Esas No: 2016/2066
Karar No: 2021/114
Karar Tarihi: 18.02.2021
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2016/2066 Esas 2021/114 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 19. İş Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 7. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı şirketlerden Petrogas Petrol Gaz ve Petrokimya Ür. İnş. San. ve Tic. A.Ş."de 13.03.2007 tarihinden itibaren “floorman” olarak çalıştığını, çalışması devam ederken işyerinin diğer davalı ... İnternational Limited devredildiğini, hâlen çalışmasının bu şirket yanında devam ettiğini, aylık ücretinin net 2.100TL olduğunu, çalıştığı süre boyunca vardiyalı olarak 07.00-19.00 ve 19.00-07.00 saatleri arasında çalıştığını, sahada konakladığından vardiya dışında kendisine ihtiyaç duyulması hâlinde ilaveten günde 2 saat kadar daha mesai yaptığını böylece günlük en az 14 saat çalıştığını, çalışmanın yarısının gündüz yarısının gece vardiyasında geçtiğini, şantiyenin sürekli olarak çalıştığını dolayısıyla haftanın yedi günü ve bayramlarda da çalışmasının aynı şekilde devam ettiğini, yıllık izinlerin kullandırılmadığını karşılığı ücretlerin de ödenmediğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile; 3.500TL fazla çalışma, 4.000TL hafta tatili, 400TL ulusal bayram ve genel tatil, 100TL yıllık izin ücreti alacaklarının faiz ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili 31.07.2013 harç tarihli ek dava dilekçesinde de 17.000TL fazla çalışma alacağının davalıdan tahsilini istemiş olup, Ankara 19. İş Mahkemesinin 31.07.2013 tarihli 2013/1070 E.- 2013/834 K. sayılı kararı ile davanın eldeki dava ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalılar Petrogas Petrol Gaz ve Petrokimya Ür. İnş. San. ve Tic. A.Ş. ile Viking İnternational Limited vekili cevap dilekçesinde; davacının ücretinin 2.000TL olduğunu, müvekkil şirketteki çalışmanın 20 gün çalışma 10 gün dinlenme şeklinde gerçekleştiğini, gece işçilerine birer saatten iki kez, gündüz işçilerine birer saatten en az üç öğün yemek verildiğini, günde 15 dakikadan dört kez çay molalarının bulunduğunu, yemek ve molalar düşüldükten sonra günlük çalışmanın 9 saat veya altında kaldığını, bu nedenle fazla çalışmanın bulunmadığını, davacının ulusal bayram ve genel tatillerde çalışmadığını bugünlere denk gelen çalışmasının bulunması hâlinde ücretlerinin ödendiğini, hafta tatili ve yıllık izinlerini kullandığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
6. İhbar olunan şirketler Zorlu Enerji ve Elektrik Üretim A.Ş. ve Zorlu Holding A.Ş.; dava konusuna ilişkin taraflarında herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığını davaya müdahil olmayacaklarını bildirmişlerdir.
Mahkemenin İlk Kararı:
7. Ankara 19. İş Mahkemesinin 19.10.2012 tarihli ve 2011/843 E., 2012/805 K. sayılı kararı ile; davalı ... İnternational Limited Şti.’nin davacının çalıştığı işyerini diğer davalı Petrogaz A.Ş.’den devraldığı, Viking Şti.’nin hesaplanan alacakların tümünden diğer davalının ise devirden önceki iki yıl için hesaplanan miktardan sorumlu olduğu, dosyaya sunulan tüm deliller ile tanık anlatımlarından davacının ulusal bayram ve genel tatil ile hafta tatili alacağının bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:
8. Ankara 19. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
9. Yargıtay (Kapatılan) 7. Hukuk Dairesince 03.06.2013 tarihli ve 2013/3920 E., 2013/10297 K. sayılı kararı ile; (1) numaralı bendinde tarafların sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra "…(2) Fazla çalışma, hafta tatili ve ulusal bayram genel tatil ücreti alacaklarının uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde Yargıtay’ca son yıllarda hakkaniyet indirimi yapılması gerektiği istikrarlı uygulama halini almıştır.Bu sebeple mahkemece hafta tatili ve ulusal bayram genel tatil ücreti alacaklarından hakkaniyet indirimi yapılması yerinde ise de daha yüksek bir oranda indirim yapılması gerekirken indirim oranının %10 ile ile sınırlı tutulması hatalı olmuştur.(3).. Mahkemece karara esas alınan bilirkişi raporunda günlük çalışma süresi 13 saat kabul edilmiş ve bu süreden 2 saat ara dinlenmesi düşülmüştür. Yine normal çalışma saatlerine göre çalışan bir işçinin iki aylık periyotta çalışması gereken süre ile davacının çalışma düzenine göre çalıştığı saat kıyaslanarak davacının fazla mesai alacağı bulunmadığı sonucuna varılmıştır.Söz konusu hesaplama yöntemi ile hem günlük 11 saati,gece çalışmasında 7.5 saati aşan çalışmaların denkleştirmeye tabi olmayacağı kuralı ihlal edilmiş hemde 11 saati aşan çalışmalarda 1.5 ara dinlenmesi düşülmesi gerekeceği kuralına uyulmamıştır.Söz konusu aksaklıkları içeren bilirkişi raporuna itibarla hüküm kurulması isabetsizdir..." gerekçeleri ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemenin İkinci Kararı:
