Esas No: 2016/487
Karar No: 2020/353
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2016/487 Esas 2020/353 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi : İSTANBUL (Kapatılan, CMK"nın mülga 250. maddesi ile görevli)
10. Ağır Ceza
Sayısı : 114-105
Sanıklar ... ve ...’nin suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma suçundan TCK’nın 220/2-3, 62, 53, 63 ve 58/9. maddeleri uyarınca 3 yıl 4 ay hapis; sanık ...’nin ayrıca teşebbüs aşamasında kalmış nitelikli yağma suçundan TCK’nın 149/1-a-c-d-f-g, 35, 62, 53, 63 ve 58/9. maddeleri uyarınca 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, hak yoksunluklarına, cezalarının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba ilişkin İstanbul (Kapatılan, CMK"nın mülga 250. maddesi ile görevli) 10. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 08.06.2012 tarihli ve 114-105 sayılı hükümlerin, sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 02.06.2014 tarih ve 1772-3309 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 12.12.2015 tarih ve 375739 sayı ile;
"...Sanık ..."nin ..."ı tanıdığı ve onunla ticari ilişkisi olduğu, araba satışı nedeniyle alacağını almak için ..."ın iş yerine gittiği, ... tarafından da sanık ile ticari ilişkilerinin ve alacağının olduğunun kabul edildiği, ..."in "Parayı 15-20 gün sonra vereyim, ... ile ortak olacağım, sıkışığım." demesi üzerine ... hakkında önceden duydukları nedeniyle "Bu işe girme, bulaşma dostum." dediği, sanığın suç örgütü tarafından gönderildiği veya örgüt adına hareket ettiğine dair bir söylem ve imasının bulunmadığı, diğer sanıkların işlediği yağmaya teşebbüs suçuna katıldığına, yardımda bulunduğuna ilişkin mağdur beyanları, tanık anlatımları, telefon dinleme kayıtları bulunmadığı, suç örgütü üyesi olduğuna ilişkin delil bulunmadığı hâlde yetersiz gerekçe ile mahkûmiyet kararı verildiği,
Sanık ... hakkında suç örgütünün işlediği suçlara katıldığına ilişkin delil bulunmadığı, ancak dinlenen telefon kayıtlarında suç örgütü üyeleri ..., ..., ... ile konuştuğu, ... ile konuşmalarında adliyedeki işlemlerin akim kalması için faaliyette bulunduğu belirtilerek mahkûmiyet kararı verilmiş ise de suç örgütü üyelerinin mahkûm olduğu suçlarda bir katkısı belirlenemediği, daha önceden tanıdığı sanıklarla telefondaki konuşmalarının örgütün faaliyetleri ile ilgili olmadığı, günlük konuşmada birbirini tanıyan kişiler arasında konuşulan konular olduğu, suç örgütü üyesi olduğuna dair kesin, yeterli, somut delil gösterilmeden varsayım ve soyut delillerle mahkûmiyet kararı verilmiştir.
Sanık ... hakkında ..."ya karşı yağmaya teşebbüs, suç örgütü üyesi olma, sanık ... hakkında suç örgütü üyesi olma suçlarından kurulan hükümde Yerel Mahkeme tarafından yeterli, kesin, somut deliller gösterilmeden yetersiz gerekçe ile mahkûmiyet kararı verildiği" görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.
CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 07.03.2016 tarih ve 6230-1009 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İtirazın kapsamına göre inceleme, sanık ... hakkında suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma suçundan; sanık ... hakkında ise suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma ve teşebbüs aşamasında kalmış nitelikli yağma suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
Sanık ...’e atılı suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma suçu ile sanık ...’ye atılı suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma ve nitelikli yağma suçlarının sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği"nin 27. maddesi uyarınca öncelikle;
1- Sanık ... ...’in Kürtçe yaptığı konuşmalara ilişkin iletişimin tespiti tutanaklarının emniyet personelince Türkçe’ye çevrilmiş olması karşısında bu hususta eksik araştırmaya dayalı hüküm kurulup kurulmadığının,
2- Sanık ... hakkındaki, tesadüfi delil niteliğinde olup suç tarihi itibarıyla katalog suçlardan olmayan ve başka suçtan da dönüşmeyen nitelikli yağma suçuna ilişkin iletişimin tespiti tutanaklarının delil olarak kullanılıp kullanılamayacağının,
Değerlendirilmesi gerekmektedir.
Uyuşmazlık konularının ayrı ayrı değerlendirmesinde yarar bulunmaktadır.
1-Sanık ...’in Kürtçe yaptığı konuşmalara ilişkin iletişimin tespiti tutanaklarının emniyet personelince Türkçe’ye çevrilmiş olması karşısında bu hususta eksik araştırmaya dayalı hüküm kurulup kurulmadığı;
İncelenen dosya kapsamından;
Yerel Mahkemece sanık ... hakkında suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma suçundan yapılan yargılama sonucunda iletişimin tespiti kararları ile elde edilen ve konuşma dilinin Kürtçe olduğu belirtilen 32, 871, 1016 ve 1021 numaralı iletişimin tespiti tutanaklarına da dayanılmak suretiyle aynı suçtan mahkûmiyet hükmü kurulduğu,
16-T-00002, 16-T-00016, 16-T-00020, 16-T-00022 kod numaralı emniyet personelince düzenlenen;
a- İnceleme dışı sanık ... kullanımındaki 05.. 570 .. 40 numaralı telefon ile sanık ...’in kullandığı 05.. 200 .. 77 numaralı telefon arasında 26.10.2005 tarihinde saat 16.25’te gerçekleştirilen ve konuşma dilinin Kürtçe olduğu belirtilen 32 numaralı,
b- İnceleme dışı sanık ...’un kullanımındaki 05.. 744 .. 46 numaralı telefon ile sanık ...’in kullandığı 05.. 200 .. 77 numaralı telefon arasında 16.02.2006 tarihinde saat 20.22’de gerçekleştirilen ve konuşma dilinin Kürtçe olduğu belirtilen 1016 numaralı,
c- İnceleme dışı sanık ...’in kullanımındaki 05.. 442 .. 21 numaralı telefon ile sanık ...’in kullandığı 05.. 868 .. 05 numaralı telefon arasında 28.02.2006 tarihinde saat 13.43’te gerçekleştirilen ve konuşma dilinin Kürtçe olduğu belirtilen 1021 numaralı,
d- İnceleme dışı sanık ...’in kullanımındaki 05.. 864 .. 68 numaralı telefon ile sanık ...’in kullandığı 05.. 868 .. 05 numaralı telefon arasında 28.02.2006 tarihinde saat 13.43’te gerçekleştirilen ve konuşma dilinin Kürtçe olduğu belirtilen 871 numaralı,
İletişimin tespiti tutanaklarının 16-T-00016 aidiyet numaralı emniyet personelince Türkçe’ye çevrildikten sonra Bursa Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği,
Bursa Emniyet Müdürlüğünce Bursa Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben düzenlenen 06.03.2006 tarihli yazı ile; konuşma dili Kürtçe olarak belirtilen konuşmaların 16-T-00016 aidiyet numaralı personel tarafından çözümlenerek iletişimin tespiti tutanaklarının düzenlendiğinin belirtildiği,
Bursa 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 13.10.2005 tarihli ve 2005/934 değişik iş sayılı kararı ile; suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan inceleme dışı sanık ... kullanımındaki 05.. 570 .. 40 numaralı telefonun 3 ay süre ile iletişiminin dinlenmesine, tespitine ve kayda alınmasına karar verildiği,
Bursa 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 13.02.2006 tarihli ve 2006/202 değişik iş sayılı kararı ile; suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan sanık ... kullanımındaki 05.. 200 .. 77 numaralı telefonun 3 ay süre ile iletişiminin dinlenmesine, tespitine ve kayda alınmasına karar verildiği,
Bursa 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 27.02.2006 tarihli ve 2006/236 değişik iş sayılı kararı ile; suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan sanık ... kullanımındaki 05.. 868 .. 05 numaralı telefonun 3 ay süre ile iletişiminin dinlenmesine, tespitine ve kayda alınmasına karar verildiği,
Sanık ...’in müdafisi olan Av. ...’ın Yerel Mahkemece yapılan duruşmalar sırasında telefon görüşmelerinin Kürtçe yapıldığının ve bu görüşmelerin yeminli tercüman marifetiyle tercümesinin gerektiğinin talep edilmesine rağmen Yerel Mahkemece bu taleplerin dosya kapsamı itibarıyla reddine karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Sanık ... ... Kollukta; inceleme dışı sanık ... ile yaklaşık 6 ay kadar önce ortak tanıdıkları olan bir arkadaşlarını barıştırmak üzere bir araya geldikleri sırada tanıştıklarını, kendisiyle birkaç kez eğlenmeye gittiklerini, ailece görüşmediklerini, ticari ilişkilerinin bulunmadığını, hemşehri olmalarından dolayı dostluklarının olduğunu, inceleme dışı sanık ...’i hemşehrisi olması nedeniyle tanıdığını, bu kişiye birkaç kez borç para verdiğini, suç örgütüne üye olduğuna yönelik suçlamaları kabul etmediğini, böyle bir örgütün varlığından dahi haberinin olmadığını, saldırıya maruz kalanları ve bu saldırı sonucunda ölenleri tanımadığını, bu olayı yerel gazetelerden öğrendiğini, atılı suçlamaları kabul etmediğini, 22 yıldır Bursa’da yaşadığını ve ticari kariyerinin olduğunu, tekstil piyasasında adının bilindiğini, bu tür insanlarla işinin olmayacağını,
Savcılıkta; inceleme dışı sanık ... ile hemşehrisi olması nedeniyle iki veya üç defa görüştüklerini, herhangi bir iş sebebiyle müracaat ederek yardım istemediğini, telefon görüşmelerinin olduğunu ancak bu görüşmelerde suç unsuru olacak bir husus konuşulmadığını, sadece Çiçek soyadlı hemşehrileriyle Soydaş olarak Bursa’ya göçmen gelen kişiler arasındaki ihtilafı çözecek bir ortamda ... ile birlikte bulunduklarını, bu esnada isimlerini hatırlamadığı 3-4 kişinin daha olduğunu, Santral Garaj mevkisinde bulunan adını hatırlamadığı bir yerde toplandıklarını, tarafları barıştırdıktan sonra kendisinin ayrıldığını, esnaf ve kişi olarak sevilen ve sözü geçen birisi olduğu için bu ortama katıldığını, ... Otomotiv"de meydana gelen olayla ilgili suçlamaları kabul etmediğini, bu şahısların inceleme dışı sanıklar ile ilişkilerini bilmediğini ve bu kişileri tanımadığını, telefon görüşmelerini kabul ettiğini, ... Otomotiv olayından sonra hatırladığı kadarıyla inceleme dışı sanık ...’ın kendisini aradığını ancak olaya karışanlardan bahsetmediğini, ...’ın olaydaki konumunu da bilmediğini, yapılanma içerisinde yer almadığını,
Mahkemede; 30 yaşına kadar Diyarbakır’da ikamet ettiğini, hiçbir örgüte üye olmadığını, 22 yıldır da Bursa’da ikamet ettiğini, bu süre zarfında herhangi bir kişi ile itilafının olmadığını, esnaf olduğunu ve sabah işe gidip akşam evine geldiğini, herhangi bir suç örgütüne üyeliğinin bulunmadığını, suçsuz olduğunu, önceki beyanlarının doğru olduğunu, oğlunun üzerine kayıtlı olan 05..200..77 numaralı hattı kullandığını, klasör 2-3-4-5"teki iletişim tespit tutanakları okunup sorulduğunda; inceleme dışı sanık ... ile telefon görüşmelerinin olduğunu, inceleme dışı sanık ...’i tanıdığını, onunla da telefon görüşmesinin olabileceğini, ... Otomotiv"in taranması olayı ile ilgisinin bulunmadığını,
Savunmuştur.
Ceza muhakemesinin amacı, her somut olayda kanuna ve usulüne uygun olarak toplanan delillerle maddi gerçeğe ulaşıp adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasının önüne geçebilmek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Gerek 1412 sayılı CMUK, gerekse 5271 sayılı CMK adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaç edinmiştir. Bu nedenle ulaşılma imkânı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle, adaletin tam olarak gerçekleşebilmesi için maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edebilecek tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılması zorunludur.
Ceza muhakemesinde bir hususun hangi delille ispat olunacağı konusunda sınırlama bulunmayıp yargılamayı yapan hâkim, hukuka uygun şekilde elde edilen delilleri kullanmak suretiyle, sanığın aleyhine olduğu kadar lehine delilleri de araştırıp değerlendirerek, her türlü şüpheden arınmış bir neticeye ulaşmalıdır. Dolayısıyla yargılamaya konu olayın açıklığa kavuşturulması ve maddi gerçeğin bulunabilmesi için ispat amacıyla kullanılan her araç delil olarak kabul edilmiştir. Ancak maddi gerçek, her ne pahasına olursa olsun değil, hukuk kuralları içerisinde, şüpheli ve sanığın hakları korunarak araştırılmalıdır. CMK"nın 230. maddesinin birinci fıkrası uyarınca, hükmün gerekçesinde delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan veya reddedilen delillerin belirtilmesi, bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi zorunludur.
Ön sorun bağlamında ceza muhakemesinde bilirkişilik kurumu üzerinde de durulmalıdır.
CMK’nın "Bilirkişinin Atanması" başlıklı 63. maddesinin birinci fıkrası;
"Çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına re"sen, Cumhuriyet savcısının, katılanın, vekilinin, şüphelinin veya sanığın, müdafiinin veya kanunî temsilcinin istemi üzerine karar verilebilir. Ancak hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukukî bilgi ile çözülmesi olanaklı konularda bilirkişi dinlenemez." şeklindeyken, suç ve hüküm tarihinden sonra 24.11.2016 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6754 sayılı Bilirkişilik Kanunu"nun 42. maddesi ile anılan fıkra;
"Çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına re"sen, Cumhuriyet savcısının, katılanın, vekilinin, şüphelinin veya sanığın, müdafiinin veya kanunî temsilcinin istemi üzerine karar verilebilir. Ancak, genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz. Hukuk öğrenimi görmüş kişiler, hukuk alanı dışında ayrı bir uzmanlığa sahip olduğunu belgelendirmedikçe, bilirkişi olarak görevlendirilemez." biçiminde değiştirilmiştir.
Ceza Muhakemesi Kanununa Göre İl Adlî Yargı Adalet Komisyonlarınca Bilirkişi Listelerinin Düzenlenmesi Hakkında Yönetmelik"in 3. maddesi ile sonradan 03.08.2017 tarihli ve 30143 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren ve anılan Yönetmelik"i yürürlükten kaldıran Bilirkişilik Yönetmeliği"nin 4. maddesinin (c) bendinde bilirkişi; "Çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde oy ve görüşünü sözlü ya da yazılı olarak vermesi için başvurulan gerçek veya tüzel kişi" şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanımdan da hareketle, sahip bulunduğu uzmanlık bilgisiyle mahkemeye bir ispat sorununda yardımcı olup, raporu delil değil, delil değerlendirmesi aracı olan bilirkişiye başvurmanın amacı; "Çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde görüş alınmasıdır."
Ceza muhakemesinde bir sorunun çözümünün uzmanlığı ya da özel veya teknik bir bilgiyi gerektirip gerektirmediğine, bilirkişi görevlendirmekle yetkili olan Cumhuriyet savcısı veya hâkim karar verecek, bilirkişi kendiliğinden bir rol üstlenemeyecektir. Esasen incelenen davanın bilirkişisi, hâkim veya Cumhuriyet savcısının kendisi olup kural olarak bilgisi, kültürü ve müktesebatı ile önüne gelen bir konuyu çözmek yeteneğine sahiptir. İhtisasla ilgisi bulunmayan hâllerde bilirkişinin mütalaasına başvurulmasında kanuni bir zorunluluk bulunmamaktadır. CMK"nın 63. maddesinde de bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına "Karar verilebileceği" belirtilmek suretiyle bilirkişiye başvurma zorunlu kılınmamıştır.
Bununla birlikte maddi gerçeğe ulaşmayı amaç edinen ceza muhakemesinde bazı durumlarda işin niteliği gereği bilirkişiye başvurulması zorunluluk gösterebilmektedir. Kanun koyucunun uzmanlığa, özel veya teknik bir bilgiye ihtiyaç bulunduğunu baştan kabul ettiği, örneğin; CMK"nın 73. maddesi uyarınca sahte para ve değerler üzerinde inceleme yapılması, 74. maddesi uyarınca şüpheli veya sanığın akıl sağlığının incelenmesi, 75 ve 76. maddeleri uyarınca beden muayenesi ve vücuttan örnek alınması, 78. maddesi uyarınca moleküler ve genetik incelemeler yapılması, 86 ve 87. maddeler uyarınca ölünün adli muayenesi ve otopsi, 89. maddesi uyarınca zehirlenme şüphesi üzerine yapılacak işlemlerde bilirkişi incelemesi yapılması zorunludur. Kanun koyucu bu durumlarda bilirkişi incelemesi yaptırılması zorunluluğunu kendisi belirlemiş ve böylece bilirkişi incelemesi yaptırmaya yetkili olan mercinin, sorunun çözümünün özel ve teknik bilgiyi gerektirip gerektirmediği konusundaki takdir yetkisini ortadan kaldırmıştır.
Öte yandan, CMK"nın 63. maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde bilirkişiye başvurmanın yasak olduğu hâl, hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözülmesi mümkün konular olarak belirtilmiş olup hukuki sorunun çözümüne ilişkin konularda bilirkişiye başvurulamayacaktır.
Görüldüğü üzere, hukuki sorunun çözümüne yönelik konularda bilirkişiye başvurulmayacak, buna karşın CMK"nın yukarıda örneklerine yer verilen delillerin değerlendirilmesine ilişkin olarak bilirkişi incelemesi yaptırılması zorunlu olacak, mahkemelerce genel kültür bilgisi ya da hukuki bilgi ile çözülemeyecek diğer konularda ise somut olayın özelliği ve delil durumuna göre gerektiğinde bilirkişiye başvurulabilecektir.
