Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2016/793
Karar No: 2020/348

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2016/793 Esas 2020/348 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2016/793 E.  ,  2020/348 K.

    "İçtihat Metni"


    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Ağır Ceza
    Sayısı : 213-134


    Silahla tehdit suçundan sanık ..."nun TCK"nın 106/2-a, 43/1, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 3 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin Ünye Ağır Ceza Mahkemesince verilen 11.03.2014 tarihli ve 213-134 sayılı hükmün, sanık müdafisi ve katılan tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 21.12.2015 tarih ve 2309-6292 sayı ile TCK"nın 53. maddesi uygulaması yönüyle düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 18.02.2016 tarih ve 40951 sayı ile;
    “...Sanık, katılan ve tanığın anlatımından anlaşıldığı üzere sanığın tanık..."nin evinin yakınına geldiğinde ışıkların yandığını görünce tanık..."nin telefonunu üç-dört kez çaldırması üzerine katılan ..."nın telefonu açtığında sanığı ölümle tehdit ettiği, üç-beş dakika sonra sanığın katılanın evinin kapısını çaldığı, katılan ..."nın kapıyı açması üzerine içeri girerek evde de silahla tehditte bulunduğu anlaşılmıştır.
    TCK’nın 43/1. maddesinin uygulanabilmesi için, bir suç işleme kararıyla, değişik zamanlarda aynı kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi gerekli olup, sanığın, araya belli bir zaman aralığı girmeksizin aynı eylemin devamı niteliğindeki sözlerinden dolayı hakkında zincirleme suç hükümleri uygulanarak fazla ceza verildiği" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
    CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 11.04.2016 tarih ve 1557-1862 sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanık ... hakkında 6136 sayılı Kanuna muhalefet, sanık ... hakkında katılan ...’a yönelik kasten yaralama suçundan, katılan ...’a yönelik kasten yaralama suçuna teşebbüsten ve hakaret suçundan kurulan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlara yapılan itirazın mercisince reddedilmesi suretiyle; sanık ... hakkında katılanlar ... ve ...’a karşı kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan verilen beraat kararı temyiz edilmeksizin; mağdur ... ve ...’a karşı konut dokunulmazlığının ihlali suçundan ve sanık ... hakkında kasten öldürme suçuna teşebbüsten verilen mahkûmiyet kararları ise düzeltilerek onanmak suretiyle kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme, sanık ... hakkında katılan ...’a yönelik silahla tehdit suçundan verilen mahkûmiyet hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında zincirleme suç hükümlerinin uygulanma şartlarının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Tanık ...’a ait telefon hattının incelenmesine ilişkin tutanağa göre; 09.05.2013 tarihinde saat 02.01’de sanığın kullandığı hattan arama geldiği ve iki saniyelik görüşme gerçekleştiği, aynı numaradan saat 02.01’de cevapsız çağrı geldiği, bu numaradan gelen arama ile saat 02.01’de iki dakika on dokuz saniyelik görüşme yapıldığı, 09.05.2013 tarihinde saat 02.03’de aynı numaradan iki adet cevapsız çağrı geldiği anlaşılmaktadır.