10. Ankara 19. İş Mahkemesinin 16.07.2014 tarihli ve 2013/1149 E., 2014/768 K. sayılı kararı ile; bozmaya uyulmasına karar verilerek aldırılan bilirkişi ek raporlarından sonra, aylık 20 gün çalışma ve 10 gün dinlenmeye yönelik mahkemenin kabulünün bozma konusu yapılmadığı, 10 gün çalışmama aralıklı olduğundan bu şekildeki bir çalışma sisteminde hafta ve genel tatillerde çalışmama durumunun fazla olabileceği göz önüne alındığında anılı alacaklardan %50 oranında indirim yapılmasının somut olaya ve hakkın özüne daha uygun olacağı, fazla çalışma alacağına ilişkin olarak ise bilirkişi raporu doğrultusunda davacının açtığı ve bu dava ile birleştirilen davaya karşı süresinde zamanaşımı defi ileri sürüldüğünden zamanaşımını değerlendiren 26.05.2013 günlü bilirkişi raporunun hükme esas alındığı, davacının çalıştığı sektördeki çalışma şartlarına göre izin ve raporlu olarak çalışamayacağı günlerin sınırlı olması nedeniyle %30 indirimin somut olaya ve hakkın özüne daha uygun olacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:
11. Ankara 19. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
12. Yargıtay (Kapatılan) 7. Hukuk Dairesince 15.06.2015 tarihli ve 2015/14746 E., 2015/12101 K. sayılı kararı ile; “…Somut olayda, mahkeme hafta tatili ile milli bayram ve genel tatil ücretlerinde %50 oranında hakkaniyet indirimi yapılmasına karar verdiğini belirtmiştir. Hüküm kısmında ise hafta tatili ücretinden %50 oranında hakkaniyet indirimi yapıldığı anlaşılmakta ise de, milli bayram ve genel tatil çalışma ücretinde yapılan indirim %25 oranına tekabül etmekte olup, bu şekilde gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratılmıştır.
Yapılacak iş; bu aykırılığın giderilmesi suretiyle gerçeğe ve hukuka uygun bir karar vermektir…” gerekçesiyle bozma sebebine göre tarafların sair temyiz itirazları incelenmeksizin hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Direnme Kararı:
13. Bozma kararı sonrası dosyanın tevzi edildiği Ankara 21. İş Mahkemesinin 09.12.2015 tarihli ve 2015/2200 E., 2015/810 K. sayılı kararı ile; 03.06.2013 tarihli bozma kararında tarafların sair tüm itirazları reddedilerek 26.09.2012 tarihli rapora itibarla hüküm altına alınan hafta ve genel tatil alacaklarından yapılan indirimin az olduğundan bahisle kararın bozulduğu, bozmaya uyulmasına karar verildikten sonra usuli kazanılmış hak ilkesi gereği zorunlu olduğundan ve bozma sonrasında alınan ek bilirkişi raporunda da anılı alacak miktarları yönünden bir değişiklik bulunmadığından 26.09.2012 tarihli raporda hesaplanan her iki alacaktan %50 oranında indirim yapıldığı, raporda milli bayram ve genel tatil alacağının brüt 8.711,38TL Petrogaz A.Ş.’nin sorumlu olduğu miktarın ise 8.308,02TL olarak hesaplandığı, %50 indirim yapıldığında alacağın 4.355,69TL, Petrogas A.Ş. yönünden ise 4.154,02TL olduğu, 16.07.2014 tarihli kararda da bu miktarlara hükmedildiği, ulusal bayram ve genel tatil alacağı yönünden gerekçede yazıldığı gibi %50 oranında indirim yapılarak hüküm kurulmuş olduğu, dolayısıyla mahkemenin kararında gerekçe ile hüküm arasında çelişkinin bulunmadığı, %50 oranında yapılan indirimin somut olaya ve hakkın özüne de uygun düştüğü bu nedenle davacı tarafından sunulan ve %50 oranında yapılan indirimin fazla bulunduğu Özel Dairenin emsal kararına da aykırılık oluşturmadığı gerekçesiyle ve önceki gerekçeler de eklenmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
14. Direnme kararı süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
15. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; mahkemenin 16.07.2014 tarihli kararında davacının hüküm altına alınan ulusal bayram ve genel tatil alacağından gerekçede yazıldığı gibi (karineye dayalı olarak yapılan) indirim miktarının %50 oranında olup olmadığı, bu şekilde kararın gerekçe ve hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturulup oluşturulmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
16. Uyuşmazlığın çözümü için konuya ilişkin yasal düzenleme ve ilkelerin ortaya konulmasında yarar vardır.
17. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 297. maddesi bir mahkeme hükmünün kapsamının ne şekilde olması gerektiğini açıklamıştır. Buna göre;
“(1) Hüküm "Türk Milleti Adına" verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini,
b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini,
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri,
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini,
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını,
e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi,
(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir”.
18. Bu düzenleme uyarınca bir mahkeme hükmünde tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür.
19. Kararın açık ve gerekçeli olması hukuki dinlenilme hakkının sağlanması açısından önemlidir. Tarafların ileri sürdüğü iddia ve savunmalar ve bunların dayandıkları deliller, kararda tartışılıp gerekçeleri açıklandığı ölçüde karar, hukuki dinlenilme hakkına uygun bir karar olacaktır. İddia ve savunmaların kararda tartışılması, gösterilen delillerin incelenmesi, neden bir kısmının diğerine üstün tutulduğunun belirtilmesi ancak gerekçeyle mümkün olacaktır.
20. Gerekçe sayesinde kararların doğru olup olmadığı denetlenebilir. Gerekçesiz bir kararın üst mahkeme tarafından denetlenmesi de mümkün değildir. Gerekçe, doyurucu olmalı, kararın neden, nasıl, hangi hukuki gerekçeyle ve hangi deliller değerlendirilmek suretiyle verildiği hususlarını içermelidir. Bu hususları içermeyen kararların gerekçeli olduğundan bahsedilemez.
21. Ayrıca kararda maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiği, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığı ortaya konulmalı, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantı açıklanmalıdır. Tarafların o dava yönünden hukuk düzenince hangi nedenle haklı ya da haksız olduğunu anlayıp değerlendirilebilmeleri ve Yargıtay"ın hukuka uygunluk denetimi yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçenin bulunması, bu yasal ve Anayasal düzenleme karşısında zorunludur. Aksi hâlde, kararın gerekçeli olduğundan bahsetmek mümkün değildir. Yeri gelmişken maddi olgular ile hüküm arasındaki bağlantıyı açıklamayan sadece yapılan yargılamayı özetleyen gerekçenin de yeterli olmadığı ve doktrinde "zahiri gerekçe (görünürde gerekçe)" olarak adlandırıldığı unutulmamalıdır.
22. Ayrıca 07.06.1976 tarihli ve 1976/3-4 E., 1976/3 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yer alan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye vurgu yapılmıştır.
23. Öte yandan mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.
24. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın (Anayasa) 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup, gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
25. Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.
26. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay"ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
27. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 19.02.2019 tarihli ve 2018/337 E., 2019/168 K.; 24.09.2019 tarihli ve 2017/(18)5-2765 E., 2019/954 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
28. Tüm bu genel açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece ilk kararında tanık beyanlarına göre hesaplanan ve 20 gün çalışıp 10 gün dinlenen davacının bu çalışma sistemine göre genel tatillerin en fazla 2/3’ünde çalışmış olabileceğinin kabulü ile hesaplama yapan ve bu miktar üzerinden de %10 indirim yapılarak belirlenen 26.09.2012 tarihli bilirkişi raporuna göre davacının ulusal bayram ve genel tatil alacağı kabul edilmiştir. Hükmün temyizi üzerine Özel Dairece tarafların sair temyiz itirazları reddedildikten sonra; davacının hüküm altına alınan hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarından karineye dayalı olarak yapılan indirimin %10 ile sınırlı tutulmasının hatalı olduğu daha yüksek bir oranda indirim yapılması gerektiğinden bahisle bozulmuştur. Mahkemece bozmaya uyulduktan ve bilirkişi ek raporları aldırıldıktan sonra verilen ikinci kararda davacının bozma konusu yapılmayan çalışma sistemine değinilerek ve 20 gün çalışılıp 10 gün dinlenilen bir çalışma sisteminde hafta ve genel tatillerde çalışılmama hâlinin fazla olabileceğinin göz önüne alındığı açıklandıktan sonra %50 oranında indirim yapılarak ulusal bayram ve genel tatil alacağı hüküm altına alınmıştır. Mahkemenin ikinci kararı bu kez Özel Dairenin 15.06.2015 tarihli 2015/14746 E.-2015/12101 K. sayılı kararı ile ulusal bayram ve genel tatil alacağından kararın gerekçe bölümünde %50 oranında indirim yapıldığı belirtilmiş ise de hüküm fıkrasında yapılan indirim oranının %25 oranına tekabül ettiği bu şekilde gerekçe ile hüküm arasında çelişki oluşturulduğundan bahisle bozulmuş, mahkemece; yapılan karineye dayalı makul indirim dışında bozma öncesi itibar edilen 26.09.2012 tarihli raporun diğer bütün yönleriyle kesinleştiği, 26.09.2012 tarihli rapordaki miktar üzerinden %50 oranında indirim uygulandığı hüküm fıkrasında da bu miktara hükmedildiği kararın gerekçe ile hüküm fıkrası arasında bir çelişkinin bulunmadığı açıklanmak suretiyle direnme kararı verildiği anlaşılmıştır.
29. Hemen belirtilmelidir ki, mahkemenin direnme gerekçesinde de yer verdiği gibi davacının 20 gün çalışıp 10 gün dinlendiği ve bu çalışma sistemine göre genel tatil günlerinin en fazla 2/3’ünde çalıştığı yönündeki kabul, bozma konusu yapılmayarak kesinleşmiştir. 26.09.2012 tarihli raporda davacının ulusal bayram ve genel tatil alacağı brüt 8.711,38TL’nin 2/3’ü olan 5.807,58TL olarak belirlenmiş ve bu miktarın %10’u 5.226,82TL olarak hesaplanmış olup mahkemece ilk kararda 5.226,82TL’ye hükmedilmiştir. Özel Daire bozma kararından sonra verilen mahkemenin 16.07.2014 tarihli kararında ise ulusal bayram genel tatil alacağından %50 indirim yapıldığı açıklandıktan sonra 4.355,69TL’ye hükmedilmiş olup bu oranın 26.09.2012 tarihli raporda ulusal bayram ve genel tatillerin tamamında çalışmanın kabulü hâlinde hesaplanan 8.711,38TL toplam alacak üzerinden yapıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece davacının ulusal bayram ve genel tatil günlerinin en fazla 2/3’ünde çalıştığı kabul edildiğinden %50 indirim oranının 5.807,58TL üzerinden yapılması gerekirdi. Zira mahkemece hüküm altına alınan hafta tatili ücreti bilirkişi tarafından 20 gün çalışma ve 10 gün dinlenme (kısaca 2/3 oranına) esasına göre hesaplanmış ve bulunan miktardan %50 indirime tabi tutulmuştur. Bu durumda hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücret alacağı yönünden indirimlerde çelişki yaratıldığı açıktır.
30. Bu nedenle davacının genel tatil günlerinin 2/3’ünde çalıştığı kabulünün aksine indirimin 2/3 oranında yapılan hesaplama yerine toplam tutar üzerinden yapılması gerekçe ve hüküm çelişkisi oluşturmuştur.
31. O hâlde Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
32. Bu sebeple direnme kararı bozulmalıdır.
33. Diğer taraftan mahkemece gerekçeli kararın başlık bölümünde asıl dava tarihi 12.07.2011 olduğu hâlde 22.08.2013 olarak belirtilmesi mahallinde düzeltilebilir maddi hata kabul edildiğinden bozma nedeni yapılmamıştır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen sebeplerle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 18.02.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.