Ceza Genel Kurulunun 27.04.2010 tarihli ve 174–92 sayılı kararında; çözümü ancak uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren konularda bilirkişiye başvurulması gerektiği, hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi gereken konularda, bilirkişiye başvurulmasına gerek olmadığı, 25.03.2014 tarihli ve 9-138, 13.05.2014 tarihli ve 1-256 ile 09.10.2007 tarihli ve 139-202 sayılı kararlarında da; 1412 sayılı CMUK’nın 66 ve benzer düzenlemeyi içeren 5271 sayılı CMK’nın 63. maddeleri uyarınca, hâkimin genel ve hukuki bilgisiyle çözemeyeceği, çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişi görüşüne başvurulmasının zorunlu olduğu vurgulanmıştır.
Bu konuda öğretide de; hâkimin ancak ve yalnız özel ve uzmanlık bilgisi gerektiren durumlarda maddi gerçeğe ulaşma görevini kolaylaştırmak üzere bilirkişiye başvurabileceği, bilirkişinin ceza muhakemesi organlarının bilgi eksikliklerini tamamlama amacına hizmet ettiği ve bilirkişiye başvurmanın kural olarak zorunlu olmadığı görüşlerine yer verilmiştir (... Caner Yenidünya-Zafer İçer, Ceza Muhakemesi Hukukunda Bilirkişilik, 1. Bası, Adalet Yayınevi, Ankara 2013, s.11; Yener Ünver-Hakan Hakeri, Ceza Muhakemesi Hukuku, 8. Bası, Adalet Yayınevi, Ankara, 2013, s.365; Nur Centel-Hamide Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, 10. Bası, Beta Yayıncılık, İstanbul, 2013, s. 265; Yüksel Ersoy, Türk Ceza Hukukunda Bilirkişilik ve Uygulamadan Doğan Sorunlar, Hukuk Kurultayı, 16.01.2000, s. 429 vd.).
Diğer taraftan "Tercüme", Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğünde "Çevirme", tercüman ise "Çevirmen" olarak tanımlanmıştır. 05.03.2013 tarihli ve 28578 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren Ceza Muhakemesi Kanununa Göre Tercüman Listelerinin Düzenlenmesi Hakkında Yönetmelik"in 3. maddesinin "e" bendinde ise tercüman "Soruşturma ve kovuşturma evresinde mağdur, şüpheli, sanık ve tanığın beyanlarını başka bir dilden veya işaret diliyle Türkçe"ye çeviren kişi" şeklinde tanımlanmıştır.
Kaynak dilden hedef dile tercüme yapan çevirmenin her iki dile hâkimiyeti kadar kişiliği, ifade tarzı, vurguları ve hatta hukuki kelimelere yatkınlığı yargılamanın seyrini etkileyebilecek unsurlardandır. Bu nedenle tercümanların sahip olması gereken birtakım özellikler ismi geçen Yönetmelik"in 10. maddesinin 2. fıkrasında "Etik ilkeler" olarak tanımlanmış ve bu ilkeler:
"a) Bağımsızlık
b) Tarafsızlık
c) Dürüst davranma ve doğruyu söyleme
d) Görevini bizzat yerine getirme
e) Temel yargılama ilkelerine uygun davranma." şeklinde sayılmıştır. Bu ilkelere uygun hareket edecek tercümanların belirlenmesi ve atanmalarını temin etmek için kanun koyucu CMK"nın 202. maddesine 24.01.2013 tarihinde 6411 sayılı Kanun"un 1. maddesi ile eklenen 5. fıkrası ile "Tercümanlar, il adlî yargı adalet komisyonlarınca her yıl düzenlenen listede yer alan kişiler arasından seçilirler." şeklinde hüküm koymuştur.
Doktrinde de kabul edildiği üzere tercümanlık da bir nevi bilirkişiliktir. Çevirmen, yargılama dili dışındaki bir dil üzerinde teknik uzmanlığı ile ceza yargılamasında görev almaktadır (Ayrıntılı bilgi için bkz. Yaprak Öntan, Ceza Muhakemesi Hukukunda Bilirkişilik, Yetkin Yayınları, Ankara 2014, s.33-34.). Öte yandan tercümanın soruşturma evresinde kim tarafından atanabileceğinin tespit edilmesi gerekmektedir. CMK"nın 202. maddesinin 3. fıkrasındaki "Birinci ve ikinci fıkra hükümleri, soruşturma evresinde dinlenen şüpheli, mağdur veya tanıklar hakkında da uygulanır. Bu evrede tercüman, hâkim veya Cumhuriyet savcısı tarafından atanır." ibaresi çok açık olup kolluk görevlileri ya da başkaca bir mercî tarafından tercüman görevlendirilmesi mümkün değildir.
Bu bilgiler ışığında birinci ön sorun değerlendirildiğinde;
Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak suçundan verilen iletişimin tespiti, dinlenmesi, kayda alınması ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi kararlarına istinaden inceleme dışı sanıklar ..., ... ve ... ile sanık ... arasında 26.10.2005, 16.02.2006 ve 28.02.2006 tarihlerinde yapılan telefon görüşmelerinin 32, 1016, 1021 ve 871 numaralı iletişim tespit tutanakları ile tespit edildiği, tutanaklarda konuşma dilinin Kürtçe olduğunun belirtildiği, bu konuşmaların 16-T-00016 kod numaralı, kimlik bilgileri belli olmayan emniyet personelince Türkçe’ye çevrildiği anlaşılmaktadır.
Sanık ... hakkındaki mahkûmiyet hükmüne esas alınan, yargılama dili dışında başka bir dile ait olduğu belirtilen ve çözümü teknik uzmanlığı gerektirip kovuşturmanın seyrini etkileme niteliği olan bu konuşmaların usulüne uygun olarak uzman bilirkişi tarafından çözümü ve tercümesinin yapılıp yapılmadığının araştırılması, yapılmış ise ilgili bilirkişiye ait yemin veya İl Adli Yargı Komisyonu tarafından görevlendirme tutanağı ile bilirkişi tarafından düzenlenen konuşmaların çözümüne ilişkin tercüme evraklarının getirtilmesi, daha önce bu hususta bilirkişi incelemesi yapılmamış ise usulünce görevlendirilecek bilirkişi vasıtasıyla suça konu telefon görüşmelerinin içeriğinin belirlenmesi ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin edilmesi gerekirken, bu hususlar gözetilmeyip eksik araştırma ile hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.
Bu itibarla, sanık ... hakkındaki Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle kabulüne, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına ve Yerel Mahkeme hükmünün, eksik araştırmaya dayalı olarak hüküm kurulması isabetsizliğinden bozulmasına, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazı değişik gerekçeyle kabul edilip, Özel Dairece verilen onama kararının kaldırılarak Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi nedeniyle sanık ... hakkındaki cezanın infazının durdurulmasına ve sanığın atılı suçtan tahliyesine karar verilmelidir.
Ulaşılan bu sonuç karşısında sanık ...’e atılı suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma suçunun sabit olup olmadığına yönelik uyuşmazlık konusu değerlendirilmemiştir.
2- Sanık ... hakkındaki, tesadüfi delil niteliğinde olup suç tarihi itibariyle katalog suçlardan olmayan ve başka suçtan da dönüşmeyen nitelikli yağma suçuna ilişkin iletişimin tespiti tutanaklarının delil olarak kullanılıp kullanılamayacağı;
İncelenen dosya kapsamından;
İnceleme dışı sanık ... hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan Bursa 3. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 22.12.2005 tarihli ve 2005/1328 değişik iş sayılı kararına istinaden düzenlenen, inceleme dışı sanık ...’ın kullandığı 05.. 614 .. 48 numaralı telefon ile sanık ... ...’nin kullandığı 05.. 294 .. 97 numaralı telefon arasındaki:
a- 08.02.2006 tarihinde saat 22.25’de gerçekleştirilen ve konuşma dilinin Kürtçe olduğu belirtilen 504 numaralı iletişim tespit tutanağında Türkçe olarak;
... : Efendim kardeş.
... : Alo.
... : Ha kardeş.
... : Bulut burada, haberin olsun.
... : Tamam.
b- 08.02.2006 tarihinde saat 22.45’te gerçekleştirilen ve konuşma dilinin Kürtçe olduğu belirtilen 507 numaralı iletişim tespit tutanağında Türkçe olarak;
... : Efendim Alo.
... : O ... var ya.
... : Evet.
... : Hayrına onu ara, o ... ile anlaşmış dokuma için.
... : ..."un telefonu bende yok.
... : Bak kimde varsa ona söyle, iş ilişkisini kessin, oradaki malı gider.
... : Sen ..."ı ara ..."ı.
... : He.
... : ... Sevinç.
... : Sen ara.
... : Heee.
... : Sen onu ara.
... : Ne diyeyim ona.
... : Benim söylediğimi söyle, de ki iş ilişkisini onlarla kessin, ipliği falan gider yani.
... : Tamam kardeşim.
... : Tamam herhâlde onlara haber etmişler, istersen durumu bağlayın, ona söyle kesin orada kötü olur, elektriği.
... : He.
... : Söyle ki çaresi yok yani, girmesin oraya.
... : Tamam kardeş.
... : Tamam kardeş.
... : Tamam kardeşim gözüm üstüne.
... : Gözün var olsun.
Şeklinde konuşmaların mevcut olduğu,
İnceleme dışı sanık ... hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan Bursa 1. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 04.01.2006 tarihli ve 2006/29 değişik iş sayılı 1. kez 3 ay uzatılması kararına istinaden düzenlenen, inceleme dışı sanık ...’ın kullandığı 05.. 232 .. 85 numaralı telefon ile sanık ...’nin kullandığı 05.. 294 .. 97 numaralı telefon arasındaki:
a- 11.02.2006 tarihinde saat 18.26’da gerçekleştirilen ve konuşma dilinin Kürtçe olduğu belirtilen 603 numaralı iletişim tespit tutanağında Türkçe olarak;
... : Alo.
... : Efendim kardeşim.
... : Sen neredesin?
... : Valla ben ile... yoldayız.
... : Dedim herhalde olay olmuş, ... bir şey falan yapmış herhalde.
... : Hı.
... : ... beni şimdi aradı, bana tezgâh kurdular, tezgâhlarına düştüler, bilmem ne falan şu bu.
... : Heeee tamam
... : ... de telefonunu açmıyor.
... : Hıııı tamam.
... : Tamam.
... : Siz neredesiniz?
... : Valla şimdi çarşıdayız.
... : Tamam kardeşim.
... : Tamam kardeşim haydi gözüm üstüne.
... : Tamam.
b- 11.02.2006 tarihinde saat 18.30’da gerçekleştirilen ve konuşma dilinin Kürtçe olduğu belirtilen 605 numaralı iletişim tespit tutanağında Türkçe olarak;
... : Efendim.
... : Alo.
... : He.
... : Amca.
... : Efendim kardeşim.
... : E bir şey falan olmuş mu?
... : Bilmiyorum ki.
... : He.
... : Telefonu kapattı öyle dedi telefonu kapattı.
... : Tamam kardeşim.
... : Başka bilmiyorum öbürünü, tamam.
... : Tamam kardeşim.
... : Haydi gözüm üstüne.
... : Haydi.
Şeklinde konuşmaların mevcut olduğu,
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 03.05.2006 tarihli ve 230-182 sayılı iddianame ile; sanık ... hakkında şikâyetçi ...’e karşı teşebbüs aşamasında kalmış nitelikli yağma suçundan 504, 507, 603 ve 605 numaralı iletişimin tespiti tutanaklarına da dayanılmak suretiyle kamu davası açıldığı, Yerel Mahkemece yapılan yargılama sonucunda sanık ... hakkında 507 numaralı iletişimin tespiti tutanağına da dayanılmak suretiyle aynı suçtan mahkûmiyet hükmü kurulduğu,
Anlaşılmaktadır.
Bireyin haberleşme özgürlüğüne ve haberleşmesinin gizliliğine kamu otoritelerince keyfi olarak müdahalede bulunulmasının önlenmesi, Anayasa ile güvence altına alınmıştır. Anayasa’da herkesin haberleşme hürriyetine sahip olduğu ve haberleşmenin gizliliğinin esas olduğu "Haberleşme hürriyeti" başlıklı 22. maddesinde;
"Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır.
Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, karar kendiliğinden kalkar.
İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir." şeklinde düzenlenmiştir.
Görüldüğü üzere, Anayasa haberleşme özgürlüğünün yanı sıra, içeriği ve şekline bakmaksızın haberleşmenin gizliliğini de korumaktadır. Bu doğrultuda, bireylerin, sözlü, yazılı ve görsel iletişimlerine konu olan ve posta, elektronik posta, telefon, faks ve internet aracılığıyla yapılan haberleşme faaliyetlerinin, haberleşme özgürlüğü ve haberleşmenin gizliliği kapsamında değerlendirilmesi gerekmekte olup haberleşmenin içeriğinin denetlenmesi, bu özgürlüğe yönelik ağır bir ihlal oluşturur. Bununla birlikte haberleşme özgürlüğü birtakım sınırlamalara tabidir. Bu kapsamdaki özel sınırlama ölçütleri Anayasa"nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında sayılmaktadır. Ayrıca aynı maddenin üçüncü fıkrasında istisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşlarının kanunda belirtileceği ifade edilmiştir. Dolayısıyla haberleşme özgürlüğüne yönelik müdahalelerde, kanunilik ve müdahaleyi haklı kılan bir durumun var olup olmadığının her somut olaya özgü şartlar içerisinde değerlendirilmesi gerekmektedir.
Uyuşmazlık konusunda isabetli bir hukuki çözüme ulaşılması bakımından Ceza Muhakemesi Kanunu"nda koruma tedbirleri arasında yer alan telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi tedbirinin ele alınması gerekmektedir.
Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi, mevzuatımızda önce yalnızca 30.07.1999 tarihli ve 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu"nda sayılı örgütlü suçlar için düzenlenmiş iken, özellikle çıkar amaçlı ve örgütlü suçlulukla daha etkin şekilde mücadele edilebilmesi amacıyla, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uygun bir düzenlemeye ihtiyaç duyulması sonucu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 135 ilâ 138. maddelerinde bir koruma tedbiri olarak yeniden düzenlenmiş, 135. maddede; iletişimin tespiti, dinlenmesi, kayda alınması, sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi tedbirine yer verilip, söz konusu tedbirlerin yerine getirilme şartları ve usulü hükme bağlanmış, bu konuya ilişkin olarak verilecek kararların kapsamı ve uygulama süresine yönelik ayrıntılı düzenleme yapılmıştır. CMK"nın 136. maddesinde, 135. maddede sayılan tedbirlerin uygulanmasına dair şüpheli veya sanığın müdafisi için öngörülen istisnalar hüküm altına alınmış, 137. maddesinde telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin tespiti, dinlenmesi, kayda alınması kararlarının ne suretle icra edileceği, kayda alınan iletişim muhtevasının yazıya dökülmesi, işlemlere son verilmesi, iletişimin içeriğine ilişkin kayıtların yok edilmesi ve ilgililerine bilgi verilmesi düzenlenmiş, aynı Kanun"un 138. maddesinde tesadüfen elde edilen deliller, 139. maddesinde gizli soruşturmacı görevlendirilmesi, 140. maddesinde ise teknik araçlarla izleme konuları hükme bağlanmıştır.
CMK"nın "İletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması" başlıklı 135. maddesi suç tarihi itibarıyla;
"1- Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmada, suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkânının bulunmaması durumunda, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının kararıyla şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişimi tespit edilebilir, dinlenebilir, kayda alınabilir ve sinyal bilgileri değerlendirilebilir. Cumhuriyet savcısı kararını derhâl hâkimin onayına sunar ve hâkim, kararını en geç yirmidört saat içinde verir. Sürenin dolması veya hâkim tarafından aksine karar verilmesi halinde tedbir Cumhuriyet savcısı tarafından derhâl kaldırılır.
2- Şüpheli veya sanığın tanıklıktan çekinebilecek kişilerle arasındaki iletişimi kayda alınamaz. Kayda alma gerçekleştikten sonra bu durumun anlaşılması hâlinde, alınan kayıtlar derhâl yok edilir.
3- Birinci fıkra hükmüne göre verilen kararda, yüklenen suçun türü, hakkında tedbir uygulanacak kişinin kimliği, iletişim aracının türü, telefon numarası veya iletişim bağlantısını tespite imkân veren kodu, tedbirin türü, kapsamı ve süresi belirtilir. Tedbir kararı en çok üç ay için verilebilir; bu süre, bir defa daha uzatılabilir. Ancak, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli görülmesi halinde, hâkim bir aydan fazla olmamak üzere sürenin müteaddit defalar uzatılmasına karar verebilir.
4- Şüpheli veya sanığın yakalanabilmesi için, mobil telefonun yeri, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının kararına istinaden tespit edilebilir. Bu hususa ilişkin olarak verilen kararda, mobil telefon numarası ve tespit işleminin süresi belirtilir. Tespit işlemi en çok üç ay için yapılabilir; bu süre, bir defa daha uzatılabilir.
5- Bu madde hükümlerine göre alınan karar ve yapılan işlemler, tedbir süresince gizli tutulur.
6- Bu madde kapsamında dinleme, kayda alma ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine ilişkin hükümler ancak aşağıda sayılan suçlarla ilgili olarak uygulanabilir:
a) Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (madde 79, 80),
2. Kasten öldürme (madde 81, 82, 83),
3. İşkence (madde 94, 95),
4. Cinsel saldırı (birinci fıkra hariç, madde 102),
5. Çocukların cinsel istismarı (madde 103),
6. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),
7. Parada sahtecilik (madde 197),
8. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, madde 220),
9. Fuhuş (madde 227, fıkra 3),
10. İhaleye fesat karıştırma (madde 235),
11. Rüşvet (madde 252),
12. Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama (madde 282),
13. Silahlı örgüt (madde 314) veya bu örgütlere silah sağlama (madde 315),
14. Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk (madde 328, 329, 330, 331, 333, 334, 335, 336, 337) suçları.
b) Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları.
c) Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu,
d) Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar.
e) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar.
