10. Hukuk Dairesi 2014/9900 E. , 2015/668 K.
"İçtihat Metni"İş Mahkemesi
Dava, yersiz ödendiği iddiası ile ölüm aylıklarının iadesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı kurum, 506 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olan eşinin 16.06.2002 tarihindeki vefatı nedeniyle ölüm aylığı almakta iken, 16.07.1991 tarihinde vefat eden ve 506 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olan babası üzerinden de hak sahibi sıfatıyla 25.09.2008 tarihli tahsis talebine istinaden 506 sayılı Yasanın 68 ve 99. maddeleri dikkate alınarak 01.02.2004 tarihinden itibaren ölüm aylığı bağlanmış iken, 19.05.1984-11.06.1999 yılları arasında 1479 sayılı Yasa kapsamında zorunlu sigortalılığı nedeniyle ve bu sigortalılık üzerinden 01.07.1999 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı aldığının 2011 yılında tespit edilmesi üzerine, 26.09.2011 tarihli işlemi ile 01.02.2004-23.07.2011 tarihleri arasında davalıya yapılan ve babasından gelen ölüm aylıkları ödemelerinin yersiz ödeme olduğu gerekçesi ile eldeki davayı açmış, mahkemece yersiz ödemenin Kurum hatasından kaynaklandığı kabul edilerek, 01.02.2004-25.09.2006 tarihleri arasındaki ödemeler bakımından zamanaşımı nedeniyle reddine, 26.09.2006-23.07.2011 tarihleri arasındaki ödemeler bakımından ise davalının yaşlılık aylığından yapılan kesintileri de dikkate alarak ilamında belirttiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davanın Yasal dayanaklarından olan "Sigortalılara veya hak sahiplerine yapılan yersiz ödemelerin ilgililerden geri alınmasının hukuki dayanak ve ilkelerine ilişkin olarak; 06.08.2003 günü yürürlüğe giren 4958 sayılı Kanunun 47’nci maddesi ile değişik 506 sayılı Kanunun “Sigorta yardımlarının haczedilemeyeceği, yanlış ve yersiz ödemelerin tahsili” başlığını taşıyan 121’inci maddesinin ikinci fıkrasında; yanlış ve yersiz ödendiği anlaşılan her türlü gelir, aylık ve sigorta yardımlarının 84’üncü maddenin son fıkrası saklı kalmak kaydıyla, ilgililerin sonraki her çeşit istihkaklarından kesilmek suretiyle geri alınacağı, Kurumun genel hükümlere göre takip hakkının saklı bulunduğu açıklanmış olmasına karşın, yersiz ödeme durumunda geri verme yükümünün kapsamı belirlenmediği gibi, söz konusu Kanun içeriğinde bu konuda herhangi bir düzenlemeye de yer verilmemiştir.
Bu konuda 01.10.2008 günü yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun “Yersiz ödemelerin geri alınması” başlığını taşıyan 96’ncı maddesinin birinci fıkrasında, “Kurumca işverenlere, sigortalılara, isteğe bağlı sigortalılara gelir veya aylık almakta olanlara ve bunların hak sahiplerine, genel sağlık sigortalılarına ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere, fazla veya yersiz olarak yapıldığı tespit edilen bu Kanun kapsamındaki her türlü ödemeler;
a) Kasıtlı veya kusurlu davranışlarından doğmuşsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla on yıllık sürede yapılan ödemeler, bu ödemelerin yapıldığı tarihlerden,
b) Kurumun hatalı işlemlerinden kaynaklanmışsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla beş yıllık sürede yapılan ödemeler toplamı, ilgiliye tebliğ edildiği tarihten itibaren üç ay içinde yapılacak ödemelerde faizsiz, üç aylık sürenin dolduğu tarihten sonra yapılacak ödemelerde ise bu süre sonundan, itibaren hesaplanacak olan kanunî faizi ile birlikte, ilgililerin Kurumdan alacağı varsa bu alacaklarından mahsup edilir, alacakları yoksa genel hükümlere göre geri alınır.” hükmü öngörülmüştür.