    Katılan ...; sanıkla arkadaş olduklarını ve ailece görüştüklerini, 09.05.2013 tarihinde saat 02.00 civarında evindeyken eşi olan tanık...’nin telefonunun çaldığını duyunca açtığını, karşı tarafın cevap vermediğini, sonrasında ise “O… çocuğu, anasını sinkaf ettiğim neden karını boşamadın, seni vuracağım!” dediğini, bu şahsın kim olduğunu anlamayınca arayan numarayı kendi telefonundaki numaralardan sorguladığında bu kişinin sanık ... olduğunu anladığını, sanığın tekrar araması üzerine üst katta bulunan tanık...’nin yanına gidip telefonun sesini dışarıya verdiğinde sanığın aynı sözleri sarf ettiğini, bu şahsın ne demek istediğini sorduğu tanık...’nin kendini kötü hissetmesi üzerine ona su vermek üzere birlikte aşağıya indiklerini, telefonla aradıktan yaklaşık beş dakika sonra sanığın kapıya yumrukla vurması üzerine kapıyı açtığını, sanığın belindeki silahı çıkartıp kendisine doğrultarak "Seni vuracağım!" demesi üzerine, sanığın elini tuttuğunu ve aralarında kısa süreli bir arbede yaşandığını, sanığa “Sen şimdi git, çocuğum korkuyor, ben... ile bu konuları konuştuktan sonra seninle konuşacağım!” demesi üzerine sanığın evden ayrıldığını,
    Tanık ...; iki yıl önce eşinden boşanan sanığın, eşi olan katılanın arkadaşı olduğunu, sanıkla aralarında daha önce ilişki bulunduğunu, olay tarihinden iki ay önce İzmir’e akrabalarının yanına gittiğini ve katılana boşanma davası açtığını, İzmir’den dönüşte annesinin evinde kaldıktan sonra kendi rızası ile katılanın evine döndüğünü ve sanığa bir daha kendisini aramamasını söylediğini, yaklaşık iki ay boyunca görüşmediklerini, 09.05.2013 tarihinde yatak odasında uyurken katılanın sinirli bir şekilde odaya girip, "Seni birisi arıyor fakat numarası kayıtlı değil, kim bu?" deyince "Telefonu aç, sesini de dışarıya ver." dediğini, telefonun tekrar çalması üzerine katılanın telefonu açtığını, sanığın "O… çocuğu anasını sinkaf ettiğim neden karını boşamadın, seni vuracağım" dediğini, bu kişinin sanık olduğunu anlamayan katılanın telefonu kapattıktan sonra bu numarayı telefonundan sorguladığında, arayan kişinin arkadaşı olan sanık olduğunu anladığını, aradan iki-üç dakika geçtikten sonra sanığın zile basıp şiddetli bir şekilde kapıya yumrukla vurması üzerine “Rezil olacağız git kapıyı aç çocuk uyanacak!” dediğini, katılanın aşağı kata inerek kapıyı açtığını, arkasından kendisinin de indiğini, sanık ve katılanın salonda konuştuklarını, onların yanına gittiğinde sanığın elinde silah gördüğünü, bu sırada sanığın katılana silahı doğrultarak "Bu kadını boşayacaksın, boşamazsan seni öldürürüm!" dediğini, sanığın hâl ve hareketlerinden sarhoş olduğunu anladığını, silahı görünce bayıldığını, ayıldığı zaman sanığın yanına geldiğini ve ayağı ile vurarak "Kalk konuşacağız!" dediğini, oğlu olan tanık ...’ın da bu durumu görünce sanığa "Yapma!" diye bağırdığını, bu sırada katılanın "Evden çık git sonra konuşuruz, çocuk korkuyor." demesi üzerine sanığın gittiğini,
    Tanık ...; olay günü gece saat 02.00 gibi annesi olan tanık...’nin telefonu çalınca uyandığını, odasından çıkarak yatak odasına gittiği sırada telefonun megafonunun açık olduğunu, telefondaki kişinin hakaret ettiğini duyduğunu, kendisini gören babası olan katılanın megafonu kapatıp telefonla görüşmeye devam ettiğini, tanık...’ye ne olduğunu sorduğunu, aradan iki üç dakika geçtikten sonra kapının şiddetli bir şekilde çalındığını, sanığın "Aç lan kapıyı!" diye bağırınca kardeşi uyanmasın diye katılanın kapıyı açtığını, tanık... kendini kötü hissedince ona su vermek için aşağıda bulunan mutfağa hep birlikte indiklerini, katılan kapıyı açınca sanığın içeri girdiğini, katılanın sanığı dışarı çıkarmaya çalıştığını, sanığın ise salona kadar girdiğini, bu sırada tanık...’nin fenalaştığını, sanığın tanık...’nin yanına giderek tekme atmaya çalıştığını, katılanın ise buna engel olduğunu, bu sırada sanığın belindeki silahı çıkartıp katılana "Ne diyorsun lan sen" dediğini, silahı görünce korkudan yukarıya çıktığını,
