13. Hukuk Dairesi 2012/26741 E. , 2013/3314 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (Tüketici Mahkemesi sıfatıyla)
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, dava dışı borçlu ... ile davalı banka arasında imzalanan kredi kartı sözleşmesine kefil sıfatı ile sorumlu olarak imza attığını, davalı bankanın kendisine bilgi vermeden kredi kartı limitini arttırdığını ve kötü niyetle hakkında icra takibi yaptığını, davalı bankaya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı banka, davacının kefil değil, garantör sıfatının bulunduğunu, bu nedenle borcun tamamından sorumlu olduğunu savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davacının kefil olmayıp garantör olduğu, davacının garantör olması nedeniyle sözleşmenin imzalandığı tarihteki limit olan 50,00 TL nın üzerindeki borçları da kabul ettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı eldeki dava ile davalı banka ile dava dışı ... arasında imzalanan kredi kartı verilmesine dair sözleşmeyi kefil sıfatı ile imzaladığını, sözleşmede kredi limitinin 50,00 TL olduğunu, bu nedenle davalı bankaya 5.000,00 TL borçlu olmadığının tespitini istemiştir. Mahkemece, davacının sözleşmeyi garantör sıfatıyla imzaladığı, bu nedenle sözleşmenin imzalandığı tarihteki limitin üzerindeki borçlardan da davacının sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Davacının sözleşme metninde yer alan garanti beyanı ile kredi sözleşmesine yollama yapılarak bu sözleşmeden doğan ve doğacak borçlar için davalıdan teminat alınmış olmakla birlikte garanti beyanının sözleşmenin asli unsuru olmadığı, feri nitelikte ve kefalet amacına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Bu halde, teminat verenin bağımsız bir borcu değil, kredi kartı müşterisi asıl borçlunun sorumluluğunu yüklenmiş olması nedeniyle de bir garanti sözleşmesinin varlığından söz edilemez. Diğer bir deyişle kefalet sözleşmesinde; teminat veren bağımsız bir borcu değil, kredi kartı müşterisi asıl borçlunun sorumluluğunu yüklenmiş olmaktadır. Bunun yanısıra kefalet ilişkisinde, kefalet verenin bu ilişkide bir yararlanma amacı olmadığı halde, garanti sözleşmesinde ilke olarak teminat verenin yararı olduğudur. Hiçbir menfaati olmayan, ticari bir gaye gütmeyen, sadece dostane ilişkiler nedeniyle tüketime yönelik banka kredi kartının kullanılmasına imkan tanımak için verilen teminatın amacına aykırı olarak yorumlanması doğru değildir. (HGK"nun 04.07.2001 tarih ve 2001/19-534 E, 2001/583 K sayılı ilamı)
BK’nun 484. maddesi gereğince kefaletin geçerli olabilmesi için sözleşmenin yazılı şekilde yapılması kefilin sorumlu olacağı muayyen miktarın (limitin) gösterilmesi zorunludur. Aksi halde sözleşme geçersizdir. Somut olayda, dosyaya ibraz edilen kredi kartı sözleşmesinde, kefilin sorumlu olduğu limit belirtilmemiştir. Bu durumda, davalının, davacı kefil açısından geçersiz olan bu sözleşmeye dayanarak davacıdan bir talepte bulunamayacağı gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 21.15 TL temyiz harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-2 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 13.2.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.