Söz konusu Kanunun geçici maddelerinde, yersiz ödemelerin tahsili konusunda önceki hükümlerin uygulanması gereğine işaret eden herhangi bir kural da bulunmadığından, sonuç olarak 96’ncı madde düzenlemesinin, Kurumun yersiz ödemeden kaynaklanan alacaklarına ilişkin süregelen uyuşmazlıklara uygulanması zorunlu olduğu gibi, bu konuda 818 sayılı Borçlar Kanununun, geri verilmesi gereken tutarın belirlenmesinde genel hüküm niteliğinde bulunan 63’üncü maddesinin de gözetilmesi gerekmektedir. Anılan maddeye göre; haksız olarak (nedensiz) bir edinimde bulunan kimse, onun geri alınması zamanında elinden çıkmış olduğunu kanıtladığı tutar oranında ret ve geri vermekle yükümlü değil ise de, haksız edinimde bulunan, o şeyi kötü niyetle elden çıkarmış veya onu elden çıkarırken sonradan ret ve geri vermeye zorunlu tutulacağını biliyor ise ret ve geri vermekle yükümlüdür. Bir başka anlatımla; iyi niyetli zenginleşen, sebepsiz zenginleşme konusunun kendisinden istendiği tarihten önce elinden çıktığını iddia ve ispat ettiği miktar oranında ret ve geri vermeyle yükümlü olmayacak, buna karşın; zenginleşen, zenginleşme anında veya sonrasında mal varlığındaki artışın geçerli bir hukuki sebebe dayanmadığını biliyor veya bilmesi gerekiyor ise, kötü niyetli sayılacaktır.
Ayrıca belirtilmelidir ki; 5510 sayılı Kanunun 96’ncı maddesi, sebepsiz zenginleşmede geri verme konusuna ilişkin özel bir düzenleme niteliğinde olup, zamanaşımı hükmü olarak tanımı ve yorumlanması olanaksızdır. Maddede genel hükümlere yollamada bulunulması ve Kanunun “Zamanaşımı, hakkın düşmesi ve avans” başlığını taşıyan 97’nci ve diğer maddelerinde fazla veya yersiz ödemeden kaynaklanan Kurum alacağı yönünden düzenlemeye yer verilmemiş olması, fazla ve yersiz ödemeden kaynaklanan Kurum alacağına ilişkin zamanaşımı konusunun genel hükümlerden hareketle çözümünü zorunlu kılmaktadır. Bilindiği gibi zamanaşımı defi, borcu ortadan kaldırmamakla birlikte, bunu ileri süren tarafa, borcu yerine getirmekten kaçınma yetkisi vermektedir. Bu bağlamda Borçlar Kanununun 66’ncı maddesine göre; nedensiz mal ediniminden dolayı açılacak dava, zarar gören tarafın verdiğini geri almaya hakkı olduğunu öğrendiği tarihten itibaren bir yıl ve herhalde bu hakkın doğduğu günden itibaren on yıl geçmekle zamanaşımına uğramaktadır. Anılan Kanunun 132’nci maddesinde, zamanaşımının işlemesine engel olan ve onu durduran sebepler sıralandığı gibi, 133’üncü maddesinde de zamanaşımını kesen olgular açıklanmıştır. Sebepsiz zenginleşme hukuksal
temeline dayalı bu tür davalarda öngörülen bir yıllık zamanaşımı süresinin başlangıcı ise kamu kurum ve kuruluşları açısından, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.09.1987 gün ve 1987/9-68 Esas, 1987/618 Karar numaralı ilamında da vurgulandığı gibi, o kurum ve kuruluşların dava açma konusunda yetkili kılınan kişi veya organlarının verdiğini geri almaya (istirdada) hakkı olduğunu öğrendiği tarihtir.
Eldeki davada ise; Mahkemece, davalıya yapılan yersiz ödemelerin davalı Kurum hatasından kaynaklandığı kabul edilmiş ve buna göre 5510 sayılı Yasanın 96"ncı maddesinin "b" fıkrası kapsamında uygulama yapılmaya çalışılmış ise de, davalının babasından ölüm aylığına ilişkin 25.09.2008 tarihli tahsis talebinde sadece eşinden dolayı ölüm aylığını aldığını belirtmesi, fakat kendisine ait zorunlu sigortalılığından dolayı 1479 sayılı Yasa kapsamında yaşlılık aylığı aldığı olgusunu belirtmemesi karşısında, bağlanan aylıkta, Kurum hatasının varlığından ve bu kapsamda davalının iyiniyetinden bahsetmek mümkün değildir.
Diğer taraftan, Mahkemece 5510 sayılı Yasanın 96"ncı maddesinin zamanaşımı hükmü olmadığı, aslen yersiz ödemelerin kapsamının belirlenmesine yönelik bir hüküm olduğu dikkate alınmaksızın anılan maddedeki sürelerin zamanşımı olarak kabulü ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler, maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın, 5510 sayılı Yasanın 96"ncı maddesinin "a" bendi kapsamında uygulama yapılması ve davacının aylığından yapılan kesintilerin de dikkate alınması gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu, “yersiz ödemelerin iadesi ve zamanaşımı kurumu”na yanlış anlam yüklenip hatalı uygulama yapılarak ve davalı iyi niyetli kabul edilerek yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 19.01.2015 günü oybirliği ile karar verildi.