7- Bu maddede belirlenen esas ve usuller dışında hiç kimse, bir başkasının telekomünikasyon yoluyla iletişimini dinleyemez ve kayda alamaz." şeklinde düzenlenmiş iken,
06.03.2014 tarihli ve 28933 mükerrer sayılı Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6526 sayılı Kanun"un 12. maddesi ile maddenin birinci fıkrasından sonra gelmek üzere ""Talepte bulunulurken hakkında bu madde uyarınca tedbir kararı verilecek hattın veya iletişim aracının sahibini ve biliniyorsa kullanıcısını gösterir belge veya rapor eklenir."" şeklinde ikinci fıkra ilave edilip madde fıkraları buna göre teselsül ettirilmiş, üçüncü fıkrada yer alan ""üç ay"", ""bir defa"" ve ""hâkim bir aydan fazla olmamak üzere sürenin müteaddit defalar"" ibareleri sırasıyla, "iki ay"", "bir ay" ve "mahkeme yukarıdaki sürelere ek olarak her defasında bir aydan fazla olmamak ve toplam üç ayı geçmemek üzere", dördüncü fıkrasında yer alan "üç ay" ve "bir defa" ibareleri sırasıyla "iki ay" ve "bir ay" şeklinde değiştirilmiş, mevcut altıncı fıkranın (a) bendinin (5) numaralı alt bendinden sonra gelmek üzere "6. Nitelikli hırsızlık (madde 142) ve yağma (madde 148, 149)," alt bendi eklenmiş, diğer alt bentler buna göre teselsül ettirilmiş, mevcut (8) numaralı alt bendi yürürlükten kaldırılmış mevcut altıncı fıkranın (a) bendinin (10) numaralı alt bendinde yer alan ", fıkra 3" ibaresi madde metninden çıkarılmış, 12.12.2014 tarihli ve 29203 mükerrer sayılı Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6572 sayılı Kanun"un 42. maddesi ile birinci fıkrada yer alan "tespit edilebilir," ibaresi madde metninden çıkarılıp, maddeye beşinci fıkradan sonra gelmek üzere "Şüpheli ve sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişiminin tespiti, soruşturma aşamasında hâkim, kovuşturma aşamasında mahkeme kararına istinaden yapılır. Kararda, yüklenen suçun türü, hakkında tedbir uygulanacak kişinin kimliği, iletişim aracının türü, telefon numarası veya iletişim bağlantısını tespite imkân veren kodu ve tedbirin süresi belirtilir." şeklinde altıncı fıkra ilave edilmiş ve diğer fıkralar buna göre teselsül ettirilmiş, mevcut yedinci fıkranın (a) bendinin (14) numaralı alt bendi "Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak (madde 302)" şekilde değiştirilmiş, bu alt bentten sonra gelmek üzere "Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 311, 312, 313, 314, 315, 316)" biçiminde (15) numaralı alt bent eklenmiş ve diğer alt bent buna göre teselsül ettirilmiş, 02.12.2016 tarihli ve 29906 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun"un 26. maddesiyle, maddenin birinci fıkrasında yer alan "ağır ceza mahkemesi" ibaresi "hâkim" şeklinde, "mahkemenin" ibaresi "hâkimin" şeklinde, "mahkeme" ibareleri "hâkim" şeklinde, değiştirilmiş, aynı fıkranın son iki cümlesi yürürlükten kaldırılmış, aynı maddenin dördüncü fıkrasında yer alan "mahkeme" ibaresi "hâkim" şeklinde değiştirilmiş, 135. maddenin altıncı fıkrasına "hâkim" ibaresinden sonra gelmek üzere "veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı" ibaresi eklenmiş; sekizinci fıkrasının (a) bendinin (1) numaralı alt bendine "(madde 79, 80)" ibaresinden sonra gelmek üzere "ile organ veya doku ticareti (madde 91)" ibaresi eklenmiş, aynı bendin (6) numaralı alt bendine "(madde 148, 149)" ibaresinden sonra gelmek üzere "ile nitelikli dolandırıcılık (madde 158)" ibaresi eklenmiş, aynı bende (11) numaralı alt bendinden sonra gelmek üzere (12) numaralı bent eklenmiş ve diğer alt bentler buna göre teselsül ettirilmiş, yapılan tüm değişiklikler ile 135. madde;
" (1) Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmada, suç işlendiğine ilişkin somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkânının bulunmaması durumunda, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının kararıyla şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişimi dinlenebilir, kayda alınabilir ve sinyal bilgileri değerlendirilebilir. Cumhuriyet savcısı kararını derhâl hâkimin onayına sunar ve hâkim, kararını en geç yirmi dört saat içinde verir. Sürenin dolması veya hâkim tarafından aksine karar verilmesi hâlinde tedbir Cumhuriyet savcısı tarafından derhâl kaldırılır
(2) Talepte bulunulurken hakkında bu madde uyarınca tedbir kararı verilecek hattın veya iletişim aracının sahibini ve biliniyorsa kullanıcısını gösterir belge veya rapor eklenir.
(3) Şüpheli veya sanığın tanıklıktan çekinebilecek kişilerle arasındaki iletişimi kayda alınamaz. Kayda alma gerçekleştikten sonra bu durumun anlaşılması hâlinde, alınan kayıtlar derhâl yok edilir.
(4) Birinci fıkra hükmüne göre verilen kararda, yüklenen suçun türü, hakkında tedbir uygulanacak kişinin kimliği, iletişim aracının türü, telefon numarası veya iletişim bağlantısını tespite imkân veren kodu, tedbirin türü, kapsamı ve süresi belirtilir. Tedbir kararı en çok iki ay için verilebilir; bu süre, bir ay daha uzatılabilir. Ancak, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli görülmesi halinde, hâkim yukarıdaki sürelere ek olarak her defasında bir aydan fazla olmamak ve toplam üç ayı geçmemek üzere uzatılmasına karar verebilir.
(5) Şüpheli veya sanığın yakalanabilmesi için, mobil telefonun yeri, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının kararına istinaden tespit edilebilir. Bu hususa ilişkin olarak verilen kararda, mobil telefon numarası ve tespit işleminin süresi belirtilir. Tespit işlemi en çok iki ay için yapılabilir; bu süre, bir ay daha uzatılabilir.
(6) Şüpheli ve sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişiminin tespiti, soruşturma aşamasında hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma aşamasında mahkeme kararına istinaden yapılır. Kararda, yüklenen suçun türü, hakkında tedbir uygulanacak kişinin kimliği, iletişim aracının türü, telefon numarası veya iletişim bağlantısını tespite imkân veren kodu ve tedbirin süresi belirtilir. Cumhuriyet savcısı kararını yirmi dört saat içinde hâkimin onayına sunar ve hâkim, kararını en geç yirmi dört saat içinde verir. Sürenin dolması veya hâkim tarafından aksine karar verilmesi hâlinde kayıtlar derhâl imha edilir.
(7) Bu madde hükümlerine göre alınan karar ve yapılan işlemler, tedbir süresince gizli tutulur.
(8) Bu madde kapsamında dinleme, kayda alma ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine ilişkin hükümler ancak aşağıda sayılan suçlarla ilgili olarak uygulanabilir:
a) Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (madde 79, 80) ile organ veya doku ticareti (madde 91),
2. Kasten öldürme (madde 81, 82, 83),
3. İşkence (madde 94, 95),
4. Cinsel saldırı (birinci fıkra hariç, madde 102),
5. Çocukların cinsel istismarı (madde 103),
6. Nitelikli hırsızlık (madde 142) ve yağma (madde 148, 149) ile nitelikli dolandırıcılık (madde 158) ,
7. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),
8. Parada sahtecilik (madde 197),
9. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (madde 220, fıkra üç),
10. Fuhuş (madde 227),
11. İhaleye fesat karıştırma (madde 235),
12. Tefecilik (madde 241),
13. Rüşvet (madde 252),
14. Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama (madde 282),
15. Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak (madde 302) ,
16. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 311, 312, 313, 314, 315, 316),
17. Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk (madde 328, 329, 330, 331, 333, 334, 335, 336, 337) suçları.
b) Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları.
c) Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu,
d) Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar.
e) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar.
(9) Bu maddede belirlenen esas ve usuller dışında hiç kimse, bir başkasının telekomünikasyon yoluyla iletişimini dinleyemez ve kayda alamaz." biçiminde son hâlini almıştır.
Suç tarihinde yürürlükte bulunan hâli ile maddenin; birinci fıkrasında telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınmasının şartları ve usulü düzenlenmiş, ikinci fıkrada şüphelinin tanıklıktan çekinebilecek kişilerle arasındaki iletişimin kayda alınamayacağı hükme bağlanmış, üçüncü fıkrasında iletişimin tespiti kararında yer alması gereken bilgiler ile iletişiminin tespitine ilişkin tedbirin türü, kapsamı ve süresinin gösterilmesi gerektiği belirtilmiş, dördüncü fıkrasında, şüpheli veya sanığa ulaşılabilmesini sağlayabilecek olan diğer kişilerin mobil telefonunun yerinin tespiti imkânı getirilmiş, beşinci fıkrada bu madde hükümlerine göre alınan hâkim veya Cumhuriyet savcısı kararının gizliliği hususunda hükme yer verilmiş, altıncı fıkrasında telekomünikasyon yoluyla iletişimin dinlenmesi, kayda alınması ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine ancak fıkrada sayılan katalog suçlarla sınırlı olarak başvurulabileceği hüküm altına alınmış, yedinci fıkrada maddede belirlenen esas ve usuller dışında hiç kimsenin, bir başkasının telekomünikasyon yoluyla iletişimini dinleyemeyeceği ve kayda alamayacağı hükmü getirilmiştir.
Aynı Kanun"un 138. maddesi ise,
"(1) Arama veya elkoyma koruma tedbirlerinin uygulanması sırasında, yapılmakta olan soruşturma veya kovuşturmayla ilgisi olmayan ancak, diğer bir suçun işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir delil elde edilirse; bu delil muhafaza altına alınır ve durum Cumhuriyet Savcılığına derhâl bildirilir.
(2) Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi sırasında, yapılmakta olan soruşturma veya kovuşturmayla ilgisi olmayan ve ancak, 135 inci maddenin altıncı fıkrasında sayılan suçlardan birinin işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir delil elde edilirse; bu delil muhafaza altına alınır ve durum Cumhuriyet Savcılığına derhâl bildirilir." düzenlemesini içermektedir.
CMK’nın 138. maddesi yapılan bu düzenleme ile sınırlı şekilde sayılan suçlarla ilgili olarak sınırlı hâllerde iletişimin denetlenmesi olanağı getirilmiştir. Yürürlükten kalkan 4422 sayılı Kanun"daki düzenlemeye paralel olmakla birlikte, anılan maddeyle ayrıca bir başka suçun işlendiği şüphesini uyandıracak şekilde tesadüfen elde edilen kanıtların değerlendirilmesi olanağı da tanınmıştır.
CMK’nın bu hükmü, telekomünikasyon yoluyla iletişimin denetlenmesinde “hâkim kararı aranması” şartının bir defaya mahsus olmak üzere istisnasını oluşturmaktadır. Bu düzenlemeyle hakkında hâkim kararı bulunmayan kişinin iletişiminin ilk kez dinlenmiş olması hâlinde, elde edilen delilin ceza muhakemesinde kullanılabilmesi mümkün hâle gelmekte, karar olmaksızın yapılan bu dinleme üzerine soruşturma başlatılabilmekte ve şartları varsa ilgili hakkında ayrıca dinleme kararı alınabilmektedir. Ancak, iletişimin denetlenmesi sırasında tesadüfen elde edilen kanıtların dikkate alınabilmesi için söz konusu delilin tedbire konu suç ile ilgili olmayan ve bir başka suç şüphesi uyandıran bir delil niteliği taşıması ve tedbire konu suçun CMK"nın 135. maddesinde sayılan katalog suçlar arasında yer alması gerekmektedir.
Bu aşamada ceza muhakemesi hukukunun en önemli ilkelerinden birisi olan "delillerin serbestliği" ve "hukuka aykırı yöntemle elde edilen delillerin kullanılması" konuları üzerinde de durulması gerekmektedir.
İstikrar kazanmış yargı kararlarında vurgulandığı ve öğretide de ifade edildiği üzere, ceza muhakemesinin amacı usul kurallarının öngördüğü ilkeler doğrultusunda maddi gerçeğin her türlü şüpheden uzak biçimde kesin olarak belirlenmesidir. Maddi gerçeğe ulaşılmasında kullanılan araç delillerdir. Ceza Muhakemesi Kanunu"nun "Delilleri takdir yetkisi" başlıklı 217. maddesinin ikinci fıkrasındaki; "Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir." şeklindeki hükümle, ceza muhakemesinde kullanılacak delillerin hukuka uygun bir şekilde elde edilmesi gerektiği açıkça belirtilmiş ve "delillerin serbestliği" ilkesine de vurgu yapılmıştır. Buna göre bütün deliller hukuka uygun olarak elde edilmeli ve değerlendirilmelidir.
Ceza muhakemesinde bir hususun hangi delille ispat olunacağı konusunda sınırlama bulunmayıp, yargılamayı yapan hâkim, hukuka uygun şekilde elde edilen delilleri kullanmak suretiyle, sanığın aleyhine olduğu kadar lehine delilleri de araştırıp değerlendirerek, her türlü şüpheden arınmış bir neticeye ulaşmalıdır. Dolayısıyla yargılamaya konu olayın açıklığa kavuşturulması ve maddi gerçeğin bulunabilmesi için ispat amacıyla kullanılan her araç delil olarak kabul edilmiştir. Ancak maddi gerçek, her ne pahasına olursa olsun değil, hukuk kuralları içerisinde, şüpheli ve sanığın hakları korunarak araştırılmalıdır.
Öğretide; "Ceza muhakemesinde delilleri elde etmek amacıyla kullanılan soruşturma işlemlerinin ve yöntemlerinin çoğunluğuyla, koruma tedbirlerinin tamamı, kişilerin temel hak ve özgürlüğüne müdahaleyi gerektirir. Ceza muhakemesi toplumun suçun aydınlatılmasındaki menfaati ile bireylerin temel hak ve özgürlüklerine dokunulmasındaki çıkarının dengelenmesi esasına dayanır. Özellikle soruşturma aşamasında maddi gerçeğe ulaşmak amacıyla delil elde edilmeye çalışılırken, insan onuru ve insan hakları ile hukukun ve ceza muhakemesinin temel ilkelerinden ödün verilemez." denilmektedir (Murat Volkan Dülger, Ceza Muhakemesi Hukukunda Dışlama Kuralı ve Hukuka Aykırı Delillerin Uzak Etkisi, Seçkin Yayınları, Ankara 2014, s. 38.).
Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 206. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde; ortaya konulmak istenen delilin kanuna aykırı olarak elde edilmesi hâlinde reddolunacağı belirtilmiş, 217. maddesinin ikinci fıkrasında ise, "yüklenen suçun, hukuka uygun olarak elde edilmiş her türlü delille ispat edilebileceği" hüküm altına alınmıştır. Madde metninden anlaşılacağı üzere, hukuka uygun olarak elde edilmeyen deliller, ceza yargılama sistemimizde ispat aracı olarak kullanılamayacaktır. CMK"nın 230/1. maddesi uyarınca, hükmün gerekçesinde delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan veya reddedilen delillerin belirtilmesi, bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi zorunludur.
Ceza muhakemesinin amacı olan maddi gerçeğe ulaşabilmek için, delil elde edilmesi aşamasında şahsi ve toplumsal değerlerin korunması da gereklidir. Kanun koyucu bu amaçla, delil serbestliği ilkesine, öğreti ve uygulamada "delil yasakları" olarak adlandırılan bir takım sınırlamalar getirmiştir. Delil yasakları; "delil elde etme" ve "değerlendirme" yasakları olarak ikiye ayrılmaktadır. Delillerin elde edilme şekline ilişkin yasaklara "delil elde etme yasakları" hukuka uygun olarak elde edilmiş bulunsa bile bir delilin yargı mercilerince ortaya konulup değerlendirilebilmesine ilişkin yasaklara ise "delil değerlendirme yasakları" denilmektedir.
İfade alma ve sorgunun yasak usullerle gerçekleştirilmesi, tanıklıktan çekinme hakkı olanlara bu hakkın hatırlatılmaması, aramanın herhangi bir karara dayanmadan yapılması, ses veya görüntülerin montajlanması delil elde etme yasağına; tanıklıktan çekinen şahidin önceki ifadelerinin okunamaması, iletişimin denetlenmesi sırasında tesadüfen elde edilen delillerin CMK"nın 135/6. maddesinde sayılanlar dışındaki bir suçun soruşturma ve kovuşturulmasında kullanılamaması ise delil değerlendirilmesi yasaklarına örnek olarak gösterilebilir.
Kanuna aykırılıktan daha geniş bir içeriğe sahip olan hukuka aykırılık kavramının kapsam ve çerçevesi belirlenirken, gerek pozitif hukuk metinlerine, gerekse kişilerin temel hak ve hürriyetlerine ilişkin evrensel hukuk ilkelerine aykırılık bulunup bulunmadığı gözetilmeli ve aykırılığın varlığı durumunda, "hukuka aykırılığın mevcudiyeti" kabul edilmelidir.
Bu bilgiler ışığında ikinci ön sorun değerlendirildiğinde;
Bursa Cumhuriyet Başsavcılığının 2005/40540 sayılı soruşturması kapsamında suç işlemek amacıyla örgüt kurmak suçundan inceleme dışı sanıklar ... ve ... hakkında Sulh Ceza Mahkemesince verilen iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması kararları doğrultusunda yapılan iletişimin denetlenmesi sırasında, hakkında iletişimin tespitine yönelik karar bulunmayan sanık ... ile inceleme dışı sanıklar arasında yapılan görüşmelerin 504, 507, 603 ve 605 numaralı iletişim tespit tutanaklarıyla kayıt altına alınarak bu iletişim tespit tutanaklarının sanık ... hakkında teşebbüs aşamasında kalmış nitelikli yağma suçundan yapılan yargılama sırasında delil olarak kullanıldığı olayda;
Hakkında iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması kararı bulunmayan sanık ... için elde edilen bu delillerin tesadüfi delil niteliğinde olduğu, iletişimin tespiti, dinlenilmesi ve kaydedilmesi tedbirine başvurulduğu 2005 ve 2006 yılları itibarıyla nitelikli yağma suçunun CMK"nın 135. maddenin altıncı fıkrasının (a) bendinde düzenlenen katalog suçlar arasında yer almadığı, unsurları ve yapıları bakımından ayrı suçlar olan nitelikli yağma suçu ile suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçunun birbirlerine dönüşmelerinin de söz konusu olmadığı, her iki suçun birlikte işlenmesi hâlinde faile ayrı ayrı ceza verilecek olması hususları birlikte değerlendirildiğinde, suç tarihi itibarıyla iletişimin tespiti ile elde edilen görüşme dokümanlarının hükme esas alınamayacağı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, 507 numaralı iletişimin tespiti tutanağını hükme esas alan Yerel Mahkeme uygulamasında isabet bulunmamaktadır.
3- İkinci ön sorunun bu şekilde çözümlenmesinden sonra, iletişimin tespiti tutanakları dışındaki mevcut delillere göre sanık ...’a atılı nitelikli yağma suçunun sabit olup olmadığına yönelik yapılan değerlendirmede;
İncelenen dosya kapsamından;
Otosansit Sanayi Sitesinde tekstil işi ile uğraşan şikâyetçi ...’nın, inceleme dışı sanık ...’ı 2004 yılından beri tanıdığı ve onunla araba alışverişi yaptığı, maddi sıkıntıya düştüğü bir zamanda da inceleme dışı sanıklar ... ve ...’ten 50.000 TL borç aldığı, borcuna karşılık 75.000 TL ödemeyi vadettiği ve şirketine ait 10 adet 7.500 TL bedelli çek verdiği, borçların ödenmesi konusunda ... ile yaptığı görüşmeler sırasında ...’ın defalarca yanında adamları ile fabrikaya geldiği, bir gelişinde belinden Glock marka bir tabanca çıkartıp masanın üzerine koyarak şikâyetçi ...’ten silahı birkaç gün saklamasını istediği, daha sonraki bir tarihte de "Emaneti geri ver." deyip geri aldığı, bir keresinde de yanında inceleme dışı sanık ... ve 2-3 kişi ile birlikte fabrikaya geldikleri, gelenlerin hepsinde silah olduğu, şikâyetçi ...’i fabrikadan alıp zorla arabaya bindirerek tehdit edip tekrar bıraktıkları, şikâyetçi ...’in, o gün iş yerini ...’e devrettiği, fabrikayı kötü durumdan kurtarmak amacıyla destek ararken arkadaşı olan mağdur ... ile görüşerek ona ortaklık teklif ettiği ve aralarında anlaştıkları, ardından sanık ...’ın mağdur ... ile bu konuyu görüşerek "Dostum ... ile bir işe girmişsiniz, bu işten vazgeç pisliğe bulaşma." dediği, birkaç gün sonra da ...’in ...’a yönelik Otokoopta silahlı saldırı eylemini gerçekleştirttiği, daha sonraki bir tarihte de ...’in şikâyetçi ...’ya haber göndererek fabrikayı 10. Noterde tanık... ve başka bir şahsa devretmesini istediği, avukatının yaptığı uyarı üzerine ise bu devrin gerçekleşmediği, bu şekilde sanık ...’ın üzerine atılı teşebbüs aşamasında kalmış nitelikli yağma suçuna iştirak ettiği iddiası ile kamu davası açıldığı,
26.06.2006 tarihli bilirkişi raporundan: sanık ...’nin Garanti Bankasındaki hesabı incelendiğinde inceleme dışı sanık ... tarafından 25.10.2004 tarihinde 6.500 TL gönderildiği, hesaba çok sayıda olarak çek ve senet bedelleri olarak toplam 16.818 TL’lik para girişinin olduğunun tespit edilerek yapılan değerlendirmede sanık ... ile kardeşleri... ve ...’nin ticari bir faaliyetinden dolayı mükellefiyet kaydı bulunmamakla birlikte banka hesaplarının tetkikinde, devamlı suretle değişik kişilerden çek tahsilatlarının bulunması, döviz hesaplarına yüksek tutarlarda döviz girişinin olması dikkat çekmekle birlikte ... tarafından sanık ...’ye para gönderilmesi, .... ve ... üzerine çok sayıda taşınmaz bulunmasının özellik arz ettiğinin belirtildiği,
Mağdur ...’ın Mahkemeye hitaben düzenlediği 24.11.2006 tarihli dilekçede; sanıklar arasındaki tek dostunun ... olduğunu ve sanık ...’ın bu olaylarla uzaktan yakından ilgisinin bulunmadığını, sanık ... ile gerek ticari gerekse dostane ilişkilerinin olduğunu, sanık ...’tan şikâyetçi olmadığını, silahla tarama eyleminden sonra sanık ...’ı arama sebebinin onu kendisine yakın hissetmesi ve sanık ..."ın inceleme dışı diğer sanıklarla hemşehri olduğunu bilmesi olduğunu bildirdiği,
Mağdur ...’ın Mahkemeye hitaben düzenlediği 11.05.2015 tarihli dilekçede; hapishanede kardeşi... ... ile bu hadiselerin değerlendirmesini yaparken sanık ...’ı kardeşinin arayarak kendisiyle konuşmasını istediğini, sanık ..."a "Bu iş hem maddi hem de manevi bize sıkıntı getirir, abim seni dinler, benim aradığımı bilmesin." dediğini öğrendiğini, sanık ...’ın bu olaydan maddi veya manevi hiçbir çıkarının bulunmadığını yazdığı,
Anlaşılmaktadır.
Şikâyetçi ... aşamalarda: 2005 yılının 8. ayından beri tekstil işi ile uğraştığını, inceleme dışı sanık ... ile kendisiyle aynı işi yapan tanık ...’in vasıtasıyla 2004 yılında tanıştığını, ... ile bir araba alışverişlerinin olduğunu, ...’ten Audi marka araba alıp karşılığında kendisindeki Opel marka arabayı verdiğini ve ayrıca 20.000 TL de borçlandığını, 2005 yılı Ocak ayında yaptığı iş dolayısıyla maddi sıkıntı içerisine düştüğünü ve ... ile inceleme dışı sanık ...’den 50.000 TL borç aldığını ve 75.000 TL olarak geri ödemek üzere anlaştıklarını, bu borcun karşılığında şirketine ait 7.000 TL bedelli 10 adet sıralı çek imzalayarak verdiğini, bu çeklerden ilkini bankaya ödediğini, ödeme sırası gelen ikinci çekini ödeyemediği için ...’in Audi marka otoyu geri aldığını, ancak kendisinin takas ile verdiği Opel marka arabayı geri alamadığını, ödemeleri yapamayınca ... ve Medeni’nin kendisini çay bahçesine çağırdıklarını ve borcun ödenmesi ile ilgili görüşme yaptıklarını, bu görüşme sırasında borcun tamamının ödenmesini istediklerini, ancak kendisinin "Fabrikamda tezgâhların üzerinde ipliğim var; bu ipliği kumaşa çevirip borcumu öderim. Tezgâhlarımı başka bir yere taşımam gerek, çünkü kira borcum var, taşınmam ve kumaşı yapmam iki üç ay kadar zaman alır." dediğini ve aralarında anlaştıklarını, ancak daha sonrasında tanık...’in de kendilerine borcu olduğunu ve birlikte çalışarak borçlarını bu şekilde ödemelerini söylediklerini, 05.05.2005 tarihinde tanık... ile bir araya gelerek ne şekilde çalışacaklarını konuşurken kendisine ait CSC Tekstil"i tanık...’e devrettiğini, tanık..."in borcu çok olduğu için sıkıntı yaşamamak amacıyla şirketi ona devrettiğini, kendi tezgâhlarındaki ipliklerin borcunu karşıladığını, daha önceden tanık..."in borcundan dolayı Uşak"ta bulunan 16 adet makinesine ...’in el koymuş olduğunu, ...’in bu el koyduğu tezgâhları tekrar tanık...’e vererek biraz daha borçlandırıp kendisine bağımlı yaptığını, 2005 yılının 8. ayında tanık..."in kiraladığı fabrikaya yerleştiklerini, tezgâhlarında bulunan ipliği işleyerek 51.750 metre kumaşı ..."e borcuna karşılık verdiğini, yapılan anlaşmaya göre tanık... ile kendisinin ayrı ayrı ürettikleri malların satılarak kazancın üçte birinin ..."e borçlara karşılık verileceğini, üçte ikisinin ise fabrikanın kira, elektrik ve işçi ücretleri için ayrılacağını, ancak üretilen kumaşların tamamının ...’e verilmesine rağmen kendilerine gelmesi gereken üçte ikilik kazancın verilmediğini, borcunun da bitmediğini, ... fabrikaya geldiğinde "Ben Net Finans"ın sahibi olan ... isimli şahsa hesaplattırdım, senin bana daha 30.000 TL borcun var" dediğini, bu arada ...’in sık sık fabrikaya yanında resimlerinden teşhis ettiği kişilerle geldiğini, ...’in Kurban Bayramı arefesinden önce tanık...’den almış olduğu kumaşlara karşılık 10.000 Dolar’ı işçilik giderlerine harcamak üzere getirmesi gerektiğini ancak getirmediğini, bu sıkıntılardan bir süreliğine kurtulmak amacıyla şehir dışına gittiğini, ..."i arayarak "Ben ayrılmak istiyorum. Siz para vermediğiniz için fabrika çalışamaz duruma geldi." dediğini, onun da "Ben geleceğim." diye karşılık verdiğini, bayramın ikinci günü saat 20.00 sıralarında yanında inceleme dışı sanık ... ve üçüncü bir şahısla geldiğini, Mehmet’in kapıda durduğunu, belindeki silahı gösterdiğini, ...’in de silahının olduğunu, masa üzerinde bulunan 2 tane cep telefonunu kapattığını ve fabrikanın muhasebe işlerine bakan abisi şikâyetçi ... Kargılı"yı sorduğunu, Ağa Tekstil isimli fabrikayı abisi ...’nın üzerine kurduklarını, Ağa Tekstil"e ... ve tanık..."e ait makinelerin faturalarını kestiklerini, abisinin yan odada olduğunu söylemesi üzerine beraber yan odaya geçtiklerini, burada kendisini bir sandalyeye oturtarak başına dikilip fason alıp sattıklarını kastederek "Benden habersiz burada iş yapıyorsunuz. Kazancı bana vermiyorsunuz. Bundan sonra senin burada işin yok, burayı terk ediyorsun. Burayı ... işletecek. Kalk senle gidiyoruz." dediğini, ...’in ortakları olmadığını, korktuğu için abisi ..."ya "Ben bir saate kadar aramazsam polise haber ver." dediğini, ...’in koluna girdiğini ve birlikte onun arabasının arka koltuğuna oturduklarını, kendisini ayrı yaşadığı eşinin evinin önüne götürerek "İn evine git, aradığım zaman seni kolay bulayım." dediğini, "Benim evimle işim yok; ben ayrı yaşıyorum. Beni öldürsen de ben burada eve girmem." diye cevap vermesi üzerine kendisini fabrikaya getirerek bıraktıklarını, ...’in "Bir daha fabrikaya gelmeyeceksin." demesi üzerine bir daha fabrikaya gitmediğini, ...’in birkaç gün sonra abisini arayarak hesapları istemiş olduğunu, abisinin tanık... ile bir araya gelerek hesapları karşılaştırdığında hesaplarda itilaf olduğunu görüp bu durumu bildirdiği ...’in "Senin dediğin gibi değil bu iş. Ben konuyu bir değerlendireyim." diyerek abisini oradan gönderdiğini, bunun üzerine abisinin ...’e "Bizim üzerimizden elini çek; yoksa polise haber verip polis ile fabrikaya geleceğiz." diye cevap vermesi üzerine ...’in "Nereye istiyorsan oraya git." dediğini, bu olaydan birkaç gün sonra abisi ile fabrikaya gittiklerini, maaşlarını alamadıkları için işçilerin fabrikaya gelmediklerini ve fabrikanın boş olduğunu, elemanların bir kısmını çağırarak fabrikayı yeniden toparlamaya çalıştıklarını ancak fabrikanın borçlarının olduğunu, fabrikanın çalışır vaziyete gelebilmesi için bu borçların bir kısmının kapatılmasının gerektiğini, ...’in kendileriyle bir ilişkisi kalmadığını düşünerek çevreden borç para aramaya başladığını ancak bulamadığını, daha sonrasında kendisine tekstil piyasasında yardımcı olduğu, KÇK Tekstil fabrikası"nı işleten ve 10 yıldır tanıdığı arkadaşı mağdur ...’in yanına giderek durumu anlatıp 100.000 TL borç istediğini, onun da bu paranın çok olduğunu, borç olarak veremeyeceğini söylediğini, bunun üzerine fabrikada bulunan tezgâhlarına ortak olmasını teklif ettiğini, onun da iş yeri ortamını ve makineleri görmesi gerektiğini söylediğini, bir gün sonra mağdur ...’in yanında makine ustası olan 2 kişi ile birlikte fabrikaya geldiğini, ustaların makinelere bakarak ortaklık yapabileceğini söylediklerini, mağdur ...’in "Tamam borçlar kapanır; ancak buranın dönmesi için 25-30.000 Dolar para lazım. Ben temin edip sana dönerim." dediğini ve ayrıldığını, bu ortaklığın olacağına sevinerek rahatladığını ve kafasını dinlemek için mağdur ..."ten haber gelene kadar il dışına çıktığını, il dışına çıktığında mağdur ...’in kendisini arayarak ... isimli bir şahsın aradığını, ..."in fabrikadan alacaklı olduğunu ve bu ortaklığa girmemesini söylediğini, kendisinin de "..."te kimin alacağı varsa gelsin ödeyelim." dediğini anlattığını, kendisinin de ...’e borcunun olmadığını, borç var ise bunun tanık...’in borcu olabileceğini, fabrikayı işletmek için sermaye bulduklarında kazançlarının çok olacağını ve bu tür söylentilerden dolayı ortaklıktan vazgeçmemesini söylediğini, onun da "Tamam." dediğini, bu konuşmadan 2-3 gün sonra basından mağdur ..."in kardeşi olan ..."ın ortak olduğu Otokoop"taki... Otomotiv isimli iş yerinin silahla tarandığını ve üç kişinin öldüğünü öğrendiğini, bunun üzerine ...’i aradığını ancak telefonu kapalı olduğu için ulaşamadığını, daha sonra Bursa"ya geri döndüğünde abisinin kendisini arayarak acele notere gelmesini, isminin... olduğunu söyleyen bir şahsın arayarak "..."ın söylediği şahsa fabrikayı devret, ikinizin de kalemi kırıldı; sen fabrikayı ..."ın gösterdiği bir şahsa devredersen seni bağışlayacağız; ancak ..."in kalemi kırıldı. Allah bile kurtaramaz." dediğini bildirdiğini, bu arada abisinin tanık...’i aradığında onun "Ben de 10. Noter"e geliyorum." dediğini, 16.02.2006 tarihinde saat 16.00 sıralarında l0. Noter"e gittiğinde tanık... ile yanında iri yapılı kendisine devir yapılması istenilen şahsın olduğunu, yanında bulunan avukatı ..."in devrin yapılmamasını söyleyerek devri engellediğini, bu olaydan sonra avukatının da tavsiyesi üzerine Bursa’yı terk ettiğini, iş yerine zorla el koymaya çalışan ve kendisini tehdit eden ... ile yanında sürekli olarak gezdirdiği, kendisine silah teşhirinde bulunan şahıslardan şikâyetçi olduğunu, sorulması üzerine; hesaplar ortaya çıktığı zaman tanık...’in ...’e "Bizi kandırıyorlar." dediği için tanık... ile aralarının açık olduğunu, piyasaya çalıntı çek vermediğini, Ağa Tekstil isimli iş yerinin kendisine ait olduğunu,
Mağdur ... Kollukta; 2002 yılı içerisinde inceleme dışı sanık ...’ın adamı olan, onun ile birlikte hareket eden ve aynı zamanda yüksek faiz ile para veren inceleme dışı sanık ...’in, yufkacı...isimli kişiye yaklaşık 15.000 TL vermiş olduğunu, bu para karşılığında aylık %30 veya 40 civarında faiz istediğini, ... isimli şahsın bu borca karşılık Medeni’ye 100.000 TL civarında ödemede bulunmuş olduğunu ancak yine de Medeni’nin ...’ı sürekli tahsilat için sıkıştırmaya devam ettiğini, bu nedenle ...’ın yanına gelerek "Abi ben ...’ten faiz karşılığında 15.000 TL aldım, bugüne kadar ona 100.000 TL civarında ödemede bulundum, ancak ödemede bulunduğum hâlde bir türlü borcum bitmiyor ve bunlardan kurtulamıyorum, onlar seni dinler, bir görüşsen de beni sıkıştırıp durmasalar." dediğini, bu teklifi kabul ederek Medeni’ye telefon açıp...ile görüşmek üzere bu konuya aracılık yapan sanık ... ile birlikte Kervan Saray Oteline gelmesini söylediğini, onun da kabul etmesi üzerine...ile otele gittiğini, otelde Medeni ile sanık ...’ı beklerken Bursa ilinde tefecilerin tahsilat işlerini yapan birisi olarak tanıdığı Diyarbakırlı inceleme dışı sanık ... ve onun adamı olan ... Uysal ile hemşehrisi sanık ...’ın geldiklerini, Medeni’yi sorduğunda onun İzmit"te olduğunu, gelemeyeceğini, bu nedenle kendilerini gönderdiğini söylediklerini, ...’e hitaben "Yufkacı ..., Medeni’den 15.000 TL almış, ama Medeni’ye 100.000 TL gibi bir para ödemiş, fakat Medeni hâlen onu rahat bırakmıyormuş, ona söyle bu adamı rahat bıraksın." dediğini, ...’in de "Medeni öyle bir şey yapmaz." demesi üzerine "Nasıl yapmaz, her şey ortada, ... aylık yüzde 30 faizle 15.000 TL almış, ama Medeni’ye bugüne kadar 100.000 TL ödediği hâlde yine de ... tarafından sıkıştırılıyormuş, eğer ...’ın peşini bırakmazsanız onu polise göndereceğim." şeklinde karşılık verdiğini, ...’in ben Medeni ile görüşürüm demesi üzerine otelden ayrıldıklarını, bu konuşmadan sonra Medeni’nin bir daha ...’ı rahatsız etmediğini, her ne kadar otelde anlaşmış gözükseler de ...’in menfaatine dokunduğu için aralarında gizli de olsa bir hasımlık oluştuğunu, daha sonraki günlerde ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve isimlerini bilmediği birçok Diyarbakırlının zaman zaman Kırcı Otelinin lobisinde, bazen de Fomarada bulunan Kervan Saray Otelinin lobisinde toplandıklarını gördüğünü, onların da kendisini görerek ...’in menfaatini engellediği için kinli bir şekilde baktıklarını fakat bir şey söylemediklerini, bu olaydan sonra yaklaşık 3,5 yıl kadar ... ve onunla birlikte hareket eden diğer şahıslarla herhangi bir sorun yaşamadığını, daha sonra kardeşi...’in ... isimli bayanın ESSA isimli güzellik salonuna ortak olmak için girişimde bulunduğunu, bu durumu duyan ...’in ...’a daha önceki tarihlerde faiz karşılığında para verdiğini ve bu parayı alamadığını iddia ederek adamları olan 8 kişilik bir grup ile ESSE isimli güzellik salonunu silahlı bir şekilde basarak bu yerde çalışanların kafasına silah dayayarak "Siz burada ne arıyorsunuz, sizi buraya kim gönderdi?" diye sormaları üzerine çalışanların "Abim gönderdi." diyerek kendi ismini vermiş olduklarını, bunun üzerine ...’in "Benim ...’dan alacağım var, buraya ortak olursanız, hepinizi öldürürüm, siz gidin abiniz gelsin." diye onları bu iş yerinden uzaklaştırmış olduğunu, bu durumu olaydan 15 gün sonra kendisine anlattıklarını, ... ile bu konuyu görüşmediğini, bu şekilde ... ile ikinci defa karşı karşıya geldiklerini ve husumetlerinin iyice su yüzüne çıktığını, bu olaydan 7-8 ay kadar önce yani 2005 yılı içerisinde Nilüfer Organize Sanayi Bölgesinde faaliyet gösteren Ağa Tekstil isimli firmada resmîyette bir ortaklığı olmasa da gizli ortak olan şikâyetçi ...’nın yanına gelerek 100.000 TL civarında nakit paraya ihtiyacı olduğunu, bu parayla borçlarını kapatıp kalanını sermaye yapacağını, bu paranın karşılığında firmanın yüzde 45 hissesini kendisine devredeceğini söylediğini, ilk etapta bu teklifi kabul etmeyerek fabrikayı ve içerisinde bulunan makine ile diğer malzemeleri görmesi gerektiğini bildirdiğini, bu nedenle 06.02.2006 tarihinde yanında çalışan ... Dağlar, şikâyetçi ... ve onun abisi ... Kargılı ile Ağa Tekstil isimli fabrikaya gittiklerini, fabrikayı kontrol ettiğinde toplam 46 adet makine gördüğünü, şikâyetçi ...’in fabrikayı açarken ...’ten faiz karşılığında 50.000 TL aldığını, bu paraya karşılıkta 200.000 TL ödediğini, ancak ...’in hâla kendisinden para talep ettiğini, ...’in asıl amacının fabrikaya çökmek olduğunu söylediğini, kendisinin de "Borcun varsa ödersin, kimse senin fabrikana çökme yapamaz, burası bir hukuk devleti." dediğini, şikâyetçi ...’in, fabrikada bulunan 46 adet makinenin 18 tanesinin kendisine; 12 tanesinin tanık...’e ait; 16 tanesinin ise tanık... ile birlikte taksitle satın aldıkları makineler olduğunu söylediğini, bunun üzerine 100.000 TL verip fabrikanın yüzde 45 hissesine ortak olmayı kabul ettiğini, buradan ayrılarak kendi fabrikasına gittiği sırada ...’in hemşehrisi olan ve Buttim iş merkezinde Pirinççi Tekstil isimli iş yerini işleten sanık ...’ın kendisini arayarak "...’in fabrikasına gitmişsin, oraya ortak olacakmışsın, oraya ortak olma, ...’ın oradan alacağı var." dediğini, bu konuyu telefonla değil de yüz yüze görüşmelerini söylemesi üzerine, aynı gün sanık ...’ın fabrikasına gelerek "...’ın Ağa Tekstil’den yaklaşık 300-350.000 TL alacağı var, sen bu ortaklık işine girme" dediğini, daha önce şikâyetçi ... ile görüştüğü için onun ...’e bu meblağda bir borcunun olmadığını bildiğini ve "Madem ...’ın alacağı var, ... fabrikada, gitsin otursunlar hesap görsünler, alacağı varsa alsın ama ben bu ortaklığa gireceğim." dediğini, bunun üzerine sanık ...’ın hiçbir şey söylemeden kalkıp gittiğini, sanık ... ile görüştüğü sırada "Seni bana ... mi gönderdi?" diye sorduğunda "Hayır o göndermedi, benim buraya geldiğimden ...’in haberi yok." diye cevap verdiğini, ancak sanık ... ile ..."in arasındaki ilişkiyi bildiği için ona inanmadığını, Ağa Tekstil isimli fabrikaya ortak olmaya teşebbüs etmesi ... ile kendisini bir kez daha karşı karşıya getirdiğini, Murat isimli bir kişinin yanında çalışan ...’a hitaben "... abiye söyleyin ... Diyarbakır’dan kalaşnikof silah ve adam getirtmiş, ... abiye yönelik yakın zamanda bir suikast düzenleyecekler, dikkatli olsun." dediğini, ...’ın bu durumu kendisine anlattığını, bunun üzerine ... ve onunla birlikte hareket eden ismen ve simaen tanıdığı kişilere karşı tedbirli olmaya özen gösterdiğini, bu nedenle ruhsatsız silah taşımaya başladığını, 11.02.2006 tarihinde ortak olduğu Ağa Tekstil isimli fabrikaya gittiğini ve burada bir süre kaldıktan sonra abisi ... ile ...’ın ortak işlettikleri... Oto Galeri isimli iş yerine saat 17.00 sıralarında gittiğini, içeride ..., ..., ..., ... ve orada çalışanlardan ... ile ... isimli kişilerin olduğunu, iş yerinde bulunduğu sırada çok miktarda silah sesi duymaya başladığını ve bu silah seslerini duyunca orada bulunanlara yere yatmaları için bağırdığını ve kendisini de yere attığını, bu sırada ayakta olan ...’ın vurularak yere düştüğünü, ...’nın da oturduğu yerden ayağa kalkması nedeniyle vurulduğunu, üzerinde taşıdığı ruhsatsız tabancayı belinden çıkartarak asma kattan çatı katına çıktığını, kendisiyle birlikte Kenan, ... ve İlhami’nin de çatıya çıktıklarını, çatıdan dükkânın önüne baktığında bir kişinin Kalaşnikof olarak tahmin ettiği uzun namlulu bir tüfek ile dükkânın içerisine doğru seri bir şekilde ateş ettiğini, yine dükkânın girişine göre sol tarafta bulunan bir şahsın Kalaşnikof tüfek ile dükkânın içerisine doğru seri şekilde ateş ettiğini, yine bu 2 kişinin 1 veya 1,5 metre kadar gerisinde bulunan bir kişinin de Kalaşnikof olduğunu tahmin ettiği tüfek ile ateş ettiğini gördüğünü, şahısların ateş etmelerini kesmeleri ve korkup kaçmaları için ruhsatsız tabanca ile kendisinin de çatıdan onlara doğru hedef gözetmeksizin 2 el ateş ettiğini, bunun üzerine kendisine doğru ateş etmeye başladıklarını, galerinin çatısından bir başka dükkânın çatısına geçerek tahminen 4-5 dükkân çatısına atlayarak en son çatıya geldikten sonra yaklaşık 7 metre yükseklikten aşağıya sarkmak suretiyle kendisini yere bıraktığını, bu nedenle sağ ayağının kırıldığını, abisi Selami’nin gelerek kendisini arabayla aldığını, ... güvenliklerini düşünerek Bursa ilinde herhangi bir sağlık kuruluşuna gitmeyerek doğruca Yalova Devlet Hastanesine gittiklerini, giderken ...’in hemşehrisi ve ona yakın konumda olduğunu bildiği sanık ...’ı arayarak "Günahsız insanları öldürdüler, beni öldürecektiniz." dediğini, sanık ...’ın ise "Benim bu olayla bir alakam yok." dediğini, tedavi gördüğü zaman zarfında ...’in kendisinin de ortak olduğu Ağa Tekstil isimli fabrikanın hissedarı olan şikâyetçi ... Kargılı’yı telefonla arayarak "Fabrikanın hisselerini bana devret, yoksa senin de evini tarattırırım." diye tehdit ettiğini ağabeylerinin ve Avukat ...’in kendisine anlatması üzerine öğrendiğini, aradan 2-3 gün geçtikten sonra isimlerini öğrenemediği subay ve astsubay rütbesinde olan 2 kişinin şikâyetçi ...’yı alarak ...’in belirleyeceği bir şahsa fabrikanın hisse devrini yapmak üzere bir notere götürdüklerini, noterde bulundukları sırada şikâyetçi ...’nın bir fırsatını bularak avukatı...’i arayıp konuyu ona anlattığını, ...’ın da hisse devrinin yapılmasını engellediğini, ... ve adamı olan ...’in İnegöl ilçesinde bir müzikholde 2003 veya 2004 yılında müzikholün bekçiliğini yapan ismini bilmediği bir şahsı aralarında çıkan tartışma sonucu tabanca ile vurarak yaralamış olduklarını, olay esnasında sanık ...’ın da yanlarında bulunduğunu, ancak ...’ın sanki hiç olaya karışmamış gibi bir başkasını İnegöl Jandarma Komutanlığına suç aleti tabanca ile birlikte teslim ettiğini duyduğunu, şikâyetçi olduğunu,
Mahkemede; önceki beyanının doğru olduğunu, şikâyetçi ... ile fabrikaya gittiğini, orada bulunan bir kişiyi dövdüğünün doğru olduğunu, inceleme dışı sanık ...’in Otokoop"taki olayı buna misilleme olarak yaptığını, olaydan sonra sanık ...’ı aradığını, o anki sinirle ne dediğini bilmediğini,
Şikâyetçi ... aşamalarda: 2005 yılının Ağustos ayında kardeşi ... ile onun arkadaşı tanık..."in birlikte Nilüfer Organize Sanayi Bölgesinde CSC Tekstil isimli iş yerini ortak olarak açmaları üzerine kendisinin de bu iş yerinde muhasebe elemanı olarak işe başladığını, CSC Tekstil isimli iş yerinin önceden kardeşi ..."e ait olduğunu ancak inceleme dışı sanık ...’a olan borçları nedeniyle güçlerini birleştirmek için bu iş yerini mayıs ayı itibarıyla...’e devrettiğini, bu şekilde ortak olarak çalışıp ..."e borçlarını ödeyerek kurtulma çabası içine girdiklerini, bu arada ...’e ..."in 50.000 TL; tanık..."in ise 100.000 TL borcu olduğunu öğrendiğini, tanık...’in bu fabrikanın pazarlama ve ham madde alımı gibi dış işleriyle ilgilendiğini, şikâyetçi ...’in ise üretim ve fabrikanın içerisindeki diğer işlerle ilgilendiğini, ilerleyen tarihlerde tanık..."in ..."e olan borcunun 100.000 TL"den faiz eklenerek 350.000 TL"ye çıktığını duyduğunu, kuruluşundan itibaren ...’in fabrikaya sürekli geldiğini, her seferinde farklı bir arabayla geldiğini ve yanında değişik insanların bulunduğunu, inceleme dışı sanık ... dışındaki diğer kişileri tanımadığını, o zamanlar ... ile hiç muhatap olmadığını ancak iş yerine alacaklı sıfatı ile gelip gittiğini bildiğini, bu borç nedeniyle fabrikada üretilen kumaşların ..."in göstermiş olduğu bir iş yerine gönderildiğini, üretilen malların bu iş yerine gönderilerek satılacak kumaşın parasının üçte birinin ...’in alacağına karşılık verileceği, geriye kalan üçte ikisinin ise şikâyetçi ... ve tanık...’in fabrikayı işletmek için kullanılacağı hususunda aralarında anlaştıklarını, ancak giden kumaşlardan hiçbir şekilde para gelmediğini, bu kumaşların hepsinin parasını ...’in aldığını ve bunları borca saydığını, tuttuğu hesaplara göre ...’e 200.000 TL tutarında kumaş gönderildiğini, bu kumaşın 150.000 TL"si tanık..."in borcuna karşılık; 50.000 TL"si ise şikâyetçi ..."in borcuna karşılık gönderildiğini, şikâyetçi ...’in, borcunun aslında Medeni’ye ait olduğunu ...’in onun alacağını tahsil ettiğini söylediğini, ...’in iş yerine gelmesinden 1 ay kadar sonra bu şahsın karanlık işlerle uğraştığını, Kürt mafyası olduğunu duyduğunu, ...’in tüm hâl ve hareketlerinin bunu destekler şekilde olduğunu, her gelmesinde belinde bir tane silah taşıdığını ve siyah eldiven taktığını, çevresindeki kişilerin ona çok büyük saygı gösterdiklerini, söylediklerini emir telakki ederek hemen yerine getirdiklerini, onun mafya babası olduğunu her hareketleri ile gösterdiklerini, ..."in yanında gelen bu şahısların da silah taşıdıklarını, tanık...’in ... ve yanında bulunan şahıslardan çok korktuğunu, kendisine ve ailesine zarar verebileceklerini düşünerek şikâyette bulunamadığını, Habil’in bir gün ağlayarak "Bunlar benim burnuma kancayı takmışlar, istedikleri yere beni çağırıyorlar, ben de onlardan korktuğum için gitmek zorunda kalıyorum." dediğini, Habil ile ...’in hukuklarının eskiye dayandığını, ...’in üretilen kumaşlara el koymasından dolayı fabrikanın çıkmaza girdiğini, elektrik borçları, işçilerin aidatları, kira parası ve tüm diğer masrafların ödenemez hâle geldiğini, Habil"in almış olduğu ipliklerin zararına nakde çevrilerek ufak tefek masrafların karşılanmaya çalışıldığını, ancak bunun mümkün olmadığını, fabrikadaki arabaların yakıtının dahi kendi kredi kartı kullanılarak alındığını, işçilerin acil paraya ihtiyacı olmaları hâlinde de kendi kredi kartından para çekerek verdiklerini, bu şekilde zor durumda oldukları bir zamanda haklarında haciz işlemi başlatıldığını ve fabrikaya ait bir minibüse el konulduğunu, tanık... ve şikâyetçi ...’in bu haciz işleminden sonra diğer alacaklıların da haklarında haciz işlemi başlatacağını düşünerek CSC Tekstil isimli fabrikayı kendisine devrederek Ağa Tekstil ismi altında çalıştırmaya başladıklarını, bu şekilde alacaklıların fabrikanın makinelerine haciz işlemi yapamadıklarını, fabrika kendisine devredilince icra işlemlerinden korkan...’in fabrikaya gelmemeye başladığını, şikâyetçi ...’in de aralıklarla gelip gittiğini, kurban bayramının sonrasında işçilerin parasını ödeyemedikleri için ustaların hepsinin, işçilerin ise bir kısmının işi bıraktıklarını, bir akşamüstü saat 18.00 sıralarında ...’in yanında tanımadığı şahıslarla birlikte fabrikaya geldiklerini, o esnada sadece şikâyetçi ... ve kendisinin fabrikada bulunduklarını, ... ve adamlarının önce odasında bulunan şikâyetçi ...’in yanına giderek masasının üzerinde bulunan 2 tane telefonu kapatıp akabinde şikâyetçi ..."i de alarak kendi odasına geldiklerini, odasına girdikleri sırada ...’in sert bir dille şikâyetçi ..."e hakaret ve tehditler yağdırarak kendisinden habersiz iplik sattıklarını ve bu parayı kendisine vermediklerini iddia ederek hesap sorduğunu, her zamanki gibi üzerinde silah olan ...’in bu tavırlarından çok korktuğunu, ..."in adamlarından birinin kapıyı tuttuğunu, diğerinin ise kendisinin çıkmasını engelleyecek şekilde yanına oturduğunu, ...’in ise şikâyetçi ..."i bir sandalyeye oturtarak sorgular şekilde başında beklediğini, bir elindeki eldiveni çıkartmaması nedeniyle sürekli silah kullanmaya hazır bir şekilde beklediğini düşündüğünü, ...’in şikâyetçi ..."e yönelik hakaretlerini ve tehditlerini devam ettirerek tanık..."i arayıp fabrikaya gelmesini söylediğini, 15 dakika kadar sonra fabrikaya gelen...’e hesapları çıkartmasını söylediğini, ...’in sürekli şikâyetçi ..."i kendisine borçlu çıkarttığını, tanık...’in de ..."i bu konuda desteklediğini, bu şekilde tanık...’in ..."in yanında yer aldığını anladığını, elde edilen bütün gelirler ... tarafından alınmasına rağmen ...’in kendisini her türlü alacaklı çıkarttığını, ...’in tüm hareketleriyle bu fabrikanın kendisine ait olduğunu ima ettiğini, ...’in şikâyetçi ... ve kendisine dönerek "Siz burayı terk edin, anahtarları..."e verin, bundan sonra burayı... işletecek, sizi bir daha burada görmeyeyim." diyerek tehditvari konuştuğunu, bunun üzerine bu şahıslardan korktuğu için kendi arabasına binerek fabrikadan ayrıldığını, ...’in de şikâyetçi ...’i kendi arabasına alarak oradan uzaklaştıklarını, ...’i nereye götürdüklerini bilmediğini, fabrikadan ayrılırken ...’in "Sen hesapları çıkart, seninle sonra görüşeceğiz." diye talimat verdiğini, bu hesaplarla ilgili konuşmak üzere ...’in yanına gittiğinde kendi fabrikalarında üretilip ...’e gönderdikleri kumaşların büyük kısmını gördüğünü, hatta ...’in de bunu kabullenerek "Daha birçoğu da başka bir iş yerinde duruyor." dediğini, ...’in aralarında yaptıkları hesaba inanmayarak fabrikayı tamamen kendisi yönetip bu şekilde fabrikaya el koymaya çalıştığını, 2-3 gün sonra telefonda konuştukları sırada ...’in "Senin hesapların yanlış." diyerek kendisini yalancı çıkartması üzerine ...’e "Sen bizi oyalıyorsun, ben yasal yollara müracaat edeceğim, Polis nezaretinde fabrikaya gidip çalışmaya devam edeceğim." dediğini, onun da "Nereye istersen git." diyerek telefonu yüzüne kapattığını, bunun üzerine şikâyetçi ...’in yanına giderek olanları ona anlattığını ve beraber borçları ödeyip fabrikayı çalıştırmak üzere karar aldıklarını, ancak her ikisinde de para kalmaması nedeniyle çevrelerinden para temin etmeye çalıştıklarını, ancak tekstil piyasasının içinde bulunduğu sorunlardan dolayı birçok yerden olumsuz cevap aldıklarını, şikâyetçi ...’in önceden beri tanıdığı ve zamanında ona maddi yardımda bulunduğu ancak kendisinin tanımadığı mağdur ... isimli mağdurun KÇK Tekstil isimli iş yerine borç para almak üzere gittiklerini, şikâyetçi ...’in 100.000 TL’ye ihtiyacı olduğunu, eğer verirse fabrikada üreteceği kumaşları onun boyahanesinde boyatarak ona da kâr sağlayabileceğini anlattığını, mağdur ...’in de "100.000 TL az para değil, parayı veririm ama benim de kendimi güvence altına almam, yani işletmeyi görmem ve tezgahlarını durumuna bakmam lazım." dediğini, bunun üzerine 2 gün sonra yani 7 Şubat Salı günü mağdur ... ile buluşarak hep beraber kendi fabrikalarına gittiklerini, bu sırada mağdur ...’in yanında tanımadığı 2 kişinin daha bulunduğunu, bu kişilerin tekstil işinden anlayıp tesise bakmak için geldiklerini, mağdur ... ve şikâyetçi ... ile oturdukları sırada diğer 2 kişinin tesisi incelediklerini, daha sonra hep birlikte oradan ayrıldıklarını, ayrılırken fabrikayı beğendiklerini ve kendilerini sonra arayacaklarını söylediklerini, şikâyetçi ... ile fabrikada kalarak yavaş yavaş işleri düzeltmek adına bir şeyler yapmaya başladıklarını, fabrika dağıldığı için 2-3 tane işçileri kaldığını, bu nedenle işçi temin etmeye çalıştıklarını, yani eski ustalarını ve işçilerini çağırdıklarını, bu şekilde işleri toparlamaya çalışırken, mağdur ...’in şikâyetçi ...’i arayarak ...’in kendisine sanık ...’ı aracı olarak göndererek, "Siz oraya ortak olmayın, benim orada alacağım var, oradan uzak durun, bu işe karışmayın." diye haber yolladığını, ...’in de ... ile ...’e "Kimin ne alacağı varsa gelsin hesap görelim, çalışır borçları öderiz." diyerek haber gönderdiğini söylediğini, şikâyetçi ...’in bu şekilde işlerin düzeleceğini düşünerek 9 Şubat Perşembe günü İzmir’deki kardeşinin yanına tatil yapmaya gittiğini, kendisinin ise fabrikanın işlerini düzeltmeye çalıştığını, 11 Şubat Cumartesi günü akşam saatlerinde ...’in adamlarına... Otomotivi kurşunlattırdığını ve bu olayda üç kişinin öldürüldüğünü duyduğunu, bu işi ...’in kendilerine yönelik olarak yaptırdığını düşündüğünü, şikâyetçi ...’in kendisini arayarak "Abi ... bize ortak olacak ...’ı ve kardeşlerini öldürmeye çalışmış, ... Galeride bu olaydan dolayı üç kişi ölmüş, kendine dikkat et, ayrıca ortaklık işimiz zora girdi, işleri toparlamamız güçleşti." şeklinde konuştuğunu, bu olay üzerine ... ve grubundan iyice korkmaya başladığını, 16 Şubat Perşembe günü fabrikanın telefonunu arayan bir şahsın "Hemen fabrikayı ..."ın göstereceği birisine devret, senin ve ..."in kalemini kırdık, sen fabrikanın devrini yaparsan bu işten kurtulursun, ancak ... ne yaparsa yapsın, onu Allah bile kurtaramaz onu öldüreceğiz." dediğini, kim olduğunu sorduğunda "Ben...." diye cevap verdiğini, kendisine ve ailesine zarar verebileceklerini düşünerek telefondaki bu şahsa "10. Noterde buluşalım, devri vereyim." dediğini, onun da "Tamam, çabuk ol." diyerek telefonu kapattığını, bunun üzerine tanık..."i arayarak bu olayı anlattığını, onun da sanki bu olaylardan haberi varmış gibi konuştuğunu ve "Tamam hemen ben de 10. Notere gidiyorum, birisini getireceğim, sen onun üzerine satış devrini yaparsın." dediğini, fabrikanın satışının hemen yapılamadığını, bunun için karar defterine tüm ortakların imzası ile birlikte karar alınması gerektiğini, tanık... kendisinden hissesini getireceği şahsın üzerine devretme yetkisini içeren vekâletname vermesini istediğini, kabul ederek telefonu kapatıp hemen yola çıktığını, yolda avukatı ..."i arayarak durumu izah etmesi üzerine..."ın "Tamam ben de oraya geliyorum, orada buluşuruz." dediğini, birkaç dakika sonra notere ulaştığında orada kimsenin olmadığını, kısa bir süre sonra tanık...’in yanında tanımadığı uzun boylu, yapılı, kısa saçlı, iş adamı vasfı taşımayan, alelade giyimli bir şahısla birlikte yanına geldiklerini, tanık...’in "Devir işlemi için bu arkadaşa vekâlet vereceksin." dediğini, kendisinin de bunu kabul ettiği sırada avukatı...’in yanlarına geldiğini ve hep beraber dışarı çıktıklarını, bu esnada aradığı şikâyetçi ...’in de yanlarına geldiğini, bu olaylara avukatı vakıf olduğu için bu işlemin yanlış olduğunu, kendi iradesinin dışında korkudan dolayı böyle bir devir yapmasının doğru olmadığını söyleyerek kendisini uyardığını, o esnada tanık...’in avukata "..."nın ve ..."in kalemleri kırıldı, ..."nın devir işlemini yaparsa kurtulma ihtimali var, ancak ..."i Allah bile kurtaramaz, ... devri versin kurtulsun." dediğini, bunun üzerine avukatının "Bugün devri verirsen bu şahıslardan kurtulamazsın, bu işlerin sonu gelmez, haksız yere bu şahıslara devir yaparsın yarın gelir haksız yere evini barkını, elinde ne varsa onu alırlar, yani bu işten kurtuluş yok, sen devri vermezsen zaman kazanırız, bu arada yasal yollardan bir şeyler yapmaya çalışırız, fabrika senin üzerine iken devri almak için seni de ..."i de öldüremezler." diyerek kendisini uyardığını, şikâyetçi ...’in de destek vermesi üzerine devir işleminden vazgeçtiğini, bunun üzerine tanık...’in hiçbir şey söylemeden yanlarından ayrıldığını, ..."ten ve suç örgütü üyelerinden şikâyetçi olduğunu,
Şikâyetçi ... Kollukta; Otokoopta bulunan iş yerinin uzun namlulu silahlarla kurşunlanması olayından bir ay önce şikâyetçi ...’in iş yerine gelerek işlerinin pek iyi olmadığını, üretmiş olduğu ham kumaşları boyahanelerine getirerek kendileriyle iş yapmak istediğini söylediğini, birkaç defa gelip gittikten sonra mağdur ...’in kiraladığı boyahane ile kendi dokuma fabrikası arasında şirket evliliği yapmayı teklif ettiğini, "Ben dokuma yapayım, siz de bu malların boya işlerini yapın, ortak hareket edelim, hatta ipliği siz alın ben dokumasını yapayım." dediğini, mağdur ... ve kendisinin bu teklifi kabul ettiklerini, bir müddet sonra mağdur ...’in şikâyetçi ..."in iş yerine giderek ne eksik diye kontrol ettikten sonra iplik eksik olduğunu görünce iplik siparişi verdiğini, bir gün sonra iş yerinde mağdur ... ile otururken sanık ...’ın yanlarına gelerek "... dostum, ... ile bir işe girmişsiniz, sen bu işe girme, vazgeç, senin bir pisliğe bulaşmanı istemiyorum." gibi sözler söylediğini ve kalkıp gittiğini, kendilerinin fabrikanın normal işlerine devam ettiklerini,
Savcılıkta; 11.02.2006 tarihinde... Otomotiv isimli iş yerine yapılan silahlı saldırıyı inceleme dışı sanık ...’ın azmettirmesi ile onun adamlarının yaptığını daha sonradan öğrendiğini, mağdur ...’in ... ile olan meselenin ayrıntısını kendisine anlatmadığını, sadece sanık ... ile aralarında bir mesele geçtiğini bildiğini, bu meselenin de daha önce şikâyetçi ... tarafından işletilen bir fabrikanın ... tarafından zorla alınmak istenmesi olduğunu bildiğini, olayın olduğu gün camiden geldiğinde silah sesleri duyduğunu, galerinin önünde şahısları görünce saklandığını, olay bittikten sonra eylemi gerçekleştirenler olay yerinden uzaklaşınca mağdurlar ... ve ...’ı arabayla olay yerinden uzaklaştırdığını, arabaya bindiklerinde mağdur ...’in sanık ...’ı arayarak "Dostum bu tezgâhı biliyordun, niye haber vermedin, ama ben tezgâhınızı bozdum, sizden iki kişiyi vurdum, Allah’ın izniyle." şeklinde sözler söylediğini,
Mahkemede; mağdur ...’in fabrikanın ilk açılışında şikâyetçi ...’ten 50.000 TL’lik kumaş aldığını, bu kumaşı satıp fabrikanın elektrik borcunu ödeyerek elektriği açtırdığını, belli bir zaman sonra şikâyetçi ...’in alacağını istemeye geldiğini fakat mağdur ...’in parasının olmadığını ve ödeyemeyeceğini söylediğini, şikâyetçi ...’in ise mümkünse biraz daha fazla ödemelerini, inceleme dışı sanık ...’e borcu olduğunu, bunu ödeyeceğini söylediğini, bu sırada mağdur ... ile şikâyetçi ...’in ortak olmaya karar verdiklerini, 2 gün sonra sanık ...’ın gelerek kendilerine şikâyetçi ... ile bu işe girmemelerini söylediğini, mağdur ...’in ertesi gün şikâyetçi ...’in fabrikasına giderek bir şeyler konuştuklarını ancak ne konuştuklarını bilmediğini, aradan 2 gün geçtikten sonra çevreden Buttim"de ... ve arkadaşlarının toplanarak kalemlerini kırdıklarını duyduklarını, akabinde de aynı semtte oturan insanların Diyarbakır"dan Kalaşnikof marka silah istendiğini söylediklerini, ancak kendilerinin bunu ciddiye almadıklarını, bu arada kardeşi ...’e şikâyetçi ... ile ortak olmamasını ve bu işten vazgeçmesini söylediklerini, bu nedenle tartıştıklarını ve 2-3 gün fabrikaya gitmediğini, Otokoop"ta Kalaşnikoflarla taranan dükkânın kardeşi ... ve..."a ait olduğunu, sorulduğunda; şikâyetçi ...’in fabrikanın borca batık olduğunu söylediğini, biraz daha fazla kâr elde etmek için sadece üretilen kumaşa ortak olacaklarını, fabrikanın makinelerine ve iş yerine ortak olmayacaklarını,
Şikâyetçi... ... Kollukta; bildiği kadarıyla abisi ... ile şikâyetçi ...’in uzun süredir arkadaşlık yaptıklarını, kurşunlanma olayından bir ay kadar önce şikâyetçi ...’in mağdur ... ile dokuma tezgâhlarında ürettiği kumaşları Selami’nin atölyesinde boyattırarak 2 şirketin kardeş şirket ilan edilmesi ve ortak iş yapılması konusunda anlaştıklarını, daha sonra abisi ..."in, suç örgütü lideri olarak bildiği inceleme dışı sanık ...’in ... ve sanık ...’ı aracı olarak yanına göndertip "Sen ... ile iş yapma, kendi işine bak, eğer onunla iş yaparsan savaş çıkar, senin sonun olur." gibi tehditvari sözleri ilettirdiğini, kendisinin de herkesin kendi işine bakmasını, eğer şikâyetçi ... ile özel meselesi varsa kendisini ilgilendirmeyeceğini söylediğini anlattığını,
Tanık ... Dağlar Kollukta: mağdur ...’e ait KÇK Tekstil isimli fabrikada pazarlamacı olarak çalıştığını, 2-3 yıl kadar önce tanıştığı tekstil işi yapan şikâyetçi ...’in Ağa Tekstil isimli fabrikayı açtığını duyduğunu, hatta mağdur ...’in fabrikasını faaliyete geçirirken şikâyetçi ...’ten 40-45.000 TL’lik kumaş aldığını, 06.02.2006 tarihinde şikâyetçi ...’in kendisini arayarak mağdur ... ile görüşmek istediğini ancak ulaşamadığını söylediğini, ne olduğunu sorup kendisinin yardımcı olabileceğini bildirdiğinde, maddi yönden sıkıntıda olduğunu, elektrik, su, kira ve mal alımı için 150.000 TL civarında paraya ihtiyacı olduğunu söylediğini, bu durumun kendisini aşacağını belirtip mağdur ... ile görüşmesini bildirdiğini, mağdur ...’i arayarak bu durumu anlattığını, ertesi gün şikâyetçi ...’in mağdur ...’in işlettiği fabrikaya gelerek ortağı olan tanık...’in inceleme dışı sanık ...’e borcu olduğunu, ...’e 90.000 TL ödeme yapıp borcunun bittiğini bildirmesine rağmen ...’in "Hayır bitmedi, ben daha bu işten çok ekmek yiyeceğim, sen benden kurtulamazsın." dediğini, bu şekilde sıkıntıda olduğu için mağdur ... ile ortak olmayı teklif ettiğini, mağdur ...’in de "Olur niye olmasın, zaten ben fabrikada boya işi yapıyorum, senin fabrikada da kumaş dokuma işi yapılıyor, işime gelirse ortak olabilirim." dediğini, neticesinde ..., ... ve ..."nın bu işlerden anlayan bir ustalarıyla birlikte Ağa Tekstil isimli fabrikaya gittiklerini, burada inceleme yapıp kendi fabrikalarına döndükleri sırada mağdur ...’in telefonunun çaldığını, arayan kişinin sanık ... olduğunu söylediğini, mağdur ...’in telefonla konuştuktan sonra sanık ...’ın arabasının olmadığını ve onu almasını söylediğini, bunun üzerine arabayla sanık ...’ı almak üzere Pirinççi Tekstil isimli iş yerine gittiğini, onu alarak KÇK Tekstil isimli iş yerine götürdüğünü, kendisinin de bulunduğu ortamda sanık ...’ın mağdur ...’e "Senin ... ile ortak olmaya niyetin varmış, öyle bir şey duydum." dediğini, mağdur ...’in ise "Öyle bir niyetim var, iki firma arasında evlilik yapmayı düşünüyorum ama daha kesinleşmedi." diye cevap verdiğini, sanık ...’ın da "Dostum sen o işe girme, bizim ...’ın oradan alacağı var." demesi üzerine mağdur ...’in "Defterlere bakılır, kimin alacağı varsa alacağını alır, bizim kimsenin parasında gözümüz yok, biz ticaret yapmak istiyoruz." dediğini, daha sonra sanık ...’ı aldığı iş yerine geri götürdüğünü, sanık ...’ın gerek aldığı gerekse götürdüğü sırada telefondan sürekli birileriyle Kürtçe konuştuğunu, Kürtçe bilmediği için kimle ne konuştuğunu anlamadığını,
Tanık ... Mahkemede; Bursa"da kumaş ve iplik üzerine çalışan bir tüccar olduğunu, CSC Tekstil isimli fabrikayı şikâyetçi ... ile yarı yarıya ortak olarak çalıştırdıklarını, şikâyetçi ... ile inceleme dışı sanık ... arasında iplik kumaşı ticareti olduğunu bildiğini, şikâyetçi ...’in faizle borç para aldığı hususunda bir bilgisinin olmadığını, normal şartlarda ...’ten iplik alıp karşılığında kumaş verdiklerini, bu nedenle karşılıklı alacak vereceklerinin olduğunu, şikâyetçi ..."in piyasaya ve kendisine olan borçlarından dolayı fabrikayı tamamen kendisinin çalıştıracağını söylediğini, Otokoop"taki olaylardan 1-2 ay önce bütün tezgâhlarını Ağa Tekstil isimli şirkete devrettiğini, şikâyetçi ...’in de kendisine olan 250.000 Dolar civarındaki borcunu en kısa zamanda ödeyeceğini söylediğini ancak ödeyemediğini, alacağı olduğu için ...’in yalnız olarak fabrikaya gelip gittiğinin olduğunu, genelde şikâyetçi ... ile görüşse de zaman zaman kendisiyle de görüştüğünü, bildiği kadarıyla mağdur ... ve şikâyetçi ... arasında tekstil üzerine alışveriş olduğunu, kendisinin ise mağdur ... ile diyaloğunun ve ticaretinin olmadığını, sorulması üzerine; duyduğu kadarıyla ... soy isimli kişilerin gayrimeşru işler yaptığını, ancak eylemleri konusunda herhangi bir şahitliğinin olmadığını, basından duyduğu kadarıyla bilgi sahibi olduğunu, ...’in şikâyetçi ...’i zorlayarak ya da tehdit ederek fabrikayı ele geçirmeye çalıştığını görmediğini, böyle bir şey olsaydı fark edeceğini, kendisinin de ... ile olan ticaretinde herhangi bir sıkıntı yaşamadığını,
Tanık Tarık Gümüş Mahkemede; CSC Tekstil"in sorumlusu olduğunu, bu firmanın batık olduğunu ve mal alamadığını, bu nedenle şikâyetçi ...’nın arkadaşı olan inceleme dışı sanık ..."tan yardım istediğini, ...’in de tezgâh ve para yardımı yaptığını, şirketin durumu düzelince bankadan çek aldıklarını ve bu çeklerle iplik aldıklarını, bu ipliklerin spot denildiği şekilde ikinci ele satıldıklarını, buradan gelen paraların hepsini şikâyetçi ...’in harcadığını, fabrika için harcanmadığını, zamanla çeklerin dönmeye başladığını ve fabrikaya haciz geldiğini, şikâyetçi ...’in fabrikayı kapattığını ve tezgâhları Ağa Tekstil"e devrettiğini, kendi paralarının ödenmemesi üzerine işi bıraktıklarını, bir ay sonra tanık...’in arayarak fabrikaya çağırması üzerine şikâyetçi ... için "O varsa ben gelemem." dediğini, tanık...’in de "Biz ayrıldık." diye cevap vermesi üzerine tekrar çalışmaya başladığını, daha sonra şikâyetçi ..., mağdur ... ve ..."in adamlarının fabrikaya baskın yaptıklarını, fabrikada bir tek kendisi olduğu için kendisini darbettiklerini, bu şahısların elinden kaçarak eve gittiğini, neden darbedildiğini bilmediğini, şikâyetçi ...’in kendi kredi kartlarını kullandığını ve kendisine borçlu olduğunu, CSC isimli şirketin yüzde 5 hissesinin kendisine ait olduğunu ve bu şirketle alakalı kullanılan sahte çeklerden dolayı Savcılığa ifadeye çağrıldığını, ...’in dolandırıcı olduğunu,
İnceleme dışı sanık ... Kollukta; polis memuru olarak görev yaptığını, 2005 yılında adına kura sonucu daire çıkınca 15.000 TL kredi çektiğini, kredilerin ödenmesinde sıkıntıya düşünce arabasını satmaya karar verdiğini, sanık ... ile bu konuyu konuşurken inceleme dışı sanıklar ... ve ...’in duyarak arabaya müşteri olduklarını, arabasını 2005 yılının Ekim ayında ...’e sattığını, 3.750 TL’lik kısmı için çek verildiğini, geri kalan kısım için ise çek ve senet düzenlemeksizin 10 ay vade yaptıklarını, ...’in sözlü olarak kefil olduğunu, ödemeler bazı aylarda aksatılınca ...’i arayarak ödemelerin sağlanmasını istediğini, hâlâ alacağının bulunduğunu, bunun dışında adı geçen kişilerle bir alakasının olmadığını, sanık ... adına Kervansaraydan ayrılan yere İstanbul’dan bir misafirinin geldiğini, onun için bu yerin kendisine temin edildiğini, sanık ... sürekli otele gittiği için parasını onun verdiğini, sanık ...’a ulaşamadığı için bu yeri ...’in ayırttığını,
İnceleme dışı sanık ... Kollukta; 11.02.2006 tarihinde tahminen saat 14.30-15.00 sıralarında kardeşi inceleme dışı sanık ... ile birlikte Buttim iş merkezine geldiklerini, burada sanık ...’ın iş yerine uğradıklarını, bir müddet oturduktan sonra berbere gittiğini, oradan tekrar sanık ...’ın iş yerine döndüğünü, döndüğünde iş yerinde inceleme dışı sanık ...’un da orada olduğunu, bir müddet oturduktan sonra kardeşi ile birlikte inceleme dışı sanık ...’ın iş yerine geçtiklerini, akşam da inceleme dışı sanık ... ile birlikte onun arabasıyla yanında kardeşi de bulunduğu hâlde Mudanya ilçesinde bulunan Filiz Restoranta gittiklerini, vardıktan yarım saat sonra sanık ...’ın ya da...’in kendisini arayarak nerede olduğunu sorduğunu, bulunduğu yeri söyledikten yarım saat sonra da sanık ...’ın yanında... ile birlikte geldiğini, gece saat tahminen 00.00 sıralarına kadar hep beraber eğlendiklerini, bir müddet sonra ...’in de yanlarına geldiğini, bu şekilde 6 kişi eğlendiklerini, mağdur ... ile sadece merhabalarının olduğunu, samimiyetlerinin bulunmadığını, aralarında husumet olmadığını, bir gün Kervansaray Otelde karşılaştıklarını, ... ile mağdur ...’in aralarındaki sorunu çözmek için sanık ...’ın aracı olup olmadığı hususunda bilgi sahibi olmadığını, ... Otomotivde gerçekleşen olaya katılmadığını,
İnceleme dışı sanık ... Kollukta: Otokoop"ta meydana gelen silahla iş yeri tarama olayıyla ilgisinin olmadığını, mağdur ... ve kardeşleriyle herhangi bir husumetinin bulunmadığını, mağdur ... ile merhabalarının olduğunu ve 3-4 sefer karşılaştıklarını, şikâyetçi ...’i de aralarında tekstil üzerine alışveriş olduğu için tanıdığını, tanık...’i de aynı konudan dolayı tanıdığını, bu şahıslar önceden ayrı iken daha sonrasında ortak olarak bir fabrika işlettiklerini bildiğini, bildiği kadarıyla mağdur ...’in bu kişilerle bir bağının olmadığını, olay günü saat 17.00-18.00 civarlarında arkadaşı...’in evine gittiğini ve burada bayağı oturduğunu, saat 20.00 sıralarında Kadir’in Otokoop"ta bir olayın olduğunu, bu olayda birilerinin öldüğünü söylediğini, bu olayla hiçbir ilgisinin olmadığını,
Mahkemede; 11.02.2006 tarihinde Otokoop"ta bulunan... Otomotiv isimli iş yerinin kurşunlanması ve üç kişinin öldürülmesi ile ilgisinin olmadığını, şikâyetçi ...’yı tanıdığını, bu kişinin Bursa"da polislerle çalışan, insanları rastgele ispiyonlayan kişi olduğunu, şikâyetçi ...’in, kendisi ve 1-2 kişi dışında kimseyi tanımadığı hâlde bir çok kişinin ismini verdiğini, ifadesinin organize tarafından hazırlanmış olduğunu, "Fotoğraflardan teşhis ettim" bahanesiyle şikâyette bulunduğunu, tekstil fabrikası olan tanık ... ile ticaret yaptığını, bir süre sonra şikâyetçi ...’in de gelip tanık... ile iş birliği yapmaya çalıştığını, şikâyetçi ...’in yaklaşık 500.000 TL değerinde çeşitli hırsızlık çeklerini tanık...’e getirdiğini, onun da bilmeden bu çekleri kullanıp karşılığında mal aldığını, bu malların da şikâyetçi ... tarafından piyasaya satıldığı hâlde parasının tanık...’e verilmediğini, bunun üzerine tanık...’in şikâyetçi ... ile iş yapmak istemediğini ve bu konudan dolayı onu emniyete şikâyet edeceğini söylediğini, fabrika hissesinin bir kısmının tanık...’in, diğer kısmının ise şikâyetçi ...’in abisi ... Kargılı’nın üzerine kayıtlı olduğunu, tanık...’in ticari ilişkisini kestiği şikâyetçi ...’in ... kardeşler ile anlaşarak...’in fabrikasına baskın yaptıklarını, baskında 2 veya 3 elemanın ..., ..., ... Dağlar, ... ve ... Kargılı tarafından dövülerek fabrikadan kovulduklarını, tanık...’in de fabrikanın arka tarafından kaçtığını, mağdur ...’in, elemanları döverek "..., ...’in ticaretini burada kapatıyoruz. ...’a yapılacak ödemeleri kendisine vermeyeceksiniz. Bundan sonra bize ve ...’e vereceksiniz." dediğini ve defalarca tanık...’i arayarak "Bundan sonra bizle çalışacaksın." diye söylediğini, tanık...’in bu konu ile ilgili tekrar kendisiyle görüşerek "Organizeye gidip şikâyette bulunacağım ancak organize ... ile birlikte işbirliği yapıyor." dediğini, şikâyetçi ... ve ... kardeşlerin yaklaşık 10 kişilik bir ekip ile karşılıksız ve hırsızlık konusu çek kullanarak insanları dolandırdıklarını, bu olayı Organize Şubenin de bildiğini ancak onlarla iş birliği yaptıkları için olaydan önce ve sonra bu şahısları gözaltına almadıklarını, ciddi bir soruşturma da yapılmadığını, şikâyetçi ...’i tehdit etmediğini, mağdur ... ile bir ihtilafının bulunmadığını ve karşılıklı olarak tartışma yaşamadıklarını, dostluklarının da olmadığını, Otokoop olayı ile ilgili olarak olay sırasında azmettirme veya birisini gönderme konusunda telefon görüşmesinin olmadığını, mağdur ...’in Bursa Emniyet Müdürlüğü ile birlikte kendilerine bu şekilde komplo kurduğunu, 0 5.. 486 .. 78 numaralı cep telefonunu ve ayrıca sonu 21 olan şimdi tam hatırlamadığı başka bir cep telefonunu kullandığını,
Klasör 2-3-4-5"teki iletişim tespit tutanakları okunup sorulduğunda: Organize Şubeye 200 metre uzaklıkta 10 dönümlük bir spor kompleksinin olduğunu, bu tesisi yaptırdıktan sonra Organize Şube ile aralarında sorun oluştuğunu, Organize Şubedekilerin "Bir Diyarbakırlı gelerek burada işletme yapamaz." diyerek ticaretini bozmak istediklerini, bu süreçte iki sefer gözaltına alındığını, şikâyetçi olan şahısları tanımadığını, hakkında daha önce Bursa"da da davalar açıldığını, mağdurların Bursa Ağır Ceza Mahkemesinde "...’ı tanımıyoruz." dedikleri hâlde Organize Şubede imza attırıldığını söylediklerini, telefon dinlemelerinin aleyhine olan kısımlarını kabul etmediğini, hakkında böyle bir operasyonun yapılacağını bir sene öncesine kadar Bursa"daki herkesin bildiğini, Bursa"da çalışan polislerin hukuksuz bir şekilde devletin gücünü kendi üzerine yönelterek işini engellediklerini, suçlamaları kabul etmediğini, Bursa içerisindeki birkaç çete ile görüşülüp Karakaş ailesi kışkırtılarak neticede başarılı olunduğunu, telefon görüşmelerinin çarptırıldığını, bazı konuşmalarının da kayda alınmadığını ve telefon çözümleme işlemlerinin yanlış yapıldığını,
İnceleme dışı sanık ... Mahkemede; ... Otomotiv"in kurşunlanması olayı ile ilgisinin olmadığını, buradaki şahısları tanımadığını, şikâyetçi ...’i 5-6 yıldır tanıdığını ancak aralarında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığını, bir gün Nevcan Sevcan’ın kendisini arayıp ağlayarak "Benim bir şahsa 40.000 TL borcum var, senin kızını kaçıracağım diyor." deyince kendisinin de "Senin borcun varsa öde, seni aramaz." demesi üzerine "Bu şahsı ara, bu şahsın parasını Cuma günü vereceğim." diye karşılık verdiğini, şikâyetçi ...’i arayarak Nevin’in anlattıklarını söyleyerek "Bayanı sıkıştırma, borcunu verecek." dediğini, şikâyetçi ...’in de "Sen kefil olursan, beklerim." diye cevap verdiğini, kendisinin de "Cuma gel paranı al." diyerek Nevin’i aradığını ancak onun cevap vermediğini, akrabalarından 40.000 TL bulup şikâyetçi ..."e ödemeyi kendisinin yaptığını, bir arkadaşının şikâyetçi ... ile kumaş alışverişi yaptığını ve ondan alacağının olduğunu, kendisinin bu arkadaşından alacağının olduğunu, birlikte şikâyetçi ...’in yanına gittikleri bu arkadaşının şikâyetçi ...’e "Benim senden olan alacağımı benim Medeni"ye borcum var, ona öde." dediğini, şikâyetçi ...’in de 7.500 TL’lik senet verdiğini, kendisinin de bu senedi borcuna karşılık bir arkadaşına verdiğini, senedin günü geldiği hâlde bedeli ödenmeyince şikâyetçi ..."i aradığında kendisini ölümle tehdit ettiğini ve dolandırdığını,
İnceleme dışı sanık ... Mahkemede; sanık ...’ın dükkân komşusu olduğunu, 05..232..85 numaralı hattı kullandığını ve bu hattan yapılan konuşmaların kendisine ait olduğunu, ancak yorumların yanlış yapıldığını, bu konuşmaları telefonunun dinlendiğini bildiği hâlde yaptığını,
İfade etmişlerdir.
Sanık ... Kollukta ve Savcılıkta: inceleme dışı sanık ...’ı hemşehrisi olması nedeniyle tanıdığını, kendisiyle ticari ilişkisinin bulunmadığını, ... ile bazen iş yerine geldiğinde bazen de çarşıda denk geldiklerinde görüştüklerini, sanık ...’i hemşehrisi olması ve Buttim iş merkezinde tekstil işi yapmasından dolayı tanıdığını, ticari ilişkilerinin olmadığını, inceleme dışı sanık ...’ın hemşehrisi olduğunu ve tekstil işi yaptığını, aralarında ticari ilişki bulunmadığını, inceleme dışı sanık ...’i ...’in yanında olmasından dolayı tanıdığını, mağdur ...’ı da 6-7 yıldır tanıdığını, mağdur ...’in kendisinden kumaş alması nedeniyle ticari ilişkilerinin olduğunu, ayrıca yaklaşık üç buçuk ay kadar önce mağdur ...’e 1999 model, 3.18i BMW marka olan...’e ait arabayı 30.000 TL’ye sattığını, bu paranın 16.500 TL’sine kumaş aldığını, geri kalan para için herhangi bir belge düzenlemediklerini, aralarında sözlü olarak anlaştıklarını ancak bu parayı mağdur ...’in hâlâ ödemediğini, tanık ... ve şikâyetçi ...’yı tanımadığını, ne iş yaptıklarını da bilmediğini, iddia edildiği gibi inceleme dışı sanıkların bu şahısların işlettiği Ağa Tekstil fabrikasına ortak olacağından dolayı mağdur ...’in yanına gidip ...’in bu fabrikadan 350-400.000 TL alacağının olduğunu söyleyerek fabrikaya ortak olmaktan vazgeçmesini teklif etmediğini, ...’in kendisini bu teklifi yapmak için aracı olarak göndermediğini, 11.02.2006 tarihinde akşam saatlerinde mağdur ...’in kendisini arayarak "İki kişiyi yatırdım, şimdi de ...’ın peşindeyim." deyip telefonu kapattığını, ne olduğunu anlamadığı için kendisinin de mağdur ...’i aradığını ancak onun cevap vermediğini, ardından inceleme dışı sanık ...’ı arayarak mağdur ...’in söyledikleriyle ilgili meselesinin ne olduğunu sorduğunu, onun da kendisinin haberinin olmadığını söylemesi üzerine ...’i aradığını, ancak onun da cevap vermediğini, bunun üzerine ...’ı arayarak mağdur ...’in söylediklerini sorduğunda onun ne olduğundan haberinin olmadığını söylediğini, ... Otomotiv isimli oto galeri dükkânının silahla tarandığını ve bu olaydan üç kişinin öldürüldüğünü kesin olarak aynı gün saat 01.00 sıralarında televizyondan öğrendiğini, bu olayda ölen şahısları önceden tanımadığını, ... liderliğinde var olduğu söylenen suç örgütü ile hiçbir bağlantısının olmadığını,
Tutuklama talebiyle sevk edildiği Sulh Ceza Mahkemesinde; iddiaların hepsinin yalan ve düzmece olduğunu, mağdur ... ile arkadaşlığının olduğunu ve ona kumaş karşılığında araba sattığını, mağdur ...’in daha sonradan "Ben bundan zarar ediyorum. Kumaş vermeyeyim para vereyim." dediğini, ancak parayı vermediğini, daha sonra mağdur ...’in arabayı başkasına satıp arabanın devrini istediğini, kendisinin de "Parayı getirin devrini vereyim." dediğini, bundan birkaç gün önce de mağdur ...’in kardeşinin arabayı alan kişilerle birlikte iş yerine gelerek arabanın devrini istediklerini, onlara da "Kalan paranızı verin, ben de devrini vereyim." dediğini, onların da "Bize iki gün müsaade edin." diye cevap verdiklerini, mağdur ... kendisini aradıktan sonra inceleme dışı sanık ...’ı aradığını ancak onun telefonu açmadığını, inceleme dışı sanık ...’ı meselenin ne olduğunu öğrenmek için aradığını, daha sonra inceleme dışı sanık ...’i arayıp onunla da görüştüğünü, olaylarla ilgisinin bulunmadığını,
Mahkemede; suçlamaları kabul etmediğini, örgüt üyesi olmadığını, bütün bunların yalan ve iftira üzerine kurulu olduğunu, tekstil piyasasının referans üzerine yürüdüğünü ve malların bu şekilde alınıp satıldığını, şikâyetçi ...’i tanımadığını ve hiç görmediğini, isminin tekstil piyasasında üçkâğıtçı, tokatçı ve dolandırıcı olarak bilindiğini, inceleme dışı sanıklar ..., ..., ... ve ...’ı tanıdığını, hemşehrisi olduklarını, diğer inceleme dışı sanıkları tanımadığını, önceki ifadeleri okunup sorulduğunda; mağdur ...’in kendisini arayarak fabrikaya çağırdığını, mağdur ...’e araba sattığı için ondan alacağının olduğunu, arabası olmadığı için mağdur ...’in kendisini almak üzere şoförü ...’ı ve bir başka şahsı gönderdiğini, mağdur ... ile aralarında kumaş ticareti olduğunu, yanına gittiğinde ise stokta kumaş kalmadığını bildirerek "Parayı sana 15-20 gün sonra vereyim, ... ile ortak olacağım, paraya sıkışığım." dediğini, kendisinin de "...’ya bulaşma" dediğini, olay günü saat 18.30-19.00 sıralarında inceleme dışı sanık ... ile birlikte iş yerinden ayrılıp arabada bulundukları sırada mağdur ...’in arayarak "Bana tezgâh kuruldu, o tezgâha kendilerini düşürdüm, iki kişiyi vurdum, şimdi ... ve Karakaşlar"ın peşindeyim." deyip telefonu kapattığını, daha sonra olayı öğrenmek için mağdur ...’i aradığında telefonu meşgule attığını, tekrar aradığında da açmadığını, ardından inceleme dışı sanık ...’i olayı öğrenmek için aradığını ancak onun da telefonu açmadığını, inceleme dışı sanık ...’i arayarak "... böyle bir durum söylüyor, nedir ne olmuş?" diye sorduğunda, onun da "Haberim yok." diye cevap verdiğini, sonra inceleme dışı sanık ...’ı aradığını onun da "Haberim yok." dediğini, 05..294..97 numaralı telefonu kullandığını,
Klasör 2-3-4-5"teki iletişim tespit tutanakları okunup sorulduğunda; bazılarının saptırılmış olduğunu, aleyhe olanları kabul etmediğini,
Savunmuştur.
TCK"nın 148. maddesinde yağma suçu; "1-Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
2- Cebir veya tehdit kullanılarak mağdurun, kendisini veya başkasını borç altına sokabilecek bir senedi veya var olan bir senedin hükümsüz kaldığını açıklayan bir vesikayı vermeye, böyle bir senedin alınmasına karşı koymamaya, ilerde böyle bir senet hâline getirilebilecek bir kağıdı imzalamaya veya var olan bir senedi imha etmeye veya imhasına karşı koymamaya mecbur edilmesi hâlinde de aynı ceza verilir.
3-Mağdurun, herhangi bir vasıta ile kendisini bilmeyecek ve savunamayacak hâle getirilmesi de, yağma suçunda cebir sayılır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Yağmanın temel şeklinin düzenlendiği 5237 sayılı TCK"nın 148. maddesinin birinci fıkrası uyarınca; kişinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceği ya da mal varlığı bakımından büyük bir zarara uğratılacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur bırakılması yağma suçunu oluşturur. Suç anılan değerlere yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit veya cebir kullanılması suretiyle gerçekleşir.
Yağma; başkasının zilyetliğindeki taşınabilir malın, zilyedin rızası olmadan faydalanmak amacıyla cebir veya tehdit kullanmak suretiyle alınması olduğundan “zor yoluyla hırsızlık”, bir kişiye karşı kullanılan icbar araçlarıyla haksız bir menfaat elde etmek şeklinde de tanımlanmıştır. Hırsızlık ile yağma suçları aynı ortak unsurlara sahip olup ayrıldıkları tek nokta ya da başka bir deyişle yağmanın, hırsızlığa oranla sahip olduğu ilave unsur, malı almak için cebir veya tehdit kullanılmasıdır.
Yağma suçu amaç ve araç hareketlerden oluşan bir suçtur. İlk önce almayı gerçekleştirmek için araç hareketler olan cebir veya tehdit kullanılır, sonrasında bu cebir ve tehdidin etkisiyle malın alınması veya tesliminin sağlanması ile suç tamamlanır.
Yağma, tehdit veya cebir kullanma ile hırsızlık suçlarının bir araya gelmesiyle oluşmuş bileşik bir suç olduğundan birden çok hukuki değeri korumaktadır. Kendisini oluşturan suçların korudukları hukuki değerler olan kişi hürriyeti, vücut dokunulmazlığı, zilyetlik ve mülkiyet yağma suçunun da koruduğu hukuki değerlerdir.
TCK’nın 149. maddesinde yağma suçunun nitelikli hâlleri arasında; silahla, birden fazla kişi tarafından birlikte, iş yerinde, var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak ve suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla işlenmesi hâlleri de sayılmış olup 6545 sayılı Kanun’un 64. maddesi ile yağma suçunun konut ve iş yerlerinin eklentilerinde işlenmesi hâli de diğer bir nitelikli hâl olarak Kanun maddesine eklenmiştir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Otosansit Sanayi Sitesinde tekstil işi ile uğraşan şikâyetçi ...’nın, inceleme dışı sanık ... ile araba alışverişi yaptığı ve bu alışverişten dolayı ona 20.000 TL borçlandığı, maddi sıkıntıya düştüğü bir zamanda da inceleme dışı sanıklar ... ve ...’ten 50.000 TL borç aldığı, bu borçlar karşılığında şikâyetçi ...’in işletmiş olduğu fabrikanın kazancının üçte birinin ...’e verilmesi, üçte ikisinin ise fabrikanın kira, işçi ve elektrik giderlerine harcanması konusunda aralarında anlaştıkları, fabrikada üretilen kumaşların tamamının ...’e gitmesine rağmen elde edilen kazancın üçte ikisinin şikâyetçi ...’e dönmediği için fabrikanın zor duruma düştüğü, bunun üzerine fabrikaya yapılacak haciz işlemlerinin engellenebilmesi amacıyla fabrikanın şikâyetçi ...’in abisi olan şikâyetçi ...’ya devredildiği, şikâyetçi ...’in böyle giderse fabrikanın duracağını ve borçların ödenmeyeceğini söylemesi üzerine ... ve adamlarının silahlı bir şekilde fabrikaya gelip şikâyetçi ...’i arabaya bindirerek bir daha fabrikaya gelmemesi yönünde tehdit ettikleri, şikâyetçi ...’in ise fabrikayı kötü durumdan kurtarmak için destek aradığı sırada arkadaşı mağdur ... ile görüşerek ona ortaklık teklif ettiği, ortaklık konusunda aralarında anlaşmaları üzerine sanık ...’ın mağdur ... ile görüşerek “...’in fabrikasına gitmişsin, oraya ortak olacakmışsın, oraya ortak olma, ...’ın Ağa tekstil’den yaklaşık 300-350.000 TL alacağı var, sen bu ortaklık işine girme.” dediği, fakat mağdur ...’in ortaklıktan vazgeçmediği, bir kaç gün sonra da ...’in mağdur ...’e yönelik Otokoop"ta silahlı saldırı eylemini gerçekleştirttiği, daha sonraki tarihte de bir kişinin şikâyetçi ...’yı arayarak “Hemen fabrikayı ...’ın göstereceği birisine devret, senin ve ...’in kalemini kırdık, sen fabrikanın devrini yaparsan bu işten kurtulursun, ancak ... ne yaparsa yapsın onu Allah bile kurtaramaz, onu öldüreceğiz.” demesi üzerine şikâyetçi ...’nın korkup fabrikayı 10. Noterde devretmeyi kabul ettiği, noterde bulunduğu sırada avukatının gelerek yaptığının yanlış olduğunu söylemesi üzerine ise şikâyetçi ...’nın devir işleminden vazgeçtiği, baştan beri fabrikayı zor duruma düşürerek ele geçirme amacı bulunan ...’in eyleminin bu şekilde teşebbüs aşamasında kaldığı, sanık ...’ın da atılı teşebbüs aşamasında kalmış nitelikli yağma suçuna iştirak ettiği iddia olunan olayda; ikinci sıradaki ön sorunla bağlantılı olarak suç tarihine göre katolog suçlardan olmayan nitelikli yağma suçunda kullanılması yasak olan iletişimin tespiti tutanakları dışında sanığın aynı suçu işlediğine dair delil bulunup bulunmadığının ve sanık ..."ın "...’in fabrikasına gitmişsin, oraya ortak olacakmışsın, oraya ortak olma, ...’ın AĞA tekstil’den yaklaşık 300-350.000 TL alacağı var, sen bu ortaklık işine girme." şeklindeki sözlerinin yağma suçuna iştirak için yeterli olup olmadığının karar yerinde tartışılarak bunun sonucuna göre sanık ..."ın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinin gerektiği kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairenin sanık ..."ye atılı teşebbüs aşamasında kalmış nitelikli yağma suçuna ilişkin onama kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün, sanığın, iletişimin tespiti tutanakları dışında atılı teşebbüs aşamasında kalmış nitelikli yağma suçuna iştirak ettiğine dair delillerin neler olduğunun karar yerinde yeniden tartışılarak sonucuna göre sanık ..."nin hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiğinden bozulmasına, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazı kabul edilip Özel Daire onama kararının kaldırılarak Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi nedeniyle nitelikli yağma suçuna yönelik cezanın infazının durdurulmasına, sanığın cezaevine alınma ihtimali bulunduğundan başka bir suçtan hükümlü veya tutuklu olmadığı takdirde derhâl salıverilmesi için yazı yazılmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanığa atılı teşebbüs aşamasında kalmış nitelikli yağma suçunun sabit olduğu düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
4- ...’ye atılı suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma suçunun sabit olup olmadığı;
İncelenen dosya kapsamından;
İnceleme dışı sanık ... hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan Bursa 4. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 24.02.2006 tarihli ve 2006/261 değişik iş sayılı kararına istinaden düzenlenen, inceleme dışı sanık ...’ın kullandığı 05.. 816 .. 72 numaralı telefon ile inceleme dışı sanık ...’in kullandığı 05.. 864 .. 68 numaralı telefon arasındaki
a- 28.02.2006 tarihinde saat 02.45’te gerçekleşen 654 numaralı iletişim tespit tutanağında özetle;
... : Yine o çeşitten var ya, yine öyle çalışırım, beş gün geçsin eğer ben yapmaz isem ben adi olayım, ya itirafçı olurum, valla derim bu iş bu şekilde olmuştur, bunlar da benim suç ortağımdır, bunlar bana para verdi, kim bana söyler ise derim şu şey bana söyledi derim.
... : Kimse değil de ... itirafçı olsun.
... : Yok yok günahın boynumda olsun, eğer bu işin içinden bir çıkayım, aynı bu şekilde ben yaparım, ya buradan giderler, ya da itirafçı olurlar, ya da beraber gideriz o tarafa.
... : Yok yok ne geriye ne de öne gidin, beraber yapın, yani bu konuyu uzun boylu teyze oğluna da söyledim. O da senin fikrinde.
... : Uzun yalan söylüyor, siyaset yapıyor, günahın boynuma olsun siyaset yapıyor.
... : Valla bundan sonra sen bilirsin, gidin fikirlerinizi paylaşın.
... : Yok yok onların fikirlerini önceden de sonradan da çözmüşüm, onunki siyasettir, o siyaset ile işini yapıyor.
... : Peygamberime eğer insan birbirine danışmaz ise düzgün yolunu bulamaz, sen yine dediğin gibi o konuyu şey yap, konuş geliştir, çok geri vites olmaz, yani hiç olmazsa arkada durmakla olmaz, bu şeyde ben iki şeyden eminim, kesinlikle ... arkamızda, Peygamberime...’in cesareti yok, gönlü istiyor ama kapasite yok, kuvveti yetmiyor.
b- 28.02.2006 tarihinde saat 03.13’te gerçekleşen 655 numaralı iletişim tespit tutanağında özetle;
... : ... 2-3 güne kadar gelmezse, 2 tane o gençlerden gönder, istersen bizimkilerden gönder, gitsinler kasada otursunlar, mesele biter gider, git ...’ın yerine otur.
... : Yok yok, bu hafta işim fulldür biliyor musun.
... : Öyle mi
... :İşim full derken, dedi bana haber edersin, bende dedim 2 gün 3 gün bir hafta bilmiyorum. Sana haber veririm, beni ararlar ise ben size haber veririm.
... : Yok yok ben sana internetten haber veririm onlara.
... : Ben varım. Biliyor musun ne yapacağım? Ben 12 kişi götürürüm, 4 kişiyi de ...’ın yerinde oturturum, 4 kişi de ...’in yerine, 4 kişi de...’in yerine, polisler de asansörde gidip gelirler, bakarız kumaşımızı satarız.
... : Sen onu da yapamazsın, yok yok sadece ...’ın orada birkaç gün otur, başka bir şey söylemiyorum, Vahdet olmaz, icap etmez.
Şeklinde konuşmaların mevcut olduğu anlaşılmaktadır.
5237 sayılı TCK"nın "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" başlıklı 220. maddesinde;
"(1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.
(2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır." hükmüne yer verilmiştir.
Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında da belirtildiği üzere, TCK"nın 220. maddesi anlamında bir örgütten bahsedilebilmesi için,
a) Üye sayısının en az üç veya daha fazla kişi olması gerekmektedir.
b) Üyeler arasında gevşek de olsa hiyerarşik bir bağ bulunmalıdır. Örgütün varlığı için soyut bir birleşme yeterli olmayıp, örgüt yapılanmasına bağlı olarak gevşek veya sıkı bir hiyerarşik ilişki olmalıdır.
c) Suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşme yeterli olup, örgütün varlığının kabulü için suç işlenmesine gerek bulunmadığı gibi işlenmesi amaçlanan suçların konu ve mağdur itibariyle somutlaştırılması mümkün olmakla birlikte, zorunluluk arz etmemektedir. Örgütün faaliyetleri çerçevesinde suç işlenmesi halinde, fail, örgütteki konumuna göre, üye veya yönetici sıfatıyla cezalandırılmasının yanında, ayrıca işlenen suçtan da cezalandırılacaktır.
d) Örgüt niteliği itibariyle devamlılığı gerektirdiğinden, kişilerin belli bir suçu işlemek veya bir suç işlemek için bir araya gelmesi halinde, örgütten değil ancak iştirak iradesinden söz edilebilecektir.
e) Amaçlanan suçları işlemeye elverişli, üye, araç ve gerece sahip olunması gerekmektedir.
TCK’nın 220/2. maddesinde düzenlenen üyelik suçunun manevî unsurunu, örgütün belli amaçlarını gerçekleştirme gayesini (manevi unsur içinde yer alan amaç veya saik) bilerek ve isteyerek örgüte girme iradesi oluşturduğuna göre; failin konumunun örgüt üyesi sayılmasını gerektirecek boyuta ulaşıp ulaşmadığı hususunun, örgütün amacını benimsemesinden ibaret bu amaç ya da saikini dışa yansıtan-açığa vuran hareketlerinin, fiilin gerçekleştiği yer ve zaman, şartlar (somut olay) göz önünde bulundurulmak, gerçekleştirilmek istenen amaç suç (tehlike suçu) ve tüm koşullar nazara alınmak ve fail tarafından gelinen-içinde bulunulan aşamaya göre belirlenmesi, herhangi bir duraksamaya yer vermeyecek şekilde saptanması gerekir (Osman Yaşar, Hasan Tahsin Gökcan, ... Artuç, Yorumlu-Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, 5. Cilt, Adalet Yayınevi, Ankara, 2014, s. 6640.).
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
İletişimin tespiti tutanakları ve beyanlardan anlaşıldığı üzere, sanık ...’ın, örgüt kurucusu olan inceleme dışı sanık ...’ın ele geçirmeyi hedeflediği Ağa Tekstil isimli fabrikaya ortak olmak isteyen mağdur ...’in yanına giderek fabrikaya ortak olmaması yönünde telkinde bulunması, ancak mağdur ...’in bunu kabul etmemesi, birkaç gün sonra mağdur ...’e karşı gerçekleştirilen silahlı saldırı sonrası mağdur ...’in kendisini arayarak “Günahsız insanları öldürdüler, beni öldürecektiniz.” demesi üzerine bu durumu örgüt kurucusu olan ...’a bildirmek istemesi ancak ona ulaşamaması nedeniyle örgüt üyesi inceleme dışı sanık ...’ı arayarak bu durumu ona bildirmesi, söz konusu silahlı saldırı sonrası aynı gün Mudanya ilçesinde bulunan Filiz Restaurant isimli iş yerinde örgütün yöneticisi olan inceleme dışı sanık ..., örgüt üyeleri inceleme dışı sanıklar ... ve ... ile bir araya gelmesi, daha sonraki bir tarihte de ...’ın bu olaylarla ilgili sanık ...’ın itirafçı olması yönünde ...’a talimat vererek sanık ...’ın arkalarında olduğunu belirtmesi, ardından da ...’a sanık ...’ın yerine oturmasını bildirmesi, ...’ın da dört kişiyi sanık ...’ın yerine oturtacağı yönünde beyanda bulunması hususları göz önünde bulundurulduğunda, ortada haksız menfaat temin etmek için kurulmuş bir örgütün varlığının, bu örgütün liderinin inceleme dışı sanık ... olduğunun, sanık ...’ın da suç örgütü içerisindeki hiyerarşik yapıya dâhil olarak örgütün maddi çıkar temin etme amacını bilip bu amacı benimsemesi, birlikte ve devamlı surette hareket etmeyi kabul etmesi nedenleriyle suç örgütüne üye olduğunun kabulü gerekmektedir.
Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak suçundan alınan iletişimin denetlenmesi kararları sonucu elde edilen delillerin 5271 sayılı CMK"nın 135. maddesinin altıncı fıkrasının (a-8.) bendi uyarınca, suç işlemek amacıyla örgüt kuran veya yönetenler hakkında kurulacak hükümlere esas alınması mümkün olup suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olanlar hakkında kurulacak hükümlere esas alınamayacağı ileri sürülebilir ise de Ceza Genel Kurulunun 12.06.2007 tarihli ve 154-145 sayılı kararında da belirtildiği üzere, sanığın suç işlemek amacıyla kurulan örgütün yöneticisi mi yoksa üyesi mi olduğu ancak yargılamanın sonunda belli olacağından, bu delillerin sanık hakkında suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olmak suçundan kurulan hükme esas alınmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Bu itibarla haklı bir nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının;
a- Sanık ...’e atılı suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma suçunun sabit olup olmadığına ilişkin birinci uyuşmazlık yönünden değişik gerekçe ile KABULÜNE,
b- İkinci ön soruna ilişkin uyuşmazlıkta sanık ... hakkındaki, tesadüfi delil niteliğinde olup suç tarihi itibarıyla katalog suçlardan olmayan ve başka suçtan da dönüşmeyen nitelikli yağma suçuna ilişkin iletişimin tespiti tutanaklarının hükme esas alınamayacağına karar verilmiş olmakla, sanık ...’ye atılı teşebbüs aşamasında kalmış nitelikli yağma suçunun sabit olup olmadığına ilişkin üçüncü uyuşmazlık yönünden KABULÜNE,
c- Sanık ...’ye atılı suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma suçunun sabit olup olmadığına ilişkin dördüncü uyuşmazlık yönünden REDDİNE,
2- Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 02.06.2014 tarihli ve 1772-3309 sayılı onama kararının, sanık ...’e atılı suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma suçu ile sanık ...’ye atılı teşebbüs aşamasında kalmış nitelikli yağma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri yönünden KALDIRILMASINA,
3- İstanbul (Kapatılan, CMK"nın mülga 250. maddesi ile görevli) 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 08.06.2012 tarihli ve 114-105 sayılı hükümlerinin;
a- Sanık ...’e atılı suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma suçundan hükme esas alınan telefon görüşme kayıtlarının usulüne uygun olarak uzman bilirkişi tarafından çözümü ve tercümesinin yapılıp yapılmadığının araştırılması, yapılmış ise ilgili bilirkişiye ait yemin veya İl Adli Yargı Komisyonu tarafından görevlendirme tutanağı ile bilirkişi tarafından düzenlenen konuşmaların çözümüne ilişkin tercüme evraklarının getirtilmesi, daha önce bu hususta bilirkişi incelemesi yapılmamış ise usulünce görevlendirilecek bilirkişi vasıtasıyla suça konu telefon görüşmelerinin içeriğinin belirlenmesi ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin edilmesi gerektiği gözetilmeden eksik araştırmaya dayalı olarak kurulması,
b- Sanık ..."nin, iletişimin tespiti tutanakları dışında atılı teşebbüs aşamasında kalmış nitelikli yağma suçuna iştirak ettiğine dair delillerin neler olduğunun karar yerinde yeniden tartışılarak sonucuna göre sanık ..."nin hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
İsabetsizliklerinden BOZULMASINA,
4- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabul edilerek, Özel Daire onama kararının kaldırılıp Yerel Mahkeme hükümlerinin bozulması nedeniyle, sanık ... hakkındaki suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma suçu ile sanık ... hakkındaki teşebbüs aşamasında kalmış nitelikli yağma suçuna ilişkin cezaların İNFAZLARININ DURDURULMASINA, sanık ...’in cezaevinde bulunması; sanık ..."nin ise bu suçtan cezaevine alınma ihtimali bulunduğundan TAHLİYELERİNE, başka bir suçtan hükümlü veya tutuklu olmadıkları takdirde sanıkların bu suçlar yönünden derhâl salıverilmeleri için YAZI YAZILMASINA,
5- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 09.07.2020 tarihinde yapılan müzakerede üçüncü uyuşmazlık yönünden oy çokluğu, diğer uyuşmazlıklar bakımından ise oy birliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.