilgisinin olmadığını,
Mahkemede önceki beyanlarına ek olarak; olay yerine gittiğinde herhangi bir silah görmediğini, maktulün silah merakı olmadığını, maktulün gençliğinde ava gittiğini ancak belinden rahatsız olduğu için ava gidecek gücünün olmadığını, olay yerinde tanık ..."ın bulunmadığını,
Tanık ... aşamalarda; maktul ...’in kız kardeşi, tanık ...’in de eşi olduğunu, olay günü saat 15.30 sıralarında sanıklar İsmail ve...’nün traktörle evlerinin aşağısında bulunan yoldan geçtiklerini, traktörü sanık ...’in kullandığını, ...’nün de römorkta ayakta durduğunu, sanıkların birlikte tarlalarına gidip gübre attıklarını, sanıkları saat 16.30 sıralarında maktulün evinin arka tarafındaki yoldan giderlerken gördüğünü, eve girip bebeğini yatırdığı sırada 5-6 el silah sesi duyduğunu, pencereden baktığında sanıkları maktulün evinin avlusundan giderlerken gördüğünü, sanıkların yanında başka kimsenin olmadığını,
Tanık ... 07.04.2015 tarihinde Kollukta; olaydan bir gün önce kardeşi ...’ı gördüğünü, “Yarın tarlama gübre atacağım, bana yardım et” dediğini, 26.03.2015 tarihinde saat 07.00 sıralarında kardeşinin Yunak ilçe merkezindeki evine gittiğini, sanık ... ve oğlu... ile birlikte evden çıktıklarını, sanık ... ile kendisinin Broadway marka beyaz renkli araçla önden, ...’nün de traktörle arkadan köye doğru gittiklerini, Kıllar Mahallesinde ablası Ayşe Kök’ün evine gittiklerini, ablası Ayşe’nin evde olmadığını, kendisi yemek yaparken sanık ... ve oğlu...’nün tarlalara gübre atıp geldiklerini, öğle yemeği yedikten sonra Kuzören Mahallesi, Hayamlar Yaylası’ndaki tarlalarına gübre atmak için aynı şekilde araba ve traktörle köye gittiklerini, yaylaya gelmeden önce çok dik bir yokuş olduğunu, arabanın yokuşu çıkamaması nedeniyle arabayı bırakıp...’nün kullandığı traktörle yola devam ettiklerini, tarlalara sanık ... ve oğlu...’nün gübre attıklarını, sanık ...’in başka bir tarlasına gübre atmak için tekrar traktöre bindiklerini, maktul ...’in evinin arkasındaki yoldan geçtiklerini, sanık ... ve oğlunun tarlaya gübre attıklarını, kendisinin de römorkta oturduğunu, gübre atma işi bitince tekrar Yunak ilçe merkezine gitmek üzere yola çıktıklarını, traktörü...’nün kullandığını, yolda giderken...’nün maktul ...’in evinin arkasındaki yoldan geçerken traktörü durdurduğunu, maktul ...’in eşleri olan ... ve Sultan’ın saman topladıklarını, sanık ...’in kadınlara yayladaki evinin kapı ve penceresini neden koparttıklarını sorduğunu, onların da “Biz görmedik” dediklerini, üçünün de traktörden indiklerini, sanık ... ile ... ve Sultan arasında tartışma çıktığını, sanık ...’in oğlu...’ye “Git amcan İsmail’i çağır, bu kadınlarla iş olmaz, ona soralım” dediğini, ...’nün yaklaşık 150 metre uzaktaki maktul ...’i çağırmaya gittiğini, kendisinin de traktörün yanında beklediğini, ... gittikten sonra silah sesleri geldiğini, kaç el ateş edildiğini hatırlamadığını, silah seslerini duyar duymaz sanık ..., ... ve Sultan ile birlikte koşarak...’nün yanına gittiklerini, maktul ...’i yerde sırtüstü yatarken gördüğünü, yanında siyah renkli büyük bir tabanca olduğunu, ...’nün ise maktulün 2-3 metre yakınında ayakta durduğunu, ...’nün elinde siyah renkli, büyük bir tabanca olduğunu, sanık ...’in oğluna “Sen niye böyle bir şey yaptın” diyerek yüzüne iki üç kez tokat attığını, sanık ...’in...’nün kolundan tutarak traktöre bindirdiğini, kendisinin de traktöre bindiğini, traktörü...’nün kullandığını, önce arabayı bıraktıkları yere gittiklerini, sanık ... ile traktörden inerek arabaya bindiklerini, önde traktör arkada arabayla kendileri Yavaşlı Mahallesine kadar gittiklerini, camiyi geçince sanık ...’in aracı durdurarak oğlu...’nün yanına gidip bir şeyler konuştuğunu, sonra sanık ...’in kendisini evine bıraktığını, sanık ...’in ve...’nün nereye gittiklerini, tabancayı ne yaptıklarını bilmediğini,
Savcılıkta önceki ifadesine ek olarak; olay yerinde bulunduğunu, maktulün eşleri olan ... ile Sultan’ın kendisinin olay yerinde olmadığına dair anlatımlarını kabul etmediğini, neden böyle ifade verdiklerini anlamadığını, önceki yıl sonbaharda da sanık ...’in yayladaki evinin kapısının alınması nedeniyle maktulle tartıştıklarını duyduğunu, bunu kardeşi Hatice ...’ından öğrendiğini,
Mahkemede önceki ifadelerine ek olarak; ...’nün maktulü vurmasından sonra maktulün nikâhsız eşinin yerden aldığı taşla gözüne vurduğunu, gözünün morardığını, bunu herkesin gördüğünü ancak şikâyetçi olmadığını, maktulün eşlerinin sürekli bir yerleri arayarak “Bunları vurun” dediklerini, karakolda da jandarmada da ifade verdiğini ancak dosyaya konulmadığını, sanıklar yakalandıktan 1 hafta sonra ifade verdiğini,
Tanık... Mahkemede; Hayamlar Yaylası’nda çobanlık yaptığını, sanık ...’in yayladaki evini depo olarak kullandığını, yazın gelip kalmadıklarını, evi gördüğünü, sadece 1 camının kırık olduğunu, 2014 yılına kadar evin kapısının bulunduğunu ve kilitli olduğunu, maktul ile sanık arasında herhangi bir husumet olmadığını, birbirlerine gelip gittiklerini görmediğini ancak yolda karşılaştıklarında konuştuklarını, tanık ... ile sanık ...’in önceye dayanan kavgaları olduğunu,
Kollukta susma hakkını kullanan inceleme dışı sanık... ... Savcılıkta ve sorguda benzer şekilde; 26.03.2015 tarihinde saat 08.00 sıralarında Yunak ilçesindeki evinden traktöre binerek Kıllar köyüne gittiğini, sürekli arazide kaldıkları için traktörün torpidosunda bir tabanca bulundurduğunu, bu tabancayı 2 sene önce vefat eden eniştesi Celal Peynirci’den 3-4 sene önce satın aldığını, çobanlık yaptığı için arazide lazım olabilir diye silahı satın aldığını, Celal"in bu silahı nereden aldığını bilmediğini, babası sanık ... ile halası tanık... ...’ın da arabayla kendisini takip ettiklerini, saat 14.00’e kadar köyde işlerini hallettiğini, babası sanık ...’le birlikte tarlaya gübre attığını, halasının da bu sırada köyde ara sıra kullandıkları evde tek başına durduğunu, burada işleri bittikten sonra traktöre binip Hayamlar Yaylası’ndaki tarlalarına gittiğini, babası sanık ... ile halasının da arabayla geldiklerini, yol bozuk olduğu için yaylaya 1-2 km kala arabayı bıraktıklarını, üçü birlikte traktörle yayladaki tarlalarına gittiklerini, traktörün torpidosunda olan silahı da yanına aldığını, tarlaya gübre attıklarını, bu sırada yayladaki evlerinin kapısının kırılmış olduğunu gördüklerini, tarladaki işleri bittikten sonra tarlanın yakınında evi bulunan maktul ...’in evinin yanında kadınların saman balyaladıklarını gördüklerini, onların yanına gittiklerini, babası sanık ...’in, maktul ...’in eşlerine “Kapıyı kim kırdı” diye sorduğunu, onların da “Biz görmedik, bilmiyoruz” dediklerini, bunun üzerine babası sanık ...’in kendisini maktul ...’in yanına gönderdiğini, “İsmail amcanı bi çağır, bir de ona soralım” dediğini, yanlarından ayrılıp maktulün evine doğru yöneldiğini, eve yaklaştığında maktul ..."i evin önünde avlunun içerisinde gördüğünü, “İsmail amca babam çağırıyor” dediğini onun da “Ne oldu, niye çağırıyor” diye sorduğunu, “Evin kapısını kırmışlar onu soracak herhalde” dediği sırada “Ne yapacan kapıyı ben kırdım, anasını avradını sinkaf ettiğimin çocuğu” diyerek küfrettiğini, “Niye küfrediyorsun” deyince “Evinizi başınıza yıkmadığıma dua edin” dediğini ve üzerine doğru yürüdüğünü, maktulün belinde silah olduğunu, silahı belinden çıkarttığını, silahı görünce kendisini öldüreceğini düşünerek ondan önce davranıp belinde bulunan tabancayı çıkartıp ateş ettiğini, kaç el ateş ettiğini hatırlamadığını, bu olay yaşanırken babası sanık ... ve halası tanık...’nin 100-150 metre kadar uzakta olduklarını, ilk geldikleri yerde beklediklerini, maktülün silah çekmesi nedeniyle olayın yaşandığını, kendisini savunmak amacıyla maktule ateş ettiğini, olay öncesi aralarında herhangi bir husumet olmadığını ancak pek de görüşmediklerini, aralarında küslük olduğunu, silah sesini duyan babası, halası ve maktulün eşlerinin olay yerine geldiklerini, olayın şokuyla ne olup bittiğini hatırlamadığını, sanık ...’in kendisine 1-2 tane tokat attığını, “Neden vurdun, neden yaptın” diye sorduğunu, hiçbir şey söyleyemediğini, hatırladığı tek şeyin babasının elinden tutup kendisini traktöre bindirdiği olduğunu, olayda kullandığı silahı olayın verdiği şokla ne yaptığını hatırlamadığını, arazide düşürmüş olabileceğini, olaydan sonra babası ve halasıyla birlikte traktöre binip yolda bıraktıkları arabanın yanına gittiklerini, bu sırada traktörü babasının kullandığını, taksinin yanına gelince babası ve halasının taksiye bindiklerini, kendisinin de traktörle olay yerinden uzaklaştığını, olaydan sonra araziye gidip saklandığını, babasının da başka bir yerde saklandığını, bu arada ne yaptığını bilmediğini, herhangi bir kimsenin kendisine kaçması için yardımda bulunmadığını, cep telefonunu da yakalanmamak için kırıp attığını, bu süre zarfında kimseyle görüşmediğini, daha fazla kaçmanın anlamsız olduğunu anlayınca babasıyla karşılaştıktan sonra teslim olmaya karar verdiklerini,
Mahkemede önceki ifadesine ek olarak; yayladaki evlerinde oturmadıklarını ancak burayı önceki yıla kadar depo olarak kullandıklarını, arpa ve buğday koyduklarını, kapısını kilitlediklerini, bu yaylayı 12 yıl önce terk ettiklerini, maktule ateş ettiğinde aralarında 4-5 metre mesafe olduğunu, olay yerinde sadece maktulle kendisinin bulunduğunu, yalnız olduklarını, olaydan önce maktulün eşleriyle aralarında herhangi bir tartışma yaşanmadığını, tabancada mermi sürülü olmadığını, nasıl ateş ettiğini hatırlamadığını, traktörü babası sanık ...’in kullandığını,
İfade etmişlerdir.
Kollukta susma hakkını kullanan sanık ... Savcılıkta ve sorguda benzer şekilde; olay günü saat 08.00 sıralarında Yunak ilçesindeki evinden arabayla Kıllar köyüne gittiğini, yanında kardeşi tanık ...’ın olduğunu, oğlu olan inceleme dışı sanık... ...’ın da traktöre binerek kendilerini takip ettiğini, saat 14.00’e kadar köyde işlerini hâllettiklerini, oğluyla birlikte tarlaya gübre attıklarını, kardeşi...’nin bu sırada köyde ara sıra kullandıkları evde tek başına durduğunu, burada işleri bittikten sonra traktöre binip Hayamlar Yaylası’ndaki tarlalarına gittiklerini, kardeşi...’yle birlikte arabayla yaylaya geldiklerini, yol bozuk olduğu için yaylaya 1-2 km kala arabayı orada bıraktıklarını, üçü birlikte traktöre binip yayladaki tarlalarına gidip tarlaya gübre attıklarını, bu sırada yayladaki evlerinin kapısının kırılmış olduğunu daha doğrusu götürülmüş olduğunu gördüklerini, tarladaki işleri bittikten sonra tarlalarının yakınında evi bulunan amcasının oğlu maktul ..."ın evinin yanında kadınların saman balyalarını topladıklarını gördüklerini, onların yanına gidip “Kapıyı kim kırdı, söktü” diye sorduğunu, onların da “Biz görmedik, bilmiyoruz” dediklerini, bunun üzerine oğlu..."yü maktul ..."in yanına gönderdiğini, “İsmail amcanı bi çağır, bi de ona soralım” dediğini, ...’nün yanlarından ayrılıp eve yöneldiğini, kendilerinin de orada kadınlarla konuştuklarını, ... ayrıldıktan 3-5 dakika sonra silah sesleri geldiğini, kaç el silah sesi geldiğini hatırlamadığını ancak 3-5 silah sesi geldiğini, silah seslerinin maktul ..."in evinin oradan geldiğini, bunun üzerne 100-150 metre kadar uzaktaki eve doğru koştuklarını, vardıklarında maktul ...’in eve yaklaşık 10 metre uzaklıkta yerde yattığını gördüğünü, sanık ..."in yarım metre yanında sağ tarafında bir adet siyah renkli tabanca olduğunu, ...’nün elinde bu sırada tabanca olmadığını, ...’nün tabanca taşımadığını, birkaç kez gördüğünü, o zamanlarda da kızdığını, kendisinden korktuğu için bildiği kadarıyla silah taşımadığını, ...’ye “Oğlum sen ne yaptın, ben seni ne için gönderdim, sen benim hayatımı kararttın” diyerek kızdığını, 3-5 tane de tokat attığını, ...’nün olayın şokuyla hiç tepki vermediğini, maktulün eşlerinin olayın verdiği telaşla maktule bakıp üzerine kapandıklarını, üzerini açıp yaralarına bakmaya çalıştıklarını, maktul ...’in yerde hareketsiz yattığını, öldüğünü düşündüğünü, bir an evvel olay yerinden uzaklaşmaları gerektiğini anladığını, oğlu ve ablasıyla birlikte traktöre bindiklerini, arabayı bıraktıkları yere geldiklerini, burada traktörü oğlu..."ye verdiğini, ablası... ile birlikte arabayla oradan uzaklaştıklarını, meydana gelen olayla bir ilgisinin bulunmadığını, maktul ...’le herhangi bir husumetinin bulunmadığını ancak aralarında bir küslük olduğunu, ...’nün daha sonra maktul ..."in kendisine küfrettiğini ve kendisini vurmaya çalıştığını, bu nedenle de ondan önce davranıp onu vurduğunu söylediğini, maktulün amcasının oğlu olduğunu, neden böyle bir olay yaşandığını anlayamadığını, olaydan dolayı son derece üzgün olduğunu, mahkemede önceki ifadelerine ek olarak; yayla evine verilen zararın 700-800 TL olduğunu, amacının sadece eve kimin zarar verdiğini öğrenmek olduğunu, bu nedenle maktule sormak istediğini, aralarında herhangi bir husumet olmadığı için evin kapı ve penceresini maktulün kırıp kırmadığını bilmediğini, olay anında oğlu...’ye “Vur, gebert” diye bir şey söylemediğini savunmuştur.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözümlenebilmesi için "faillik" ve "şeriklik" kavramları üzerinde de durulması gerekmektedir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nda, 765 sayılı Kanun"daki “asli iştirak-feri iştirak” ayrımı terk edilerek suça iştirakte, faillik ve şeriklik ayrımı öngörülmüş, azmettirme ve yardım etme şeriklik kavramı içinde değerlendirilmiştir.
Kanun’un 37. maddesinde;
"(1) Suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur.
(2) Suçun işlenmesinde bir başkasını araç olarak kullanan kişi de fail olarak sorumlu tutulur. Kusur yeteneği olmayanları suçun işlenmesinde araç olarak kullanan kişinin cezası, üçte birden yarısına kadar artırılır" şeklindeki hüküm ile maddenin birinci fıkrasında müşterek faillik, ikinci fıkrasında ise dolaylı faillik düzenlenmiştir.
Kanun’da suç olarak tanımlanan fiilin, birden fazla suç ortağı tarafından iştirak hâlinde gerçekleştirilmesi durumunda TCK’nın 37/1. maddesinde düzenlenen müşterek faillik söz konusu olacaktır.
Öğretideki görüşler de dikkate alındığında müşterek faillik için iki şartın birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir:
1- Failler arasında birlikte suç işleme kararı bulunmalıdır.
2- Suçun işlenişi üzerinde birlikte hâkimiyet kurulmalıdır.
Müşterek faillikte, birlikte suç işleme kararının yanı sıra fiil üzerinde ortak hâkimiyet kurulduğu için her bir suç ortağı “fail” konumundadır. Fiil üzerinde ortak hâkimiyetin kurulup kurulmadığının belirlenmesinde suç ortaklarının suçun icrasında üstlendikleri rolleri ve katkılarının taşıdığı önem göz önünde bulundurulmalıdır.
"Yardım etme" ise 5237 sayılı TCK"nın 39. maddesinde;
"(1) Suçun işlenmesine yardım eden kişiye, işlenen suçun ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirmesi hâlinde, onbeş yıldan yirmi yıla; müebbet hapis cezasını gerektirmesi hâlinde, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde cezanın yarısı indirilir. Ancak, bu durumda verilecek ceza sekiz yılı geçemez.
(2) Aşağıdaki hâllerde kişi işlenen suçtan dolayı yardım eden sıfatıyla sorumlu olur:
a) Suç işlemeye teşvik etmek veya suç işleme kararını kuvvetlendirmek veya fiilin işlenmesinden sonra yardımda bulunacağını vaat etmek.
b) Suçun nasıl işleneceği hususunda yol göstermek veya fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlamak.
c) Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak" şeklinde,
"Bağlılık kuralı"da aynı Kanun’un 40. maddesinde;
"(1) Suça iştirak için kasten ve hukuka aykırı işlenmiş bir fiilin varlığı yeterlidir. Suçun işlenişine iştirak eden her kişi, diğerinin cezalandırılmasını önleyen kişisel nedenler göz önünde bulundurulmaksızın kendi kusurlu fiiline göre cezalandırılır.
(2) Özgü suçlarda, ancak özel faillik niteliğini taşıyan kişi fail olabilir. Bu suçların işlenişine iştirak eden diğer kişiler ise azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulur.
(3) Suça iştirakten dolayı sorumlu tutulabilmek için ilgili suçun en azından teşebbüs aşamasına varmış olması gerekir" biçiminde,
Düzenlenmiştir.
Ancak belli sıfata sahip olan kişilerce işlenebilen suçlara özgü suç denmektedir. Örneğin, zimmet ve rüşvet gibi suçlar ancak kamu görevlisi sıfatına haiz kişilerce işlenebileceğinden özgü suç niteliğindedir.
Suçun icrasına iştirak etmekle birlikte, işlenişine bulunduğu katkının niteliği gereği kanuni tanımdaki fiili gerçekleştirmeyen diğer suç ortaklarına “şerik” denilmekte olup 5237 sayılı TCK’da şeriklik, azmettirme ve yardım etme olarak iki farklı şekilde düzenlenmiştir. Buna göre, kanuni tanımdaki fiili gerçekleştirmeyen veya özel faillik vasfını taşımadığı için fail olamayan bir suç ortağı, gerçekleşen fiilden 5237 sayılı Kanun’un 40. maddesinde düzenlenen bağlılık kuralı uyarınca sorumlu olabilecektir.
“Azmettirme” 5237 sayılı TCK"nın 38. maddesinde;
"(1) Başkasını suç işlemeye azmettiren kişi, işlenen suçun cezası ile cezalandırılır.
(2) Üstsoy ve altsoy ilişkisinden doğan nüfuz kullanılmak suretiyle suça azmettirme hâlinde, azmettirenin cezası üçte birden yarısına kadar artırılır. Çocukların suça azmettirilmesi hâlinde, bu fıkra hükmüne göre cezanın artırılabilmesi için üstsoy ve altsoy ilişkisinin varlığı aranmaz.
(3) Azmettirenin belli olmaması hâlinde, kim olduğunun ortaya çıkmasını sağlayan fail veya diğer suç ortağı hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine onbeş yıldan yirmi yıla kadar hapis cezasına hükmolunabilir. Diğer hâllerde verilecek cezada, üçte bir oranında indirim yapılabilir" şeklinde düzenlenmiştir.
Azmettirme, belli bir suç işleme hususunda henüz bir düşüncesi olmayan kişide, bir başkası tarafından suç işleme kararının oluşmasının sağlanmasıdır. Eğer kişi daha önceden suçu işlemeye karar vermiş ise bu takdirde azmettirme değil, artık aynı Kanun"un 39/2. maddesi kapsamında manevi yardım söz konusu olacaktır. Azmettiren konumundaki kişinin kasten hareket etmesi gerekir. Bu kastın, failde belli bir suçu işleme konusunda karar oluşturmayı, suçun bu kişi tarafından işlenmesi hususunu ve azmettirilen suçun kanuni tanımındaki unsurlarını kapsaması gerekli olmasına karşın, eylemin yer ve zamanı ile işleniş tarzına ilişkin ayrıntıların belirlenmesine gerek yoktur.
TCK’nın 39/2. maddesindeki düzenlemeye göre, yardım etme; maddi yardım ve manevi yardım olarak ikiye ayrılmaktadır.
1- Bir suçun işlenmesine maddi yardımda bulunma çok çeşitli şekillerde ortaya çıkmakla birlikte anılan maddede maddi yardım;
a) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları temin etmek,
b) Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında maddi yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak,
Olarak sayılmış,
2- Manevi yardım ise;
a) Suç işlemeye teşvik etmek,
b) Suç işleme kararını kuvvetlendirmek,
c) Suçun işlenmesinden sonra yardımda bulunmayı vaad etmek,
d) Suçun nasıl işleneceği konusunda yol göstermek,
Şeklinde belirtilmiştir.
Kişinin eyleminin, bir suça katılma aşamasına ulaşıp ulaşmadığı, ulaşmışsa da suça katılma düzeyinin belirlenmesi için, eylemin bir aşamasındaki durumun değil, eylemin yapılması için verilen kararın, bu kararın icra ediliş biçiminin, olay öncesi, sırası ve sonraki davranışların da dikkate alınıp, tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi gerekir.
Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Maktul ... (Salim oğlu) ...’ın, resmî nikâhlı eşi katılan ... ve gayriresmî eşi tanık ...’le Yunak ilçesine bağlı, Kuzören Mahallesi, Hayamlar Yaylası’nda ikamet ettikleri, tarım ve hayvancılıkla uğraştıkları, maktul ...’in amcasının oğlu olan sanık ... (Abdil oğlu) ...’ın ise suç tarihinden yaklaşık 12 yıl önce ailesiyle birlikte aynı yayladan Yunak ilçe merkezine göç ettikleri, yaz aylarında zaman zaman tarlaları için yaylaya geldikleri ancak yayladaki evlerinde kalmadıkları, sanık ... ile maktul ...’in yayladaki ev, ahır ve eklentilerinin birbirine çok yakın olduğu, sanık ile maktul arasında husumet bulunmamakla birlikte aralarının iyi olmadığı ve birbirlerine küs oldukları, 26.03.2015 tarihinde sanık ... ile oğlu inceleme dışı sanık... ...’ın tarlalarına gübre atmak amacıyla Hayamlar Yaylası’na traktörle geldikleri, saat 16.00 sıralarında sanık ... ile inceleme dışı sanık...’nün tarladan dönerlerken, eskiden kullandıkları ev, ahır ve eklentilerindeki kapı ve pencereleri göremeyince traktörü durdurarak bu durumu sormak ve kimin yaptığını öğrenmek üzere maktul ...’in evine doğru gittikleri, o esnada katılan ... ile tanık Sultan’ın bahçede yerde kalan saman kırıntılarını toplamakta oldukları, sanık ...’in katılan ...’ye “... benim evimin kapı ve penceresinin camını neden kırdınız” diye sorduğu, katılan ...’nin kendilerinin kırmadığını söylediği, araya inceleme dışı sanık...’nün girdiği katılan ...’ye “Eşin nerede” diye sorduğu, katılan ...’nin eşi maktul ...’in evde olduğunu söylediği, bunun üzerine sanık ... ile inceleme dışı sanık...’nün birlikte maktul ...’in bulunduğu eve yöneldikleri, inceleme dışı sanık...’nün önden sanık ...’in de arkasından gittiği, o sırada maktul ...’in ise evin avlusunda ayakta beklemekte olduğu, maktulle sanıklar arasında hiçbir konuşma geçmeden sanık ...’in, oğlu olan inceleme dışı sanık...’ye üç dört kez “Vur şu anasını avradını sinkaf ettiğimin çocuğunu, gebert” dediği, bunun üzerine inceleme dışı sanık...’nün belinde bulunan tabancayı çıkartarak arka arkaya ateş ettiği, maktul ...’in aldığı isabetler sonucu yere yığıldığı, sanık ...’in tekrar “Vur, vur gebert anasını avradını sinkaf ettiğimin çocuğunu” dediği, inceleme dışı sanık...’nün de yerde yatan maktule tekrar ateş ettiği, sanık ... ile inceleme dışı sanık...’nün birlikte traktörle kaçtıkları, suçta kullanılan tabancanın ele geçirilemediği, maktulün vücuduna toplam 8 adet mermi çekirdeği isabet ettiği ve maktulün ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı kaburga, humerus ve radius kemik kırıkları ile karakterize akciğer, karaciğer, kalp, böbrek, bağırsak harabiyeti ve buradan gelişen iç ve dış kanama sonucu öldüğü olayda; inceleme dışı sanık...’nün belinde tabanca bulunmasına rağmen babası olan sanık ...’in maktulü kastederek “Vur şu anasını avradını sinkaf ettiğimin çocuğunu, gebert” sözüne kadar tabancasını çıkartmaması ve maktule yönelik herhangi bir şey söylememesi veya davranışta bulunmaması, maktul yere düştükten sonra yine sanık ...’in maktulü vurmasını istemesi üzerine yere yığılan maktule ateş etmesi karşısında, inceleme dışı sanık...’nün tabancasını belinden çıkardığı ana kadar maktulü öldürme hususunda henüz bir düşüncesi olmadığı; sanık ...’in de oğlu...’ye maktulü kastederek ısrarlı bir şekilde ve yüksek sesle 3-4 dört defa vurmasını söylemesi ve ilk isabeti alıp yere düşen maktule yerdeyken de ateş etmesini istemesi karşısında, aralarında küslük bulunan maktulü öldürme hususunda aldığı kararla, üstsoy ve altsoy ilişkisinden doğan nüfuzunu kullanılmak suretiyle oğlu...’yü maktulü vurması için azmettirdiği anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün, sanığın eyleminin kasten öldürme suçuna azmettirmeyi oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanık ..."in eyleminin, kasten öldürme suçuna müşterek fail olarak iştirak niteliğinde olduğu düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
3- Sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma koşulları bakımından eksik araştırmayla hüküm kurulup kurulmadığı;
İncelenen dosya kapsamından;
Sanık ...’ın, cezaevinden göndermiş olduğu 01.07.2015 tarihli şikâyet dilekçesiyle; maktul ..., maktulün resmî nikâhlı eşi katılan ... ve nikâhsız eşi ..., maktulün kız kardeşi ... ile ...’in eşi ... hakkında, yayladaki evi ile ahırını kullanıp içini kirleterek kullanılamaz hâle getirdikleri iddiasıyla mala zarar verme suçundan şikâyette bulunduğu,
Yunak Cumhuriyet Başsavcılığınca 21.07.2015 tarih ve 483-377 sayı ile; “Tüm dosya kapsamından müştekinin iddialarının soyut beyanlardan ibaret olduğu, evin zaten uzun yıllardan beri kullanılmadığı, harap vaziyette olduğunun tutanak altına alındığı, müştekinin ceza almış olduğu dosyadan ceza indirimi sağlamak maksadıyla şikâyette bulunduğunun değerlendirildiği, bunun ise yargılamayı yapan Mahkemenin görev ve takdirinde olduğu” gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği,
Sanık tarafından yapılan itirazın Akşehir Sulh Ceza Hâkimliğince 27.08.2015 tarihli ve 2015/726 değişik iş sayılı kararla reddine karar verildiği,
Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 21.05.2019 tarihli yazısı üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 28.05.2019 tarih ve 56515 sayı ile; Akşehir Sulh Ceza Hâkimliğinin 27.08.2015 tarihli ve 2015/726 değişik iş sayılı itirazın reddine ilişkin kararının kanun yararına bozulması talebinde bulunulduğu,
Anlaşılmaktadır.
Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) sistemi üzerinden yapılan incelemede, söz konusu kanun yararına bozma talebiyle ilgili olarak, Yargıtay 13. Ceza Dairesince 18.06.2020 tarih ve 4344-5832 sayı ile; “Öncelikle müştekinin Savcılık huzurunda müşteki sıfatıyla dinlenilmesi ile dilekçesinde adı geçen şüphelilerin savunmalarının alınması, dilekçede belirtilen Kenan Kadir, Paşa ... ve Ayten Kök’ün tanık olarak dinlenerek olaya ilişkin bilgilerinin alınması, Akşehir Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/91 Esas sayılı dosyası kapsamında tutulan bahse konu tutanak ile olayın aydınlatılmasına yarar ilgili belgelerin suretlerinin anılan Mahkeme dosyasından getirtilmesinden sonra gerekirse olay yerinde keşif de yapılarak bilirkişi raporu aldırılması, tüm bu husus tespit edilip sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, suç bulgusunun olmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi karşısında, yasanın öngördüğü şekilde soruşturma yapılmasının sağlanması için itiraz mercisince itirazın kabulüne karar verilmesi gerektiği” gerekçesiyle Akşehir Sulh Ceza Hâkimliğinin 27.08.2015 tarihli ve 2015/726 değişik iş sayılı kararının CMK’nın 309/3. maddesi uyarınca bozulmasına karar verildiği görülmektedir.
İnsanın dış dünyaya yansıyan davranışlarını esas alan ceza hukuku, onun davranışlarında iç dünyasının, o anki ruh hâlinin ve genel psikolojik özelliklerinin önemi bulunduğunu kabul ederek bu psikolojik durumlara belli bir hukuki değer vermektedir. Bu itibarla modern ceza hukuku sadece işlenen suçu değil, suçun işlenmesinde etkili olan nedenleri göz önünde bulundurarak cezalandırma yoluna gitmektedir (Devrim Aydın, Yeni Türk Ceza Kanunu"nda Haksız Tahrik, AÜHFD, 2004, C. 54, s.225.).
Haksız hareketin kişi üzerinde ve onun psikolojik aleminde bir tepki doğuracağını kabul eden modern ceza hukuku, failin bu durumunu değerlendirmekte, cezai sorumluluğunu azaltan bir sebep olarak görmektedir. Failin bu subjektif durumuna önem veren çeşitli ülkelerin ceza kanunlarında, failin cezasında belli oranlarda indirim yapılması esası kabul edilmiştir (M. Muhtar Çağlayan, Yargıtay İçtihatları Işığında Haksız Tahrik üzerine Bir İzah Denemesi, Adalet Dergisi, Ocak –Şubat, 1982, S.1, s.14.).
Bu düşünceden hareketle 5237 sayılı TCK"nın 29. maddesinde de haksız tahrik;
"Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir" şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak kabul edilmiştir.
Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik, kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet ya da şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu hâlde fail, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeden, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısı üzerinde meydana getirdiği karışıklığın neticesi olarak bir suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan nedenlerden biridir. Başka bir anlatımla, haksız tahrik hâlinde failin iradesi üzerinde zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararları ile öğretide de kabul gören görüşler doğrultusunda haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi için;
a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil bulunmalı,
b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
c) Failin işlediği suç bu ruhsal durumunun tepkisi olmalı,
d) Haksız tahrik teşkil eden eylem mağdurdan sadır olmalıdır.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nda, 765 sayılı Kanun"da yer alan "ağır – hafif tahrik" ayırımına son verilerek; tahriki oluşturan eylem, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilip, sanığın iradesine etkisi göz önünde bulundurulmak suretiyle, maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda cezasından indirim yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi açısından, failin suçu ilk haksız fiilin doğurduğu öfke veya şiddetli elemin etkisiyle işleyip işlememesi önemlidir. Mağdur ya da ölenden gelen haksız hareketin psikolojik etkisinin devam ettiğinin kabulünde zorunluluk bulunan hâllerde, haksız tahrik hükmünün uygulanması gerekmektedir.
Diğer taraftan, ceza muhakemesinin amacı, her somut olayda kanuna ve usulüne uygun olarak toplanan delilerle maddi gerçeğe ulaşıp adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasının önüne geçebilmek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Gerek 1412 sayılı CMUK, gerekse 5271 sayılı CMK; adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaç edinmiştir. Bu nedenle ulaşılma imkanı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle adaletin tam olarak gerçekleşebilmesi için, maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edebilecek tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılması zorunludur.
Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık ...’in aşamalardaki savunmalarında yayladaki evlerinin kapısının kırılmış olduğunu daha doğrusu götürülmüş olduğunu görmeleri üzerine bu durumu sormak amacıyla maktulün evine gittiklerini, maktulün resmî nikâhlı eşi olan katılan ...’a evlerinin kapısına ve penceresine kimin zarar verdiğini sorduğunu beyan etmesi; katılan ...’ın ise ifadesinde, yanına gelen sanık ...’in "Nafıye benim aynı yaylada bulunan evimin kapı ve penceresinin camını neden kırdınız” diye sorduğunu beyan etmesi karşısında; Yargıtay 13. Ceza Dairesi tarafından kanun yararına bozma konusu edilen mala zarar verme suçuna ilişkin şikâyet dilekçesiyle ilgili yapılacak soruşturmanın sonucunun beklenilmesi, kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi hâlinde soruşturma dosyasının getirtilerek incelendikten sonra bir örneğinin dosya arasına alınması, kamu davası açılması hâlinde aralarındaki fiili ve hukuki irtibat nedeniyle kamu davalarının birleştirilmesine karar verilerek açılan davanın sonuçlandırılması ve kasten öldürme suçu bakımından haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının oluşup oluşmaması yönünden yeniden bir değerlendirme yapılması gerektiğinden, Yerel Mahkemece sanık ... hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma koşulları bakımından eksik araştırmayla hüküm kurulduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün, sanık ... hakkında haksız tahrik hükümlerinin uygulanma koşulları bakımından eksik araştırmayla hüküm kurulması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan yedi Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma koşulları bakımından eksik araştırmayla hüküm kurulmadığı düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yerel Mahkemenin direnme gerekçesinin İSABETLİ OLMADIĞINA,
2- Akşehir Ağır Ceza Mahkemesinin 24.01.2018 tarihli ve 115-5 sayılı sanık ... hakkındaki mahkûmiyet hükmünün;
a- Sanık ..."ın eyleminin, üstsoy ve altsoy ilişkisinden doğan nüfuzunu kullanmak suretiyle oğlu inceleme dışı sanık... ..."ı kasten öldürme suçuna azmettirmeyi oluşturduğunun gözetilmemesi,
b- Yargıtay 13. Ceza Dairesi tarafından kanun yararına bozma konusu edilen mala zarar verme suçuna ilişkin şikâyet dilekçesiyle ilgili yapılacak soruşturmanın sonucunun beklenilmesi, kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi hâlinde soruşturma dosyasının getirtilerek incelendikten sonra bir örneğinin dosya arasına alınması, kamu davası açılması hâlinde aralarındaki fiili ve hukuki irtibat nedeniyle kamu davalarının birleştirilmesine karar verilerek açılan davanın sonuçlandırılması ve kasten öldürme suçu bakımından sanık ... hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığına dair yeniden bir değerlendirme yapılması gerektiğinin gözetilmemesi suretiyle eksik araştırmayla hüküm kurulması,
İsabetsizliklerinden BOZULMASINA,
3- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 25.06.2020 tarihinde yapılan müzakerede birinci uyuşmazlık bakımından oy birliğiyle, ikinci uyuşmazlık bakımından oy çokluğuyla; 25.06.2020 tarihli birinci müzakerede üçüncü uyuşmazlık bakımından yeterli çoğunluk sağlanamadığından 09.07.2020 tarihinde yapılan ikinci müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.