    Sanık ...; katılanla arkadaş olduklarını, katılanın eşi tanık... ile üç buçuk yıldır ilişkisinin olduğunu, iki yıl önce de eşinden boşandığını, tanık...’nin de kendi isteği ile eşi olan katılana boşanma davası açtığını, birlikte İzmir’e gittiklerini, tanık...’nin ilişkileri sırasında sürekli “Bana sahip çıkmıyorsun, boşanmak istiyorum, sen yanımda olursan üstesinden gelirim" dediğini, İzmir’den döndükten sonra tanık... evliliğine devam etme kararı alınca üç ay kadar görüşmediklerini, olaydan on beş gün önce tanık... ile görüştüğünde katılanla artık ilişkisini sürdüremeyeceğini, çok sıkıntı çektiğini söyleyince, 09.05.2013 tarihinde alkol aldığını ve saat 02.00 sıralarında aracıyla giderken tanık...’nin evinin lambasının yandığını görünce bir sorun olabileceği düşüncesi ile tanık..."nin telefonunu bir kaç defa aradığını, il başta cevap veren kimse olmadığını, en son aradığında telefonu katılanın açarak “Kimsin?” dediğini, “Kim olduğumu bilmiyor musun?” şeklinde cevap verince telefonu kapattığını, tekrar aradığında “Bu kadın seninle boşanmak için dava açtı, hâla neden boşanmıyorsun, zulüm yapıyorsun?” dediğini, tehdit etmediğini, bu esnada katılanın evinin yakınlarında olduğundan katılanın tanık...’ye zarar verebileceğini düşündüğünden konuşmak için evlerine gittiğini, kapıyı katılanın açtığını, içeriye girerek konuşmak istediğini söylediğini, bu esnada tanık...’nin mutfakta yerde baygın bir şekilde yattığını, belindeki ruhsatlı silahını çıkarmadığını, tanık...’yi ayağa kaldırmak için yöneldiğinde katılanın “Şimdi git daha sonra görüşelim.” demesi üzerine evden ayrıldığını savunmuştur.
    Uyuşmazlık konusunun isabetli bir biçimde çözümlenmesi için "zincirleme suç" hükümleri üzerinde durulmalıdır.
    5237 sayılı TCK’ya hâkim olan ilke gerçek içtima olduğundan, bunun sonucu olarak, "kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza" söz konusu olacaktır. Nitekim bu husus Adalet Komisyonu raporunda da; "Ceza hukukunun temel kurallarından birisi, ‘kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır." şeklinde ifade edilmektedir. Bunun istisnaları, suçların içtimaı bölümünde belirlenmiştir. Bu istisnalar dışında, işlenen her bir suçla ilgili olarak ayrı ayrı cezaya hükmedilecektir. Böylece verilen her bir ceza, bağımsızlığını koruyacaktır." biçiminde ifade edilmiştir. Bu kuralın istisnalarına ise, 5237 sayılı TCK’nın "suçların içtimaı" bölümünde, 42 (bileşik suç), 43 (zincirleme suç) ve 44. (fikri içtima) maddelerinde yer verilmiştir.
    Konumuza ilişkin olan zincirleme suç, 765 sayılı Kanun’un 80. maddesinde; "Bir suç işlemek kararının icrası cümlesinden olarak kanunun aynı hükmünün bir kaç defa ihlâl edilmesi, muhtelif zamanlarda vaki olsa bile bir suç sayılır. Fakat bundan dolayı terettüp edecek ceza altıda birden yarıya kadar artırılır." şeklinde düzenlenmiştir. Buna karşın 5237 sayılı Kanun’un 43. maddesinin ilk fıkrasında; "Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır." biçiminde zincirleme suç düzenlemesine yer verilmiş, ikinci fıkrasında; "Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır." denilmek suretiyle aynı neviden fikri içtima kurumu hüküm altına alınmış, üçüncü fıkrasında ise; "Kasten öldürme, kasten yaralama, işkence, ... ve yağma suçlarında bu madde hükümleri uygulanmaz." düzenlemesi ile zincirleme suç ve aynı neviden fikri içtima hükümlerinin uygulanamayacağı suçlar belirtilmiştir.
    5237 sayılı TCK"nın 43/1. maddesindeki düzenlemeden anlaşılacağı üzere, zincirleme suç hükümlerinin uygulandığı hâllerde aslında işlenmiş birden fazla suç olmasına karşın, fail bu suçların her birinden ayrı ayrı cezalandırılmamakta, buna karşın bir suçtan verilen ceza belirli bir miktarda arttırılmaktadır.
    5237 sayılı TCK"nın 43/1. maddesi uyarınca zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için;
    a- Aynı suçun değişik zamanlarda birden fazla kez işlenmesi,
    b- İşlenen suçların mağdurlarının aynı kişi olması,
    c- Bu suçların aynı suç işleme kararı altında işlenmesi gerekmektedir.
    Zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için gerekli olan unsurların üzerinde ayrıntılı olarak durulmasında yarar bulunmaktadır.
    a) Aynı suçun değişik zamanlarda birden fazla kez işlenmesi;
    Aynı suç, 5237 sayılı TCK’nın 43. maddesinde; “Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır.” denilmek suretiyle açıklığa kavuşturulmuştur. Öğretide de aynı suçtan anlaşılması gerekenin, aynı suç tipi olduğu, kanunda düzenlenen suçların ismi aynı ise aynı suçtan söz edileceği, suçun ismi farklı ise artık aynı suçtan bahsedilemeyeceği kabul edilmektedir. Örneğin, dolandırıcılık ile nitelikli dolandırıcılık eylemleri aynı suç sayılır iken, dolandırıcılık ile güveni kötüye kullanma, hırsızlık ile dolandırıcılık, hırsızlık ile suç eşyasını satın alma aynı suç kavramı içerisinde değerlendirilemeyecektir. Aynı suç kavramına, suçun teşebbüs aşamasında kalmış hâli de dahildir. Zincirleme suç oluşturan eylemlerden bir kısmı tamamlanmış, bir kısmı da teşebbüs aşamasında kalmış olsa bile, işlenen suçların isimleri değişmediği sürece, aynı suç sayılacaktır (Nevzat Toroslu, Ceza Hukuku Genel Kısım, Savaş Yayınevi, 18. Bası, Ankara, 2012. s. 339; Osman Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç, Türk Ceza Kanunu, 1. Cilt, Ankara, 2014, s. 1241-1242; Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümleri, 9. Bası, Ankara, 2016, s. 500-507; Türkan Sancar Yalçın, Yeni Türk Ceza Kanununda “Zincirleme Suç”, TBB Dergisi, sayı 70, Mayıs/Haziran 2007, s. 253.).
    765 sayılı TCK’da yer alan “muhtelif zamanlarda vaki olsa bile” ifadesi karşısında, aynı suç işleme kararı altında birden fazla suçun aynı zamanda işlenmesi durumunda diğer şartların da varlığı hâlinde zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi mümkündür. Nitekim, 765 sayılı TCK"nın yürürlüğü zamanında bu husus yargısal kararlarla kabul edilmiş ve uygulama bu doğrultuda yerleşmiştir.
    5237 sayılı TCK"nın 43/1. maddesinde bulunan “değişik zamanlarda” ifadesinin açıklığı karşısında, zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için suçların farklı zamanlarda işlenmesi gerektiği konusunda öğreti ve uygulamada tam bir görüş birliği bulunmaktadır. Bunun sonucu olarak, aynı mağdura, aynı zamanda, aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda tek suçun oluşacağı kabul edilmiştir. Bu hâlde zincirleme suç hükümleri uygulanarak artırım yapılamayacak, ancak bu husus 5237 sayılı TCK"nın 61. maddesi uyarınca temel cezanın belirlenmesinde göz önünde bulundurulacaktır.
    b) İşlenen suçların mağdurlarının aynı kişi olması;
    Mağdur; Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğünde, “haksızlığa uğramış kişi” olarak tanımlanmaktadır. Ceza hukukunda ise mağdur kavramı, suçun konusunun ait olduğu kişi ya da kişilerdir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun hazırlanmasında esas alınan suç teorisinde suçun maddi unsurları arasında yer alan mağdur, ancak gerçek bir kişi olabilecektir. Tüzel kişilerin suçtan zarar görmeleri mümkün ise de bunlar mağdur olamayacaklardır. Suçtan zarar gören ile mağdur kavramları da aynı şeyi ifade etmemektedir. Mağdur, suçun işlenmesiyle her zaman zarar görmekte ise de, suçtan zarar gören kişi her zaman suçun mağduru olmayabilir. Bazı suçlarda mağdur belirli bir kişi olmayıp; toplumu oluşturan herkes (geniş anlamda mağdur) olabilecektir (M. Emin Artuk-Ahmet Gökcen-M. Emin Alşahin-Kerim Çakır, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 11. Bası, Ankara, 2017, s. 303-306; İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 11. Bası, Ankara, 2015, s. 214-216; Koca-Üzülmez, s. 507-508; Osman Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç, Türk Ceza Kanunu, 6. Cilt, Ankara, 2014, s.7958-7959.).
    Yapılan açıklamalara göre, Kanun’un aynı hükmünün farklı zamanlarda ihlâli aynı kişiye karşı olmalıdır. Kanun’daki bu açık ifade nedeniyle, aynı suçu işleme kararı ile Kanun’un aynı hükmünün farklı zamanlarda, ancak farklı kişilere karşı ihlâl edilmesi hâlinde müteselsil suçtan söz edilemeyecektir. Örneğin, aynı suçu işleme kararı ile farklı zamanlarda birden fazla kişinin malına kasten zarar verilmesi hâlinde zincirleme suça ilişkin hükümler uygulanamayacaktır. Bunun yerine fail, her bir fiilinden dolayı ayrı ayrı cezalandırılacaktır. Bununla birlikte bir fiil ile aynı suçun birden fazla kişiye karşı işlenmesi durumunda TCK"nın 43. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca hareket tek olduğu için, fail hakkında bir cezaya hükmolunacağı, ancak bu cezanın Kanun"un 43/1. maddesine göre artırılacağı öngörülmüştür.

    c) Bu suçların aynı suç işleme kararı altında işlenmesi;
    Ceza Genel Kurulunun 14.01.2014 tarihli ve 384-2, 03.12.2013 tarihli ve 1475-577, 30.05.2006 tarihli ve 173-145, 08.07.2003 tarihli ve 189-207, 13.10.1998 tarihli ve 205-304, 20.03.1995 tarihli ve 48-68 ile 02.03.1987 tarihli ve 341-84 sayılı kararlarında "aynı suç işleme kararı" kavramından, kanunun aynı hükmünü birçok kez ihlâl etme hususunda önceden kurulan bir plan, genel bir niyetin anlaşılması gerektiği, bu bağlamda failin suçu işlemeden önce bir plan yapmasının veya bu suça niyet etmesinin, fakat fiili bir defada yapmak yerine, kısımlara bölmeyi ve o surette gerçekleştirmeyi daha uygun görmesinin, her hareketinin birbirinin devamı olmasının ve tüm hareketleri arasında sübjektif bir bağlantı bulunmasının anlaşılması gerektiği kabul edilmiş, ilk eylemle ikinci eylem arasında makul sayılamayacak uzunca bir sürenin geçmesinin, sanığın aynı suç işleme kararıyla değil, çıkan fırsatlardan yararlanmak suretiyle suçu işlediğini gösterdiği belirtilmiştir.
    Öğretide ise aynı suç işleme kararının, kanunun aynı hükmünü birden fazla ihlâl etmek hususunda önceden kurulan bir plan ve genel bir niyet anlamında bulunduğu (Sulhi Dönmezer- Sahir Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, Cilt 1, 14. Bası, İstanbul, 1999, s. 398 vd.), çok genel bir birliğin, genel bir saik birliği sonucuna götüreceği, saik birliğinin, kararda birliği meydana getiremeyeceği, suç saiki, niyeti, amacı ile kararının karıştırılmaması gerektiği, yine fırsat çıktığı zaman suç işlemek için verilen genel bir kararın, müteselsil suçun bu sübjektif şartını oluşturmayacağı (Türkan Yalçın Sancar, Müteselsil Suç, Seçkin Yayınevi, Ankara, 1995, s.70 vd.), failin çıkacak her fırsattan yararlanmak hususunda genel ve soyut bir kararının varlığının aynı suç işleme kararının kabulünü gerektirmeyeceği (Kayıhan İçel, Suçların İçtimaı, İstanbul, 1972, s. 136-137; Koca-Üzülmez, s. 508-510.), Kanun"da kullanılan karar tabirinden anlaşılması gerekenin, failin daha baştan itibaren birden fazla suçu kısım kısım işlemeye yönelik tasavvuru olduğu, önceden bir plan yapmış, niyetini oluşturmuş, fakat bunu bir defada gerçekleştireceği yerde, kısımlara bölmeyi ve o suretle gerçekleştirmeyi daha uygun görmüş ve bu plana göre hareket etmiş olduğu için zincirleme suçun kabul edildiği (Hakan Hakeri, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Adalet Yayınevi, 18. Bası, Ankara, 2015, s. 612-613.), zincirleme suç hâlinde failin somut fiiline ve fiillerin bütününe yönelik olmak üzere iki iradesinden söz edilebileceği, zincirleme suç işlemeye yönelik iradenin, yani bir suç işleme kararının her bir suça ilişkin kasıttan önce geldiği (Hamide Zafer, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Beta Yayımcılık, 4. Bası, İstanbul, 2015, s. 456.), zincirleme suçun sübjektif şartının bir suç işleme kararının icrası kapsamında işlenen suçlar arasında manevi bir bağ bulunması olduğu (Özgenç, s. 564.), suçların işleniş biçimindeki benzerlik, aynı türden fırsatları değerlendirme, suçla korunan hukuki değer, hareketin yöneldiği maddi konunun nitelik ve başkalıkları ve suçlar arasındaki zaman aralığı gibi dışa yansıyan veri ve davranışlardan yararlanılarak tespit edilecek olan bir suç işleme kararının kanunun aynı hükmünü ihlâl etmek hususundaki failin genel planı olduğu (Artuk-Gökcen-Alşahin-Çakır, s. 718-719.) görüşleri ileri sürülmüştür.
    Suç kastından daha geniş bir anlamı içeren suç işleme kararı, suç kastından daha önce gelen genel bir karar ve niyeti ifade etmektedir. Önce suç işleme kararı verilmekte ve bundan sonra bu genel kararın icrası farklı zamanlardaki suçlarla gerçekleştirilmektedir. Kararın gerçekleştirilmesi için gerekli suçların her birinde ayrı suç kastları, bir başka deyişle bir suç için gerekli olan maddi ve manevi unsurlar ayrı ayrı yer almaktadır. Böylece suç işleme kararı denilen genel plân, niyet veya karar, zinciri oluşturan ve her biri birbirinden bağımsız olan suçları birbirine bağlayan ortak bir zemini oluşturur.
    Suç işleme kararının yenilenip yenilenmediği, birden çok suçun aynı karara dayanıp dayanmadığı, aynı zamanda suçlar arasındaki süre ile de ilgilidir. İşlenen suçların arasında kısa zaman aralıklarının olması suç işleme kararında birlik olduğuna; uzun zaman aralıklarının olması ise suç işleme kararında birlik olmadığına karine teşkil edebilecektir. Yine de çeşitli suçlar arasında az veya çok uzun zaman aralığının var olması, bu suçların aynı suç işleme kararının etkisi altında işlendiğini ya da işlenmediğini her zaman göstermeyecektir. Diğer bir anlatımla, sürenin uzunluğu kararın yenilendiğini düşündürebileceği gibi, kısalığı da her zaman kararın yürürlükte olduğunu göstermeyebilecektir. Diğer taraftan, hukuki veya fiili kesintiler olduğunda farklı değerlendirmeler yapılması mümkündür. Ancak bu değerlendirme her olayda ayrı ayrı ve diğer şartlar da dikkate alınarak yapılmalıdır. Bu nedenle, başlangıçta belirli bir süre geçince suç işleme kararı yenilenmiş ya da değişmiş olur demek, soyut ve delillerden kopuk bir değerlendirme olacaktır. Failin iç dünyasını ilgilendiren bu kararın varlığının her olayın özelliğine göre suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesindeki özellikler, fiillerin işlendikleri yer ve işlenme zamanı, fiiller arasında geçen süre, korunan değer ve yarar, hareketin yöneldiği maddi konunun niteliği, olayların oluşum ve gelişimi ile dış dünyaya yansıyan diğer tüm özellikler değerlendirilerek belirlenmesi gerekecektir.
    Yapılan açıklamalara göre, zincirleme suçun oluşumu için işlenen suçlar arasında ne kadar zaman geçmesi gerektiği konusunda genel ve mutlak bir kural koymak mümkün olmadığından, hangi süre içerisinde işlenirse işlensin, işlenen suç başlangıçtaki genel niyete veya suç işleme konusundaki tek karara dayanıyor ise zincirleme suç hükümleri uygulanacak, ancak işlenen suç failin yeni bir suç işleme kararına dayanıyorsa artık zincirleme suç söz konusu olmayacaktır.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Katılanın eşi olan tanık... ile sanık arasında uzun süredir ilişki yaşandığı ve olay tarihinden kısa bir süre önce bittiği, olay gecesi saat 02.00 sıralarında tanık...’nin evinin yakınından aracıyla geçen sanığın, evin lambasının yandığını görünce tanık...’yi telefonla aradığı ve telefonu açan katılana “…Neden karını boşamadın seni vuracağım!” dediği, katılanın arayan bu numarayı kendi telefonundan sorguladığında arayanın arkadaşı olan sanık olduğunu anladığı, katılanın, tanık...’nin yanına giderek telefonun sesini dışarıya verdiğinde sanığın aynı sözleri sarf ettiği, beş dakika sonra ise sanığın kapıyı şiddetli bir şekilde yumruklayarak çalması üzerine katılanın kapıyı açtığı, içeriye giren sanığın belindeki silahı çıkarıp katılana doğrultarak "Seni vuracağım!" dediği, katılanın, sanığın elini tuttuğu ve bu sırada olayı gören katılanın çocuğu olan tanık ...’ın korkmasından dolayı sanığa, tanık... ile konuştuktan sonra görüşeceklerini söylemesi üzerine sanığın evden ayrıldığı olayda;
    Tanıklar... ve ... ile katılanın beyanları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın tanık..."nin evinin lambasının yandığını görünce evin yakınında iken telefonla katılanı tehdit ettikten yaklaşık beş dakika sonra katılanın evine gelerek burada da tehdit suçunun devamı niteliğinde, kesintisiz surette, yakın mekanda ve çok kısa zaman aralığı içinde katılanı silahla tehdit ettiği, hukuki anlamda bütünlük arz eden eylemlerinin tek bir suç oluşturduğu anlaşılmakla; TCK’nın 43/1. maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükümlerinin uygulanma imkânının bulunmadığı kabul edilmelidir.
    Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairenin sanık ... hakkında silahla tehdit suçuna yönelik düzelterek onama kararının kaldırılmasına ve Yerel Mahkemenin sanık ... hakkında silahla tehdit suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün zincirleme suç hükümlerinin uygulanma şartlarının bulunmaması isabetsizliğinden bozulmasına, 1412 sayılı CMUK"nın 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 322. maddesindeki yetkiye istinaden TCK’nın 43 ve 62. maddeleri yönünden düzeltilerek onanmasına karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan sekiz Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanık hakkında zincirleme suç hükümlerinin uygulanma şartları bulunduğundan itirazın reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
    SONUÇ :
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının sanık hakkında zincirleme suç hükümlerinin uygulanma şartlarının oluşmadığına ilişkin itirazının KABULÜNE,
    2- Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 21.12.2015 tarihli ve 2309-6292 sayılı sanık ... hakkında silahla tehdit suçuna yönelik düzelterek onama kararının KALDIRILMASINA,
    3- Ünye Ağır Ceza Mahkemesinin 11.03.2014 tarihli ve 213-134 sayılı sanık ... hakkında silahla tehdit suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün zincirleme suç hükümlerinin uygulanma şartlarının bulunmaması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
    4- Ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CMUK"nın 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 322. maddesindeki yetkiye istinaden karar verilmesi mümkün bulunduğundan, Ünye Ağır Ceza Mahkemesinin hüküm fıkrasındaki TCK’nın 43. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün tamamen çıkarılmasına ve TCK’nın 62. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümdeki “3 yıl 4 ay hapis” ibaresinin çıkarılarak yerine "2 yıl 6 ay hapis" ibaresinin eklenmesi suretiyle, diğer yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
    3- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 23.06.2020 tarihinde yapılan ilk müzakerede yeterli çoğunluk sağlanamadığından 07.07.2020 tarihinde yapılan ikinci müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi