Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2017/419
Karar No: 2020/358

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/419 Esas 2020/358 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2017/419 E.  ,  2020/358 K.

    "İçtihat Metni"


    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : 3. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Asliye Ceza
    Sayısı : 458-1077

    Kasten yaralama suçundan sanık ..."in beraatine ilişkin Adana 21. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 27.01.2015 tarihli ve 635-140 sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 14.03.2016 tarih ve 26310-6527 sayı ile;
    "Tanıklardan bazılarının sanığın katılanı ittirdiğini bir kısmının ise katılanın kendisini yere attığını beyan etmesi karşısında, iddia ve savunmada ileri sürülen görüşlerin tanık beyanları doğrultusunda tartışılıp değerlendirilmemesi ve hangi tanık beyanına neden üstünlük tanındığının açıkça gösterilmemesi suretiyle 5271 sayılı CMK"nın 230/1-b maddesine aykırı davranılması," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Adana 21. Asliye Ceza Mahkemesi ise 14.06.2016 tarih ve 458-1077 sayı ile;
    "...Tüm anlatımların olayın başlama ve gelişmesine ilişkin kısımlarının aynı olduğu, katılanın yere düşmesinin sanığın itmesi ile mi yoksa kendisini yere atması ile mi ya da tanık..."in elinden defterleri çekiştirdiği sırada elinin boşalması ve dengesini kaybetmesi ile mi gerçekleştiği hususunda şüphe bulunmaktadır. Sanık savunması ve tanık anlatımları dikkate alındığında tüm tanıkların aynı konum ve şartta bulundukları, birinin beyanının diğerine göre üstün tutulmasını gerektiren herhangi bir neden olmadığı ve katılanın düşme nedeninin kesin olarak tespit edilmediği,
    CMK"nın 230. maddesinin 1. fıkrasında "mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde aşağıdaki hususlar gösterilir" düzenlemesinin bulunduğu, mahkememizce verilen ilk kararın mahkûmiyet hükmü olmadığı, CMK"nın 223/2-e maddesi gereği "Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması" nedeni ile bearatine karar verildiği, ilk karar içeriğinde tanık beyanlarının oluş, iddia ve savunma doğrultusunda tartışılarak mahkûmiyet hükmüne yeterli delil bulunmadığı kanaati ile hüküm kurulduğu dikkate alınarak bozma ilamına direnilmesine ve "Şüpheden sanık yararlanır" ilkesi gereği sanığın beraatine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm düzenlenmiştir." şeklindeki gerekçeyle bozmaya direnerek sanığın önceki hüküm gibi beraatine karar vermiştir.
    Direnme kararına konu bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 23.09.2016 tarihli ve 306889 sayılı "onama" istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 tarih ve 1225-747 sayı ile; 6763 sayılı Kanun"un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun"a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 3. Ceza Dairesince 20.03.2017 tarih ve 543-2972 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında kasten yaralama suçundan verilen beraat hükmünün Anayasa"nın 141 ve 5271 sayılı CMK"nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde yasal ve yeterli gerekçe içerip içermediğinin belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Adana Cumhuriyet Başsavcılığının 03.06.2014 tarihli ve 14605-5321 sayılı iddianamesi ile; sanık ... hakkında, katılan ...’ı iteklemek suretiyle yere düşmesine ve yaralanmasına neden olduğu iddiasıyla kasten yaralama suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi istemiyle kamu davası açıldığı,
    Adana Devlet Hastanesince düzenlenen 15.05.2014 tarihli raporda; katılanın sağ kol dirseğinde kızarıklık ve muayeneye karşı hassasiyet bulunduğu, katılanın sol dizinde ağrı olduğunu ifade ettiği, harici darp izi ve lezyon olmadığının belirtildiği,
    Adana Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen 20.05.2014 tarihli raporda; sağ kol dirsekte kızarıklık ve hassasiyet, sol dizde ağrı olduğu kayıtlı olup ek olarak sol kalça kısmında hassasiyet ve ekimoz, subjektif bel ağrısı şikâyeti olduğu tespit edildiğine göre, katılanın yaralanmasının basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğunun ifade edildiği,
    Adana Devlet Hastanesince düzenlenen 21.05.2014 tarihli raporda; sanığın vücudunda lezyon olmadığının bildirildiği,
    Kolluk tarafından yapılan uzlaşma teklifi sonrasında düzenlenen 15.05.2014 ve 21.05.2014 tarihli uzlaşma teklif formlarında, sanığın uzlaşma teklifini kabul ettiği, katılanın ise kabul etmediğinin belirtildiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Katılan aşamalarda; Atlas Engelliler Gençlik ve Spor Kulübü Derneğinde gönüllü olarak başkanlık yaptığını, sanık ...’in de aynı Dernekte gönüllü olarak çalıştığını, dernek işlerine yardım ettiği için sanığa ara sıra yol masrafı ve ihtiyaçlarını gidermesi için para verdiğini ancak sanığın bunu alışkanlık hâline getirerek sürekli para istemeye başladığını, sanığa para vermeyi kesince sanığın kendisine karşı cephe aldığını ve “Seni başkanlıktan indireceğim” gibi sözler söylediğini, dernekte gönüllü çalışan arkadaşlara kendisini kötüleyip başkanlıktan indireceğine dair dedikodu yaptığını, 15.05.2014 tarihinde saat 16.00 sıralarında dernek toplantısı yapılacağı için sanık ...’in dernek defterlerini istediğini, defterleri vermeyince sanığın zorla elinden almaya çalıştığını, defterleri vermek istemediğini ancak sanığın defteri zorla elinden alıp engelli... ...a verdiğini, ...’in de defterle birlikte sanık ... tarafından arabaya bindirildiğini, sanık ...’in, ...’i arabaya bindirdikten sonra iki elini kapıya doğru açarak sanki kendisinin...’i darbedeceği süsü vererek “Engeliyi darbetme” diye bağırdığını, aralarında itiş kakış olduğunu bu sırada sanığın kendisini itekleyerek yere düşürdüğünü, düşme sonucunda sağ kolu ve sol diz kapağında şişme meydana geldiğini, bunun üzerine hastaneye gidip tedavisini yaptırdıktan sonra polis merkezine gittiğini, şikâyetçi olduğunu, uzlaşmak istemediğini,
    Tanık ... Kollukta ve Mahkemede benzer şekilde; Atlas Engelliler Gençlik ve Spor Kulübü Derneğinin sporcusu olduğunu, dernekteki görevlilerin dernek parasını yediklerine dair dedikodu çıktığını, bu nedenle Valiliğe şikâyette bulunulduğunu, defterin denetlenmesi için Dernekler Masasına teslim edilmesi hususunda dernek başkanı olan katılan ... ile sanık ... arasında arbede yaşandığını, arbede esnasında defteri alan... ...ın “Kimseye vermem” dediğini ve sanık tarafından arabaya bindirildiğini, o esnada sanık ...’in elini araba kapısının önüne açarak “Engelli... Hanım’a karşı darp var” diye bağırdığını, arbede sırasında sanık ...’in eliyle katılan ...’yı itekleyip yere düşürdüğünü, daha sonra katılan ...’nın kolunda ve diz kapağında ağrı olduğunu söyleyerek hastaneye gittiğini,
    Tanık ... Mahkemede; katılan ...’nın eşi olduğunu, olay günü dernek defterlerini... ...ın aldığını, sanık ...’in, bedensel engelli olan..."i aracın sağ ön koltuğuna oturttuğunu, aracın sağ ön kapısının açık olduğunu, sanık ...’in, kapının önünde durduğunu, katılan ...’nın ise sanığın sağ arka tarafında olduğunu, kendisinin de açık olan kapının cam tarafında bulunduğunu, katılan ...’nın, ...’den defterleri istediğini, sanık ...’in, katılana defteri alamayacağını ve yetkisinin olmadığını söylediğini, katılan ... defteri almaya çalışırken sanık ...’in, "Engelliyi darbediyorlar" diye bağırmaya başladığını, etrafta kalabalık oluştuğunu, kendisinin de "Ne darbı kimse darbedilmiyor" diyerek şaşırdığını, bu sırada sanık ...’in, sol eli ile katılan ..."yı iteklediğini, katılan ...’nın yere düştüğünü, "... ne oldu" dediğini, sanık ..."in bu hareketi yapmasına şaşırdığını, sanık ..., katılan ..."yı iteklediğinde ...’nın deftere doğru hareket ettiğini, bunlar yaşanırken..."in kız kardeşinin, şöför koltuğunda oturduğunu, polis çağırmaları üzerine sanık ...’in kaçtığını,
    Tanık ... Mahkemede; olay günü dernek toplantısında tartışma çıktığını, defterin...’e verildiğini, sanık ...’in, ..."i arabanın sağ koltuğuna oturttuğunu, kapının açık olduğunu, kendisinin arkası araca gelecek şekilde aracın önünde durduğunu, katılan ...’nın da sanık ..."in önünde..."e "Ne yapıyorsunuz siz" diyerek defteri isteyip almaya çalıştığını, tanık ...’in, ..."nın arkasında olduğunu, kendisinin de o esnada aracın arka tarafına doğru 2 metre kadar gerilerinde durduğunu, tanık Sevil’in ise sanık ..."in yanında olduğunu, bir ara sanık ...’in “Darbediyorlar" diye bağırmaya başladığını ve en öndeki katılan ...’yı iteklediğini ancak tek eliyle mi yoksa iki eliyle mi iteklediğini hatırlamadığını, katılan ...’nın, arkasına doğru yan devrildiğini,
    Tanık ... Mahkemede; olay günü dernek toplantısında tartışma çıktığını, defterleri dernekler masasına götürmek istediklerini, kız kardeşi..."i aracın sağ ön koltuğuna oturtup şöför mahalline geçerek arabayı çalıştırdığı sırada...’in "Düşüyorum" diye bağırdığını, bunun üzerine sanık ...’in, açık olan kapının yanına doğru gelerek elini uzatıp “Ne yapıyorsunuz arkadaşlar, kadını düşüreceksiniz" dediğini, katılan ...’nın, ..."in elinden defteri çekmeye çalıştığını, sanık ...’in geri çekildiği sırada katılan ...’nın, kendisini arkaya doğru yere attığını, kalçasının üzerine düştüğünü, hemen arkasında bulunan kocası ...’in "... yerde ne yapıyorsun" dediğini, daha önceden haber verdikleri polislerin geldiğini, katılan ...’nın bir eliyle diğer kolunun dirseğini tuttuğunu, polisin "Hayrola ne oldu" diye sorması üzerine katılan ...’nın "Beni itekleyip düşürdüler" dediğini,
    Tanık... Aydoğan Mahkemede; olay günü toplantıda defterde usulsüzlükler olduğunu tespit ettiklerini ve defteri dernekler masasına götürmek istediklerini, sanık ...’in kendisini aracın sağ ön koltuğuna oturttuğunu, defterin elinde olduğunu, bu sırada katılan ...’nın, elinden tutup çektiğini, iki defa “Düşeceğim" diye bağırdığını, bunun üzerine sanık ...’in, açık kapıya doğru elini uzatıp "Ne yapıyorsunuz kadını düşüreceksiniz, kapıyı kapatın" dediğini ve geri çekildiğini, katılan ...’nın da geriye doğru giderek kendisini yere attığını,
    Tanık ... Mahkemede; olay günü defterlerde usulsüzlükler olduğunu tespit ettiklerini ve defterleri dernekler masasına götürmek istediklerini, sanık ...’in engelli olan...’i aracın sağ ön koltuğuna oturttuğunu, defterlerin...’de olduğunu, bu sırada katılan ...’nın, ...’i düşürecek şekilde elindeki defterleri çekiştirdiğini, araya girmek istediğini ancak katılan ...’nın eşi ...’in kendisini kolundan tutarak araca doğru yasladığını, katılan ...’nın ise aracın ön kısmında bulunduğunu, bu durumu gören sanık ...’in yanlarına gelerek önünden geçip...’in oturduğu yere doğru kolunu uzatarak "Ne yapıyorsunuz kadını düşüreceksiniz" dediğini, kapının hemen arka kısmında olan katılan ... ile göz göze geldiklerini, katılan ...’nın geriye doğru gidip kendisini yere attığını,
    İfade etmişlerdir.
    Sanık aşamalarda; olay günü Beyoğlu Kafede derneğin toplantısı olduğunu, derneğin yönetiminde bulunan... ve Ruhi’nin defterlerde usulsüzlük tespit ettiklerini ve tartışma çıktığını, defterleri alarak bedensel engelli olan...’i aracın ön koltuğuna bindirdiğini, bu sırada katılan ... ile eşi ...’in birlikte...’in elinden defterleri almaya çalıştıklarını, defterleri çekiştirmeleri ve...’in de bedensel engelli olması nedeniyle elini arabaya doğru aralarına uzatarak "Ne yapıyorsunuz, ... Hanım’ı düşüreceksiniz" dediğini, katılan ... ile herhangi bir şekilde temasının olmadığını, amacının engelli bir insanın zarar görmesini engellemek olduğunu, bu sırada katılan ...’nın, kendisini yere attığını, eşi ...’in dahi bu duruma şaşırdığını ve "... ne yapıyorsun" deyip kendisini yerden kaldırdığını, suçlamayı kabul etmediğini, aracın sağ yan tarafında durduğunu, aracın ön kapısının açık olduğunu, katılan ...’nın önde, eşi ...’in ise ...’nın arkasında durduğunu, katılanın neden bu şekilde ifade verdiğine anlam veremediğini, katılanla husumetinin olmadığını savunmuştur.
    Yerel Mahkemece 27.01.2015 tarih ve 635-140 sayı ile; “Tüm anlatımların olayın başlama ve gelişmesine ilişkin kısımlarının aynı olduğu, katılanın yere düşmesinin sanığın itmesi ile mi, yoksa kendisini yere atması ile mi ya da tanık..."in elinden defterleri çekiştirdiği sırada elinin boşalması ve dengesini kaybetmesi ile mi gerçekleştiği hususunda şüphe bulunmaktadır. Sanık savunması ve tanık anlatımları dikkate alındığında tüm tanıkların aynı konum ve şartta bulundukları, birinin beyanının diğerine göre üstün tutulmasını gerektiren herhangi bir neden olmadığı ve katılanın düşme nedeninin kesin olarak tespit edilmediği dikkate alınarak ‘şüpheden sanık yararlanır’ ilkesi gereği sanığın beraatine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm düzenlenmiştir” şeklindeki gerekçeyle sanığın CMK’nın 223/2-e maddesi uyarınca beraatine karar verildiği,
    Hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece 14.03.2016 tarih ve 26310-6527 sayı ile; “Tanıklardan bazılarının sanığın katılanı ittirdiğini bir kısmının ise katılanın kendisini yere attığını beyan etmesi karşısında, iddia ve savunmada ileri sürülen görüşlerin tanık beyanları doğrultusunda tartışılıp değerlendirilmemesi ve hangi tanık beyanına neden üstünlük tanındığının açıkça gösterilmemesi suretiyle 5271 sayılı CMK"nın 230/1-b maddesine aykırı davranılması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verildiği,
    Yerel Mahkemece 14.06.2016 tarih ve 458-1077 sayı ile; “Tüm anlatımların olayın başlama ve gelişmesine ilişkin kısımlarının aynı olduğu, katılanın yere düşmesinin sanığın itmesi ile mi, yoksa kendisini yere atması ile mi ya da tanık..."in elinden defterleri çekiştirdiği sırada elinin boşalması ve dengesini kaybetmesi ile mi gerçekleştiği hususunda şüphe bulunmaktadır. Sanık savunması ve tanık anlatımları dikkate alındığında tüm tanıkların aynı konum ve şartta bulundukları, birinin beyanının diğerine göre üstün tutulmasını gerektiren herhangi bir neden olmadığı ve katılanın düşme nedeninin kesin olarak tespit edilmediği,
    CMK’nın 230. maddesinin 1. fıkrasında ‘mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde aşağıdaki hususlar gösterilir’ düzenlemesinin bulunduğu, Mahkememizce verilen ilk kararın mahkûmiyet hükmü olmadığı, CMK’nın 223/2-e maddesi gereği ‘yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması’ nedeni ile beraatine karar verildiği, ilk karar içeriğinde tanık beyanlarının oluş, iddia ve savunma doğrultusunda tartışılarak mahkûmiyet hükmüne yeterli delil bulunmadığı kanaati ile hüküm kurulduğu dikkate alınarak bozma ilamına direnilmesine ve ‘şüpheden sanık yararlanır’ ilkesi gereği sanığın beraatine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm düzenlenmiştir” şeklindeki gerekçeyle bozmaya direnerek sanığın önceki hüküm beraatine karar verildiği,
    Görülmektedir.
    Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın "Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması" başlıklı 141. maddesinin üçüncü fıkrası; "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır" şeklinde düzenlenmiştir.
    5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun "Kararların gerekçeli olması" başlıklı 34. maddesinin birinci fıkrasında; "Hâkim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil, gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 230. madde göz önünde bulundurulur. Kararların örneklerinde karşı oylar da gösterilir",
    "Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar" başlıklı 230. maddesinde de;
    "(1) Mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde aşağıdaki hususlar gösterilir:
    a) İddia ve savunmada ileri sürülen görüşler.
    b) Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi.
    c) Ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesi; bu hususta ileri sürülen istemleri de dikkate alarak, Türk Ceza Kanununun 61 ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre cezanın belirlenmesi; yine aynı Kanunun 53 ve devamı maddelerine göre, cezaya mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbirinin belirlenmesi.
    d) Cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adlî para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin istemlerin kabul veya reddine ait dayanaklar.
    (2) Beraat hükmünün gerekçesinde, 223. maddenin ikinci fıkrasında belirtilen hallerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
    (3) Ceza verilmesine yer olmadığına dair kararın gerekçesinde, 223. maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarında belirtilen hallerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
    (4) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen hükümlerin dışında başka bir karar veya hükmün verilmesi hâlinde bunun nedenleri gerekçede gösterilir",
    "Hükmün gerekçesi ve hüküm fıkrasının içereceği hususlar" başlıklı 232. maddesinde ise;
    "(1) Hükmün başına, "Türk Milleti adına" verildiği yazılır.
    (2) Hükmün başında;
    a) Hükmü veren mahkemenin adı,
    b) Hükmü veren mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hâkimin, Cumhuriyet savcısının ve zabıt kâtibinin, katılanın, mağdurun, vekilinin, kanunî temsilcisinin ve müdafiin adı ve soyadı ile sanığın açık kimliği,
    c) Beraat kararı dışında, suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi,
    d) Sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile halen tutuklu olup olmadığı,
    Yazılır.
    (3) Hükmün gerekçesi, tümüyle tutanağa geçirilmemişse açıklanmasından itibaren en geç onbeş gün içinde dava dosyasına konulur.
    (4) Karar ve hükümler bunlara katılan hâkimler tarafından imzalanır.
    (5) Hâkimlerden biri hükmü imza edemeyecek hâle gelirse, bunun nedeni mahkeme başkanı veya hükümde bulunan hâkimlerin en kıdemlisi tarafından hükmün altına yazılır.
    (6) Hüküm fıkrasında, 223. maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun Maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir.
    (7) Hükümlerin nüshaları ve özetleri mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır ve mühürlenir",
    Hükümlerine yer verilmiştir.
    Buna göre, Anayasa"nın 141 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının karşı oy da dâhil olmak üzere gerekçeli olarak yazılması zorunlu olup, hüküm; başlık, sorun, gerekçe ve sonuç (hüküm) bölümlerinden oluşmalıdır. “Başlık” bölümünde; hükmü veren mahkemenin adı, mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hâkimin, Cumhuriyet savcısının, zabıt kâtibinin, katılanın, mağdurun, varsa vekilinin ve kanuni temsilcisinin adı ve soyadı, sanığın açık kimliği ile varsa müdafisinin adı ve soyadı, beraat kararı dışında suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi, sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile hâlen tutuklu olup olmadığı belirtilmeli, "sorun" bölümünde; iddia ve savunmada ileri sürülen görüşler ortaya konulmalı, "gerekçe" kısmında; mevcut deliller tartışılıp değerlendirildikten sonra, hükme esas alınan ve reddedilen deliller belirlenmeli, delillerle sonuç arasındaki bağ üzerinde durularak, niçin bu sonuca ulaşıldığı anlatılmak suretiyle hukuki nitelendirmeye yer verilmeli ve sonuç bölümünde açıklanan uygulamaların dayanaklarına değinilmeli, "sonuç (hüküm)" kısmında ise; CMK’nın 230 ve 232. maddeleri uyarınca aynı Kanun"un 223. maddesine göre verilen kararın ne olduğu, TCK’nın 61 ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre uygulanan kanun maddeleri ve hükmolunan ceza miktarı, yine aynı Kanun"un 53 ve devamı maddelerine göre, mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbiri, cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adli para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin taleplerin kabul veya reddine ait dayanaklar, kanun yollarına başvurma ve tazminat talep etme imkânının bulunup bulunmadığı, kanun yoluna başvurma mümkün ise kanun yolunun ne olduğu, şekli, süresi ve mercisi tereddüde yer vermeyecek biçimde açıkça gösterilmelidir.
    Öte yandan, Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş uygulamalarına göre, bir karar bozulmakla tamamen ortadan kalkacağından, bozma sonrası yerel mahkeme tarafından CMK’nın 34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca yeniden usulüne uygun olarak hüküm kurulması, bunun yanında direnmeye ilişkin gerekçenin de gösterilmesi gerekmektedir.
    Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşturulabilmesi açısından mahkeme kararlarının "gerekçe" bölümü üzerinde ayrıca durulması gerekmektedir.
    5271 sayılı CMK"nın 230. maddesi uyarınca, hükmün gerekçe bölümünde, suç oluşturduğu kabul edilen fiilin gösterilmesi, nitelendirilmesi ve sonuç (hüküm) bölümünde yer alan uygulamaların dayanaklarının gösterilmesi zorunludur. Gerekçe, hükmün dayanaklarının, akla, hukuka ve dosya muhtevasına uygun açıklamasıdır. Bu nedenle, gerekçe bölümünde hükme esas alınan veya reddedilen bilgi ve belgelerin belirtilmesi ve bunun dayanaklarının gösterilmesi, bu dayanakların da, geçerli, yeterli ve kanuni olması gerekmektedir. Kanuni, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi, uygulamada da keyfiliğe yol açacaktır. Bu itibarla keyfiliği önlemek, tarafları tatmin etmek, sağlıklı bir denetime imkân sağlamak bakımından, hükmün gerekçeli olmasında zorunluluk bulunmaktadır.
    Hükmün gerekçeyi ihtiva etmemesi, 5271 sayılı CMK"nın 289/1-g ve 1412 sayılı CMUK"nın 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 308. maddesinin yedinci fıkrası uyarınca hukuka kesin aykırılık hâllerinden birini oluşturacaktır.
    Diğer taraftan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM); bir yargılamada hak ve özgürlüklerin gerçek anlamda korunabilmesi için davaya bakan mahkemelerin, tarafların dayanaklarını, iddialarını ve delillerini etkili bir biçimde inceleme görevi olduğunu belirtmektedir (Dulaurans/Fransa, B. No: 34553/97, 21/3/2000, § 33). AİHM; mahkemelerin davaya yaklaşma yönteminin, başvurucuların iddialarına yanıt vermekten ve temel şikâyetlerini incelemekten kaçınmaya neden olduğunu tespit ettiği durumları, davanın hakkaniyete uygun bir biçimde incelenme hakkı yönünden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin (AİHS) 6. maddesinin ihlali olarak nitelendirmektedir (Kuznetsov/Rusya, B. No: 184/02, 11/4/2007, §§ 84, 85).
    AİHM ayrıca, derece mahkemelerinin, kararların yapısı ve içeriği ile ilgili olarak özellikle delillerin kabulü ve değerlendirilmesinde geniş bir takdir yetkisine sahip olduğunu pek çok kararında yinelemiştir (Van Mechelen ve diğerleri/Hollanda, B. No: 21363/93, 21364/93, 21427/93 ve 22056/93, 23/4/1997, § 50; Barbera Messegue ve Jabardo/İspanya, B. No: 10590/83, 6/12/1988, § 68). Bu bağlamda, temel hak ve özgürlüklerin ihlali sonucunu doğuracak derecede ve keyfi olmadıkça belirli bir kanıt türünün (tanık beyanı, bilirkişi raporu veya uzman mütalaası) kabul edilebilir olup olmadığına, değerlendirme şekline veya aslında başvurucunun suçlu olup olmadığına karar vermenin ilk derece mahkemelerinin görevi olduğunu vurgulamaktadır (Garcia Ruiz/İspanya, B. No: 30544/96, 21/1/1996, § 28; S.N./İsveç, B. No: 34209/96, 2/7/2002, § 44).
    Bunun yanı sıra AİHM; derece mahkemelerinin kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda olmamakla birlikte somut davanın özelliğine göre esas sorunları incelemiş olduğunun, açık ya da zımni anlaşılabilir bir şekilde gerekçeli kararında yer almasına önem vermektedir (Boldea/Romanya, B. No: 19997/02, 15/2/2007, § 30; Hiro Balani/İspanya, B. No: 18064/91, 9/12/1994, § 27). Zira mahkemelerin, tarafların temyiz hakkını kullanabilmeleri için gerekli olan “kararlarını hukuken geçerli hangi temele dayandırdıklarını yeterince açıklama” yükümlülüğü altında bulunduklarını belirtmektedir (Hadjianastassiou/Yunanistan, B. No: 12945/87, 16/12/1992, § 33).
    Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamakta; tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda, kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gerekli olmaktadır (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).
    Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde, davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri, § 35).
    Aksi bir tutumla mahkemenin, davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında “ilgili ve yeterli bir yanıt” vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların cevapsız bırakılmış olması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).
    Nitekim Anayasa Mahkemesinin 25.05.2017 tarihli ve 11798 sayılı kararında da aynı hususlar vurgulanmıştır.
    Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Katılan ...’nın Atlas Engelliler Gençlik ve Spor Kulubü Derneğinin başkanı olduğu, olay günü yapılan dernek toplantısında tanık..."in dernek defterini, denetlenmesi için Valilik makamına götürmek istediği, katılan ...’nın, araç içerisinde oturan ve dernek defterini elinde bulunduran tanık...’den defteri çekip almak istediği sırada yaşanan arbede esnasında katılan ...’nın yere düşerek basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde yaralandığı, katılanın, sanık ... tarafından iteklenerek yere düşürüldüğünü iddia edip şikâyetçi olduğu, sanığın ise üzerine atıılı suçlamayı kabul etmediği, tanıklardan ..., ... ve ...’in katılanın sanık tarafından iteklenerek yere düşürüldüğünü, ..., ... ve ...’in ise katılanın kendisini bilerek yere attığını beyan ettikleri olayda;
    Yerel Mahkemece, hükmün "sorun" bölümünde; iddia ve savunmada ileri sürülen görüşlerin ortaya konulduğu, "gerekçe" kısmında; tanık beyanları tartışılarak aynı konumda olduğu değerlendirilen tanıklardan birisinin beyanının diğerine göre üstün tutulmasını gerektiren herhangi bir nedenin olmadığı ve katılanın yaralanması sonucuna neden olan düşmesinin sanığın itmesiyle mi yoksa katılanın kendisini yere atmasıyla mı oluştuğunun kesin olarak tespit edilemediği açıklamalarına yer verildiği, “sonuç” kısmında ise yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle CMK’nın 223/2-e maddesi uyarınca beraat kararı verildiğinin belirtildiği anlaşılmakla; Anayasa"nın 141 ve 5271 sayılı CMK"nın 34. maddeleri uyarınca beraat hükmünün gerekçeli olarak yazıldığı, gerekçenin yazımında CMK"nın 230. maddesinin göz önünde bulundurulduğu, hükmün gerekçeyi ve hüküm fıkrasının CMK"nın 232. maddesindeki hususları içerdiği kabul edilmelidir.
    Bu itibarla Yerel Mahkemenin direnme gerekçesinin isabetli olduğuna, dosyanın uygulamanın denetlenmesi için Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Ceza Genel Kurulu Üyesi; Yerel Mahkemenin direnme kararına konu beraat hükmünün, Anayasa"nın 141 ve 5271 sayılı CMK"nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde yasal ve yeterli gerekçe içermediği düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yerel Mahkemenin direnme gerekçesinin İSABETLİ OLDUĞUNA,
    2- Dosyanın, esastan temyiz incelemesi yapılması için Özel Daireye gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 09.07.2020 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi